Patronsuz Medya

Net'te ne arıyoruz?

Ümran Davran - 5 Mart 2002  


Gerek bilgisayarların yaygınlaşması, gerekse net'e bağlanmanın önlenemez büyüsü insanların sanal iletişimini oldukça yaygınlaştırdı. Peki ne arıyoruz net'te?

Toplum olarak fikir geleneğinden pek nasibimizi aldığımız söylenemez. Kaideyi bozmayan istisnalardan 'copy' yaptığımız fikirleri kendimize 'paste' edince, ne dediğini kendi dahi anlamayan çağdaş(!) bir toplum olduk son yıllarda. Paste' ettiğimiz 'copy' lerle de yetinmeyiz genellikle. Kendi kıt fikirlerimizle harmanlayarak arz etmeye hazırladığımız bu fikir çorbasına, gerçek yaşamda talep bulamadığımız için de net'te ararız paylaşacağımız insanları…

Karşımızdaki insan (göremeyeceği için) yüzümüzün ifadesiyle, sesimizin tonuyla asla bağdaşmayan bu fikirleri hayretler içinde okur. Ve o da kendine ulaşana kadar zaten epeyce deforme olmuş bu fikirleri kendi kıt fikirleriyle harmanlar; bir başkasına gururla aktarmak için… Fikir geleneğinden nasibimizi almadığımızın farkında olmadığımız için, sanat hakkında derin düşüncelerimiz olduğunu sanıp gururlanırız.

Sanatçıların bile kendi sanatları üzerinde düşünmek akıllarına gelmezken, biz acaba bu kanıya nerden varmış olabiliriz? Bu da başlı başına bir araştırma konusu olabilir. Şiirin başlığını okur; hemen anlarız şiiri ve derin yorumlarda bulunabiliriz. Aklımızın ucuna bile gelmez başlığın şiiri nasıl tutsak aldığı ve okuyanı önyargılı olmaya yönlendirdiği. Kolayımıza geldiği için şiirin ne söylediğine bakarız. Nasıl söylendiğinden bize ne! O şairin derdi.

Sanatın köşe taşlarından biri olan tiyatro konusunda da uzmanızdır her birimiz… Çıkışta "adam ne yazmış ama…". "oyuncular da harika oynadılar canım" türünden sözler en güzel ifadesidir tiyatrodan anladığımızın… Fikir geleneğinden yoksun olduğumuzun henüz farkına varmadığımız için, tiyatronun ne yaşamı irice bir kapana kıstırdığını, ne yaşamın odalarından biri olduğunu ve ne de Allaaddin'in sihirli lambasından çıkışı gibi, yazıların da kâğıttan çıkıp, bir büyü oluşturduğu yer olduğunu aklımızın ucuna bile getirmeyiz tabi.

Bir yağlıboya tablo gördüğümüz zaman, onun değerini kaç çeşit ve kaç kilo boya kullanıldığıyla ölçeriz. Estetiğin güzellik olduğunu biliriz ama güzelliğin ne anlama geldiğini asla merak etmeyiz.

İşte bu sanatla ilgili derin ve çok önemli bilgilerimizi aktarabilmek için bilgisayarın başına geçip sabırsızlıkla 'tık'larız mouse'a…

Kadınlarımız için 'feminist' olduğunu ilan etmektir net'e takılmak. Erkekler kullanıyorsa kadınlar neden kullanmasın? Şimdi eşittirler artık. Ekrana sıralanan cümlelere baktıkça gurur duyarlar kendileriyle.

Sovyet Yönetmen Tarkowski'nin Le Monde Gazetesinde yayınlanan röportajında, kadınlarla ilgili söylediği sözleri okuyacak kadar zamanları olmadığı için hâlâ kendilerini feminist sanırlar…

Tarkowski; "…Feministlerin neyi amaçladıklarını biliyorum; artık sorumluluklarını istemiyorlar… Her zaman ezildiklerini ve eşit haklar kullanarak bu durumdan kurtulacaklarını sanıyorlar. Kavrayamadıkları durum şu; insan, kadın veya erkek, gerçekten yürekten bağımsız olmak istiyorsa bağımsızdır zaten, hürdür… Hür olmayı kendisi seçtiği için hürdür; hürriyetçi bir ülkede yaşadığı için değil. Ferdin hürriyeti, ülkesinin hürriyetçi oluşuna değil kendi seçimine bağlıdır…" demişti söyleşisinde.

Erkeklerimizin nette ne aradığı ise herkesçe malum…

Küçük bir azınlık olsalar da hâlâ nette derin yalnızlıklarını içten paylaşmak için, bilim için ve daha nice güzel nedenle dolaşan güzel insanlar da var… O güzel insanların güzel atlarına binip gitmelerine kadar da net'in namusu emin ellerde.

diYorum

 

50
Derkenar'da     Google'da   ARA