Patronsuz Medya

"Köpekler bana ürdü; bu bir insan hakları ihlâlidir!"

Fersan Cevriye - 13 Mayıs 2002  


Sabah gazetesi yazarı ve ATV Haber Genel Müdürü Mehmet Tezkan, dün köşesinde bir pazar yazısı yazdı.

Tipik bir "dünya benim etrafımda dönüyor, kimin yaşayıp kimin öleceği konusu da dahil, dünya düzeni benim kaprislerime göre kurulmalı" mantığı örneği olan bu yazı kanımı dondurdu. Dayanamadım, tepkimi dile getiren bir cevap yazdım.

Aşağıda, söz konusu yazı, onun altında da ona yazdığım mektup var.

* * *

İki köpeğin saldırısından nasıl kurtuldum?

Mehmet Tezkan - Sabah, 12 Mayıs 2002

Bugün pazar.

Siyasete mola verme günü.

Yaşamın renklerini yakalama günü.

Baharla birlikte ortalık cıvıl cıvıl. Yeşilköy'den hatta Florya'dan başlayın. Sirkeci'ye kadar uzanan sahil tıklım tıklım.

Sabahın erken saatlerinde genci yaşlısı, kadını erkeği, üstlerinde eşofman, ya yürüyor ya koşuyor.

Deniz kenarında, güneşin altında ter atıyorlar.

Baharın nimetinden faydalanıyorlar.

Sadece bu yaka değil. Boğaz da aynı, Bostancı sahili de.

Amaç daha sağlıklı bir yaşam.

Terleyerek toksin atmak. HDL denen iyi huylu kolesterolu yükseltmek, kalp atışını düzenlemek, tansiyonu düşürmek, stresten uzaklaşmak.

Amaç bu.

Koşarak dinlenmek.

Ancak bu pek olmuyor.

Çünkü sabah sporunu küçük bir köpek ordusuyla yapıyorsunuz.

Ne yapacakları; kime, ne zaman saldıracakları belli olmayan köpek ordusuyla.

Çarşamba sabahı saat sekiz.

Yeşilköy sahiline doğru yürüyorum. İlerden bir kadın geliyor. Belli, köpeğini gezdirmiş, evine dönüyor. Tasmasından tuttuğu köpeğinin yanında iki dev köpek daha var. Onlar başıboş.

Yaklaşınca kadın uyardı.

Hemen uzaklasın dedi, bu köpekler saldırıyor.

Daha ne oluyor dememe kalmadan iki dev köpek üstüme saldırdı.

Biri olsa başa çıkarım da, iki köpek olunca işler değişiyor.

Durdum. Tam üstüme atlayacaklar, sola doğru hızlı bir hamle yaptım.

Köpeklerin hamlesini bertaraf ettim.

Bir daha saldırdılar. Bu kez aynı hamleyi sağa doğru yaptım.

Köpeklerden yine sıyrıldım ama sağa hamle etmemle elektrik direğine toslamam bir oldu.

Nefesim kesildi, kolumun koptu zannetim.

Acıdan gözüm dönmüş olacak ki köpekler üçüncü hamleyi yapmadan ben onlara saldırdım.

Havaya birkaç tekme savurdum, son bir gayretle bir sitenin bahçesine kendimi zor attım.

Köpekler inatçı. Bahçe kapısına dayandı.

Olayı gören bir Yeşilköy sakini arabasını hızla köpeklerin üzerine sürdü. Köpekler kaçıştı.

Savaş bitti.

Savaş diyorum. İnanın, yaşadıklarım resmen insanla köpeklerin savaşıydı.

Simdi bakın. Haftada dört beş gün spor yapan biriyim. Hâlâ nefes alırken kaburgalarım acısa bile köpeklerin elinden kurtulmayı başardım.

Ya başka biri olsaydı.

Köpeklerden korkan biri.

Sabah yürüyüşüne çıkan yaşlı bir adam.

Çocuğuna hava aldırmaya çıkmış bir kadın.

Olacakları gözünüzün önüne getirebiliyor musunuz.

Yanında çocuğu olan kadın ne yapardı?

Direğe çarptığım an düşseydim şimdi yoğun bakımdaydım.

Çevik davranmasaydım biri ısırıp bacağımı koparabilirdi.

Hepsi olabilirdi.

Hâlâ da olabilir. Bugün bile olabilir.

Çünkü İstanbul'da 300 bin köpek başıboş dolaşıyor.

300 bin köpek terör yaratıyor.

Belediyeler ne yapıyor?

Hiç bir şey.

Hayvan hakları derneklerinin gürültücü kadınlarından korktukları için hiç bir şey yapmıyorlar.

Başıboş köpekleri toplamadıkları için insan hayatını tehlikeye atıyorlar. İnsan haklarını ihlâl ediyorlar.

İtlâf kışkırtıcılığı yapan gazeteciye sağduyu çağrısı

Sayın Mehmet Tezkan, yazınızı okudum. Geçmiş olsun.

Umarım siz de bu mektubu ciddiye alır ve sabırla okursunuz.

Öncelikle, geniş kitlelere ulaşabilen bir gazetede köşe yazarı olarak üzerinize düşen görevi yerine getirip getirmediğinizi sorgulamanız gerektiğini düşünüyorum.

Hayvan sevmeyebilir hatta onları görmekten dolayı rahatsız olabilirsiniz. Bu sizin kişisel seçiminiz olduğu gibi, hiç kimsenin bu konuda size karşı olmaya hakkı yok. Kaldı ki sizin de sevenlere karşı böyle bir hakkınız yok. Ve elbette herkes hayvan sever olmak zorunda da değil.

Ancak her birimizin birbirimize ve yaşadığımız çevreye karşı sorumluluklarımız var.

Dolayısıyla sokaklarda başıboş gezen, başına her an - her şey gelebilecek olan hayvanlara karşı da…

Ve sizin de sokaktaki herhangi bir vatandaştan farklı olarak üzerinize düşen şey; insanlara korku salmak değil, eğer bir problem varsa bunun çözümüne yönelik hareket etmektir.

Sokak köpeklerinin insan hayatını tehlikeye attığını ve belediyelerin de "gürültücü kadınlar" yüzünden bu konuda bir şey yapmadıklarını söylüyorsunuz.

Bunlar, tamamen genel yargıları yansıtıyor olmakla birlikte olayın çözümüne yönelik bir katkı da içermiyor. Ve ek olarak insanların ürkmesine, gerilmesine neden oluyor.

Ne yazık ki, televizyonlarda sık sık gördüğümüz hayvan sever portresi hakkında yanıldığınızı söyleyemiyorum.

Sokak hayvanları için çözüm üretmek Belediye'lerin aslî görevi olmasına rağmen, bu konuya eğilmedikleri ve hatta çözüm bulan kişilere karşı tavır takındıkları da bir gerçek.

Ancak, herkesi ve her kuruluşu aynı kefeye sokmak büyük yanlış üstelik de haksızlık olur.

Bu sorunun çözümünde ihtiyacımız olan en önemli şey; ortak bir platform oluşturabilmek. İnsan olan herkese ait ortak bir sorumluluğu paylaşmalıyız.

Hayvan sevenler/sevmeyenler ile Belediyeler bir araya gelmeli ve ne yapılacaksa sistemli bir şekilde, birlikte yapmalı. Eğer olumlu bir şey yapmıyorsak boş konuşmaya-yazmaya hakkımız olmayacağını da bilmeliyiz.

Belediye ve hayvan sevmeyen kişilerin uyguladıkları, zehirleyerek öldürme yönteminin geçici ve insanlık dışı bir uygulama olduğu açık.

Sokak hayvanları için Hayvansever Derneklerin çözüm önerileri ve projeleri var. Projenin içeriği özetle; sokak hayvanlarını kısırlaştırmak, aşılamak ve onlarla birlikte insanların yaşam standartlarını da yükseltmektir.

Yapılan hesaplamalara göre, kısırlaştırma kayıtlı ve sistematik olarak gerçekleştirildiğinde kısa süre sonra sokaklarda başıboş hayvan kalmayacak. Kaldı ki bu proje, herkes için en iyi ve en insanî çözüm olma niteliğindedir.

Sizden ricam, konuyu çözmeye çalışan gerçek hayvan severlerle irtibata geçmeniz ve eğer bundan sonra da bir şeyler yazacaksanız çözüm önerileri üzerinde araştırma yapmanız ve bunları kaleme almanız. Böylece üzerinize düşen hem vatandaş hem de yazar olma sorumluluğunu yerine getirmiş olursunuz.

Saygılarımla…

Yorumlar

"Yazar" ın orta mektep birinci sınıf düzeyindeki belagatini hiç konu etmiyorum, ama egosantirizmin böylesi hakikaten de insanı acı acı gülümsetiyor.

Yazar beyefendi "bunları gebertsenize" diye belediyelere işmar etmek yerine, "sokak hayvanlarının koşulları nasıl daha iyi yapılabilirdi" diye düşünebilecek olgunlukta olabilseydi keşke. Ve bir de, "köpeklerin saldırganlığı" diye adlandırdığı şeyin, aslında bal gibi kendi korkaklığı olduğunu kabullenebilseydi, kendisine saygı duyardım.

Necdet Şen - 14 Mayıs 2002 (16. 00)

Üzücü ve çok yönlü tartışılabilir bir durum. Ve ne yazık ki her an köpekler aleyhine dönebilen kaypak bir konu. Böyle zamanlarda ne diyeceğimi bilemem. Bildiğim şu ki; uzun yıllar köpeklerden korkarak yaşamış olan ben bu anı yaşasaydım aynı şeyleri hissederdim.

Sözüm son cümle üstüne olacak. Hayvan derneklerinin gürültücü kadınları (çoğu kez maksadını aşan bir ifade olsa da) değildir asıl bahane. Onları keşke dediğiniz kadar dikkate alsalar. Sorun, toplayıp başına iş açmak istemeyen yönetimlerin gizli saklı zamanlarda hayaletler gibi bütün köpekleri toplayıp yoketmek istemesidir.
Bazı insanların, insan olmayan canlıları da böylesine sevip koruyabiliyor olmasını özünde asla anlayamayan yokedici zihniyetin görevini yapmamasıdır sorun. Yani son cümle haklıdır; görevini lâyıkıyla yapmayan belediyeler insan haklarını ihlâl ediyorlar. Bizim de bütün anlatmaya çalıştığımız bu.

Hülya Yalçın - 25 Eylül 2011 (20:09)

diYorum

 

Fersan Cevriye neler yazdı?

78
Derkenar'da     Google'da   ARA