Patronsuz Medya

Müslüman Kardeşler'in en büyük hatası aşırı İslâmcılığı değil kibriydi

Gücü ve devletin imtiyazlarını başka hiç bir siyasî oluşumla paylaşmamayı tercih ettiği için aslında herkesin altında ezileceği sorunlarla tek baş edemeyen kendisiymiş gibi bir tablo oluştu. Böylelikle davasına zarar verdi. Bana kalırsa Müslüman Kardeşler'in en büyük hatası aşırı İslâmcılığı değil kibriydi. MK seçim zamanı insanları mobilize etmek konusunda müthiş başarılı ama gücü ele geçirdikten sonra kendisi dışındaki hiç bir görüşle müzakere etmeyi beceremiyor. Evet, demokratik haklara ve çoğulculuğa önem veren dil değişimlerine rastlıyoruz ama henüz gücü paylaşmak, toplumun tamamını ilgilendiren bir konuda tartışmak, müzakere etmek gibi bir alışkanlığı yok. Farklı görüşe sahip siyasî oluşumları eşit bir partner olarak görmüyor. Tüm bunları topladığınızda toplumun diğer katmanlarında bir güvensizlik yaratmasını normal karşılarsınız.

Batı'nın aksine, Türkiye'de AK Parti'nin ve harekete geçirdiği bir kısım seçmeninin Mısır'daki darbeyi çok şiddetli biçimde kınadığının farkında mısınız?

Evet ve darbeye böyle bir tepki verilmesini çok da doğru buluyorum. Fakat Türkiye'de Mısır'daki meselenin iyi analiz edilmeden, bir tür indirgemecilikle iç siyasete yarayacak biçimde kullanıldığını da söylemek zorundayım. Mısır'da yaşanan şey, anlatmaya çalıştığım gibi son derece karmaşıktır ve 'Darbenin arkasında İsrail var 'demek dev bir basite indirgeme örneğidir. Elbette Mısır ordusunun İsrail ve ABD ile ilişkileri vardır. Yoktur diyemem. Ama lütfen bir bakalım; Ortadoğu'da hangi ülkenin yok ki? Türkiye'nin yok mu? İsrail stratejik olarak darbeden memnun olabilir ama bu darbeyi planladığını göstermez, hele ki diğer tüm faktörler masadayken. Bu tür argümanların MK hareketinin hatalarını tespit ve tahlil etmesini perdeleyeceğinden endişe ederim.

* Carrie Rosefsky WickhamEzgi Başaran (Radikal) 26 Ağustos 2013

İstihbaratçılar bizi izlerken!

İşte Suriye ordusunun kimyasal silâh saldırısına geçmeden önce yapması muhtemel hareketlerden bazıları:

- Birliklere kimyasal silâh eğitimi alan personel takviyesi yapılır.

- Kimyasal silâh başlıklarının taşınabileceği roketlerle, dolayısıyla da hava saldırı araçları ve füze bataryalarıyla ilgili hareketlilik artar. Tanklara, zırhlı birliklere, kimyasal silâh etkilerine karşı koruma önlemleri alınır.

- Kimyasal stokların yapıldığı alanlar daha sıkı korunur, bu alanlardan savaş alanına ve hava üslerine giden konvoylardaki koruma kalkanı artar (İsrail bu tür bir konvoya hava saldırısı düzenlemişti).

- Birlikler kimyasal silâhtaki olası risklere karşı atropin gibi antidotlar da içeren ilk yardım kitleriyle donatılır. Askerlere kimyasal koruyucu elbiseler, kimyasal dedektörler, maske ve benzeri donanım takviyesi yapılır.

- Cephede, kimyasala karşı da etkili sığınaklar yapılır. NBC güvenli karargâhlar oluşturulur.

- Birlikler, kimyasal silâhın atılacağı cephelerden hızlı ve sürpriz şekilde çekilir.

Suriye'nin 1980'lerin ortalarından itibaren sarin gazı gibi sinir sistemini etkileyen kimyasal silâhlar üretip depolamaya başladığı, bu silâhı taşıyan başlıkların takılabildiği füze sistemlerini edindiği sır değildi zaten. İsrail'in son bir yılda üç ayrı hava saldırısında bazı kimyasal silâh depolarını vurduğunu da unutmamak lâzım.

Peki, son 10 yıldır ciddi bir tehdit olarak görüldüğü halde, yaklaşık iki yıldır kimyasal silâh tehdidi konuşulduğu halde, Suriye'de böyle bir gelişmenin önüne geçmek için ne yapıldı?

* Deniz Zeyrek (Radikal) 25 Ağustos 2013

'Erdoğan'ın açıklamaları acınası'

Büyük bir ülkenin yöneticisinin İsrail, Levy vasıtasıyla bu komploların merkezinde yer almaktadır gibi saçma bir cümle kurmasına sebep olan nedenleri anlayabilmek isterim. Bu saçmalık gerçekten ilginç ve endişe verici. Bu kadar önemli bir insanın Nil kıyılarında yaşananlara sorumlu ararken böylesi çocukça açıklamalara başvurması kaygı verici.

- Çocukça doğru kelime mi?

Çocukça değilse antisemitik. Ki bu iki kelime iyi bir ikili oluşturuyor. Sayın Erdoğan, Mısır'da Müslüman Kardeşler'in temelini oluşturduğu bir Osmanlıcılık oyunu oynayan büyük bir çocuk. Aniden oyun bozuldu ve kral tepinmeye başladı ve asla eskimeyen Yahudi komplosu bahanesine sarıldı.

* Bernard-Henri LevyDuygu Güvenç (Cumhuriyet) 24 Ağustos 2013

ABD, Suriye'de maliyet hesabında

ABD Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey, bu maliyet konusunun sadece insan ve bütçeye (tahminen ayda 1 milyar dolar) dair olmadığını, siyasî boyutu olduğunu söylemişti. Dempsey'e göre, Suriye muhalefeti (iktidara geldiğinde de) ABD çıkarlarına hizmet edecek türden değildi ve işin siyasî özetini aslında Amerikan askeri söylemişti.

İşin aslı şu: Öncelikle Obama, ilk dönem Afganistan ve Irak'ta birliklerini çekeceği ve bir daha başkasının toprağına savaşmak amacıyla Amerikan askeri göndermeyeceği sözüyle seçildi; bunu büyük ölçüde yerine getirmesi ikinci defa seçilmesine yardımcı oldu. İkincisi, sadece Afganistan değil, ama Irak ve Libya örnekleri de ABD yönetimine yükselen ve giderek uçlara kayan siyasî İslâm konusunda alarm vermeye başladı. Amerikan ve Batı aleyhtarlığı ABD işgal kuvvetlerinin kanatları altında boy atıyordu.

Mısır ve Suriye'de muhalif güçlerin siyasî İslâmcı kanattan olması da ABD'nin bu defa mesafeli davranmasına neden oluyor; bu süreçte yaşanan ağır insan hakları ihlâlleri biraz da bu nedenle görmezden geliniyor.

* Murat Yetkin (Radikal) 24 Ağustos 2013

Mısır darbesini kınamayan ABD, Erdoğan'ı kınıyorsa…

Oturup iyice düşünmek gerekiyor…

Mısır'da 3 Temmuz darbesini kınamayan, ancak 16 Ağustos katliamının ardından 'protestoculara' karşı güç kullanılmış olmasını 'güçlü' şekilde 'kınayan' Beyaz Saray, Mısır darbesinin arkasında İsrail olduğunu söyleyen Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan'ı birkaç saat sonra 'güçlü' şekilde 'kınıyorsa' oturup düşünmek gerekiyor.

Bunu 'Dünyaya karşı Erdoğan tek başına' romantizmine dönüştürüp iç politikada kullanmak mümkün olsa da ne tür sonuçlara yol açacağını düşünmek gerekiyor.

ABD yönetiminden bir Türk liderine karşı yapılmış bu en sert açıklama, 1964 Johnson mektubu, 1974 Kıbrıs ambargosu ve 4 Temmuz 2003 Süleymaniye olaylarının yanında yerini alacaktır.

* Murat Yetkin (Radikal) 22 Ağustos 2013

Mısır'dan 'Çözüm Süreci'ne: Yanlışlar, yanılgılar…

Mısır'daki darbenin ardında İsrail'in bulunduğuna dair verdiği örnek –elindeki belgeye dayanarak- çok zayıf olduğu gibi, anlamlı ve inandırıcı da değil. Mısır'daki askeri darbenin arkasında İsrail varsa bile, bunun böyle olduğunu Tayyip Erdoğan'ın sözünü ettiği 'belge' kanıtlamaz.
Başbakan'ın son aylarda müthiş bir 'inandırıcılık sorunu 'ile karşı karşıya olduğunu kendisine kimsenin söylemediğine kuşkumuz yok. O yüzden, en önemli 'tezleri' ve 'iddiaları'nı 'incelikle' söyleme zahmetine de katlanmıyor. Tıpkı Taksim-Gezi'de olduğu gibi, aklına ve ağzına geleni söyleyiveriyor. Hiç bir doğruluğu olmayan, Dolmabahçe Camii'nde içki içildiği iddiası hatırlarda.

Elbette, Başbakan'ın aklına ve ağzına geleni söyleme fütursuzluğunda, kendisini kim eleştirecekse, anında onun namına bir 'linç kampanyası' başlatacak medyada hatırı sayılır bir yandaş topluluğuna sahip olma rahatlığı da söz konusu. Yazılı basının yanı sıra bir dizi, dizginlenemez bir iftira makinesi olarak çalışan internet siteleri, içinde her türlü farklı kökenden gelmekle birlikte 'iktidara sadakat' ve 'iktidar paylaşımından yararlanma' ortak paydasında buluşmuş kalem sahiplerine uzanan geniş bir yelpaze, 'Başbakan tetikçileri'ne dönüşmüş halde.

* Cengiz Çandar (Radikal) 21 Ağustos 2013

O tehditler bitti, bu tehditler ne olacak?

Ergenekon davasının faydasını Neyse ki artık tehdit almıyoruz şeklinde birkaç defa ifade eden hukukçu Orhan Kemal Cengiz pazartesi günü Radikal'e şöyle yazmıştı: Beni son günlerde aldığım sayısız hakaret ve tehdit mesajının üzdüğünü zanneden arkadaşlarım fevkalâde büyük bir yanılgı içindeler. Ben aldığım mesajlarda bir zekâ ve incelik görememekten dolayı kahroluyorum sadece.

Zekâ ve incelikten yoksun olsa da insanın hayat alanını daraltan, boğan, koyuverirsen tüm ruhunu çökertebilen bir iklim bu. Memet Ali Alabora'nın Gezi direnişinde attığı bir tweet nedeniyle son iki ayda yaşadıkları, ölüm tehditleri alması, bugün korumasız dolaşamaz hale gelmesi, manşetlerden hedef haline gelmesi, hakkında hapse atılsın diye kampanya başlatılması… Bu, iklimin en zirve ve leş kokan cenderesidir. Öyle boğucu bir iklim ki bu, Zaman yazarı Ahmet Turan Alkan'a bile pazartesi günü köşesinde şu külâh uçurtan cümleyi yazdırabildi: 2007'ye akan darbe arifesi günlerinde mi fikren rahattın, şimdi mi diye sorsalar şöyle cevap veririm: Nerde o günler?

Etliye sütlüye karışmayan, şahsî kurtarılmış bölgesinde tatlı tatlı yaşayan, maddî manevî tuzunu kurutmuş kimseler için tehditlerin, davaların, hakaretlerin, hedef göstermelerin sonu gelmiş olabilir ama bazıları için ise aynı dizinin sadece başka bir bölümünü izlemekteyiz. Çünkü sivillik, sivil toplumun güçlendirilmesi, özgürlük alanlarının korunması sadece Kemalizmden kurtulmakla gelmiyor. Demokrasinin de sadece sandıkla tesis edilmesinin mümkün olmaması gibi. E, gelmeyen özgürlük ve olmayan demokrasiden de işte bu iklim doğuyor. Kalbimizde yaşıyor.

* Ezgi Başaran (Radikal) 21 Ağustos 2013

Biz o gün 'Dayanışma'yı kurduk

Kadının bedeni her yaşta önemlidir. Annem kendini çok sakınırdı, öldüğünde sadece kendim yıkadım. Ben çocuklarımın yanında soyunmamışımdır. Ama biz onlar için iffetsizdik işte… Sana bir olay anlatayım. Başta kimse yokken gaz yediğimiz gün, tesadüfen yoldan geçen başörtülü, türbanlı bir kadın yanımıza geldi. Başörtüsünü çıkardı, ikimiz onun örtüsünü ağzımıza kapattık, sonra ben onun başını örtmesine yardım ettim. Gezi benim için budur. İsteyen başını bağlar, bağlamaz, ama benim erkek arkadaşlarımın başörtülü bir kadına gösterdiği saygıyı, onların da başı açık kadınlar olarak bize göstermesi lâzım.

Tersinden ya da düzünden yaş üzerinden kurulan her tür hiyerarşiye karşıyım. Ama şunu da biliyorum: Ben iki doğum yapmış feminist bir kadınım. Bunu 17 yaşında bir kadın çıkıp açıklayamaz. Ben onların adına da konuşuyorum. Bana hukukdışı biçimde çıplak narkotik araması yapanlar Doktora, polise ayıp olmaz, soyunun dedi. Hayır efendim, çıplak çömeltmek, öksürtmek tacizdir. Beni değil, onları aşağılar. Son derece aşağılayıcı ve terbiyesiz tweet'ler aldım sonra. Öte yandan bu konu dışında söylediklerim bir kenara atılarak, özellikle bazı medya organlarında, fotogaleriler eşliğinde benle ilgili bütün meselenin bu noktada tartışılması ayrıca düşündürücü.

* Mücella YapıcıPınar Öğünç (Radikal) 18 Ağustos 2013

Ekonominin çıkmaz sokakları; ilk türbülansta kimler kaybedecek?

Malum, likidite kurudu. Para olmasına rağmen piyasalarda alıcı bulmak zorlaştı. Bir süre sonra para da eskisi kadar çok olmayacak. Döviz kurlarını kontrol etmek zorlaşacak, cari açığın büyüklüğü ve finansman kalitesi giderek daha fazla sorgulanır hale gelecek. Reel faiz oranlarında artışa yol açacak bu yeni süreç, bütçe açığını tekrar sorun haline getirecek. Nihayet kurtulduğumuzu sandığımız faiz, kur ve enflasyon sarmalına yeniden kapılacağız.

Muhtemeldir ki sürecin tetikçisi, beklenen Fed hareketi, 7 eylülde İstanbul'un 2020 olimpiyat oyunları için seçilememesi, olumsuz karar sonrası Esed aleyhindeki tahrik edici dile dönüş, Suriye meselesindeki açmazlar, Mısır'daki insanlık dışı görüntüleri vesile ederek Medeniyetlet İttifakı Projesi sorumluluğuyla bağdaşmayan ve adeta Küresel İntifada'ya sempati izlenimi veren Batı karşıtı söylemde şiraze şaşması, Çözüm Süreci'nde 'ipe un serme' hamleleri, tıkanma ve AB İlerleme Raporu'ndaki ağır eleştirilerin vesile olacağı bir not indirimi olacak.

Evet yeni dönemde, yukarıya da tükürsen, aşağıya da; dalgalı ve yüksek seyreden enflasyondan kurtulmak, bu gidişle pek de mümkün olmayacak.

Dahası var: Bu kez en büyük zararı gören devlet değil, daha çok olumlu konjonktürün bitmek durumunda olduğunu idrak etmek istemeyen hayalperest iş adamları, vizyoner projeler için inşaat – tahhüt ihalelerini alanlar, enerji özelleştirmelerinde akıl almaz rakamları korkmadan teklif edenler, nasıl olsa satarım diyerek rezidanslar yapmaya devam eden müteahhitler, yatırım amaçlı konut alanlar ve nihayet bireysel emeklilik sisteminde fon seçimini, faizlerin yükseleceği beklentisine göre yapmayanlar olacak.

* Vedat Özdan (T24) 16 Ağustos 2013

 

66
Derkenar'da     Google'da   ARA