Patronsuz Medya

Yılmaz Güney filmleri

Necdet Şen - 28 Şubat 2013  


Yılmaz Güney'in "Boynu Bükükler" (daha sonraki basımlarında "Boynu Bükük Öldüler" ) romanını her halde 70'lerin başında okumuş olmalıyım. Nereden baksan 40 yıl.

Çukurova'daki pamuk tarlası emekçilerinin, sarı sıcağa, sivrisineklere, ağa zulmüne, yoksulluğa rağmen yaşadıkları insanlık hallerini, aşklarını, hüsranlarını, onlardan biriymişçesine yaşadım. "Budur has edebiyat" dedim.

Aradan yıllar geçti. Yılmaz Güney de birçok değerli insanımız gibi, "müdür beyin bilmem nesi" kontenjanından yazar çizer sanatçı olmuş kevaşelerle tıka basa doldurulan gündemimizde çok az yer bulmaya başladı.

Her muhalifin er geç tadacağı şeyi (itibarsızlaştırma kampanyalarıyla yıpratılmayı) Yılmaz Güney de fazlasıyla yaşadı. Cem Karaca gibi, Ahmet Kaya gibi ve sözünü sakınmasızca söyleyen tüm o dev yürekli insanlar gibi. Eserleri, hayatımıza kattıkları değerler, arka plana itildi.

42 yıllık bir aradan sonra geçen yaz Umut'u bir daha seyrettim. Ve bir kez daha kafama dank etti ki, Yılmaz Güney "solcu" kadrosundan sanatçı sayılmış, sol pazardan yemlenmiş semirmiş zülfügillerin çok uzağında, sapına kadar edebiyatçı, sapına kadar sinemacı, sapına kadar adam. Dönem starı değil, sinemamızın, sanatımızın klâsiği, alnının akı.

Bir hayalim var: Belki bir gün bir imkân doğar, kopyaları artık çok eskimiş, silikleşmiş Yılmaz Güney filmlerini -başta Umut olmak üzere- rotoskop yöntemiyle çizgi filme dönüştürür, yeni kuşaklara da seyrettiririm.

Kurda kuşa sırtlana yem ettirmeyiz biz Yılmaz Güney'lerimizi…

* * *

Diyeceğim demesine de… Bu konuda ben pek umutlu değilim. Sinemaseverlerin de pek umutlanmamasını, hatta hiç umutlanmamasını öneririm.

Zira yazı çizi sinema televizyon dünyasında işler böyle yürümez. Talan ve çapul mantığıyla yürür.

Örneğin, -diyelim ki- Derkenar'da bu yazılanları okuyan sektörden biri aşağı yukarı şöyle düşünür:

- "Hassittir yaaa! Benim niye aklıma gelmedi bu? Rotoskop haaa! Bakalım Gugıl'a neymiş? Hımmm… A-ha! Dur bakiiym, saat kaç. Sabaha karşı dört. Tamam, Abdül uyanıktır, yatmamıştır daha. Alooo Abdül lan, aklıma acaip şahane bi fikir geldi. Süper haa süper! Yarın sen Tezel'i ara, o da Meme Jean'ı arasın… Abi rotoskop rotoskop. Yılmaz Güney… Umut… Duvar… Ekşın… Parayı kırdık moruk… Hazır Kürt meselesi de gündemdeyken… Tehlike geçti hocam… Sabah 9 dedin mi Kanal Bilmemne'nin CEO'sunun odasında bit, baskın basanındır…"

Sonra mı? Sonrası da muhtemelen şöyle bir şey:

"Tezel Akar'ın bu projesi de iki seksen yattı. Zarar bilmem kaç trilyon. Haciz memurları Tezel'in eski karısının evindeki makyaj masasını haczetti."

Bizim ülkede fikirler deve edilsin, sanatçılar da ağzına 1 parmak bal çalınıp bedavaya çalıştırılsın, sırtından kariyer yapılsın diye vardır.

Bir filmin sanat değeri kaç kamyon tıraş köpüğünün ya da kaç tanker vanilyanın çöpe atıldığıyla ölçülür.

Ha bir de kaç tane şirket elemanının seferber edilip ekşili tükürüklü reklam tabelâlarına övgü entrileri yazdırıldığıyla…

Zaman, kimin en protest olduğunun bile reklam şirketlerinin toplantı odalarında karara bağlandığı zamandır şekerim.

Yaşasın kültür ve sanat!

Ben burada (kuytu köşemde) mutlu ve huzurluyum. Bademler çiçek açtı. Kırlarda gezinirken anemonlara basmamak için hoplayıp zıplıyorum. O rotoskop-motoskop işi sadece fanteziydi. Hiç istemem geçmişte kalmasını umduğum o balçığın paçalarıma sıvaşmasını.

diYorum

 

Necdet Şen neler yazdı?

90
Derkenar'da     Google'da   ARA