Patronsuz Medya

Artık hepimiz her an izleniyoruz

Bilgisayarlarda arka kapılar', denilen teknolojik olarak zayıf bırakılmış sistemler var. Siz bir kez internete girdiğinizde, Windows sistemi otomatik olarak çalışıyor ve bu arka kapılar yoluyla bilgisayarınızı ele geçiriyor. Siz ondan sonra bir daha internete girmeseniz bile bilgisayarınızda tüm yazdıklarınız izlenebiliyor. Aynı şey cep telefonları için de geçerli. Dinlenmeyi engellemenin tek yolu pili ayırmak.

İzlenmeniz için internete bir kez girmiş olmanız yeterli. Bu bağlantı, bilgisayarınızı, diyelim ki bir istihbarat servisinin sistemiyle entegre hale getiriyor. Arka kapılar yoluyla bilgisayarınız sistem tarafından ele geçiriliyor ve kendi uygulamalarını bilgisayarınıza kuruyor. Sonrasını da artık uydular aracılığıyla hallediyor. Mahremiyetinizi korumanın tek yolu çift bilgisayara sahip olmanız ve internete hiç bağlanmadığınız bilgisayarınızda özel yazılarınızı yazmanız.

* Neşe DüzelUğur Dolgun (Radikal)

Devlette savaş lordları yaratıldı

Türkiye'de şöyle bir sistem işliyor. Ankara'da zırhlı birlikler tümeni var. Zırhlı birlik dediğiniz devasa tanklar… Bunlar savaşta önde gidecek araçlardır. Sınırda olmaları gerekir. Ankara'da zırhlı tümenin ne işi var? Bunların Ankara'da durmasının darbe dışında hiç bir anlamı yok. Darbe yapınca tanklar caddelere çıkacak.

Siyasi elit hakkında fişlemeler, şehir planları vs, darbe yapmayı düşünen bir cuntanın elinde hazır olması gereken bilgilerdir. Sauna Operasyonu, bir silâhlı gücün muhtemel bir darbe hamlesini tamamlayacak olan sivil seferberlikle ilgili olan kısmıydı.

* Neşe DüzelMümtaz'er Türköne (Radikal)

'Spam kralı öğrenciye 10 milyon dolar para cezası

ABD'nin Teksas kentindeki federal mahkeme, dünya çapında istenmeyen elektronik posta (spam) krallarından biri olarak anılan eski bir öğrenciye 10 milyon dolarlık para cezası verdi.

24 yaşındaki sanık Ryan Pitylak hakkındaki 10 milyon dolarlık para cezası mahkûmiyetinin de duyurulduğu açıklamada, bu davanın istenmeyen elektronik posta mesajları gönderenlerin en kötülerinden birine dur demekle kalmayıp, para kazanmak amacıyla bu tür mesajlar göndermeye niyetlenenlere de bir uyarı niteliği taşıdığının altı çizildi.

* (Hürriyet + AA)

Latife Hanım, Mustafa Kemal'in başına gelmiş bir kaza değildi

Milli Mücadele'nin lideri tehdit altındaydı. Kısa bir tartışma yaşandı. Önemli olan Mustafa Kemal Paşa'nın yaşamıydı. Ona bir şey olursa zaten hiç biri hayatta kalamazdı. Dışarıdakilerle pazarlık başladı. Adet olduğu üzere, Kadınlar ve çocuklar önden çıksın dediler. Plan şuydu: Mustafa Kemal Paşa kılık değiştirerek kadınlar ve çocuklarla birlikte dışarı çıkacaktı. Fakat evin içinde de birilerinin kalması gerekiyordu. Latife muhafızlarla birlikte evde kalmaktan yanaydı. Ben onları oyalarım diyordu. Mustafa Kemal Paşa önce şiddetle itiraz etti. Ancak Latife'nin inadını bilirdi. Vecihe bir çarşaf buldu getirdi. Mustafa Kemal çarşafı giydi, baldızı Vecihe ve hizmetkâr kadınlarla birlikte dışarı çıktı.

* Sefa Kaplan (Hürriyet)

Öküz gibi yaşamak

Bir Osmanlı tıraş losyonu üretildi de sürmedik mi? Markası Airbus değil de örneğin Havakayığı olan bir uçağa binmedik mi? Turist bize Türkçe adres sordu da göstermedik mi? Kazık gibi iskemle üzerinde değil de sedirde kaykılıp oturulan bir kahvehane açıldı da gitmedik mi?

Atatürkçü olduğumuz için değil, cübbeyle otomobil kullanılamayacağı için pantolon giyiyoruz. Kredi kartı taşımak sorun çıkaracağı için para kesesi değil cüzdan kullanıyoruz. Bol cepli olduğu için sırtımızda aba değil ceket var. Daha iyi temizlediği için misvak değil diş fırçası kullanıyoruz. Sen bir Müslüman mühendis olarak daha iyi bir şey icat etmiş olsaydın, seninkini kullanırdık.

* Engin Ardıç (Akşam)

Bir yerde ararsan bulamazsın

Tanrı'yı arabanızın freni patladığı zaman hatırlıyorsanız, çok büyük bir ihtimalle o freni onarmayacaktır.

Bendenizin tariki, Muhyiddin-i Arabi Hazretleri'nin tarikidir efendim.

Bizim felsefemize göre, Tanrı belli hiç bir yerde değildir, her yerde ve her şeydedir. Tanrı BİR ve TEK'tir, her yer ve her şey de bir ve tektir. Bir kum tanesi benim hem parçam, hem de kardeşimdir.

Fizik yasaları Tanrı'nın emirleridir. Matematik, Tanrı'nın yazdığı şiirdir.

'Sureti', sen baktığın zaman ete kemiğe bürünür, pardon, yani proton ve elektron kılığına girer. Görüntüyü sen yaratırsın, bu bir yanılgıdır, asıl Yaratan hep o perdenin arkasındadır. Onu göremezsin, bir yerde ararsan bulamazsın, çünkü aynı zamanda senin içindedir. Hem içinde, hem dışında.

* Engin Ardıç (Akşam)

'Aydın ve Entellektüel Kavramlarının Kökeni ve Mahiyeti

Türk aydını kendini önce aydınlanan (Batı'dan veya İslâm'dan) ve bunu halka tebliğ eden (onu aydınlatan değil) insan tipi olarak görmüştür. Bu kökeninden ötürü entellektüel değildir, çünkü kendi aklıyla düşünmez, üzerine düşen dışsal ışığı yansıtır, o kadar. Bu yüzden de entellektüelden hoşlanmaz. Entel aşağılamasını halk değil aydınlar icat etti.

Arslanoğlu bu misyoner aydın tanımı bağlantısında entellektüelin yaptığı işleri bedava yapması gerektiğini söylemektedir. Oysa entellektüeli entellektüel yapan, onun ürünleri karşılığında bedel alabilmesi, bunları piyasada satabilmesidir. Yoksa geçinmek için bir yere kapılanmak zorunda kalır, kapıkulu, borazan, ilmi tetikçi olur, ama kendi aklıyla düşünme olanağına sahip olamaz. (…)

Bu şartlar altında da, entellektüellerin yerini, geçinmek için bir yere kapılanmak zorunda olan goygoycular alıyor doğal olarak.

* Derin Sular (Derin Sular)

ATM kartı kullanamaz ama kültürlüdür

Bu ülkede en çok duyulan klişeleri sıraya soksak, Türkiye zor bir dönemeçten geçiyor sözü kesinlikle ilk beşe girer. Bu sözün toplumun hemen her kesimi tarafından bu kadar sık sarfedilmesinin nedenleri elbette çeşitlidir. Ama her ne olursa olsun, bu ülkede insanlar her an kriz varmış veya çok kısa bir süre içinde çıkacakmış gibi yaşıyorlar.

Çünkü insanlarımızın büyük çoğunluğu oluşumları nedensonuç ilişkisi içinde okumayı bilmemekte, dönüşümlerin kırılma noktalarını veya önlenemez doğal değişimleri dışsal bir lânetin ürünü olarak, metafizik ve bilimöncesi bir konumdan değerlendirmektedir. (…)

Unutmadan, halk kültür yaratmaz, üst sınıfları taklit eder ve üst sınıf bir kültür unsurunu terk ettiğinde, o sürdürür.

* Mehmet Ali Kılıçbay (Aktüel)

Normal gazetecilik yapmak bir tür devrimcilik gibi…

Dünyada bugün bağımsız gazetecilik, habercilik diye bir şey varsa onun babası sayılabilir, Karl Kraus diye, onun söylediği bir şey vardır, Totschweigen susarak öldürmek gibi bir şey, yani birisiyle ilgili ölümüne susmak, hiç sözünü etmeyerek onu yok etmek, gibi. Bir dergi çıkarıyor, ufak bir dergi, bütün gazetelerin hepsine veryansın ettiği için bütün gazeteler onunla ilgili ölümüne susuyorlar. 1890'lardan 1936'ya kadar Viyana'da çıkıyor. Viyana'da o süre içinde çıkan gazetelerin hiç birinde böyle bir dergiden sözedilmiyor.

* Ömer MadraOruç Aruoba (Hür Haber)

Kriz Yönetimi

Dış destekleri güç kaybetmiş, iç destekleri zayıflamış ve sadece halk desteğinin yanında olduğunu düşünerek girilecek bir mücadelede kazanma şansı yok denecek kadar azdır. Ayrıca karşı taraf halk desteğini yönlendirebilecek güçlü araçlara ve tecrübeye sahiptir. Aslında devleti oluşturan güçlerin farklı kanatlarda olması zaten başlı başına bir sorundur hatta diğer sorunlardan çok daha önemlidir. Bir iktidarın, böyle bir yapı ortadayken, kendini güçlü ve güvenli saymasından daha anlamsız bir şey düşünülemez. Tarihimiz bu ayrışmanın getirdiği sonuçlarla doluyken her şey yolundaymış gibi davranılamaz.

Ulusalcılık Kapitalizmin Truva Atı

Neoliberal politikalar ideolojik olarak 1944'ten beri mayalandırılıyordu. Kitaplarımda yazdım. Fakat şartlar bunların pratik politikaya tercümesine müsait değildi. İlk kez Margaret Thatcher'la gerçekleşti bu. Arkasından Reagan geldi. Türkiye de bunlara ilk katılanlardandır, 1980'lerde, 24 Ocak kararlarıyla. Bu politikalar, bu söylemden sonra sistemin yeni bir söyleme ihtiyacı var. Yeni bir aldatma yolunu bulmak lâzım. Milliyetçilik de biliyorsunuz itibarı kalmamış bir kavram. O zaman dediler ki, bunu biz ulusalcı yapalım.

Bir kere solla milliyetçilik yan yana gelemez. Bunların ideolojik dağarcığının omurgasında anti-emperyalist söylem var. Ama bunların anti- emperyalizmle ilgisi yok. Çünkü anti-kapitalist olmadan anti-emperyalist olunmaz. Dikkat edin kapitalizmin adı geçmiyor. Bu aslında sistemin yeni bir ideolojik hamlesi. Arkasındakilere bakarsanız bu ortaya çıkar. Meselâ emekli subaylar, ortanın solundan gelenler, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği… Bunlar aslında Kemalizmin savunucuları. Kendilerini yeni bir ulusalcılık adı altında yeniden var etmeye çalışıyorlar çünkü sermayeleri bitti, yalanlarının sonu geldi. Aslında 1930 kafasını hortlatmak istiyorlar.

* Fikret Başkaya (Akşam)

Oyunun adı

Hiçbir düşünce mutlak doğruyu ifade etmez. Her düşünce tarihi bir kategoridir ve zamanla yerini yenilerine bırakır. Ayrıca hiç bir düşünce akımı bireysel değildir ve arkasında onu destekleyen bir güç olmadan yeşeremez. Türkiye silâhı güç sayanlarla önceliği paraya verenlerin çatışma alanı haline geldi. Her ikisinin de düşünce karşısında mağlup olacağından en küçük bir şüphem bile yok. Bunlara sahip olanlar bir süre sonra ölülere dönüşecek ama dünyaya yön veren düşünceler ebedî bir bayrak yarışının koşucuları olacaktır.

* Mahir Kaynak (Star)

Kaldırın o aptal defteri!

Peki niçin konulmuştur o defter? Atatürk geceleri kalkıp da kendisi hakkında yazılanları mı okuyacaktır?

Yoksa polis mi okuyacaktır da çıkıntılık eden varsa yakalayacaktır? Kurşunkalem ya da tükenmezle yazılmaz, ayıp kaçar, işin ciddiyeti bozulur…

Dolmakalem kullanacaksın, şu zamanda kaldıysa… Keçe uçlu da olur ('sıfır beş daha iyi durur, sıfır dört ince, sıfır sekiz kalın gelir, yapmayın)… Ya da orada hazır bulunan resmi kalemle yazacaksın, genellikle ucuna ip bağlarlar, kimse araklamasın… O deftere bir kişi öbür kişiden çok farklı ne bulup da yazabilir?

* Engin Ardıç (Akşam)

Meğerse manda söğüt dibine yuva yapmış

Kastamonu'da mandalar söğütlere tırmanır mı?

- Hayır. Yöredeki mandaların yurdun diğer bölgelerindekilerden farkı yoktur. türkünün derlendiği Tosya, bilindiği gibi pirinci ile ünlüdür. Çeltik tarlalarının sürülmesinde kullanılan manda, yaz sıcağında serinlemek için az kıllı olan derisini çamura bular. Bunun için de göletlerin kenarlarında bulunan ve dalları da suyun içine kadar uzanan salkım söğütlerin gölgesine yatar. İşte mandanın söğüt dalına yuva yapması budur.

Yöredeki sinekler manda yavrusu kapacak kadar büyük mü?

-Kastamonu'da ne manda yavruları normalden küçük, ne de sinekler manda kapacak kadar büyüktür. Yavrusunu sinek kapması yavrunun sinek tarafından ısırılmasıdır. Çünkü yörede kapmak sözcüğü tıpkı köpek kapar der gibi, alıp götürmek değil, ısırmak anlamı taşıyor.

* Savaş Özbey (Hürriyet)

Zorba demokratlar

Kimsenin özgür olmadığı bir dünyada herkes özgürlük savunucusudur. Rekabet serbesttir ama hakem hep onlardandır. Roman yazarsanız önce onların süzgecinden geçer. Eğer uygun bulurlarsa çok güzel olduğunu söylerler ve halk güzeli sevdiğini anlatmak için onları alır. Kıyafetiniz ekonominin gereklerine göre belirlenir. Moda, biraz da, egemenlerin halkı ne ölçüde kontrol edebildiğini gösterir.

* Mahir Kaynak (Star)

Laiklik

Dünya bir dönüm noktasında bulunuyor ve ülkemiz hem kendisi açısından hem de dünyanın geleceğine yön vermek konusunda önemli bir kavşakta. Bu durumda bir uzlaşma sağlanabilir ve taraflardan biri dine atıfta bulunmadan, diğeri karşısındakini mürteci olmakla itham etmeden bir tartışma ortamı yaratılabilir ve çözüm aranabilir.

* Mahir Kaynak (Star)

Soyut resim aldatmacası!

Soyut resim kavramı, yeteneksizlik abidesinin üzerine giydirilmiş bir elbisedir. Öncelikle expresyonizmle kendine yer bulmuş ve çeşitli akımlara dönüşerek günümüzde zirvesine ulaşmıştır. bu tür resmi kullanan çevre, entellektüellik ve suni aykırılıkla resim dünyasında başat hale gelmiş ve en kötüsü, resim piyasasını da eline geçirmiştir.

Bu tür, soyutluğun getirdiği büyük avantajla eleştiri darbelerinden kolaylıkla sıyrılabilmekte ve entellektüel toplumda yer alabilme kaygısındaki insanları izleyicisi yapmaktadır. bu zoraki ve sahte beğenme zamanla mutasyona uğrayarak gerçek beğeniye dönüşebilmekte ya da o beğeni sahibini buna inandırabilmektedir.

 

76
Derkenar'da     Google'da   ARA