Patronsuz Medya

Ayrılmasını bilen sevgili aranıyor!

Zeynep Bozboğa - 10 Ocak 2011  


Bir insanı tanımak istiyorsan ya yolculuğa çıkacaksın ya alışveriş yapacaksın ya da; aynı evde kalacaksın derler, doğrudur. Dost seçimlerimde bu üç'ten birini bile denememiş biri olarak doğruluğu konusunda zerre şüphe taşımıyorum.

Zira ilişkilerin tersten başlatıldığında daha tatminkâr sonuçlar elde edileceği kanaatine her vesile ile varıyorum.

Her aşk güzel başlar, ama bitişi asla güzel olmaz. Muhatabımız hakkındaki olası endişelerin o bitişle şekle bürünmesine şahit oluruz. Daha başında Nirvana'ya seyrüsefer ettirilmiş sevgili, gözümüzde birdenbire yerin dibine inişe geçer. En kısa tabirle beş kuruşluk değeri kalmaz. Halbuki kendinden menkul olmayan bir dolu değeri biz yüklemişizdir o bünyeye. Adamın serbest piyasa şartlarında bir iddiasının olması mümkün değilken sevgi ile ona öyle bir değer biçmişizdir ki kendi biçtiğimiz şişme değerin mali kriz olarak bize geri dönmesinin ceremesini salya sümük çekeriz.

"Seni adam sanmıştım" cümlesi bir noktadan sonra meselenin en bariz açıklaması olur. Bir sanıyla yola çıkmak o sanıya inanmak hatta o sanıyı abartmak. Yani kendi eştiğimiz kuyuya kendimizin düşmesi.

Tanrım ne kadar öğretici bir giriş oldu!

Şimdi gelelim sadede…

Ben beni bildim bileli saadete gelme çabası güttüm. Kısa dönemeçten yol bulmaydı gayem. Birine sağlam biçimde sırtımı dayamaktı. Ünlü bir psikanalist ne yalın açıklamıştı ruh halimin pürmelâlini. "Birlikte yaşamanın edilgen biçimi, boyun eğme ya da klinik bir terim kullanarak söylersek, mazoşizm'dir. Mazoşist kişi o dayanılmaz ayrılık ve yalnızlık duygusundan kurtulmak için kendisini yöneten, yol gösteren, koruyan bir bakıma onun yaşamı, oksijeni olan birisine sığınır, onun bir parçası olur. İnsan olsun, Tanrı olsun sığındığı varlığın gücünü, olduğundan çok büyütür; o her şeydir bense bir hiçimdir; onun parçası olmaktan başka değerim yoktur. Bir parçayımdır ama büyüklüğün, gücün, kesinliğin bir parçasıyımdır."

Hakikatli lâflar etmiştir, Tanrı kısmı hariç altına da imzamı çakarım hani. Ama Tanrı hususunda "hâşâ huzurdan" büyüklüğünden sorguya düşürmem kendimi. Zira her inandığım insan için katlanabileceklerim sınırı vardır ama Tanrı için sınır koyamayanlardanım. Harbi harbi inanıyorum yüceliğine ve 'O'na olan sadakatinde sorgusuzluğu seçenlerdenim.

Neyse, dönelim esas mevzua. Nerde kalmıştık? Ha! Kısa dönemeçten yol bulmaktı gayem. Ama bu insan denen meretin dönemeci adamı sallamadan geçit vermeyenlerden. Nereye tekerlek savursanız bir kasis sarsar sizi.

Tam buldum değiniz anlarda başlar bulamamışlığın belirtisi. Ne kadar bulduğunuzu sandıysanız o kadar yanılırsınız. O bin bir güzellik yüklediğiniz ulvi varlık, aslında bir rüyadan ibaret olduğunu daha ilk tartışmanızda gözünüze sokar. Hem de ne sokma! Kırk damla gözyaşı, gözünüzdeki harabeyi akıtamaz yanaklarınıza.

Ve içinize şap'a oturmanın dayanılmaz hafifliği düşer.

Kavganın bir üst perdesi ise ayrılık seramonisi olur. Tüm sevgililiğiniz boyunca bir sürü güzel kelimeden cümleler dizdiğiniz insana hangi kötü kelimeyi kullansanız içiniz soğumaz. Ohh!… dedirtecek bir cümle imal etmek için günlerce debelenir durursunuz.

Bir dönem ayrılsanız dahi çocuğunuza onun ismini koyacağınıza dair ucuz sözlerin hepsi anında unutulur. Değil çocuğunuza o ismi koymak o isme sahip herkese hafiften de gıcık olursunuz, sırf o kişiye olan nefretin hürmetine.

Hay Allah yine konu dağıldı. Nerde kalmıştık?

Kısa dönemeçten yol bulmaktı gayem. O sebeple ayrılmasını bilen sevgili arıyorum! Bendeniz, ayrılmasını çok iyi biliyorum. Bayandan çok kırılmış kalbim, geri giderken ötmeyen sensörüm ve terk ederken hızlı olmamı sağlayan moss tuşum var…

İlgilenenlerin, önce ilgisizkenki hallerini ispat etmeleri gereklidir…

Yorumlar

Bu yazı nedir şimdi? Sevgilimden ayrıldım, yeni bir aşk arıyorum ilanı mı? Bir internet sözlüğüne yazılması daha yerinde olurmuş.

Ufuk - 11 Ocak 2011 (15:43)

Ufuk beyciğim, toplumsal yaralara parmak basamadığım için üzgünüm. Kendi yaralarıma neşter atmak için Derkenar'dan daha steril bir mekân bulamadığım için de. Yazının neresinden sevgilimden şimdilerde ayrıldığımı çıkardığınızı anlamadım. Zira ben zamansız, muhatapsız ve mekânsız bir yazı yazdım diye sevinç içerisindeydim.

Bu yazı sevmeyi bildiğini iddia eden insanlara, ayrılmayı bilmenin daha büyük bir erdem olduğundan bahis için yazılmıştır. Altında çapanoğlu aramamanızı teessürle rica ederim. Hele de aşk aradığım gibi bir kanıya lütfen varmayın. Öyle bir arayışım olsa bunu gururla ifade ederim, ama bir yerlere iliştirilmekten haz etmedim. Bu hazsızlığımı beyanı bir borç bilirim.

Saygı sevgi ve hürmetlerimle efenim:)

Zeynep Bozboğa - 11 Ocak 2011 (21:48)

Sayın Bozboğa; bana kalırsa siz ayrılmasını bilen değil olduğundan fazlası zannetmeyeceğiniz bir sevgili arıyorsunuz. İşiniz zor biraz çünkü default olarak doğru konuşan ve "bak sen beni semanın en parlak yıldızı zannedebilir hatta Sabi'îler gibi bana tapmaya kalkabilirsin, ama dikkatini çekerim ben bir ateşböceğiyim, ışıklarımı söndürebilmem de bunun ispatı" itirafında bulunabilecek birine rast gelmeniz gerekiyor.

Enver Turan - 11 Ocak 2011 (21:50)

Ufuk Bey, yani onca yazıdan çıkardığınız sonuç son paragraftaki bir dolaylama cümlesi mi:) Ben yazının girişini çok beğendim zeynep hanım. "Ben'im kullarımı yürürken görürsünüz, ben'im kullarımı alış verişte (insanlar ile muhatap iken) görürsünüz" ayeti aklıma geldi. Ayrıca insanların sevgi anlayışı karşısındakini beşerlikden çıkarmamalı. Allah da bunu ister, aslında beşer de bunu ister. Çünkü gayrısı acı verir. İnsan ancak bir beşerî, beşerî özelliğiyle sever. Vazgeçilmez olursa sevgili, vazgeçilen olmaya muhtaçsındır. Tutulan oruç bile Allah'dan başka her şeyden vazgeçebilineceğini insanın kendisine kanıtlamasıdır ve kendine olan güveni tazelemesidir.

Cüneyt Taşoğlı - 11 Ocak 2011 (00:55)

Zeynep Hanım'ı anlayamayan ya da yanlış anlayan beyler… Kadınlar erkeklerin aksine pek meraklıdırlar. Bu merak cennetteki ağacın meyvesinin tadından tutun da, bir tırtılın kelebek olunca ne gibi desenler taşıyacağı renkleri ya da bir kelebeğin tırtılkenki boyu posu endamı şeklinde zuhur edebilir. Erkeklerin pek anlayacağı bir şey değildir anlayacağınız…

Nursun Demirsoy - 12 Ocak 2011 (10:09)

Neden dar kalıplar içerisinde düşünür insan, neden kelimelerin ufku daraltılır ve neden kişiselleştirilir ki mesele? Herkesin kendine pay çıkarabileceği bir yazıyken neden yazarın bir acı ve boşluk anına bağdaştırılır ki? Teşekkürler, yüreğinize ve kaleminize sağlık.

Efnan Rana - 12 Ocak 2011 (11:07)

Samimi, çünkü bizzat hücrelerce ve azalarca yaşanmışlıkların sonucu olarak yazılmış. Yazının marjinal bir ruhanîyeti var ayrıca. Erdeme yaptığın bu gizli çağrıya deformasyona uğramışlıktan kurtulup 'exit'e doğru yol aldığımız da cevap vermiş olacağız dostum.

Devam ile kal…

Nesibe Akgül - 12 Ocak 2011 (21:01)

Emerson'un dediği gibi, anlaşılmak bir lükstür. Teşekkürler.

Nilgün - 13 Ocak 2011 (00:48)

Dostları test etmenin başka bin türlü yolu var. Ama niye test etsin ki insan. Koyverip gideceksin. Arkasından da böyle, okunacak yazılar çıkacak. Yazmak için bir zoru olacak insanın. Güzel olmuş, devam et bence…

Bilge Bozkurt - 14 Ocak 2011 (09:41)

"Ayrılmasını bilen", peki ama neden ayrılma mevzu bahis?

Ki insan bu niyetle başlamaz hiç bir sevgiye. Ayrılmak planlanan bişey değildir ki. Kkaza gibidir arabalarda kaza için ayarlanmış sistemler mevcud ama insan duygusal bi bağ kurar bütün hezeyanların temelinde bu vardır. İnsan umud eder hayal eder hep bir adım sonrası için yüksek düşünceler besler. Ama ayrılık onun önüne aniden çıkan bi duvardır o sebeble acı büyük, yaralar derin, iniltiler yüksek sanıyorum.

Fatma - 9 Şubat 2011 (12:15)

Buradaki mesajı anlamak o kadar zor değil ki. Erkeklerin kadınlarla birlikte olduktan sonra onlar üzerinde her türlü denetime sahip oldukları bilincine karşı bir mesaj var. Basitçe bu. Hâlâ kadınların ayrıldığı için öldürülmediği ve cinayetlerin olmadığı bir ülkede ve dünyada yaşadığımızı sanmıyorum.

Soner Barbaros - 8 Mayıs 2011 (15:39)

diYorum

 

Zeynep Bozboğa neler yazdı?

72
Derkenar'da     Google'da   ARA