Patronsuz Medya

Motosiklet Günlüğünden

Utku Ünal - 3 Ocak 2005  


- " Yedek benzine geçmemiş miydin? Yolda kalmayalım bak!"

Kilometre sayacına bakıyorum.

- "Aman allah!"

Beş, bilemedin yedi kilometre daha gider bu taka, ama orada durur mu? Durur. Cebimizde filme ve büfeden iki sosisliye yetecek kadar para, ve bende de yağdı yağacak yağmurun endişesi var, başka da birşey yok.

Sevgilim üşümesin, hasta olmasın, rakının yanına domates biber doğrasın, peynir de keselim, sonra da sevişelim kış geceleri boyunca. Yağma yağmur!

- "Bende beş var, alalım mı?"

- "Nerden buldun kız?"

- "Vardı işte, yolda kalmayalım, hadi."

Oldu bu iş, doğru benzinciye. Sevgilim saçlarını düzeltip kaskını takıyor, sonra da arkaya kuruluyor. Elleri belimde, birazdan kafasını da yaslar mı sırtıma? Yaslar. Arabamız olamadı ama ayağımızı yerden kesti bu namussuz. Kışları zorlanıyoruz biraz, İstanbul'un havası malum.

Benzincinin yüzünde hafif bir gülümseme, bakıyor soran gözlerle.

- "Kurşunsuz" diyorum.

- "Ne kadar?"

Şimdi bunlar alışmışlardır arabalara, elli altmış liralara.

- "Beş."

Şaşkın bakışları kanıksadım artık.

- "Aman abi, depoya damlatma, bizi havaya uçurma."

Üç küsur litreyi doldurunca homurtusu daha tatlı sanki motorun, yola koyuluyoruz: Motosikletle Motosiklet Günlüğü'ne. Ne romantiğiz ama! Bir haftadır bunun hayalini kuruyorduk. Yolda devrim ve iki teker üzerine sayısız hikayeler kurgulayacaktım. Sevgilimin saçları savrulacaktı rüzgârda, parlak bir kış güneşi umutsuzca ısıtmaya çalışacaktı bizi. Sonra sinemada el ele tutuşacaktık. Omuzuma yaslanacaktı usulca, saçları yanağımı kaşındıracaktı. Çıkışta kızıl geceyi geçip bir çırpıda, bizim kızıl birahaneye atacaktık kapağı, kızıl biralar içecektik.

Ama nerde? Yağmur yağdı yağacak. Endişeyle veriyorum gazı sonuna kadar. Rüzgâr iliklerimize işleyiveriyor, buz kesiyoruz.

Aman sevgilim üşümesin, hasta olmasın, rakının yanına domates biber doğrasın, peynir de keselim, sonra da sevişelim kış geceleri boyunca. Esme rüzgâr!

Birkaç dönemeç sonra trafik sıkışıyor, hemen emniyet şeridine atlıyorum ki birden burulan etlerimin acısıyla hızımı azaltıyorum.

- "Yeter yahu!"

- "Bağırma! Duyuyorum! Biraz daha yavaş git."

- "Hey yarabbim!"

İleride arabalar yolumu tıkamaya başlıyor, ipini koparan boş bulduğu yere atlıyor. Sağdan soldan kamyonlar otobüsler geçiyor, aralarında kaybolup gidiyoruz. Eksozlarının sıcaklığı artık hissetmeyen bacaklarımızı azıcık ısıtmasa, korkudan ve soğuktan yığılıvereceğiz şuraya.

Duruyorum, artık ilerlemek olanaksız. Miniminnacığız bu keşmekeşin ortasında. Sevgilim başını yaslanıyor sırtıma ve bardaktan boşanırcasına yağmur başlıyor.

İri damlalar hızla tıpırdıyor kaskımın tepesinde, montum sırılsıklam oluyor. Gözümün önünden battaniyeler, nane limonlar, terli ateşli vücutlar, biribirini bekleyen günler geceler gelip geçiyor.

- "Hay romantizmine de filmine de!"

- "Efendim?"

- "Yok birşey."

Aralardan aralardan en sol şeride kayıyorum binbir güçlükle. Trafik polisinin gözünün içine baka baka tretuardan dönüş yapıp karşı yoldan gerisin geriye yollanıyorum.

- "Hayatım ne yapıyorsun?"

- "Gecikeceğiz zaten, sonra konuşuruz" diye bağırıyorum arkaya.

Bakkaldan beyaz peynir de alırız şimdi.

Aman sevgilim üşümesin, hasta olmasın, rakının yanına domates biber doğrasın, peynir de keselim, sonra da sevişelim kış geceleri boyunca.

diYorum

 

Utku Ünal neler yazdı?

54
Derkenar'da     Google'da   ARA