Patronsuz Medya

Sonra öcüler yer seni!

Durmuş Düşünür - 13 Mart 2014  


Kaptanın Seyir Defteri. Yıldız tarihiyle 12 Mart 2014.

Berkin'in toprağa verildiği gün, 22 yaşındaki Burak Can Karamanoğlu karanlık bir sokakta pusuya düşürülüp öldürüldü.

Akabinde öğrendik ki, bu alçakça cinayeti DHKP-C (eski Dev Sol) üstlenmiş.

"Üstlenmiş" diyorum. Bildirenin yalancısıyız. Örgütün sözcüleri yıllık izinde olmalı ki, açıklamayı onun yerine apar topar başbağıran yaptı.

(Hemen ardından, örgüte ait olduğu iddia edilen bir web sitesinde de açıklama çıktı ya, kulak asma. Sol jargona 40 yılı aşkın aşinalığı olan bir eski tüfek olarak, bildirideki dili ben şahsen çok yadırgadım. Devrimci bir dilden çok kasımpaşalı kopuk ağzıyla yazılmış gibiydi biraz.)

Sokağın ışıkları da saatler öncesinden DHKP-C santralinden kapatılmıştır kesin.

Kader kurbanlarının "sizi biz değil miki hapsetti" suflesi eşliğinde apar topar salıverilmelerinden ve malum şahsın bayram değil seyran değilken özensizce abandığı "sokak eylemleri, marjinal örgütler, ateistler, teröristler" bağırtısından anlamalıydık amatör tiyatro oyununun şimdi de ne yana çekiştirileceğini.

12 Mart ve 12 Eylül öncesi ve sonrasını renkli türkçe sinemaskop yaşamış olan her memleket evlâdı "devrimci" ya da "milliyetçi" kisvesine bürünmüş devlet patentli orta oyunlarını gayet iyi bilir, tanır. Alık veya borazan değilse tabii.

- "Harekat planı uygulamaya konulmuştur amirim. Falan numaradan mülâki olalım."

- "Dinliyorlar oğlum. Paçayı ele veririz."

- "Olsun, gene de bir denemekte fayda var amirim. Belki maya tutar, göl yoğurt olur. Fizan'a sürülmekten yırtarız."

(Sahi, üç beş gün sonra bu şaklabanlığın tapelerini de dinler miyiz acaba internetten?)

Hikaye özetle şöyle: Kaf dağının ardındaki yalnız ve güzel masal ülkesinin üstüne karabasan gibi çökmüş olan bir deli dumrul var. Suyun başını üç beş gün daha tutabilmek, gelenden geçenden kötek zoruyla haraç toplayıp üç beş kamyonet altın daha cukkalayabilmek uğruna her türlü hokkabazlığı tezgâhlamaya kararlı. Yazan yöneten oynayan: Ferdi ve şürekası.

Bu daha ne ki, kimbilir daha ne çılgın projeler devreye sokulacak… Ki kafalar çorbaya dönsün, millet tepe sersemi olsun, forvet aradan sıyrılıp topu bacak arasından daha birçok kez yuvarlasın kaleye.

Ahalinin aklıyla daha ne kadar alay edilir, bu süflî orta oyunu daha kaç sezon gösterimde kalır, bilemiyorum.

Ama kahve falında şunu gördüm: En akla gelmeyecek kişiye "terör örgütü lideri" rolünü oynatabilen, devran değişince de "tüüü yanlışlık olmuş, sizi havalandırmaya çıkarıyoruz, siz de sevabına şu arabayı bir itiverin" diyebilen yönetmenin hırsı boyundan da uzun.

Gel gör ki, amatör kumpanyanın koftiden dekorları tangırtıyla devriliyor. Seyircinin sabrı taşmaya başladı.

Bakarsın, üç vakte kadar hanemize ay doğar, suyun başına çökmüş, kendi evlâtlarını biçen esas terör örgütünün elebaşı ve şakirtleriyle birlikte kıskıvrak ele geçirilip bağımsız yargı karşısına çıkartıldığını da görürüz. Belki öğreniriz gencecik demokrasi şehitlerimizin gerçek katilleri -ve azmettiricileri- kimlermiş.

O gün çok da uzak değilmiş gibi geliyor bana. Niye bilmiyorum.

Belki yönetmenin kabına sığmayan asabiyeti ve pek de akıllıca görünmeyen debelenmeleri hissettiriyor bunu bana. Belki de, öyle olmasını umduğum için, hayal kuruyorum.

Dur bir de istihare uykusuna yatayım, uyanınca anlatırım.

Yorumlar

'O gün'ün, 'bugün' olduğunu hepimiz biliyoruz aslında. Şu toz dumanın altından, fezlekelerin deşifresini yapabilecek gözü gören, sözü doğru biri çıksa da, bu kumpanya bitse artık. Fezlekeleri okuyan, anlayan, anlatan oldu mu şu ana kadar?

Deniz Türkoğlu - 14 Mart 2014 (09:36)

Umutsuzluğum beni hayal kuramama durağına da vardırdı. Vardığım en kötü durak bu. Sebebi de bu durağa varana dek gördüğüm diğer yarı. Vicdansızlığa, yüzsüzlüğe, yalana, iftiraya göz yuman; meydanlarda "Baba! Baba!" diye bağıran diğer yarı.

Yemin ederim onları anlamaya çalışıyorum, belki anlayabilsem ve onlardan en az biriyle karşılaştığımda ne söyleyeceğimi, nasıl uyarabileceğimi de bilebilirim. Anlayamıyorum. Diğer yarının davaranış profilini anlayabilen varsa n'olur anlatsın.

Uzun adam onlarla ölene dek o koltukta kalabileceğinin bilincinde. Pek saygıdeğer Burhan K. efendi ne demişti geçenlerde hatırlayalım:

"Bunlar doğru değil, olsa bile (bizimkiler) inanmıyor bunlara." mealinde bir şeyler demişti.

İnanma mekanizmasını engelleyen ne? Daha ne olsa inanılırdı? Davaların görülmesini, adaleti neden herkes istemiyor?

Bir ülke kötü ahlâklı olabilir bunu anlarım. Peki ya ahlâksız yani belli bir ahlâk şablonundan yoksun, jölemsi? Bu olabilir mi? Aah, ah, sanırım cevabı "evet" e daha yakın

Kereste Adam - 14 Mart 2014 (13:53)

Kırmızı ALARM… Reis, aman ha, Nagehan da gemiyi terk etti. Evet, o bile…

O da döndüyse bu iş bitmiş demektir. Sen en iyisi kaptan pilota söyle, tayyarenin motorunu ısıtmaya başlasın.

Mabeyn katipleri ve hastabakıcı gazeteciler, size de kırmızı alarm. Söylentilere bakılırsa Reis'in uçağı ağzına kadar avro doluymuş, size yer kalmamış. Hiç olmazsa tarifeli uçaklardan yer ayırtın. Gitmeden önce de bütün paracıklarınızı yabancı bankalara havale edin. Bu sefer durum sahiden ciddi görünüyor.

Sonra sizi ben bile kurtaramam.

İsmet Paşa - 21 Mart 2014 (14:07)

diYorum

 

Durmuş Düşünür ve onun gibiler neler yazdı?

84
Derkenar'da     Google'da   ARA