Patronsuz Medya

Kıçına çuvaldız batasıcalar!

Necdet Şen - 18 Mayıs 2001  


Kadınca dergisi Şubat 1990 sayısında bir manga "akıl küpü" kadın ve erkeğe mealinde sorular sormuş:

"Feministler sokaklarda erkeklerin kıçına çuvaldız batırıyor, öte yandan, Berlin Duvarı yıkılıyor, Sovyetler Birliği'nde Glasnost (açıklık) ve Perestroyka (yeniden yapılanma) Detant (yumuşama) vaziyetleri oluyor, ya siz kadınlar ve erkekler erkek-kadın mevzuunda bir 'yumuşama' içine girecek misiniz? Noolucak bu memleketin orgazm sorunsalı?"

Bayanların ve bayların hepsi de en ciddi ve bilimsel pozlarını takınıp soruları yanıtlamışlar.

Diğer lâf ebelerinin ne dediğini merak edenler, söz konusu derginin o sayısını sahaflardan bulup bakabilirler. Bendeniz yalnızca bu derin soruşturmanın en önemli kısmını (yani tabii ki benim söylediklerimi) tarihe bir ibret vesikası olarak sunuyorum efendim.

Lütfen cıvımadan okuyun, memleketin bekası beni anlamanıza bağlı.

Necdet Şen (Karikatürist)

"Erkekleri değiştirmenin yolu kıçına iğne batırmak değil…"

"Kadın-erkek ilişkilerinde iyiye doğru bir değişme, kentli aydın çevrelerde var. Şimdilik topluma hissedilir biçimde yayıldığı söylenemez, bu biraz daha zaman alır.

Kadın-erkek ilişkilerindeki değişim başta ekonomik nedenlere dayanıyor, küçülen ve artık üç kuşağın bir arada yaşamadığı, kaynana-kayınpeder egemenliği azalmış ailelerde nıspi bir demokratlaşma görülüyor. Coğrafi savrulma, sülâle (hatta aile) içi denetimi zayıflatıyor. Keza, çok önemli bir toplumsal katalizör de, televizyon. Aile, topluca seyrettiği toplumsal yaşam modellerine (yani filmlere) bir forum havasında gösterdikleri mini tepkiler-eleştiriler ve mini-tartışmalarla yeniden bir ortak görenekler dizisi oluşturuyor. Tv karşısında dile getirilen görüş ve tepkiler ve uzlaşmalar (sorun ekrandaki bir sorun olduğuna göre pekalâ uzlaşılabilir), aile içindeki feodal katılığı milim milim zaafa uğratıyor.

Kadının çalışma zorunluluğu, aile bütçesindeki katkı payı, gazete başlıkları, dedikodular, vs hepsi, göreneklerin katı kabuğunda açılmış küçük delikler. Bu delikler çoğaldıkça ortada kabuk-mabuk kalmaz.

Feminist hareketin de bir ölçüde katkısının olduğu var sayılabilir. Her ne kadar feministlerin topluma yansıyan (kendilerinin yarattığı) imajları ve eylemleri ile savundukları kavramları pek inandırıcı buldukları söylenemezse de en azından konuyu gündemin üst sıralarına taşıdıkları bir gerçek. Ama hayatın kendi dinamiği, çuvaldızın çok ötesinde ve sahici…

Erkekleri değiştirmenin yolu, kıçına iğne batırmak değil, olsa olsa daha olgun ve hayata karşı düşünsel ve ekonomik anlamda daha donanımlı bir kadın olmaktan geçer. Diğeri, kadın haklarına karşı lumpence provokasyonlara uygun bir zemin hazırlamaktan başka bir pratik yarar sağlamaz. Bir erkeği kadın karşısında hizaya getiren en etkin güç, kanımca yitirmeyi göze alamayacağı şeylerin çokluğudur.

Ne mi bunlar? Nalet, kişiliksiz, yağlı saçlı ve cühelâ kadın müsveddelerinin sahip olamadığı birçok şey…

Erkeğe gelince: Her yerde görebileceğiniz paçaları çamurlu, dişleri tütün sarısı, bıyıklı, kaba, saygısız, despot ve bencil erkekler, sevgisiz ve kadınsız dünyalarda, küfürleri, tespihleri ve ayak kokularıyla ruhsal ve bedensel bir yoksulluk içinde yaşıyorlar. Kadından yana zaten yitirecek bir şeyi bulunmayan o erkekler, ne için ve kimin için değişsinler?"

Breh! Breh! Breh! "Glasnost, katalizör, nıspi demokratlaşma, coğrafî savrulma, lumpen, provokasyon, hayatın dinamiği, kabuk-mabuk, tespih, kokulu çorap…" ve kendini sosyolog sanan bir dallama karikatürist.

Neyse ki son anda nereye doğru yol aldığımıza uyanıp kestik bu erken dönem medya maydanozluğunu da, memlekette bir zırcahil ve ezberci amatör 'sosyolog' eksik olmuş oldu.

Hepimize büyük geçmiş olsun.

diYorum

 

Necdet Şen neler yazdı?

97
Derkenar'da     Google'da   ARA