Patronsuz Medya

"Eleştirilerin çapı tahminimden büyük oldu"

Billur Dilmen - Cönk, 1989  


Ben "Hızlı Gazeteci siz misiniz?" diye sormayacağım, şunu sormak istiyorum; Necdet Şen değil de Hızlı Gazeteci olarak tanınmak sizi rahatsız ediyor mu?

Bu Hızlı Gazeteci'nin benimsendiğini karakter olarak öne çıktığını gösteriyor. Bence Hızlı Gazeteci tip olarak değil de, karakter olarak kendini kabul ettirdi. Hızlı Gazeteci ben miyim değil miyim'e gelince; tip olarak benim olmadığım ortada da, karakter olarak benden bir şeyler mutlaka var, ama Fazilet'te de var. Belki daha fazla var Fazilet'te. İşte Gustave Flaubert "Madam Bovari benim" demiş. Rönesans ressamları 'her çizer kendini çizer' demiş; ben de birazcık, birazcık değil bayağı bayağı kendimden bir şeyler veriyorum, kendi polemiklerimi burada yansıtıyorum. Ama özellikle Hızlı Gazeteci'nin tipinin öyle oluşunda bana benzemesin diye bir kaygı vardı. Çünkü ne çizsem "kendin çiziyorsun" diyorlar.

Nasıl doğdu Hızlı Gazeteci?

Fazilet'ten çok önce doğdu, ben Hey dergisindeydim. Babıali'de bir olay vardır: Gazeteler, dergiler batma tehlikesiyle karşılaştılar mı çare ararlar, bunlar arasında 'mizah eki vermek' de geçer akçedir. O zaman da o dergi mizah eki verdi, o furya içinde. Ben, Nuri Kurtcebe, Kemal Gökhan birkaç kişi daha vardı, biz çıkarttık. Hızlı Gazeteci orada doğdu işte. Ama benim bir gazeteci çizgi roman kahramanı çizme düşüncem daha önce vardı, Ses'te çalışırken. Bir gazeteci arkadaşımız vardı Güldal Yıldız, magazinci idi sonra öldü. O çok cin fikirli, ilginç bir gazeteciydi, maceralarını anlatırdı; cezaevine nasıl girip Yılmaz Güney'le konuştuğunu, geneleve nasıl girdiğini, geneleve girip röportaj yapan ilk kadın gazeteci oydu. Bu benim için çok ilginçti, kafamda bir gazeteci tipi oluşmuştu. Ama Hızlı ilk kez aptal bir tip olarak doğdu, bir Jerry Lewis parodisi içinde… Çizgi roman tipleri genelde böyle doğar, Gırgır'da çok var bu, tipler aptaldır; Avanak Avni, Kahraman Rıdvan gibi. Sonra bir aptal gazeteci tanıyordum ve çok komiğime gidiyordu, ismini vermeyeceğim. Ondan esinlendim, Hızlı Gazeteci'nin adı Şaban oldu bu daha karikatürize idi. Ve giderek evrimleştiğimiz için, bütün çizgi roman karakterlerinin yazgısını yaşadı o süreç içinde.

Evet, aslında direkt Hızlı Gazeteci'den söz etmek yerine, şöyle demek daha doğru galiba: Bu çizgi romanın genel esprisine uygun bir şey, insanlar o kişiyle kendilerini özdeşleştiriyorlar, bu sinemada da, romanda da vardır. Çünkü bu zaten bir fantezidir. Sonunda benim yaptığım da, ne kadar gerçekçi olmaya çalışırsa çalışsın bir fantezidir. Ama ben insanlara tatlı, pembe düşler gördürmek yerine, kendi yaşantımı, diğer ortak sorunlarımızı tartışma gündemine getirmeye çalışıyorum; yani her şeyden önce ahlâkî olmamaya çalışıyorum. Öykülerimde insanları eğitilecek kişiler olarak, kendimi de insanlara öğretmenlik yapacak kişi olarak değil, sadece belki tartışma platformunun yönlendiricisi olarak görüyorum. Sonra kendim çok belirgin bir şekilde ortaya çıktım, yani ben ortaya bir sav attım, bir şeyler çizdim, şu veya bu şekilde insanlar Hızlı Gazeteci'yi merkez alarak birbirleriyle tartıştılar, iyi de oldu. Bir şeyler daha bir parçacık netleşti.

Bu tartışmalar pek çok eleştiriyi de beraberinde getirdi, olumlu olumsuz, pek çok eleştiri aldınız. Ama bunları bekliyordunuz sanırım.

Tabii tabii bekliyordum övgüleri de, tepkileri de. İnsan bir parçacık bir işi kurcalıyorsa, bir noktaya dokunduğunda nereden nasıl ses geleceğini tahmin edebiliyor. Ama eleştirilerin çapı benim tahmin ettiğimden büyük oldu, bu tepkileri gösterenlerin tahmin ettiklerinden de fazla oldu. "Yeni Çözüm" okuru bacılar da gelirken yaptıkları 'gaf'ların bu kadar büyük bir tepki ile karşılaşacağını tahmin etmediler.

Öyküyü kesmeniz için sizi uyarmalarını mı söylüyorsunuz?

Evet, önce dergilerinde başaladılar 'aba altından sopa göstermeye' sonra bir grup bacı haddimi bildirmeye geldi. Bildirdiler, rezil oldum, yerin dibine geçtim!

Bütün bunlar Hızlı Gazeteci'nin başarısının kanıtı mı sizce?

Çizgi romancı olarak ne başarıya ulaştığım henüz belli değil, ben bile bunu tam olarak bilmiyorum. O nedenle yaptığım işin fazla pohpohlanması belki beni kısa dönemde çok mutlu eder ama, uzun vadede insanlar şöyle bir şey geliştirebilirler: "Necdet Şen bir balonmuş, biz büyütmüşüz" diyebilirler; ya da ben bunu dedirtmemek için gerekmeyen bir stres içine girebilirim, o beyaz kâğıt korkusu içine girebilirim.

'Karikatür çizgide mizah sanatı' tanımına katılıyor musunuz?

Şimdi çok sevdiğim değerli iki üstadımız var. Türk karikatürünün iki doruğu, isim vermeyeyim, çünkü ikisini de hem insan, hem sanatçı olarak çok beğenirim, çok severim. Şimdi ne zaman sorulsa birisi 'karikatür çizgide mizah' der, diğeri 'hayır, çizgiyle mizah' der. Ve yıllardan beri belki 30 yıldır bu çizgide mi, çizgiyle mi diye tartışılır durulur. Çizgiyle mizah olsa ne olur, çizgide mizah olsa ne olur? Bir iki tane şablon slogan bulmak karikatürün teorisini yapmak anlamına gelmez.

Şimdi yeni öykünüze gelirsek… "Sevmek Bir Çok Şeyi Göze Almaktır" …

Evet sevmek birçok şeyi göze almaktır diyorsak, aşktan söz edeceğiz demektir. Ama pembe bir aşk öyküsü değil, Kamelyalı Kadın da olmayacak mutlaka. Yeni Türkü'den aldım bu sözü. Tabi ki öykünün teması iki cins arasındaki sevgi. İşin can alıcı noktası kadın ve erkek arasında sonuna kadar giden ilişkilerin içerdiği kesintiler, toplumsal şekillendirmeler nedeniyle içerdiği zaaflar. Yaşanmamış bir ilk gençlik, onun verdiği acemilikler, korkaklıklar, bastırılmışlıklar. Kullanacağım teknik yine öykünün genel teması üzerine okurla günü birlik yapılan, emprovizasyonlar şeklinde olan, okurla sürekli alış verişi içeren, onların duygu ve düşüncelerini anında yansıtmayı ama, öykünün bütünlüğünü ve dramatik yapısını bozmadan yansıtmayı amaçlayan bir teknik. Bu teknik dışarıdan bakınca zor görünse de, aslında zor da çünkü kaygan bir zeminde yürüyorsunuz. Ama büyük acemiliklere düşmezseniz ortaya cici bir şeyler çıkabiliyor. Bunu söylemek bana düşmez belki ama Fazilet'in öyküsünde de insanları çeken en önemli şey bu içtenlik olmuştu.

diYorum

 

61
Derkenar'da     Google'da   ARA