Patronsuz Medya

Rodi

Melih Özel - 15 Haziran 2011  


Rodi'yi bilir misiniz?

Hani "kaz" olanı.

Kadıköy Çarşısındaki.

* * *

Cumartesi günü bizim oğlan, "Ben akşam okulun festivaline gidicem, Shantal'ın konseri var!" şeklinde durum bildirdi.

Bütün şirinliğimle yaptığım "Disco, disco partizane…" şeklindeki sululuklarıma karşılık olarak, yukarıdan "cool" bir bakış atıp, gözlerini devirerek odasına gitti.

Bir ergene ebeveynlik yapmaya çalışan ortalama bir baba için yeterince immün olduğumdan, tavırdaki aşağılamayı görmezden gelmeye bile çalışmadım.

Tabii sorumluluk sahibi bir ana - baba olarak akşamın bir vakti, herif Kadıköy'den eve gelişte zorlanmasın diye önlem aldık ve karımla Kadıköy'ü turlamaya başladık. Gene tabii, güzergâhımız Kadıköy çarşısına düştü ve kahve içtik, erik - çilek - kiraz - kayısı aldık derken ve de biraz tabladaki barbunların rengi, biraz masalardaki rakının kokusu filân (gerçekten kokuyor muydu yoksa ben koksun mu istiyordum ne) derken, tahta bir masada, eklenen suyun, içindeki rakıyı beyazlandırdığı, buzun etkisi ile terlemeye başlamış bardaklara bakarken bulduk kendimizi.

Barbunlar daha kızarma sürecindeyken, beyaz peynir eşliğinde içilmekte olan sıvının alkol içeriği, kan beyin bariyerini aşmaya başladığında, etrafa bir göz atma zamanı gelmiş olsa gerek ki, şöyle bir duvarları kolaçan ettim.

Duvarlarda pek çok fotograf vardı. Ama kasanın hemen arkasında duran kocaman çerçeveli bir gazete kupürü beni kendine çekiverdi.

"Kaz Rodi Patron oldu!"

Tabii ya!

Kaz Rodi.

Kadıköy'de oturduğum dönemde, ne zaman çarşıya gitsem orada olmasına alışık olduğum, daha iki yıl öncesine kadar oralarda dolaşan, arsız, iri, sevimli, şamatacı Kaz Rodi!

Kendime kızdım.

Nasıl oldu da çarşıya geldiğimde onu hatırlamaz oldum artık diye.

Oturduğumuz balıkçı / restoran / dükkân / meyhane, meğer Rodi'nin sahibinin yeri imiş.

Hikâyesini biliyor musunuz? İlginç!

Rodi'nin hikâyesi Aydın'da başlıyor.

Nimet Bey (Köseoğlu) Aydın'dan ayrılıp, İstanbul'a gelirken bütün hayvanlarını satar.

Bir tek, ayrıldığını görünce, bağıra çağıra yeri göğü ayağa kaldıran kazını yanına alır.

İstanbul'a gelir ve Kadıköy çarşısında bir balıkçı açar.

Rodi adını verdiği kazı hep yanındadır.

Rodi'yi bütün çarşı esnafı benimser ve sever, gün boyu çarşıda dolaşır, her tezgâhta arsızlık yapar, yiyecek alır. Bahariye'deki (eski) Mc Donalds havuzunda banyo yapar, geceleri de sahibinin balıkçı dükkânında uyur. Çarşı esnafı da Rodi'yi maskot gibi görür. Kadıköy çarşısı adeta onun evi olur.

Rodi'ye artık neden rastlamaz olduğumun nedenini de öğreniyorum:

Meğer 2008 yılı içerisinde sahibi, dostu, her şeyi olan Nimet bey, bir alacak-verecek meselesi yüzünden bir cinayete kurban gider. Ardından, Rodi yemeden içmeden kesilir ve kısa bir süre sonra, 2009 yılında, o da hayata gözlerini yumar.

Rivayet o ki Nimet Bey'in yakınları Rodi'yi Karacaahmet Mezarlığı'nda onun ayakucuna gömerler.

"Aman canım ne olmuş, kaz işte!" demeyin.

Daha ilginç bir şey var. Her ikisinin de ölümünden önce, Belediyenin de destek olduğu bir girişim, Rodi'nin semtle olan bağını daha da kuvvetlendirir. Heykeltıraş Prof. Dr. Nilüfer Ergin, artık çarşının simgesi olarak görülen Rodi'nin bir heykelini yapar. Heykel çarşının ortasında bir noktaya dikilir. Ancak Rodi'nin heykeli birkaç ay sonra çalınır.

* * *

Rakı - balık muhabbetimizin konusu haline gelen Rodi'yi hatırlayıp da, hikâyesinin bizde eksik kalan kısımlarını öğrenince, karımla onun hatırasına da içtik, birer tek.

* * *

Rodi.

Yaşamında heykeli bile yapılan kaz!

Keşke Kaz Rodi'nin Kadıköy Çarşısına bıraktığı kadar bir iz bırakabilsek ardımızda.

Yorumlar

Ne kadar güzel, ne kadar sana benzemiş, sade, içten, anlaşılır ve aslında hepimizin anılarındaki Rodi'ye gönderme… Tebrikler.

Fikret Abbanoglu - 19 Haziran 2011 (21:03)

Rodi:) bazı insanları tanıdığına yemin edebilirdim. Zeki bir hayvandı. Çoğu hayvan gibi yani. Anılarımızı tazelediniz bu yazınızla. Teşekkürler.

Hulya Yalcin - 2 Mayıs 2015 (12:29)

diYorum

 

40
Derkenar'da     Google'da   ARA