Patronsuz Medya

Bu kış komünizm gelecek mi?

Cadı avına çıkan ve çılgın paranoyalarına itiraz eden herkesi 'vatan haini' ilân eden HUAC üyeleri, Senatör McCarthy ve sanatçı kılıklı avaneleri tarihin kara sayfasında artık. Üç kuruşluk menfaatleri için onlarla işbirliği yapan aydınlar sanatçılar evlâtlarına kara bir miras, sanata bir leke bıraktılar. Ama, bu çılgınlığa, bu paranoyaya direnen sanatçılar sadece cesur yürekler olarak anılmakla kalmadılar, Amerikan demokrasinin bir sonraki kuşağa biraz daha sağlıklı ulaşmasının aracı olarak ülkelerine en büyük hizmeti de yaptılar.

Gerçek sanatçı, gerçek aydın, gerçek yazar, gerçek gazeteci zor günlerde belli olur. Çoğunluğun ve iktidarın estirdiği fırtınalarda, temel ilkelerde sağlam durarak ülkenin savrulmasına da engel olan demokrasi sütunlarıdır onlar. Ne mutlu böyle aydınlara sanatçılara ve böyle aydınları ve sanatçıları olan ülkelere…

* Cemal Tunçdemir (T24) 27 Aralık 2014

Bölünmekten niye korkuyorsun ki, sen zaten bölünmüşsün

Anlayacağın üzere, sen zaten bölünmüşsün de farkında değilsin.

O kadar değilsin ki, Galatasaray'ın karşısına çıkan takımın Diyarbakır Büyükşehir Belediyespor mu yoksa Amedspor mu olduğunu sorgulamadan, Neden İstiklal Marşı ıslıklandı ki? soruna yanıt bulmaya kalkıyorsun.

Özerklik denilince dört bir yanını saran şu iptidai bölünme paranoyasından bir kurtulsan da, gelir dağılımı dünyanın en kötü ülkelerinin başında gelen, zenginle yoksul arasındaki uçurumun her geçen gün büyük bir felakete dönüştüğünü konuşsak.

Nerede kederde, tasada, kıvançta ortak millet, başka memleketlere mi göçtü, diye sorsak.

Konuşsak da, gelir adaletsizliği arttıkça zenginle yoksul, demokratik hak ve özgürlükler budandıkça ezenle ezilen arasında bu ülkenin nasıl bölündüğünü bir görsek.

* Celal Başlangıç (T24) 26 Aralık 2014

Zaman'ı, Cumhuriyet'i, Odatv'yi savunmak

Somuta indirgeyecek olursam: Örneğin, devleti bütün kurumlarına sızarak içerden ele geçirmeye çalışan, amacına ulaşmak için çeşitli operasyonlar yapan, önüne çıkan engelleri yargıyı araçlaştırarak, hukuk ve ahlâk dışı yöntemler de kullanarak yıkmakta beis görmeyen bir yapının medyası kuşkusuz zihniyet ve nihaî amaç bakımından o bütünün parçasıdır, bütüne hizmet eder. Bir başka örnek, 1980 öncesinde Türkiye Komünist Partisi'nin legal yayını olan, benim de hem yazar hem de sorumlu olarak parçası olduğum Politika gazetesi mesela. Örgüt bağlarımız vardı ve TKP'nin yasallaşması ve yaygınlaşması amacına yönelik yayın yapıyorduk. Örneğin Ergenekon davasına dahil edilen Odatv, AKP iktidarını hedef almış ulusalcı kesimlerin ve müdaheleci odakların planları doğrultusunda, AKP'li olsun olmasın bu planların karşısında yer alan, farklı düşünen kişileri, kesimleri, yayımları itibarsızlaştırma, karalama misyonunu benimsemişti. Bir başka örnek: O zamanın Cumhuriyet gazetesinde çıkan 'Genç subaylar rahatsız' manşeti ne kadar gazetecilikti ne kadar darbe planlarının parçasıydı? Bugünlerde AKP medyasının yazıları, manşetleri, Yeni Akit'in buram buram nefret kokan ve hedef gösteren manipülatif haberleri iktidarın derin devletle bütünleşmesinin ve demokrasiye yönelik saldırısının/darbesinin ne kadar organik parçası, ne kadarı ideolojik bakış ve zihniyet meselesi?

* Oya Baydar (T24) 24 Aralık 2014

AK Parti bir proje miydi?

Sistemin onayını al, imkânlarını kullan, sonra Ben yokum deyip diklen! Arkasından Saddam'ın Batı adına İran'la savaştıktan sonra Kuveyt'i işgal etmesini andırırcasına Suriye Bizim iç meselemizdir, birkaç hafta sonra Beni Ümeyye Camii'nde namaz kılacağız diye silahla rejim devirme ve müdahale arzularını açığa vur. Bu ilk günden yanlıştı. Bugün faturası hepimize kesiliyor!

* Ali Bulaç (Zaman) 22 Aralık 2014

Karanlığı yitiriyoruz, tehlikenin farkında mısınız?

Dünyanın çok büyük bölümü karanlığı yitirmiş durumda. ABD ve Avrupa'nın yüzde 99'u Türkiye nüfusunun yüzde 80'inden fazlası ışık kirliliği altında yaşıyor. Gezegenimizin kalan son karanlığını da her geçen gün ışık hızıyla yitiriyoruz. Bugün 'yıldız' deyince aklına sadece televizon ve eğlence dünyasının ünlüleri gelen bir kuşak var. Karanlık gökyüzündeki ihtişamlı şehrayin yerine gökdelen ışıklarını, şehir ışıklarını bir manzara objesi olarak seyrediyoruz. Egoist insanın ben-merkezli bakışının onu sosyal çevreye ve ötekilere karşı körleştirmesi gibi…

* Cemal Tunçdemir (T24) 22 Aralık 2014

Sivil Darbenin Cezası Nedir?

Gelecek için ciddi bir hazırlık yapma mecburiyeti var…

Ne olacağını hiçbirimizin tam bilmediği ama geldiğini aklı başında herkesin sezdiği büyük bir felaketle sona erecek gibi gözüken bu korkunç dönem ertesinde, Türkiye yaralarını sararken siyasal sistemini, devletin silahlı gücünü kullanan siyasetçilerin gerçekleştirdiği 'sivil darbeye' karşı da muhakkak ki çok daha güçlendirecek yeni demokratik mekanizmalar geliştirecek…

Güncel kaotik çıkmazı yaşarken, bir yandan da Türkiye yarınını ciddiyetle tartışmaya başlamalı…

Bu ülke de hukuku ve huzuru hak ediyor çünkü.

* Mehmet Altan (Gazete 360) 22 Aralık 2014

2014 yılına dair siyasi ve ekonomik çarpıcı altı gerçek!

Türkiye'nin imaj değil, içerik sorunu vardır.

Yüzleşilmesi ve dert edinilmesi gereken sorun zarf değil, mazruftur.

IMF tahminine göre 2019 yılında dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi sıralamasında bir değişme olmayacak. AKP iktidarının hayali 2023 hedeflerine ulaşmak mümkün değil.

Bu nedenle Türkiye, kurumsal kalitesini artırmak, yolsuzluktan arınmak, yargı bağımsızlığını sağlamak, kuvvetler ayrılığını tesis etmek, özgürlükçü ve tahammüllü bir demokrasi kültürü geliştirmek, Kürt sorununu çözmek, dış politikada ülke çıkarlarına uygun bir rotaya dönmek, hızlanma arefesinde olan kaliteli beşeri sermaye kaçışını önleyici söylem ve eylemlerle büyümek ve işsizlik sorununa çare üretmek zorundadır.

* Vedat Özdan (T24) 20 Aralık 2014

Cambaza bakanlar, iktidar magandaları ve diğerleri: Açtırmayın kutuyu, söyletmeyin kötüyü!

Gazeteci Ahmet Şık'ın, 'Dokunan yanar' diye özetlediği, Cemaat'e ilişkin eleştirel tavır takınanların hapsi boylaması meselesi çok konuşuldu. Ergenekon davalarında, hak ve hukuk ihlallerini yapanların Cemaat mensupları olduğu da çokça tartışıldı. Sonra mevcut iktidar bu bahaneyi, pek çok konuda sorumluluktan kurtulmak için kullandı, hâlâ kullanıyor. Hrant Dink davası bile dönüp dolaşıp Cemaat parantezine alınmaya çalışılıyor. KCK operasyonları da öyle…

Siyasi sorumlu iktidardır.

Bunlara karşı diyoruz ki demokratik ülkelerde, siyasi sorumlu iktidardır, bu iktidarın kimlerle işbirliği yaptığı, kimlere alan açtığı yine onun sorumluluğundadır.

* Nuray Mert (Diken) 19 Aralık 2014

Utanmazlar

Cumhurbaşkanı taraf olmayan bertaraf olur diyor. Tarafımız bellidir. İşleyen insan haklarına dayalı bir hukuk devleti.

Bugün bir müsamere yaşanıyor. İktidar, cemaatin burnunu sürtmeye kararlı. Elbette, iktidarın bu müsameresini ifşa etmeli.

Bir gün iktidarın da cemaatin de yargılanacağını ise unutmamalı.

Bu iki utanmazın kirli güreşinde dahi insan haklarına dayanan hukuk devletini bütün imkânsızlıklara rağmen savunmalı.

Vakti geldiğinde bu debelenen pehlivanların adil yargılanmasını isteriz.

İki odağın da dümen suyuna girmeyen bir alternatif çıkacaktır. Bu ne kadar gecikirse zararın telafisi o kadar güç olacak.

* Özgür Mumcu (Cumhuriyet) 17 Aralık 2014

Yarım ağızla konuşmayalım

Dünün muktediri Cemaat bir anda Kürd'ün, Alevi'nin, Ermeni'nin, devrimcinin yanına yollandı.

MGK kararlarının, kırmızı kitapların yeni vatan haini ilan edildi.

Geçmiş olsun, hoşgeldiniz. Buralara düşene bir de üstüne tekme atmak âdetten değildir.

Okuduğunuz gazetelerinizi terörle mücadele basıyorsa, gazetecileriniz tutsak ediliyorsa, gençleriniz fişleniyor, sivil toplum örgütlerinize baskı yapılıyorsa, eğitim kurumlarınız kapatılıyor önderlerinize alenen küfrediliyorsa bu bize tanıdıktır.

Bütün bu hâller karşısında yanınızdayız elbet.

Bu hayatı devlet dersinde öğretiyorlar bizlere.

* Hayko Bağdat (Taraf) 17 Aralık 2014

Yandaş medya olma hakkı

Kamu kurumlarının reklam pastasının, padişah ulûfesi gibi 'keyfi' dağıtımından yararlanıp, karşılığında o payı ihsan edenlerin her yanlışını savunmak açık paydaşlıktır. Kamu bankaları ile şeffaf olmayan kredi ilişkilerine girmek açık paydaşlıktır. Bir de, 'örtülü paydaşlık' vardır. Her hangi bir 'gazetecinin', hükümetin etkisindeki gazetelerde yüksek ücretlerle köşe yazarı yapılması, hükümet baskısı altındaki ana akım medyanın canlı yayınlarına ücretli davet edilme önceliği, yüksek ücretlerle televizyon programları yaptırılması, çok yüksek maaşlarla danışmanlıklar ve yönetim kurulu üyelikleri olanağı, belediyelerin devlet kurumlarının 'ihsanların'dan yararlanma gibi sayısız, dolaylı 'ödüllendirmeyle', yaşam standardının keskin şekilde yükselmesi ve bununla doğru orantılı şekilde o iktidarın 'ölümüne' savunuculuğunu yapmak da 'fikri yandaşlık'tan çok 'paydaşlık'la izah edilebilir bir durumdur. Kamu pastasının bir nevi 'yağmasından' pay alınmaktadır.

* Cemal Tunçdemir (T24) 16 Aralık 2014

Erdoğan'ın Önlenebilir Tırmanışı

Bundan sonra ne olacağını, 14 Aralık mağdurları herkesten iyi biliyor:

Olmadık belgeler çıkacak bürolarından; Yok artık dedirten suçlamalarla yüzleşecekler; hâkimlerin, savcıların talimatla hareket ettiğinden, bu haksızlıkla medyanın ilgilenmediğinden yakınacaklar.

Ve tıpkı bir dönemin mağrur komutanları gibi, onlar da -belki esaslı bir özeleştiri yapıp- adalet arayışı, hukuk savaşı için aileleriyle sokağa çıkıp baskıya direnecekler.

Adalet cephesi genişledikçe, zulüm cephesi gerileyecek.

Zalim, hırsızlığını örtbas edemeden devrilecek.

Yargılanırken Adalet diye yalvarma sırası ona gelecek.

Biz mi?

Adil yargılanmazsa, yine adaletin safında olacağız.

* Can Dündar (Cumhuriyet) 16 Aralık 2014

Yeni Türkiye İnşa Edilirken Esnaf

Birkaç yıl önce Almanya'da bir politikacı, sokakların özelleştirilerek üzerlerinde yer alan işletmelere satılmasını önermişti. Böylece, özel mülkiyete devredilmiş sokakların sahibi işletmeler kendi mülkleri üzerindeki protesto gösterilerini, sokak hareketlerini engelleme hakkına da sahip olacaklardı.

Burjuva gericiliği, krizin bir aşamasında, evrensel hukuk normlarına uygun davranarak değil de, kaba mülkiyet hakkına sığınarak baskı mekanizmalarını harekete geçirir.

Krizin ileri aşamalarında ve Türkiye gibi ülkelerdeyse, en gerici yasanın da yeri olmaz. Orman kanunlarına dayalı faşist inşaların tekçi saltanatlarında güç ve şiddetin egemenliği yasa-hukuk tanımaz, kestirmeden tek bir kişi, örgüt ya da grup hem hakim, hem savcı, hem polis, hem gardiyan, hem cellat olarak atanır. Her atanmış tetikçi, paralel yapılar halinde kendi hükmünü icra eder, hizmetine koşulduğu sermayenin faşizmini sadece kapitalist işbölümü yasalarına göre uygular.

Yeni Türkiye, şimdi inşa sürecinin bu yeni aşamasında, Anadolu muhafazakarlığının temel öğelerinden olan, evrensel ve kendine özgü özelliklerle sentezlenmiş Gericilik gerçekliğini, düzeninin bir vurucu güç unsuruna dönüştürmek; yaygın-paralel-sivil tetikçi örgütlenmenin tabanı yapmak; sokakların efendisi olarak hayatın efendisi sermayenin hizmetinde yapılandırmak; terör ağası rolünde yetkilendirmek peşinde.

* Haluk Gerger (Bianet) 13 Aralık 2014

'Türkiye rönesans geçiriyor'muş… Alev Alatlı yanıtını almalı!

İlahi Alev Hanım, oturup ödülünüzün keyfini çıkarın. Düşünce ve ifade özgürlüğü mağduru bunca insanın yaşadığı ülkede mahcup olmak yerine bir de işi ilerletip bu iktidarın mağdur ettiklerine sataşmak neyin nesi?

Biliyoruz, siz devleti çok seviyorsunuz, heyheyli devlet fikri de çok hoşunuza gidiyor olabilir, ama öylesi bir devlet ve siyaset anlayışının zulmüne uğrayan bunca insan varken hiç olmazsa ortalara dökülüp daha fazla asap bozmayın.

* Nuray Mert (Diken) 13 Aralık 2014

 

65
Derkenar'da     Google'da   ARA