Patronsuz Medya

Hayata karşı vur kaç

Ahmet Büke - 26 Haziran 2003  


huzursuzum. huzursuz.

içimdeki cüce kıpırdayıp duruyor. uykusunda bile tepiniyor edepsiz.

''ben masumum, masumum.''

sayıklamasa olmaz sanki. kalabalık içine çıkamıyorum onun yüzünden. kısa, küt ellerini ellerime uzatıp aparman zillerini çaldırıyor bana. öyle kalıyorum. kapılar açılıyor. pencerelerden uzanıyor başlar.

"kim o, kardeşim? ne istiyorsun?"

kaçıyorum çaresiz. koca adamım ya.

futbol maçı izlerken ağlıyorum sebepsiz. o zırıldıyor çünkü. patronun kapısını şeyimle itiyorum affedersiniz yani. adam görmezliğe geliyor galiba. ama bir dahaki sefer kapı önüne koyar beni. yüzümün yarısını tıraş ediyorum bazen. tavla oynarken zarları yan masadaki kadının memelerinin arasına atıyorum. geçen gün kadıncağız silkelendi de birisi eteğinin altından düştü. diğerini bulmak için evine gittik.

yani ben olsam çok kızardım. allahtan altın gibi kalbi varmış kadının. yine karıştırır beni zibidi diye. kahveye gitmiyorum artık. kitapların önce son sayfasını okuyorum. sonra başa dönüyorum. çayın şekerini ağzımda karıştırıyorum. daha sayayayım mı? kafi di mi?

rontgen çektirdim, ultrasona girdim. mecimek kadar taşlarım bile çıktı. o görünmedi.

doktorlar "git dağlara çık, tatil yap, nohut falan yeme, gaz yüzündendir" dediler.

zaten ne boka merhem olurlar ki bunlar?

"eşşek oğlum sen en son ne zaman çıplak ayakla yürüdün taşlarda. saksıya soğan dikip cücüğünü yedin. sırtını kedine ezdirdin. dalgaları saydın içinden, ha?"

galiba en iyisi anne sözü dinlemek.

mola alıyorum, pardon, hayat abi. bi süre yokum bu bedende. cücemle ben fış fış kayıkçı yapcaz.

e bütün bunları neden mi yazıyom. onu da edebiyat tarihçileri bulsun artık:)

diYorum

 

Ahmet Büke neler yazdı?

74
Derkenar'da     Google'da   ARA