Patronsuz Medya

Oktay Ekşi'yi de vicdanlar susturmalıydı

Ekşi'nin Bunlar analarını da satarlar ifadesi, kimsenin savunmaya kalkamayacağı kadar ağır bir ifade. Ancak… Hepimiz biliyoruz ki Ekşi, tek başına bu ifadeden dolayı istifa etmek zorunda kalmadı. O, yıllarca vicdanları yaralayan, halkı küçümseyen ve ayrımcılık içeren yazılarından dolayı zaten kredisini tüketmişti. Analarını satarlar'lafı sallanmakta olan bir çınarı devirdi.

Ben bu çınarın bu şekilde devrilmesini içime sindiremiyorum. Bekir Coşkun'un Habertürk'teki yazılarına son verildiğinde gösterdiğim gerekçeyle aynı gerekçeyi gösteriyorum burada da: Bence Oktay Ekşi'nin yazılarını zamanında vicdanlar susturmalıydı. Aydın Doğan değil! Meslektaşlarını hedef gösterdiğinde, Ahmet Kaya için Bugün PKK'lılar para dağıtsa PKK'lı, yarın travestiler dağıtsa ondan… diye yazdığında, Ergun Babahan'a Bacaksız seni doğduğun yere kadar kovalayacağım'dediğinde… Tüm bu nefret suçlarını işlediğinde neredeydi bu kamuoyu? Neredeydi bu duyarlı insanlar?

* Nagehan Alçı (Akşam)

Sen bana feng de balam, ben sana shui

Feng shui'nin hukuki himayesi, modernitenin zalimliğine karşı yereli ve gelenekseli koruyan, çevreyi merkeze ezdirmeyen bir durum mu? Yoksa feng shui'yi bahane eden muhafazakâr kesimlerin iktisadi çıkarlarını korumaları mı söz konusu? Bu soruları, vatandaşlık numarasıyla kayıt altına alınmaya ısrarla direnen Hintli Hıristiyanlar için de sorabiliriz. Çünkü onlar da Canavar herkesin sağ eline ya da alnına bir işaret vurduruyordu diyen bir İncil ayetine dayanıyor. Bu kökten Hıristiyan Hintliler, devletin her yerde olmasına maneviyatlarına sığınarak direniyor mu? Yoksa vergi kaçırmak için kendi cemaat içi ekonomilerini kayıt dışında tutmaya mı çabalıyor?

* Özgür Mumcu (Radikal)

Mesai saatinde ölmek yasak!

İlk gelen ailelerden biri tarlada çalışırken babaları ölüyor. Yabancılara mülk satışıyla oradan geniş topraklar alan firmanın yetkilileri, hemen feryat figan ağlayan aileye müdahale ediyorlar. Babanın cesedi, firmanın deposuna kaldırılıp buz kalıpları üzerine uzatılıyor: Ölü bekleyebilir, ama ihracat beklemez! Önce tarladaki mahsul TIR'lara yüklenir. Gün biter. Akabinde ölü defnedilir. Herkesin yevmiyesi tam olarak verilir verilmesine, ama rahmetli ölmek için mesai sonunu bekleyemediğinden ailesine yarım yevmiye ödenir.

Küreselleşmeye yeni heves edenler veya vahşi kapitalizm dediğiniz de nedir acep? diye merak edenler için, en kestirme bilgilenme yukarıdaki olayda saklıdır:

Önce kendi yurttaşını öz yurdunda sürgün edersin. Onlar da Türklük gurur ve şuuru ile İslâm ahlâk ve faziletine sahip olmadıkları için gidip senin öz toprağını sattığın yabancının tarlasında Türk işçisinin yarı parasına amele olur. Bir yandan işsizlik oranı azalmış olur, diğer yandan necip milletimiz bu Kürtler geldi, her şey bozuldu diyerek milli (!) hislerle galeyana gelir.

* Sırrı Süreyya Önder (Radikal)

Nerelisin hemşerim?

Medyadaysanız istediğiniz eğilime küfredebilirsiniz, makamını tutturmak şartıyla serbesttir. İstediğiniz inancı aşağılayabilirsiniz. Bir ilâhîyatçı ya da bir edebiyatçı teknik olarak çok daha aşağılayıcı sözler kullandığında baş tacı edilip adam muamelesi görür ama M.Ali Erbil meselâ makamına uyduramadığı için rezil olmuştur. Cinsel tercihlerinden dolayı bir insanı aşağılamak serbest değil neredeyse şarttır. Bir allahın kulu da çıkıp da bu yaptığınız terbiyesizliktir demez. Atatürk'e, Humeyni'ye, Lenin'e Kılıçdaroğlu'na, Erdoğan'a saydırabilirsiniz de iki şey vardır ki söz söyleyemezsiniz; Fenerbahçe ve herhangi bir yöre ismi… Söyleyeni üç vakte kadar berhava ederler. Bir top kendirle götürürler, anlamazsınız.

Kısacası bir insana sövebilirsiniz ama yöresini söylememek şartıyla. Farkındaysanız Fenerbahçeden bahsetmiyorum bile.

* Sırrı Süreyya Önder (Radikal)

Kösemenlerin dramı ve Obama, G-20 meseleleri…

Bu kösemenler biliyoruz ki, Türkiye tarihinde çoktur ve bunların gerçek sahipleri eli bıçaklı mezbaha sahipleridir. Bu kösemenler hem sağda hem de solda var; bunların içinde, başbakanlık, cumhurbaşkanlığı yapmış, Türkiye'nin yakasından yıllardır düşmemiş soyguncu babalar olduğu gibi, çeşitli örgütlerin abileri, yarı mafya siyasiler de önemli bir yer tutarlar.

Kösemenler kendilerinden çok emindir; sürünün hep arkalarından geleceği sanır; sürüden ayrılanlar olursa buna çok kızarlar. Zaten bunlardan birisi (galiba en yaşlılarından) geçen gün açıktan açığa sürüden ayrılanı kurt kapar dediydi.

* Cemil Ertem (Taraf)

Kadın yargıca bekâret kontrolü

İhraç kararının ardından hukuk büroları ve çeşitli yerlere iş başvurusunda bulundum. Ancak her kapı yüzüme kapandı. Düşünsenize, HSYK gibi bir kurum sizin namussuz olduğunuza karar vermiş, şerefsizlikle suçlamış. Gittiğim her yerde iyi biri olsa atılmazdı düşüncesiyle iş vermediler.

AİHM'de açtığım davayı kazanmak bile beni rahatlatmaya yetmedi. Düşünsenize ilişkiniz olmadığını en utanç verici aşağılayıcı bir biçimde ortaya koyuyorsunuz. Bekaret raporu alıyorsunuz. Buna rağmen ihraç veriliyor. O raporu alırken yaşadıklarımı anlatamam, içimde yanan ateşi hiç bir netice söndüremez. Namusuma leke sürdüler. Beni rüşvet aldı diye ihraç etseler bu kadar üzülmezdim.

* (Taraf)

Ölmüş bir sol'un maksimalist hayır'ı

Ne olsun istiyorlardı -bu veya herhangi bir anayasa değişikliği, sosyalizm mi getirsin? Getirebilir mi? Ya da, 4 Eylül EDP forumunda Rober Koptaş'ın dikkat çektiği gibi, 13 Eylül'de hayır çıkarsa mı ülkeye sosyalizm geleceğini hayal ediyorlardı? Değişikliğe evet demek sosyalizmi yaklaştırmıyordu da, hayır demek (veya boykot etmek) mi yaklaştıracaktı? Akıl sır erdirmek olanaksız.

* Halil Berktay (Taraf)

Kürtler: Marksist bir ABC

Birlikte yaşamanın, ortak düşmana (Türkiye egemen sınıfına) karşı ortak mücadele verebilmenin ön koşulu, ezilen ulusun güvenini kazanmaktır. Güven kazanmanın yolu ise, her koşulda tüm haklarını destekliyor olduğumuzu kanıtlamaktır. Bu güven kazanılmadığı durumda, ayrılık için mücadele edeceği kesindir, kaçınılmazdır. Ayrılmasını istemiyorsak, birlikte mücadele etmek istiyorsak, ayrılma hakkını tanımamız gerekir.

Çelişkili gibi görünen bu iddiayı, Lenin şöyle açıklar. Boşanma hakkını savunuyoruz, değil mi? Kuşkusuz. Ama herkes boşanmalıdır demiyoruz.

* Roni Margulies (Taraf)

İslam ve Marksizm

Marksizmin din hakkındaki görüşlerine yönelik eleştirilerinizi sormak istiyoruz? Sizce marksizmin dine ilişkin görüşleriyle ilgili sakatlık nereden kaynaklanıyor?

Dini aydınlanma kafasıyla algılıyorlar. Malûm, din aydınlamacıya göre kişisel bir vicdan işi olup tamamen inançla ilgilidir. Marksistlerin, İslâm'ın dinlerden bir din değil; dinlere karşı devrim olduğunu görmesi gerekiyor. İslâm, insanlığı uyuşturucu dinlerin etkisinden kurtarmak için gelmiştir. Bu açıdan dinler tarihinde bir reformdur. İslâm'a bireysel bir inanç diyen aydınlamanın ve modern burjuvazinin bakış açısı ile bakarsanız fena halde yanılırsınız. Oysa İslâm, tevhidci; birlikçi, eşitlikçi yeni bir hayat talebi ve tarihsel-toplumsal bir devrimdir. Bir üst yapı kurumu değil; tümüyle üstyapıdır. Kapitalizm öncesi çağların eşitlikçi, özgürlükçü dinsel dilidir. Kur'an'da Allah kendini yoksulun, ezilenin, mağdurun, mazlumun yerine koyarak konuşur.

* İhsan Eliaçıkİslam Özkan (Adil Medya)

Yargıçlar halkın gözüne bakamıyor

Türkiye'de yargıçlar taşra kökenlidir. Kimlik ve kişiliklerini çok fazla oluşturma imkânına sahip olmadan çok hızlı bir şekilde devşirme usulüyle alınırlar. 22 yaşında cübbe giyerler ve devlet tarafından kuşatılırlar. Taşrada lojmanlarda yaşarlar, subayla, kaymakamla sosyalleşirler. Ankara'ya gelebilmek için, Yargıtay'ın ve Danıştay'ın arzuladığı çerçevede davranırlar. Bizde, hiyerarşik ilişkinin en son halkasında yer alan ailelerin çocukları tercih eder hakim ve savcılığı. Onlar için bir sınıf atlamadır, makûs talihi yenme, güç ve iktidar elde etme çabasıdır bu. Jandarmadan tokat yiyen bir babanın oğlunu jandarma yapma istemesi gibi, hakim ve savcının karşısında böcek gibi ezilen bir babanın çocuğunu hakim ve savcı yapma refleksidir bu.

* Osman CanNeşe Düzel (Taraf)

CHP neyi arıyor

Kılıçdaroğlu, partisini yeniden oy olarak iktidar olmayı düşünen bir parti haline getirmeyi tasarlıyor, anladığım kadarıyla. Oysa Deniz Baykal, 2002'de AKP iktidara gelince 28 Şubat tezgâhının tekrarlanacağına hükmetmiş ve partiyi iktidara böyle bir yoldan gelecek parti kılığına sokmuştu. 28 Şubat'ta Ordu Erbakan'ı iktidardan sepetlediğinde, böyle bir şey olacağı beklenmediği ya da bilinmediği için CHP veya öteki partiler bu şekilde açılacak bir iktidar yolunda yürümenin hazırlığını yapmamışlardı. Ama 2002 seçimlerinden sonra Baykal hem yapılacak darbenin zeminini hazırlamak hem de alaşağı edilecek hükümet partisinin en şaşmaz antitezinin kendi partisi olduğunu kanıtlamak üzere, ortamı alabildiğine germek üzere hiç bir fırsatı kaçırmadı, olmayan fırsatları da yarattı.

* Murat Belge (Taraf)

Marksizmin o ünlü ve kalıcı değerlendirmesi

Sosyalist hareket günümüzde en içinden çıkılmaz dönemlerinden birisini yaşıyor. Sosyalist ülkelerde yaşanan çöküşler, ideolojiye inananlar arasında bir yıkıma neden oldu. Baştan inanarak sosyalizmi bir çıkış yolu olarak görenler, inançları'nı büyük ölçüde kaybettiler.

İdeolojiler birer inanç olarak şekillendikleri sürece, değişimi anlamakta zorlanmaları kaçınılmazdır. Marksistler tam olarak bu açmazı yaşıyorlar. Marksizmin bir inanç sistemi değil bir dünyayı açıklama ve anlama yöntemi, bir diğer ifadeyle söylemek gerekirse dünyayı yaşadığın gerçekleri temel alarak değiştirmeyi esas alan bir yöntem olduğunun tam olarak algılanması, özellikle Türkiye gibi ülkelerde elbette ki zor oluyor.

* Oral Çalışlar (Radikal)

Bal

Devlet 1990'dan başlayarak birkaç yıl öncesine kadar köylüleri arıcı yapacağım diye Anadolu'da 700 bin koloni dağıttı. Bu kolonilerin içindeki arılar Muğla ırkına aitti. Muğla arısı ile Anadolu'da çiçek balına endeksli arıcılık yapılamaz. Eskimoların çölde yaşayamayacağı gibi, bu arılar Muğla doğası dışında verimli olamaz, yaşayamaz. Nitekim Muğla arısı Anadolu'nun soğuğuna dayanamayarak yok oldu. Bu konuda onlarca rapor hazırlandı ama dağıtım devam etti. TEMA vakfına göre Ankara ilinde dört defa dağıtılan kolonilerin tamamının ölmüş olmasına rağmen 2005'te yeniden 4500 koloni dağıtıldı. Dağıtılan bu koloniler arı hastalıklarını da yaygınlaştırdı. Arıcılığı yaygınlaştıracağım diye olan arıcılık da öldürüldü. Proje sadece arı tüccarlarının ve onlardan nemalanan sahtekâr bürokratların işine yaradı.

* Metin Münir (Milliyet)

Boşverdiks

Druidry İngiltere'nin bilinen ilk ruhanî dinlerinden biridir. Binlerce yıl önce Britanya adalarında ve Batı Avrupa'nın birçok bölgesinde takipçileri vardı. Bu günlerde müritlerinin sayısı on bin cıvarında. Druidry doğa ile insanlar arasında kutsal bir bağ kurmayı amaçlar. Druidler tek tanrı veya yaratıcıya inanmak yerine yeryüzünde ve yıldırım ve gök gürültüsü gibi doğal fenomenlerin içinde var olduğuna inandıkları ruhlara tapar. Druidler dağ ve nehir gibi yerlerin ruhlarına da tapmakta, mevsimlerin değişimine rasgelen zamanlarda dans ve şarkı içeren törenler yapmaktadırlar.

* Metin Münir (Milliyet)

Porno ile özgürlük savunusu yapmak

Romantizm saplantısı, kadın-erkek arasındaki aşkın doğallığını öldürdü; aşk ve cinsel tatmin arasında çok keskin ve hızlı bir hat çeken erotizm, romantizmi öldürdü; pornografi ise hepsini öldürdü. Böylesine ölümcül bir şeye ilgi duymak, olsa olsa insana mahsustur. Ama porno savunusu yapmak, takım elbisesinin ve medenî görüntüsünün altından kadınlara saldırgan mitler uyduran, kadını gol atılacak bir kale olarak gören, gündüz insan gece hırt erkek tipinin meşru ve normal kabul edilmesine yol açar, açıyor da. Özgürlüğü porno gibi sorunlu alanlar üzerinden savunmak, insanları daha onurlu ama ne yazık ki daha totaliter seçimler yapmaya iter. Bu bir. İkincisi, evet libido, toplumların ilerlemesinde etkin bir faktördür. Ama karıştırmayalım. Toplumlar bir kadını istemenin hakkını verebilen ve kadına lâyık olabilmek, onun gözüne girebilmek için kendini ehlileştiren, şiir yazıp icat yapan erkeklerin katkısıyla ilerlerler. Bilgisayar başında mastürbasyon yaparak ilerleyen bir toplum var mı, bakın onu hiç duymadım.

* Nihal Bengisu Karaca (Habertürk)

 

55
Derkenar'da     Google'da   ARA