Patronsuz Medya

Derkenar'a ben de yazı yazmak istiyorum!

Büdütör - 30 Ekim 2007  


William'ın mektubu:

Şey, merhaba, bi şey sorucaktım, ben amatörce bi şeyler yazıyorum, bu yazılarım Derkenar'da çıksın istiyorum, acaba yollasam yayınlar mısınız?

Daha önce de bikaç eserimi yollamıştım, sanırım elinize geçmemiş olmalı.

Not: Bu arada Derkenar'ı yeni bi şey olsa da olmasa da her gün tıklıyorum. Hayranınızım desem yeridir. Bütün kitaplarınızı aldım, arkadaşlarıma siteyi tavsiye ettim, böyle bir okurunuzum yani.

Belki neyin nesi olduğumu merak edersiniz diye, size ne kadar kafalı bir adam olduğumu anlatan kitabın kapağındaki resmimi de gönderiyorum. Öyle lâgara lugara bir tip olmadığımı bilin diye yani.

Sevgiyle ve umutla kalın, insanlık onuru yoldaşınız ayışığı sokak lâmbanız olsun.

William Shake Speare, Britanya (Kuzey Avrupa)

Büdütörün yanıtı:

Tabii ki yaz William'cığım, seni kim tutar? Derkenar niye var?

Lâkin yazını göndermeden önce senden bir iki minik ricam olacak:

1. Öncelikle imlâsı ve noktalaması yerli yerinde olursa yazını sayfaya yerleştirirken bana kurdeşen döktürmemiş olursun.

Örnek vermek gerekirse;

a) Nokta (.) başlayan cümlenin ilk kelimesine değil, biten cümlenin son kelimesine yapışık olur. « Yani böyle…

b) Olur olmaz her cümlenin sonunu üç nokta (…) ile ya da daha beteri iki nokta (…) ile bitirmek amatörlük göstergesidir.

c) Tırnak (" ) ile kelime arasında boşluk bırakılmaz. Daha açık bir deyişle, tırnak, hem sağdan hem soldan, içine aldığı kelimeye bitişik olur ve diğer kelimelerle arasında boşluk bırakılır. (Örnek: Bu şekilde "doğru", bu şekilde "yanlış" ).

d) "De-da" eki ile "ki" bağlacını yanlış yerlerde ayırıp yanlış yerlerde bitiştirenlerden olmamak gerekir.

e) Eğer yazın Türkçe karakterlerle yazmana engel teşkil eden bir klavye sorunun varsa veya öyle yazmaya alışmışsan, yani yazın "yapistirdim, kirildim, sikildim" formatında ise, o i'leri tek tek ı yapana kadar göbeğim çatlıyor (ki o kadar zamanım yok, pösteki sayıyorum) ve bazen "ben deli miyim, niye kendi yazılarımı yazmak (ya da ekmek paramı kovalamak) yerine bunları düzeltiyorum?" diye düşündüğüm oluyor…

f) Yazılarını asla ve kat'a Word programıyla gönderme. Çünkü bir Word belgesinde senin bold yaptığın yerler falan bana gelirken düz metine (plain text) dönüşüyor. Ve ben bir gözümle senin yazıya bakarken, diğer gözümle de tüm o cümleleri tek tek bold yapıyorum. Gereksiz
taglarını tek tek temizliyor, onun yerine paragraflar açıyorum. Alelacele yazıp postaladığın o metinleri defalarca okuyup düzeltiyorum. Bu işler tahmin edemeyeceğin kadar çok zamanımı alıyor.

g) Paragraflarını elden geldiğince kısa tutmanı behemehal tavsiye ederim.

Neden dersen, uzun paragrafları (özellikle de internette) okumak hem zorluk yaratıyor hem de göz yoruyor. Unutma ki internet yayıncılığının hedef kitlesi, rahatsız bir iskemlenin ucuna ilişmiş, cihazın hiç susmayan fan motorunun gürültüsüne katlanan, gözünü az da olsa radyasyon yayan ve kıpraşıp duran bir ekrana dikmiş, belki onlarca sayfa açmış ve o saatten sonra bir kısmını okumayıp kapatacak olan, dikkati dağınık, kafası kazana dönmüş, yorgun, sabırsız bir insan evlâdıdır.

Eğer o esnada çay falan içiyorsa, bunu muhtemelen (kaldığı yeri kaybetmemek için) paragraf aralarında yapacaktır. O kadar uzun paragraf okuyucunun çayını soğutur. Hatta yüksek bir ihtimalle o kişi ilk paragrafın sonuna gelmeden sayfayı kapatıp, daha kolay okunan bir sayfaya yönelir.

Benden söylemesi ama en uzun paragrafın bir üsttekinden daha uzun olmasın. Kitap başka, dergi başka, web sitesi başkadır; hepsinin formatını göz önüne almak, ona göre yazmak gerekir.

Bilmem anlatabiliyor muyum Wilyamcığım?

4. Haaa, bir de şiir yayınlamıyorum (hiçanlamam). Yazılarda da kendi damak zevkimi esas alan "Derkenar formatı" kuralına göre seçim yapıyorum.

Nedir Derkenar formatı?

Yani, çiçek böcek hissiyat falan konularında destan uzunluğunda iç dökmeler yerine bir nevi "hayat okulu" gibi algılanabilecek, yalın, ama insana dair sözü olan, hayattan damıttıklarını bizimle de paylaşacak kadar cömert, sohbet tadında yazıların hem Derkenar'a hem de internete daha uygun olduğu kanısındayım.

Bil ki, tepesi atmış, asabı bozuk, birilerine sıçıp sıvayan, yakınan, sızlanan, karamsar, mutsuz, depresif yazıları kendim okumuyorum ki başkalarına da okutayım. O nedenle, zaten sıkılmış daralmış ve bir lokma yaşama sevinci bulmak için Derkenar'ı tıklamış dostlarımıza o bir lokmacık rahat nefesi aldırmak olduğunu göz önünde tutarak, mümkün olabildiğince iyimser, hoş sohbet, samimi, hatta mizahî yazılar olması, noktayı nazarımda tercih sebebidir.

(Not: Geçenlerde gönderdiğin Othello adlı öykü denemeni pek beğendim, ama yukarıda zikrettiğim nedenlerden dolayı yayınlayamıyorum. Hem çok uzun, hem de her satırından mutsuzluk ve kompleks akıyor. Neymiş efendim, "ben şoparım, çirkinim, bu ay parçası Desdemona beni kesin boynuzlar, öldüreyim de namusum temizlensin". Yuh yani! Othello'ya da sana da yuh! Hangi devirde yaşıyoruz?)

Haa sahi, bir de "Yazıların yapmacıksız olursa daha iyi olur. Öyle yok Danimarka Prensi, yok Montegüler, yok Kapuletler falan gibi sanatsal soyutlamaları boş verip, bizzat kendi hayatından sahici bi şeyler yaz" desem, fazla mı ileri gitmiş olurum?

Ve bir de, Türkçe karşılığı olan sözcüklerin İngilizcesini Felemenkçesini falan yazmaktan kaçın derim. Yani, titreşim yerine titreşim, odak yerine focus, kuşak yerine kuşak, söylem yerine diskur, tam gün yerine tam gün falan yazarsan, belki üşenmez düzeltirim, belki de (büyük bir ihtimalle) düzeltmeye üşenir yazını çöpe gönderirim. Biliyorum, sen doğma büyüme İngiltere'lisin, anadilin İngilizce, ama kabul et ki burası Türkçe yayın yapan bir dergi.

Özetlemek gerekirse, sevgili William (sana "sen" dedim diye alınmadın umarım, biz bizeyiz ne de olsa), inanıyorum ki sen bunlardan çok daha iyilerini yazabilirsin. Öykülerin gelecekte okullarda ders kitabı diye okutulur, hatta film-milm bile olur. Ama internet başka bir mecra, orada insan uzun ve ağdalı yazılar okumak istemiyor. ADSL ve elektrik faturaları çok kazık. Bir de bu cihazlar radyasyon mu yayıyormuş ne… Bel fıtığı, basur, kireçlenme falan da cabası.

Sözlerimi bitirirken son olarak şunu eklemek isterim: Umarım sen de başlangıçta Derkenar'da yazıları çıktığı için mutluluk duyan, ama sonra şu ya da bu nedenle küsüp, "sitedeki yazılarımı sayfanızdan çıkarınız lan" türünden tafra maili yollayanlardan olmazsın. Umarım… Nadiren de olsa, bu tarz dötü kalkık cilveler yapanlar çıkıyor. Bu tarz çocuksu kaprisleri tatmin etmeye çalışırken (daha sonra bir de yayından kaldırmak için emek harcadığım) o yazıların tashihini, görsel hazırlığını, sayfaya yüklemek için döktüğüm terleri, ziyan olan zamanımı düşünüp, bu hassas çocukların yedi silsilelerini hayırla yâd ediyorum.

Yine de bütün bunlar moralini bozmasın. Yeni yazılarını bekliyorum. Unutma ki Derkenar yazarı olmak hilâl-i ahmer yararına yapılan angarya bir iş olmakla birlikte, yine de ayrıcalıktır. Zaten paralı dergiye babam da yazar.

Sevgiler.

Sir Eddie Teur (Publisher of Derkenar web magazine)

Yorumlar

Bir gül kadar güzel ol ama dikeni kadar zalim olma bir söz söyle ya sonsuza kadar yaşat ya da bir defa öldür. Ama asla yaralı bırakma…

Diyar Ermiş - 18 Mart 2008 (21:24)

Eserlerimi husule getirirken kullandığım müstear adlar arasında "Diyar Ermiş" diye bir mahlâs yoktur. Bu Diyar belli ki bir başka diyar. Üçüncü şahıslara ilânen bildiririm.

William Shake Speare - 23 Nisan 2009 (13:18)

Hoca'ya hoca senin avrad çok geziyo demişler iftira atmayın gezse bize de uğrardı demişler…

Çok Gezen - 19 Temmuz 2009 (21:24)

Hayatım boyunca kelimelerle oynayıp, böylesi muhteşem bir yazım sanatıyla insanların kalbine dokunan ikinci bir insan tanımadım korkarım tanıyamayacağım da…

Yasemin Bülbül - 29 Eylül 2009 (04:39)

Peeeeeeh!

Kalbe Dokunan İnsan - 29 Eylül 2009 (20:01)

Makale yazma adına araştırmalar yaptığım esnada karşıma çıkan Derkenar'a bana kattığı çok anlamlı yazılarından ötürü sonsuz teşekkür ederim. Derkenar yazarlarının dilleri kılıç kadar keskin, kalplerdeki etkileri ise kılıç yarası kadar derin olsun. Saygılarımla…

Haluk Yılmaz - 8 Haziran 2010 (21:02)

Hayat tatlı bir su gibidir içerisin içerisin doyamazsın ama sonra o tadı unutur gidersin çünkü şimdi acı bir su içiyorsundur.

İlkay Ortagün - 7 Ağustos 2013 (23:05)

Bana yalnızlığı bir kez daha hissettirdiğin için teşekkürler hayat…

İlkay Ortagün - 19 Ağustos 2013 (23:56)

"O kadar uzun paragraf okuyucunun çayını soğutur. Hatta yüksek bir ihtimalle o kişi ilk paragrafın sonuna gelmeden sayfayı kapatıp, daha kolay okunan bir sayfaya yönelir" şahane tespit.

Hülya Yalçın - 11 Ağustos 2015 (21:45)

Merhabalar, benim epiydir yazıp biriktirdiğim sanatsal yazılarım ve şiirlerim var. Bunların sitenizde yayınlanması için ne şekilde göndermem gerektiğini yahut sitenizde bu tür eserler yayınlanıp yayınlanmadığını tarafıma bildirirseniz memnun olurum.

Dulcinea - 14 Aralık 2015 (08:05)

Sayın Dulcinea, bizim büdütör bu tür sorulardan pek hazzetmiyor. Şunca zaman cevap vermemesi sanırım ondan. Onun yerine inisiyatif alıp -nezaket gereği- ben bir iki açıklama yapayım.

1. Derkenar'a yazı eklemek gayet kolay. Birkaç santim aşağıda "Yazar Formu" diye bir link var. Tıklamak yeterli. Aslında görmüş (birazcık bakınmış) olmanız gerekirdi.

2. Kimliğiniz (örneğin, gerçek isminiz) yazarı olmak istediğiniz yayının mutfağından ve okurlarından gizlenecek kadar değerliyse, ya da "gizemliyse" diyelim, burası sizin için pek uygun bir yer sayılmaz zaten. O tarz yazışmalar için daha popüler ve daha özgür -sözlük aromalı- mecralar var. Oraları tavsiye ederiz.

İlginiz için teşekkürler.

Co-büdütör - 17 Aralık 2015 (09:47)

diYorum

 

64
Derkenar'da     Google'da   ARA