Patronsuz Medya

Orantısız Güç!

Ya da Emniyet'i emniyetsizleştirmek

Serdar Demirdirek - 24 Aralık 2008  


"Polis göstericilere karşı orantısız güç kullandı". Son zamanlarda bu kavramı sıkça duymaya başladık. Özellikle 1 Mayıs 2008 Gösterilerinde yaşananlar için çeşitli medya organları, hatta bazı milletvekilleri tarafından da Emniyet Güçleri aleyhinde çokça kullanıldı bu "orantısız güç" kavramı.

Demek ki gücün bir "orantılı" sı bir de "orantısız" ı vardı. Demek ki "şiddet" yalnızca polis copunda anlam kazanıyordu. Demek ki polisin herhangi bir kesime uyguladığı şiddetin kabul edilebilir düzeyde olup olmadığına karar veren uluslar arası bir komisyon vardı. Demokrasi tarafından kendilerine verilmiş olan; herhangi bir olayı, kişiyi yada kurumu protesto etme, miting ve gösteri düzenleme gibi en doğal haklarından birini kullanırken dükkanların, evlerin camlarını yerle bir eden kitleler "orantılı güç" kullanmış oluyordu demek ki! Kantarın topuzunun kaçıp kaçmadığı şiddeti kimin uyguladığı ya da şiddetin kime karşı uygulandığına göre de değişebiliyordu.

Şiddetin büyüğü küçüğü, azı çoğu olabilir mi? Şiddetin uygulanması "helal" veya "haram" olan kesimler mi var? Şiddeti uygulayabilecekler ya da uygulayamayacaklar mı var? Şiddetin "şekli"nin bir önemi mi var?

Çoğunlukla şiddet, birileri tarafından başka birilerini kurallar çerçevesinde yaşamaya alıştırmak ve disipline etmek adına işlenir ve bu çeşidi daha makbuldür. Disiplin! Nedense hiç alışamadım bu söze! İlkokulda okurken de vardı disiplin cezaları, öğrenim hayatımın bütün evrelerinde de vardı, evde de vardı, memur oldum burada da var. Çoğu zaman arkadaşlar arasındaki ilişkilerde de görülür disipline etme psikopatlığı! Ancak kanunla verilen disipline etme yetkisi ve birilerini adam etme (bizim istediğimiz şekle sokma) duygusu aklımızı başımızdan alır çoğu kez.

Disipline etmekle görevlendirilen yetkililerin kişisel duygularını tatmin etmek ya da eksikliklerini örtbas etmek amacıyla şiddete başvurdukları görülür zaman zaman. Örneğin, asıl görevi eğitmek olan bir eğitimci, disipline etmek gibi ulvi bir amaç için bazen şiddete başvurabilir. Olsun canım, onun vurduğu yerde gül biter ne de olsa!

Bütün bu konulara neden girdim durup dururken? Son zamanlarda Emniyet Güçleri üzerine oynanmaya çalışılan bazı kirli oyunlar var gibi geliyor bana. "Dur" ihtarına uymayan genci başından vurup öldürenler, bakanın önerisine uyup da Amerikan filmlerindeki gibi Polis'e kimlik soranları dövenler, Alişan'ın kuzenini tartaklayanlar, polis kıyafeti giyip millete şiddet uygulayanlar, polis arabası çalıp bombalı eylem yapmaya kalkanlar…

Devletin kolluk güçleri üzerinde bazı oyunlar oynanmaya çalışılıyor ve en başta devletin kendi personeli buna çanak tutuyor. Belki bilerek belki de bilmeden ateşe körükle gidiyorlar doğrusu. Sonuçta içlerindeki şiddet arzusunu bastırmak için polis olan birçoklarını da duymuyor değiliz. Ancak aralarında bu ya da daha kötü amaçlarla bulunanları da temizlemek yine "Onlar"ın görevi!

Oturup biraz düşünmekte fayda var "Asker" i ve "Polis" i zayıflatmak kimlerin işine gelir diye. Şunu da unutmayalım ki "Kontrolsüz Güç Güç Değildir" .

Yorumlar

Ben "disiplin" in tarifini genel olarak: "Bir yapıda önceden kararlaştırılmış, uyulması gereken kurallar bütünü" olarak biliyordum. Sanatta, bilimde, cemiyetlerde hemen her yerde bir disiplin vardır ve olmalıdır. Disiplin bir kontrol mekanizmasıdır, gücün savruklaşıp dejenere olmasını önlemek içindir.

Toplumda en çok bilineni "Askerî disiplin" dir. Meselâ askerlerin gündelik siyasete bulaşmasını ve taraf olup cepheleşmesini önlemeyi amaçlar. Disiplin bozulduğunda, disiplini bozan askerin görevine son verme yetkisindeki biri çıkıp, sivil insanları "doğru yerde durmaya" çağırabilir. Bir başka toplum güvenlik elemanı da, kategorize ettiği vatandaşın suratına tekme atabilir.

Siz ortalarda:

"Disiplin! Nedense hiç alışamadım bu söze!"

Dedikten sonra son cümle olarak:

"Oturup biraz düşünmekte fayda var "Asker" i ve "Polis"i zayıflatmak kimlerin işine gelir diye. Şunu da unutmayalım ki "Kontrolsüz Güç Güç Değildir".

Dediğinizde benim biraz kafam karışıyor. Haksız mıyım?

Ali Sedat Çetinkoz - 27 Aralık 2008 (15:28)

Haklı olabilirsiniz tabi Ali Bey! Ancak benim "disiplin" sözüne alışamamam ya da sevmemem, onun gereksiz olduğu ya da benim de bir disiplin içinde yaşamadığım anlamına gelmez.

Asıl vurgulamak istediğim, kendilerine insanları disipline etmek gibi bir görev biçen bazılarının burunlarını sürekli başkalarının işine sokmaları. Ayrıca son zamanlarda kolluk kuvvetleri üzerinde bazı kirli oyunlar döndürüldüğünü düşünerek yazmıştım bu küçük yazıyı. Ve tabi "orantısız güç" kavramına dikkat çekmek için.

İsrail'in Filistin'e ancak "katliam" olarak tarif edilebilecek şekilde bir saldırı düzenlemesinin ardından Sarkozy İsrail'in "orantısız güç" kullandığını söyledi örneğin. Bana göre bu, "İsrail her zamanki gibi üç beş Filistin'li öldürseydi neyse ama bu sefer biraz çizgiyi aştı haylazlar" demek gibi bir şey. Yani yapılanı meşrulaştırmanın en moda tabiri oldu aslında.

Ayrıca "disiplin" sözcüğünü sevmememin yaşadıklarımla da bir ilgisi vardır muhakkak. Askeri ya da benzeri birçok disipline gelince. Genel olarak ben de gerekli olduğunu düşünüyorum "disiplin" in. Herkes kendi çizgisi içerisinde kaldığı müddetçe tabi.

Lise son sınıftayken, gece yarıları yayınlanan çok sevdiğim NBA maçlarını hiç kaçırmazdım. Evdekiler anlamasın diye de kapıya, cama bir şeyler sıkıştırırdım ışığı görmemeleri için. Ancak onlar eninde sonunda bunu fark ederler ve hiddetle kapıya vurarak bana şöyle seslenirlerdi: "Yat artık yat! Basketbol seni kurtarmayacak!"

Kurtarmadı da zaten.

Serdar Demirdirek - 29 Aralık 2008 (13:59)

diYorum

 

68
Derkenar'da     Google'da   ARA