Bomba yeni icat edilmedi. Özellikle de dinamit.
Peki yüzyıllardan beri var olan patlayıcılar neden günümüzün en önemli siyasî aktörlerinden birine dönüştü?
* * *
Bir düşünelim. Diyelim ki günün her saati yayın yapan ve evlerin çoğunda gün boyunca hep açık kalan televizyon kanalları hiç yok.
Diyelim ki gazeteler fotograf basabilecek teknik imkânlara sahip değil.
Yani diyelim ki medya görüntü yoluyla ceset pornografisi yapabilme olanağından tümüyle yoksun.
Böyle bir durumda terör haberleri bugünkü kadar etkileyici olur muydu?
* * *
Devam ediyoruz. Diyelim ki teknoloji gene aynı teknoloji. Ama medya belki sağduyusunu ihtiraslarının önüne koyabilmeyi başarabildiği için öyle dehşet verici görüntüler kullanmıyor ve haberi allayıp pullamadan, serinkanlı bir dille, kamu yararını gözeterek veriyor.
O zaman da bu tarz bombalı katliamlar siyaseten aynı derecede büyük bir koz olarak kullanılabilir mi?
* * *
Üç yaşındaki bebelerin bile sokakta bombalı saldırıyla parçalanma korkusu içinde yürüdüğü bu tedirgin ruh hali sadece kimliği belirsiz bir teröristin (belki de üç kuruşa satın alınmış bir işsizin) eseri olabilir mi?
* * *
Terör, medyasız da var olabilir. Ama ancak onu ortalığı velveleye vererek yansıtan bir medya sayesinde bu kadar önemli bir güç haline dönüşür. Bunu bir yere kaydedelim.
O nedenle de patlayan bombalardan sonra yapılan bu tarz bağırgan yayıncılık, bilmeyerek -ya da bilmezlikten gelerek- o şeytanî planın tamamlayıcı aktörüne dönüşüyor.
Terör eylemlerinin planlayıcıları eylem planlarını muhtemelen bunun Medya aracılığıyla kamuoyuna nasıl yansıtılacağını da hesaba katarak yapıyor.
Denir ki, Terör eylemleri çoğunlukla televizyonların ana haber bültenlerine yetiştirilebilecek bir saatte uygulamaya konmaktadır.
Eğer öyleyse korkunç bir şey değil mi bu?
Terör medyayı parmağında oynatıyor demektir o zaman.
Birbirlerinden yolcu kapmaya çalışan dolmuş motorları gibi abartıyı abartıyla katlayarak yayın yapan Televizyon kanalları Terör lordlarının oyununa geliyor demektir.
Onları taklit etmeye çalışan yazılı basın da bir kez daha kendi kendine verdiği namus sözünü unutup yangına körükle koşuyor demektir.
Dolayısıyla Medya, her planlanmış Terör eyleminden sonra bu kumpasa bilmeden de olsa su taşıyor ve bunu habercilikle karıştırıyor.
* * *
Burada yanlış olan, Medya'nın bu haberleri kamuoyuna duyurması değil, duyururken popülizme meyletmesidir. Yani seyirciyi/okuyucuyu kucaklamak adına, sahneye profesyonel cenaze ağlayıcısı edasıyla dalmak ve zaten gerilmiş olan ortamı daha da germektir. Bu tarz habercilikte sorumluluk duygusuyla bağdaşmayan bir taraf var.
* * *
Terör olayları bundan sonra da olacak ve olduğunda da tabii ki haber yapılacaktır. Toplumun acısına usulü dairesince tabii ki tercüman olunacaktır. Kimin itirazı var?
Ama Terör'ün kendine biçtiği rol, eğer tahmin edildiği gibi insanları dehşete düşürmek ve bu dehşet duygusunun yarattığı yılgınlık ortamında siyaset gemisinin dümenini kendi istediği yöne kırmasa, orada durup bir daha düşünmek gerekmez mi?
Teröre karşı geliştirilecek en akıllıca refleks, uy uy uy, ellerin kırılsın gözün çıksın zalım, nasıl kıydın kınalı kuzulara
diye yaygara koparmak ve saçını başını yolan dizini döven annelerden rol çalmaya kalkışmak mıdır?
Ekranlardaki haykıran anonslarla ve sürmanşetten verilen kanlı fotograflarla bir sonraki saldırıya da yeşil ışık yakılmış olmaz mı?
Terör üzerine yazılmış yazıları internette arayıp okurken sizin yazınıza da rastladım. Hoş bir tesadüf olarak Derkenar'ı da keşfetmiş oldum. Web Gezgini bölümünüzden link vermiş olduğunuz Terörizmi Tanımlamak
yazısını da buldum bu sayede.
Bu yazıdaki şu tanımı bir katkı olarak buraya ekleme ihtiyacı duyuyorum:
Biz terörizmi şöyle tanımlıyoruz: Terörizm, bir bireyin, örgütün, şirketin ya da devletin, insan olsun insandışı hayvan olsun masum kişiler üzerinde kasıtlı olarak fiziksel şiddet uygulayarak dinî, ideolojik, siyasî ya da iktisadî amaçlarına ulaşmaya çalışmasıdır.
Terörizmi Tanımlamak (Steven Best, Anthony J. Nocella)
Bize sunduğunuz bu değerli çalışma için teşekkürler.
Onur Demir - 18 Eylül 2009 (17:36)
Necdet Bey, kaç zamandır beynimi kurcalayan bir soru var: Acaba diyorum, terörü daha da tesirli hale getirebilmek için bazı manşetler olaylardan cok önce hazırlanmış olabilir mi? Eylemden daha güçlü ve sinsice atılmış manşetler, hemen o anda mı akla gelir?
Muzaffer Terzi - 26 Nisan 2010 (00:36)
Sayın Terzi, sorunuz beni bir müddet düşündürdü.
Aklımdan geçenleri kısaca özetleyeyim:
Gazetelerin yazı işleri bölümünde büyük bir toplantı masası olur. Genellikle öğleye doğru genel yayın müdürü ve yazı işleri müdürleri (ve belki bazı sayfa editörleri) o masanın etrafında toplanıp ellerinde bulunan mallara
bakarlar. Hangisi ana sayfaya girecek, hangisi manşet olacak, bunu kararlaştırırlar.
Başlıkları kim mi atar? Genellikle masanın etrafındakilerden fikirler çıkar, biri seçilir. Son kararı veren tabii ki genel yayın müdürüdür.
Bunların önceden mi yoksa o anda mı tasarlandığı konusuna gelince. Bilemem. İnsanın alacası içinde. Her iki durumda da bu başlıkları atabilecek ve bunun için hiç bir vicdan azabı duymayacak şekilde değişim geçirmiş olmak gerekir.
Yani o masaya insanlar ancak o başlıkları atacak tıynetteyse oturtulur. Değilse, en fazla yazı işleri salonunun en dip köşesindeki bir masada kültür sanat editörü
falan olarak rutin işlerle vakit öldürür. Çoğunlukla da yerini daha genç ve daha hırslı birine terk edip, gider memleketinde bakkallık-kırtasiyecilik gibi bir işle geçimini sağlar.
Necdet Şen - 27 Nisan 2010 (12:59)
Necdet Şen neler yazdı?
Necdet Şenin Bacısı gibi(14 Ağustos 2015)
Çatlakhayvan severin bir günü (27 Eylül 2012)
malmı
canmı? (9 Şubat 2010)
Rütşvet davası'nın iddianaseminde…(28 Ağustos 2008)
gıcık olduğunusöyle bana, kim olduğunu söyleyeyim sana (6 Ağustos 2008)
Suçlusun, çünkü az önce seni suçladım!(14 Temmuz 2008)
Dünyadan bîhaber kabilelerve bizim uygarlığımız (4 Haziran 2008)
Bir Koy Beş AlHolding'in satış temsilcileri (26 Ekim 2007)
Kötünün kaç çeşit tarifi var? (8 Kasım 2004)
Psikolojikman(21 Temmuz 2003)
yazarhaaa? vay canına! (11 Nisan 2003)
Ama ürünü tanıtmak lâzım(29 Eylül 2002)
çatlakmı? (18 Ağustos 2002)
huysuzgeliyor! (30 Temmuz 2002)
Ofis basmasıyıllarının fikir hayatı (20 Nisan 2002)
halk anlamazsafsatası (28 Mart 2002)
Şişmanlar ve
şişmanlara düşmanlar (23 Mart 2002)
Hızlı Gazeteci'yi bedavaya versene(11 Şubat 2002)
Film Gibi(1 Şubat 2002)
yobaza karşı (5 Kasım 2001)
Bana onun kellesini getirin!(30 Mart 2001)
Solcu Müslüman olmaz(7 Ekim 1989)
Aile AKP Ali Türkan Amerika Araba Aydın Beslenme Bilim Cem Karaca Cehalet CHP Cinsellik Çevre Çizgi Roman Çocuk Demokrasi Deprem Derkenar Devlet Dil Distopya Edebiyat Eğitim Ekonomi Erkek Fanatizm Felsefe Feminizm Gençlik Hayat Hayvanlar Hoyratlık Hukuk İnternet İslâm Kadın Kapitalizm Kedi Kemalizm Kent Kitap Kişilik Komplo Konut Kültür Kürtler Mavra Medya Mektup Meslek Militarizm Milliyetçilik Mizah Modernite Müzik Necdet Şen Nefret Nostalji Pazarlama Polemik Portreler Psikoloji Reklam Safsata Sağlık Sanat Savaş Sevgi Seyahat Sinema Siyaset Spor Şiir Tarih Teknoloji Telefon Televizyon Terör Toplum Tutunamayanlar Vicdan Yazmak Yalnızlık Yaşlılık Yergi Yoksulluk
Sitedeki içerik 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası ile korunmaktadır. Yazılı izin olmadan kopyalanamaz, çoğaltılamaz, değiştirilemez, başka mecralarda kullanılamaz. Ancak, uzunluğu 200 kelimeyi geçmemek, yazar adı ve kaynak belirtmek ve bu sayfaya link vermek kaydıyla yazılardan alıntı yapılabilir.