Patronsuz Medya

Elveda Avrupa Birliği!

Sormak gerekiyor, resmi söylem ve resmi kafalarda yaratılan bu ilerici-gerici safsatasında kim ilerici, kim gerici? İslamcı ve gerici zannedilenler AB ve müessir medeniyetle kucaklaşmak istiyorlar. Küreselleşme ile barışıklar. Atatürkçü olduklarını zannedenler, Atatürkçülüğü tekellerinde sananlar ise Türkiye'yi hızla Batı'dan koparmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Sorulması gereken soru çok derinlerde ülkemizde. Eğitim sistemimiz, siyasi kültürümüz ve rejimi koruma paranoyası içindeki ordumuz 19. yüzyılın anakronistik pozitivist anlayışına hapsolmuş durumda. 85. yılına yaklaşan Cumhuriyetimiz nasıl insanlar yetiştiriyor? Bu nasıl bir eğitim sistemidir ki, kendilerini ilerici zanneden üniversite hocaları, rektörler Ordu göreve diyerek öğrenci yetiştirmeye devam ediyorlar.

* Ömer Taşpınar (Radikal)

Millet iradesine karşı göz göre göre suikast

Yazımı bitirdikten sonra, Genelkurmay'ın internet sitesindeki muhtıradan haberdar oldum. Askerin demokrasiye müdahalesi anlamındaki bu muhtırayı bütün mevcudiyetimle şiddetle protesto ediyorum. Bu muhtırayı yayımlayanlar, TCK'da yazılı en ağır suçu işlemişlerdir.

Muhtıra incelendiğinde, incir çekirdeğini doldurmayan şaçmasapan iddialar bahane edilerek milletin iradesine ambargo konulmak istendiği anlaşılmaktadır. Cumhurbaşkanı adayı eşinin başörtüsü için verilen bir muhtıra olarak tarihe geçecek bu zorbalık, siyasî tarihimize bir utanç belgesi olarak geçecektir.

Aylardır darbecilere davetiye çıkaran CHP'liler ve bunların peşinde halka sırtını dönen DYP'liler ve ANAP'lılar artık kına yakabilirler.

Böyle bir rejimde yaşadığım için bir Türk aydını olarak hicap duyuyorum. Türkiye'deki bütün şerefli, haysiyetli ve vatansever demokratları bu antidemokratik muhtıraya karşı çıkmaya davet ediyorum.

* Hasan Celal Güzel (Radikal)

Mustafa Kemal'in taktiği kriz çıkarmaktı

İnönü devreye girdi, pazarlıklar yapıldı ve şu karara varıldı: Meclis açık kalacak ama Cemal Gürsel cumhurbaşkanı olacak. İşte böyle bir ortamda Prof. Başgil Ankara'ya geldiğinde, Milli Birlik Komitesi'nin iki generali Fahri Özyürek ile Sıtkı Ulay onu hemen Başbakanlığa çağırdılar, Hocam aday olma, çekil dediler. Hoca da Bu dediğiniz milli hâkimiyete aykırı. Ben, Anayasa'ya göre aday olabilirim dedi. Ve Başgil, 15 dakika sonra Başbakanlık'tan, gözleri fal taşı gibi açılmış, alt dudağı düşmüş, yüzünde dehşet ifadesiyle, kimyası bozulmuş bir halde çıktı. Nazik anlatıma göre, general Sıtkı Ulay, ağır gelen tabancasını belinden çıkarıp masanın üstüne koymuştu. Diğer anlatıma göre ise o silah kılıfından çıkmıştı ve ağza alınmayacak laflar eşliğinde Anayasa hukukçusu Başgil'in başına dayanmıştı. Başgil hemen oteldeki eşyasını topladı ve sabaha karşı senatörlükten de istifa ederek İstanbul'a döndü.

* Emre AközNeşe Düzel (Radikal)

İktidarı kaybedenler kim?

Bunlar iki, üç kuşak öncesinden şehirlileşmiş olan, Cumhuriyet'i kuran elit kadronun omurgası etrafında yer alan ve devleti bugüne kadar yönetmiş olan okumuş yazmış laik kesimler. Siyasi yapının nema dağıtımından geçmişte faydalanmış ve devletin rantlarına alışmış olan bu kesim kendisini devletle özdeşleştiriyor. Kendisini devletin sahibi görüyor ve AKP iktidarından kaygı duyuyor.

* Naci BostancıNeşe Düzel (Radikal)

Türkan Saylan (ve benzerlerinin) çağdaşlığı

İrticacıları, hayatta olmayan tarihi bir kişiliğe şikayet edip, kabrini bir tek mum yakılmadığı eksik kalmış tekkeye çevirmeyi bilimselliğe aykırı bulmuyor; ama manevi şahsiyetleri vasıta kılarak yaradana dua etmeyi hurafe sayıyor. Bu ülkede başörtüsü sorunu yoktur diyerek, çağdaş siyaset anlayışına, demokratik mücadele geleneğine rağmen; ne ampirik bilgiye ne hukuka sığacak, gayet despot, gayet mücbir yöntemlerle problemi yok saymakla meselenin halledilmiş olduğuna inanç getirebiliyor.

* Özlem Albayrak (Yeni Şafak)

Vatanın bir yere gittiği yok

Bu dumanlı havada, kendilerine hiç sıkılmadan ulusalcı ya da milliyetçi adı veren bazı psikopat kişiler, kendilerine, tepki içindeki birtakım müritler bulmakta sıkıntı çekmezler. Nitekim, Kuvayı Milliye diye ortaya çıkıp, İttihat Terakki Cemiyeti'ni taklide çalışarak saçmalayan bazı uç gruplar da bu dumanlı havanın figüranlarıdır.

Gerçek milliyetçilerin, vatanseverlerin bu klinik vakaların peşine düşerek Türkiye'ye zarar vermeleri mümkün değildir. Bu marjinal grupların Vatan elden gidiyor! haykırışlarına aldanmak için, ya büsbütün aptal ya da politik hırstan kör olmak gerekir. Hükûmet'in bazı icraatlarını beğenmeyebilir ve sert şekilde eleştirebilirsiniz. Ancak, millet tarafından seçilmiş bir Hükûmet'e, Vatanı satıyorlar gibi ithamlarda bulunamazsınız.

* Hasan Celal Güzel (Radikal)

Darbe geleneğini başlatan darbe

27 Mayıs olmasaydı seçimler yapılacaktı. Yapılsaydı ne olurdu?

Seçimler yapılsaydı, CHP iktidara gelirdi. Bütün belirtiler bunu gösteriyordu. Muhalefetin çığ gibi büyüdüğünü, DP'nin muhalefette kalacağını gösteriyordu. DP'nin kesinlikle seçimleri yaptırmayacağını ve iktidarı terk etmeyeceğini söylemek, 27 Mayıs'tan başka çıkar yol yoktu demek asla mümkün değildir. 1960 koşullarında iktidara ilelebet yapışma olasılığı yoktu aslında. Demokrat Parti'de de böyle bir kapasite yoktu. DP öyle çok hegemonik, monolitik bir yapıya sahip, muazzam kadroları olan bir faşist ya da komünist parti falan değildi. Liderliğinin diktatoryal eğilimleri vardı ama DP mutlaka parçalanırdı. Zaten parçalanmalar da olmuştu. DP keşke demokratik yoldan tasfiye edilebilseydi… Zira 27 Mayıs kendisiyle sınırlı kalmadı, diğer darbeleri kolaylaştırdı.

* Halil BerktayNeşe Düzel (Radikal)

'Derin devlet mi? Ne münasebet?

1993 Kasım ayı ile 1995 Mart ayı arasında yaşananlar birbiriyle irtibatlı olaylar mıdır? Kürt işadamı sıfatıyla anılan kişilerin öldürülmesi ile dönemin başbakanının Elimizde liste var, bunlarla her biçimde mücadele edeceğiz demesi arasında bir irtibat var mıdır? Cem Ersever ve arkadaşları ne sebeple infaz edilmiştir, daha sonra öldürülen Kürt işadamları ile onların infazları arasında bir ilişki bulunmakta mıdır? O dönemde öldürülenlerin bir çoğunu tanıdığı anlaşılan Tarık Ümit'in bu cinayetler zincirinin son halkası olması tamamen bir tesadüf müdür? Bu cinayetler için neden hep Jandarma bölgesi seçilmiştir?

* Fehmi Koru (Yeni Şafak)

Parmağa değil, gösterdiği yere bak

İkinci en önemli konu ülkeyi yönetenlerin dışarıdan destek ve icazet aldıkları konusunda giderek artan tereddütleri ortadan kaldırmaktır. Darbelerin ve onu izleyen sivil yönetimlerin arka planında başka güçlerin olduğu yönündeki izlenimin kırılması gerekir. Yani verilecek kararların bize ait olduğunu herkes gönlünde hissetmelidir. Türkiye, bunu başarırsa, çok farklı bir yere geldiğini, halkın kendine güveninin arttığını, eskisinden daha şevk ve güvenle geleceğe baktığını hep birlikte göreceğiz. Ancak iki şart bir arada olmalıdır. Hem dünyaya dönük hem de onlardan bağımsız olabilmelidir. Bunu başaran bir siyasi güç Türkiye'yi yeni bir aşamaya ve büyük devletler kategorisine dahil etmiş olacaktır.

* Mahir Kaynak (Star)

Ordu ve Emperyalizm

Son muhtırayla yine düşman olanları ve hep düşman kalacakları işaret eden silahlı kuvvetlerin tam bağımsızlık'tan anladığıyla örtüşüyor mu onlarınki? Acil demokrasi diye haykırırken ordunun belirlediği düşmanlara

karşı bir şahlanış mı, amaçladıkları? AB'ye karşı önerdikleri nedir? İnsan haklarından yakınan bir dille, Kürt-Ermeni'yi işaret eden sivri tırnaklarıyla nasıl bir dünya tasavvurunun militanları, bu meydanı dolduran kalabalık? Şanlı Türk ordusunun ABD ile birebir bağlantılı varoluşu hakkında söyleyecekleri var mı? ABD ve küçük hempası İsrail'le milyarlarca dolarlık alışveriş ilişkisi içinde olan, komutanları ABD'de eğitim gören, NATO'nun bekçi gücü ordumuz, bu meydanda hamasi hıçkırıklar, milli ihtilaçlar içinde ABD'ye atıp tutan, emperyalist kuşatmadan yakınanlar karşısında ne hissedecektir?

* Yıldırım Türker (Radikal)

Elveda Avrupa Birliği!

Sormak gerekiyor, resmi söylem ve resmi kafalarda yaratılan bu ilerici-gerici safsatasında kim ilerici, kim gerici? İslamcı ve gerici zannedilenler AB ve müessir medeniyetle kucaklaşmak istiyorlar. Küreselleşme ile barışıklar. Atatürkçü olduklarını zannedenler, Atatürkçülüğü tekellerinde sananlar ise Türkiye'yi hızla Batı'dan koparmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Sorulması gereken soru çok derinlerde ülkemizde. Eğitim sistemimiz, siyasi kültürümüz ve rejimi koruma paranoyası içindeki ordumuz 19. yüzyılın anakronistik pozitivist anlayışına hapsolmuş durumda. 85. yılına yaklaşan Cumhuriyetimiz nasıl insanlar yetiştiriyor? Bu nasıl bir eğitim sistemidir ki, kendilerini ilerici zanneden üniversite hocaları, rektörler Ordu göreve diyerek öğrenci yetiştirmeye devam ediyorlar.

* Ömer Taşpınar (Radikal)

Millet iradesine karşı göz göre göre suikast

Yazımı bitirdikten sonra, Genelkurmay'ın internet sitesindeki muhtıradan haberdar oldum. Askerin demokrasiye müdahalesi anlamındaki bu muhtırayı bütün mevcudiyetimle şiddetle protesto ediyorum. Bu muhtırayı yayımlayanlar, TCK'da yazılı en ağır suçu işlemişlerdir.

Muhtıra incelendiğinde, incir çekirdeğini doldurmayan şaçmasapan iddialar bahane edilerek milletin iradesine ambargo konulmak istendiği anlaşılmaktadır. Cumhurbaşkanı adayı eşinin başörtüsü için verilen bir muhtıra olarak tarihe geçecek bu zorbalık, siyasî tarihimize bir utanç belgesi olarak geçecektir.

Aylardır darbecilere davetiye çıkaran CHP'liler ve bunların peşinde halka sırtını dönen DYP'liler ve ANAP'lılar artık kına yakabilirler.

Böyle bir rejimde yaşadığım için bir Türk aydını olarak hicap duyuyorum. Türkiye'deki bütün şerefli, haysiyetli ve vatansever demokratları bu antidemokratik muhtıraya karşı çıkmaya davet ediyorum.

* Hasan Celal Güzel (Radikal)

Mustafa Kemal'in taktiği kriz çıkarmaktı

İnönü devreye girdi, pazarlıklar yapıldı ve şu karara varıldı: Meclis açık kalacak ama Cemal Gürsel cumhurbaşkanı olacak. İşte böyle bir ortamda Prof. Başgil Ankara'ya geldiğinde, Milli Birlik Komitesi'nin iki generali Fahri Özyürek ile Sıtkı Ulay onu hemen Başbakanlığa çağırdılar, Hocam aday olma, çekil dediler. Hoca da Bu dediğiniz milli hâkimiyete aykırı. Ben, Anayasa'ya göre aday olabilirim dedi. Ve Başgil, 15 dakika sonra Başbakanlık'tan, gözleri fal taşı gibi açılmış, alt dudağı düşmüş, yüzünde dehşet ifadesiyle, kimyası bozulmuş bir halde çıktı. Nazik anlatıma göre, general Sıtkı Ulay, ağır gelen tabancasını belinden çıkarıp masanın üstüne koymuştu. Diğer anlatıma göre ise o silah kılıfından çıkmıştı ve ağza alınmayacak laflar eşliğinde Anayasa hukukçusu Başgil'in başına dayanmıştı. Başgil hemen oteldeki eşyasını topladı ve sabaha karşı senatörlükten de istifa ederek İstanbul'a döndü.

* Emre AközNeşe Düzel (Radikal)

İktidarı kaybedenler kim?

Bunlar iki, üç kuşak öncesinden şehirlileşmiş olan, Cumhuriyet'i kuran elit kadronun omurgası etrafında yer alan ve devleti bugüne kadar yönetmiş olan okumuş yazmış laik kesimler. Siyasi yapının nema dağıtımından geçmişte faydalanmış ve devletin rantlarına alışmış olan bu kesim kendisini devletle özdeşleştiriyor. Kendisini devletin sahibi görüyor ve AKP iktidarından kaygı duyuyor.

* Naci BostancıNeşe Düzel (Radikal)

Türkan Saylan (ve benzerlerinin) çağdaşlığı

İrticacıları, hayatta olmayan tarihi bir kişiliğe şikayet edip, kabrini bir tek mum yakılmadığı eksik kalmış tekkeye çevirmeyi bilimselliğe aykırı bulmuyor; ama manevi şahsiyetleri vasıta kılarak yaradana dua etmeyi hurafe sayıyor. Bu ülkede başörtüsü sorunu yoktur diyerek, çağdaş siyaset anlayışına, demokratik mücadele geleneğine rağmen; ne ampirik bilgiye ne hukuka sığacak, gayet despot, gayet mücbir yöntemlerle problemi yok saymakla meselenin halledilmiş olduğuna inanç getirebiliyor.

* Özlem Albayrak (Yeni Şafak)

Vatanın bir yere gittiği yok

Bu dumanlı havada, kendilerine hiç sıkılmadan ulusalcı ya da milliyetçi adı veren bazı psikopat kişiler, kendilerine, tepki içindeki birtakım müritler bulmakta sıkıntı çekmezler. Nitekim, Kuvayı Milliye diye ortaya çıkıp, İttihat Terakki Cemiyeti'ni taklide çalışarak saçmalayan bazı uç gruplar da bu dumanlı havanın figüranlarıdır.

Gerçek milliyetçilerin, vatanseverlerin bu klinik vakaların peşine düşerek Türkiye'ye zarar vermeleri mümkün değildir. Bu marjinal grupların Vatan elden gidiyor! haykırışlarına aldanmak için, ya büsbütün aptal ya da politik hırstan kör olmak gerekir. Hükûmet'in bazı icraatlarını beğenmeyebilir ve sert şekilde eleştirebilirsiniz. Ancak, millet tarafından seçilmiş bir Hükûmet'e, Vatanı satıyorlar gibi ithamlarda bulunamazsınız.

 

34
Derkenar'da     Google'da   ARA