Patronsuz Medya

Yazmak ya da yazmamak! İşte bütün mesele!

Büdütör - 31 Ekim 2007  


William'ın Mektubu

Şey, merhaba necdet abi, beni hatırlar mısınız bilemiyorum… Willy ben… William yani… Bir ara size bi yazı yazmıştımdı da "exekyut eder misiniz?" diye sormuştumdu…

Hatta siz o yazıya kavır sayfanızdan daimî link bile vermiştinizdi… Britanya adasından William…

Hane size Othello diye bi piyesimi de yollamıştımdı hatırlarsanız… Canım, hane siz de bana bazı gramatikıl diteylz falan öğreten bi cevab maili repli etmiştiniz ya… Neyse, işte ben o William'ım…

Hane size gönderdiğim bazı yazıları okumuş, pek beğenmemiş, nerede yannış yaptığım konusunda kibarca yanıtlamıştınız, eksik olmayınız…

Ama ben yine de setisfay olabilmiş değilim… Neden derseniz, ehm, bizim çevrede Derkenar çok okunan, prestijli bir onlayn web megızindir… Bazı arkadaşlarım Derkenar'da yazıları çıktı diye kasım kasım kasılıyorlar… Dahası, kızlar da en çok onlara (pas) veriyor…

Sizden bir okurunuz ve hayranınız olarak, yüzüklerin kardeşliği adına extriimli istirham ediyorum necdet abi, lütven benim yazılarımı da pabliş ediniz, şu genç ömrümde benim de kendimi intellekçyuvıl gibi hissetmeye ihtiyacım olduğunu hesaba katınız… Hem bak, annem de oradan diyo ki "şu çocuğun adresini sor, ona romlu paskalya keyk" gönderelim diyo…

Sahi abi, sen hanki semtte oturuyodun? Manita durumları ne alemde?

Saygılar abi… Bahtınızın rüzgârı soft bir meltem gibi ruhunuzun ücra köşelerini yalasın, şen kalın, kader çarkınız bulutsuz havalara, yükselen burcunuz su grubuna meyletsin… Tanrı sizi korusun, kem gözlerden saklasın, kader hep gülsün size, mutluluk gölgeniz olsun…

Al nayt long sevişin abiciim, lokum gibi kızlarla. Amen.

Not: Yalnız, lütven bu mektubu siteye koymayınız abi, işyerindeki bizim menıcır da Derkenar okuyor… Mesai saatinde internete takıldığımız çakılmasın…

William Shake Speare, Britanya (Kuzey Avrupa) 31 Ekim 2003 Friday

ICQ:10128345 * email: tumturack.boy@ofelya.org

Editörün yanıtı:

Sevgili William, bak, gene en uyuz olduğum şeyi yapmışsın. Bir önceki yazıda da demiştim, her cümlenin sonunu üç noktayla (…) it sürüsü kadar noktayla (…, …) bitirme, bu bir amatörlük, beceriksizlik, takozluk göstergesidir diye, unuttun mu?

Türkçe karşılığı olan İngilizce kelimelerle dolu yazılardan da hiç hazzetmediğimi de söylemiştim. Sen beni nerenle dinliyorsun?

İlk önce şunu açıklamak isterim; hiç bir okur mektubunu göndericisine sormadan öyle cart diye yayına koymuyorum. Haberleşme özgürlüğüne -ve mahremiyete- saygım var. Yalnızca belden aşağı vurmaya, ısırmaya çalışan birkaç salatalık bu kuralın dışında kalıyor; ki, onlara da "usulüne uygun" davranmayı gölgelerin gücü adına, vazife belliyorum.

Neyse… Yazılarını Derkenar okurlarıyla paylaşmayı ben de isterim. Ama sırf senin paşa gönlün olsun diye de tatsız tuzsuz bir yazıyı yayınlayamam. Nedir o öyle, yok kendini kale burçlarından atmalar, aşk yüzünden intihar etmeler, delirmeler, cinnet geçirmeler?

Dünyada güzel şeyler de oluyor William, göremiyorsan yazık sana ve okurlarına. Ben bunları zinhar yayınlamam. Çocuğum olsaydı ona senin kitaplarını okutmazdım.

* * *

İstersen baştan anlatayım.

Derkenar'ı herhangi bir maddî kazanç kaygısı gütmeden, hoşluk olsun diye, hiç değilse üç beş insan güne şen ve iyimser başlasın diye, bende olanı karşılık beklemeden paylaşayım diye yapıyorum. Bir teşekkür yeter de artar. Etmeyenler de sağ olsun. Okudukları için ben onlara teşekkür ederim.

(Zaten parasal amaçlar gütsem de pek yararı olmaz; çünkü devir pazarlama ve cukkalama devri; bir siteye banner ya da sponsor bulmak demek, koltuğunun altında yalan dolu dosyalarla şirketlerin kapılarını aşındırmakla, aslında öyle olmadığı halde "benim sitemi her gün doksan dokuz trilyon kişi tıklıyor, şu kadar peyc viyuvum var" falan diye palavralar sıkmakla mümkün. Günde yetmiş bin kişi tarafından ziyaret edildiğini iddia eden (ama her nasılsa daha ana sayfası bile açılmayan, açılsa da yazıların altında "10 kişi okudu" falan gibi o hileyi ele veren sayaçlar olan) bir sitenin yanında Derkenar'ın mütevazı ziyaretçi trafiği anlamsız kalır. Bu siteyi yapıp eden hakir gibi bir toplum kaçkını, banner sponsor vesaire adına bu tarz şebeklikler yapabilir mi sence?)

Neyse, bu konu özel konu, doğrudan önerilere geçelim istersen.

1. Noktalama:

a) Her cümle büyük harf ile başlar, genellikle nokta ile biter. Soru cümlelerinin sonunda soru işareti (?), açıklama cümlelerinin sonunda iki nokta (:), heyecan cümlelerinin sonunda da ünlem (!) bulunur (bu kural bir tek charles bukowski'yi bağlamaz; o da kendisini kanıtlamış bir yazar olduğuna göre, ne isterse onu yapar; sen henüz o aşamaya gelmedin).

b) Her cümlenin sonuna (noktalama işaretinden sonra) bir vuruşluk boşluk bırakılır. Sen bu boşluğu bazen noktadan önce bırakıyorsun; oysa bu kural ilkokul birden ikiye geçebilmiş olan herkesin bilmesi gereken bir kural, katiyen ihmale gelmez.

c) Daha önce de söyledim: Tırnak (" ) ile kelime arasında boşluk bırakılmaz. Yani, tırnaktan hemen sonra kelime başlar ve kelime biter bitmez tırnak konur, sonra boşluk olur. Yani "şöyle" olur, "böyle "olmaz.

d) Bu son uyarım; "de" ve "da" eki ile "ki" bağlacını yanlış yerlerde ayırıp yanlış yerlerde bitiştirenlerden olmamalısın. Eğer öyleyse ve bunu öğrenemiyorsan, yazarlık gibi nafile heveslerle vakit harcamanı önermem.

e) Sanırım sen bir şirkette muhasebeci olarak çalışıyordun. Ama muhasebe diliyle Derkenar dili aynı şey değil. "Olmuştur, yapmaktadırlardır, düşünmekteyimdir, vardırlar, onlardır, şey etmek suretiyle, diye söyledikten sonra" türünden rapor cümleleriyle yazılmış sıkıcı bir yazının orasına burasına sırıtma efektleri koyarak onu okunur kılamazsın.

2. Nasıl göndereyim?

Yazını lütfen bir önceki yazışmada da belirttiğim gibi, sitedeki Yazar Formu'nu kullanarak gönder. En kestirme (ve uygun) yol bu. Eğer e posta ile göndereceksen de iletiye lütfen kilobaytı yüksek grafikler ve dosyalar ekleme. Öyle mektupları bilgisayarıma indirmeden daha sunucudayken siliyorum.

3. Bu işin gözümden kaçan bir raconu var mı?

Haa, bak bu önemli. Kırılmayacağını umarak söylemek zorundayım: Sakın, ama sakın, bana tırnaklı e postalar gönderme ve asla forward etme. Sen beğenmiş olsan da oradan oraya gönderilen o tür şeyleri bana gönderme (aslında hiç kimseye gönderme). Böyle elektronik postalar gelen adresleri bloke ediyorum ve ondan sonra gönderdikleri hiç bir mektup bana ulaşmıyor.

Yani, demek istiyorum ki, dostluğumuzun hatırına "elektronik haberleşme ve nezaket" konusunu biraz ciddiye almalısın.

Bir de mektuplarının Konu (Subject) kısmına ya da yazılarına Başlık koyarsan senin zarif biri olduğunu düşünmem için fazladan bir sebebim daha olur.

4. Yayınlanabilirlik ölçütü var mıdır, varsa nedir?

Derkenar'ın kendine göre bir "yayınlanabilirlik" alt sınırı tabii ki var. O sınırın altındaki bir yazıyı "eşimin dostumun gönlü olsun" diye sayfalara almam mümkün değil. İsterim ki, her Derkenar okuru "bu yazı Derkenar'da yayınlandıysa mutlaka iyidir" diye düşünsün ve her yazıyı kafadan okusun. Yani ancak kefil olabileceğim yazıları yayınlamak durumundayım.

Telif bile ödeyemeyen ve bir avuç insanın okuduğu bir site için bunlar bayağı katı kurallar değil mi?

Ah William, sen bir de kendime uyguladığım kuralları bilsen… Kendim için koyduğum sorumluluk çıtasının yüksekliğini… Tavizsizliğimi… Sabaha karşı yataktan fırlayıp, "galiba falan yazının şurasında bir yanlış yaptım" diye bilgisayarı açıp, tekrar okuyup düzeltip, internete bağlanıp, doksan yere şifre girip, o tek harfi düzeltip, "hah, şimdi oldu" diyerek mutluluk içinde yatağıma döndüğümü bilsen… Belki de bana "kaçık" derdin. Ama vaziyet aynen böyle.

Bana sorarsan, kaçık falan değilim tabii ki. Bir tek kişinin okuduğunu bile bilseydim gene de bu titizliği gösterirdim. Buradaki ince ayrıntıyı anlayamayan da, ne yapayım, anlamasın.

Yukarıdaki soruyu bana kalırsa şu şekilde sormalı insan:

Hepi topu günde birkaç bin toplam ziyaretçisi olan bir web sitesine bu kadar özen gösterilirken, günlük satışı yüz binlerle ölçülen gazetelerin o kadar yalap şap ve sorumsuzca yapılması ne anlama geliyor?

Mektubuma son verirken…

Yanaklarından öperim sevgili William. Valideye de hörmetler. Lütfen söyle ona, taa Britanya'dan buralara çörek falan göndermesin. Yolda bayatlar, romu falan akar, paketi berbat eder. Sağolsun, yemiş kadar oldum. Hem, bizim buralarda hangi pastaneye girsen var onlardan. Sen yeter ki paradan haber ver.

Kal sağlıcakla Williamcığım. Şen ve şakrak geçsin hayatın. Gökyüzü şemsiyen, yapraklar konfetin, Mari Antuanet baldızın olsun.

Sir Eddie Teur (Publisher of Derkenar web magazine)

diYorum

 

62
Derkenar'da     Google'da   ARA