Patronsuz Medya

Komploculuk ve sol

Demek ki solda komploculuğun derinleşmesi, yenilmişlik hissiyle yakından ilişkili. Türkiye solunun 1980 sonrasında yaşadığı yenilginin yarattığı travma, hiç beklemediği aktörlerin iktidara yürümesiyle daha da katmerlendi. Özne olarak etkisizleşme hissi, beklenmeyen aktörlerin güçlenmelerini perde gerisindeki karanlık aktörlerin planlarına bağlama tavrını güçlendirdi. Böylece yenilgi, adeta tarih dışı ve tarih üstü bir iyi kötü savaşına bağlanılarak, özne olarak bizlerin sorumluluğu ötelenmiş oluyordu.

Burada tuhaf olan husus, solun etkisizleştikçe, aslında dinî düşünce alanına ait olan kategorileri birebir devralmasıdır. Sözgelimi İran İslamcılarının ABD'yi muktedir büyük şeytan olarak olumsuzlarken, onun dünyevi gücünü fazlaca abartmaları, solda da aynen devralınıyordu.

Büyük şeytan zaten her şeyi planlamıştır. O zaman siyaset hükümsüz kalır. Bizlerin başarısızlığı da bizimle ilişkili değildir. Adeta tarih-üstü bir tasarım karşısında yenilmemiz kaçınılmazdır. Bu bakış açısı, özellikle Ortadoğu'da olanları açıklarken sıklıkla devreye sokulmaya başlandı.

* Yüksel Taşkın (Taraf) 4 Ekim 2014

Evrensellik ihtiyacı

Bazı akademik çevrelerde ne kadar güzellemesi yapılmış olsa da, bugün açıkça teslim etmemiz gereken bir mesele var: Son otuz yılın dışlayıcı, özcü kimlik hareketleri gezegenimizi bir cehenneme çevirmek üzeredir. Bütün kimlik hareketleri dışlayıcı ve özcü değildir elbette ama büyük çoğunluğunun böyle olduğunu da görebilmeliyiz.

Bir zamanlar evrensel adına bizlere Avrupa-merkezciliği dayattılar ve evrenseli tahrip ettiler. Şimdiyse özcülüğün, dışlayıcılığın buzdan kafeslerine hapsetmeye çalıştığımız ama doğası gereği buralara sığamayacak yeni bir hayat var.

Bu yeni hayat, kültürel melezlik üreterek var oluyor. Siyasi fikirleri itibarıyla olmasa da, kimliği açısından bakılırsa, Obama'nın 21. Yüzyılın kültürel melezliğinin ilk ama son olmayacak önemli temsilcilerinden olduğu söylenebilir.

* Yüksel Taşkın (Taraf) 30 Eylül 2014

YPG savaşçıları IŞİD'i vurdukça sınırdan alkışlar yükseliyor

Kürtçede slogana dönüştürmeye uygun kafiyeli bu sözün Türkçe meali, Kürdistan Birdir, Sınırı Tanıma, Rojova'ya Geç!

Zaten öyle de oldu. Son birkaç günde bile yüzlerce Türkiyeli Kürt gencinin amansız çatışmaların olduğu bölgelere doğru koşa koşa gittiğine tanık olduk.

Artık Suruç'la Kobanê arasında varolan tel örgülerin, mayın tarlalarının yani görünen sınırın bugün hiçbir anlamı kalmadı. Ancak Türkiye'nin batısıyla bugünkü Suruç ve ötesi arasında oluşan görünmeyen bir sınır, giderek aşılması güç bir utanç duvarına dönüşüyor.

Hayatın bu anı, tarihe bu coğrafya insanları hakkında hiç de yanlış olmayan bir not düşecek böyle giderse:

Ülkelerinin bölünmesinden öylesine korkuyorlardı ki sonunda görünmeyen utanç duvarları örme ustası oldular.

* Celal Başlangıç (T24) 30 Eylül 2014

Musul: Telefonun fısıldadığı sır

Bu telefon olayı galiba zurnanın zırt dediği delik. İki izah biçimi olabilir:

A) Zayıf ihtimal: Başkonsolos, bu katiller kendisine kelle uçurma videoları oynatırken telefonu 101 gün boyunca saklamak gibi çok cesur bir başarıya imza attı.

Yine de olabilir. İşlemediği bir suçtan müebbet küreğe çarptırılan Henri Charrière'in o alabildiğine ilginç otobiyografik romanı Kelebekten biliyoruz ki bazı şeyler, epey özel yöntemler kullanma pahasına, gardiyanlardan gizlenebilir. Ama Charrière parasını koyduğu ilaç tüpünü saklıyordu. Hem cep telefonu biraz fazla hacimli, hem de bunun bir de şarj aleti var. Ha, Başkonsolos 101 gün boyunca şarj işini ne yaptı?

B) Daha güçlü ihtimal: IŞİD katilleri kendisinin telefon kullanmasına izin verdiler. Türkiye'de değil tutuklananlara, gözaltına alınanlara bile verilmeyen ayrıcalık. Neden acaba?

* Baskın Oran (Agos) 29 Eylül 2014

Çok şey anladığımı iddia edemem!

Kabul, IŞİD terörist bir örgüt olsun; ama terörist olmayan ulusal kurtuluş hareketi mi vardı? Mustafa Kemal, İstanbul Divan-ı Harbi tarafından terörist olarak idama mahkûm edilmedi mi? İsrail kurucularından Menachem Begin İngilizler tarafından terörist olarak aranıp, başına 50. 000 dolar ödül konmadı mı? Kürtlerin ulusal lideri konumunda olan Öcalan şu anda terörizm suçundan hapiste değil mi?

Ne zaman öğreneceğiz, ulusun kurucu babası/ kahramanı olmak ile terörist olmak arasındaki tek fark başarılı olup olmamaktır.

Başarırsanız Atamız, başarmazsanız bebek katili olursunuz.

* Taner Akçam (Taraf) 29 Eylül 2014

"Demokrasiye lüzum yok" dediler

Ben AK Parti için de tek başına İslamcı geçmişten geldi, uyuyan hücre halinde bekliyordu, güçlenince eski İslamcılığına döndü tezini çok indirgemeci buluyorum. AK Parti'nin yönetme zaafına düştüğü için otoriterleştiğini düşünüyorum. Dediğim gibi, otoriter düzen kolaydır; Emir demiri keser dersiniz. Orada hoşunuza gitmeyen şey var, yasaklarsınız; burada hoşunuza gitmeyen adam var, susturursunuz.

Neden yönetme zaafına düştü AK Parti?

Çünkü Türkiye idare edilmesi zor bir ülke. Daha fazla demokrasi vaat ediyorsunuz, Aleviler, Kürtler diyor ki Biz de şu özgürlüğümüzü istiyoruz. Ve siz bunları dengeleyebilecek güçten acizsiniz. O güç nedir? Dünyaya bakışın orada devreye girer. Dünyaya, Böyle kakafoni olur mu diye bakıyorsanız, demokratik bir tahayyül geliştirememişsiniz, demektir.

Gezicilere çapulcu demek de, diğerlerinin taleplere kakafoni olarak bakmanın bir örneği mi?

Ben ondan önce başladığını düşünüyorum. Türkiye'nin ne kadar karmaşık bir bütün olduğunu, AK Parti iktidarının, algılayamadığını düşünüyorum. Başta kolayından Alevi'ye çalıştay yaparım, ona bilmem ne yaparım… Böyle değil tabii. En ufak toplum bile karmaşıktır. Türkiye hem çok büyük hem de birbirinden farklı bir sürü şey barındırıyor. CHP, nüfusun yüzde 20'si deseniz, bir küçük Avrupa ülkesi. Aleviler yine küçük bir Avrupa ülkesi. Yüzde 70 de oy alsanız, bu insanları da yöneteceksiniz ve bu bir uzlaşma, yönetme mahareti gerektirir. Bunu beceremezseniz yönetme zaafına düşersiniz. Ben, işin böyle başladığını düşünüyorum.

* Nuray Mert → Tuğba Tekerek (Taraf) 29 Eylül 2014

Doğan grubuna vergi cezasıyla kaç kuş vuruldu, yeni medya düzeni nasıl kuruldu?

Medyada kartel daha mı iyiydi, Doğan grubu yayınlarının geçmişine ne yapacağız diye düşünenleri de ihmal etmesin bu yazı. Vay şerefsiz infazlarını, 411 el kaosa kalktı buyurganlığını habercilik sanmayı, medya patronlarının kamu ihalelerine girmesinin yasaklanmasına ilişkin düzenlemeye karşı lobileri ve medya kartellerini mahkûm etmek için gazeteci olmaya bile gerek yok.

Ama bu yapının alternatifi, vergi kılıcıyla da yontulan yine iktidara müptela bir medya mimarisi mi?

Ve vergi idaresinin hükümetin sopası olarak kullanılması, rutin denetimlerin mahalle yayınlarına pek uğramaması kabul edilebilir mi?

Şimdilerde Taraf da geçiyor o vergi-denetim tünellerinden, Erdoğan'ın Batmış zaten buyruğuyla el koydurmaya çalıştığı Gülen cemaati cephesindeki Bank Asya da.

Evet, 6, 5 milyar lira.

Hikâyeyi, Erdoğan'ın, vergi davalarına bakan idari yargının temyiz makamı olan Danıştay'a kimin başkan olması gerektiği konusundaki telefon konuşmalarını da hatırlayarak okuyun.

Oku oku bitmez bu hikâyeler.

Sonuçlarına her gün tanık oluyoruz da… Nasıl olsa bir gün öğreneceğiz; hangi paralarla kuruldu bu yeni medya düzeni? Kimler, ne karşılığında bir çek defterini doldurur gibi yazdılar köşelerini?

* Doğan Akın (T24) 25 Eylül 2014

Rota değişikliği için fırsat

Taa Amerika'nın Irak'ı işgale başlamasından itibaren Kürtlerin yıldızları yükselen bir seyir izledi. Ben, multiple blessing for Kurdsdiyorum; Allah Kürtlere birkaç defa ihsanda bulundu. Şimdi de IŞİD'e karşı savaşmak için en müsait kesim Peşmerge ve diğer Kürtler. Savaş bittiğinde, ganimeti paylaşma aşamasında birbirlerine girecekler. Ama şimdi kendi aralarındaki ihtilafları bir kenara bırakabiliyorlar. Batı, Peşmergeye yardım ediyoruz diyor ama herkes biliyor ki Kürtlere silah verildiğinde PKK'ya ulaşmasının önüne geçmek mümkün değil. Bu da Allah'ın bir başka ihsanı olacak onlar için.

Bu da Türkiye'deki çözüm sürecini çok daha hayatî yapıyor, değil mi?

Evet. Hükümet burada çok güzel bir fırsat yaratabilir. Türkiye Kürtlere haklarını verme sürecini hızlandırmak suretiyle hem kendi Kürt sorununun çözümü için mesafe kaydedebilir hem de kendi aleyhine dönebilecek bir süreci durdurabilir. Kürtler, şu sıralar rağbet görüyor olmalarını kullanacaklardır. Bunu da meşru saymak mecburiyetindeyiz. Çünkü gökyüzünde yıldızlar ona göre sıralanmış, bu durumu değerlendirmezlerse, taban, Kürt hareketi yöneticilerine isyan eder. Zaman geçtikçe, Kürtlerin taleplerinin artabileceğini de düşünmek lazım. O nedenle hükümetin çok büyük isabetle ve cesaretle başlattığı süreci bir an önce mümkün olduğu kadar ileriye götürmesi lazım.

* Yaşar Yakış → Tuğba Tekerek (Taraf) 22 Eylül 2014

Sol ve sürekli muhalefet

Şimdi ve burada yaşanan haksızlıklara ânında tepki verenler, aslında küçük su damlalarıdır ve ileride surda açılacak gedikler, onların emekleriyle mümkün olur. Türkiye'deki sosyalistler ve sosyal demokratlar, benim sürekli muhalefet dediğim tarza örnektir. Bu insanlar, ilkeli ve ahlâklıdırlar; güçleri ne olursa olsun müdahale etmek, değiştirmek isterler.

On beş kişiyle eylem yaparlar. Polisten dayak yerler ama yine de eylemlerini yaparlar. Ben bu insanlara çok büyük saygı duyuyorum. Demokrasi yolunda aldığımız mesafelerde onların kanı ve teri vardır. Onlar kahvehanelerin sürekli gazete okuyan, epeyce huzursuz politik abileridir. Sürekli siyaset konuşmaları, sessizce kâğıt oynayanları az çok rahatsız eder. Kâğıt oynarken pek konuşmayanlar, gidip oylarını politik abilerin, ablaların hiç hazzetmediği partilere basar, döner ve kâğıt oynamaya devam ederler.

Politik abiler ve ablalar, sessiz kitleye hiç etki edemediklerini düşünürler ama aslında doğru değildir bu. Sessiz kitlenin onlardan kaptıklarının nerede ve ne şekilde somut sonuca dönüşeceğini kolayca öngöremezsiniz.

* Yüksel Taşkın (Taraf) 20 Eylül 2014

Çocuklar Size Emanet Öğretmenim!

Sevgili öğretmenim!

Size atari salonlarından geliyorlar; kan döktükçe puan topladıkları bilgisayar oyunlarının başından yeni kalktılar.

Tatili, TV ekranına bakarak geçirdiler. Abuk sabuk yarışmalardan, kazanmanın yolunun en yakın arkadaşını elemekten geçtiğini öğrendiler. Haberleri izlediler; kıyasıya rekabeti, edepsiz hakareti, soygunu ve şiddeti gördüler.

Paranın herkesi satın alabileceği inancını hatmettiler.

Başka bir dünya olduğundan, hiç değilse mümkün olduğundan söz edin onlara… Sokakta, ekranda göremedikleri şeylerden bahsedin:

Alın terinden, imeceden, adaletten, sadakatten, cesaretten, hakkaniyetten, birlikten, eşitlikten, dirençten, emekten…

Ülkede olup bitene rağmen hırsızların her zaman adaletten kurtulmadığını, kaba kuvvetin ince zekâdan üstün olmadığını, çok bağıranın daima haklı çıkmadığını öğretin.

Yarıştırmayın; barıştırın onları!

* Can Dündar (Cumhuriyet) 16 Eylül 2014

Erdoğan'ın tanrısal gücü

Bizim buralarda da tek tanrı var, ama yanı sıra başka insansı tanrılar da var.

Bunu üreten faktör, kolektivist kültürdür.

Bu kültürde insanlar öylesine eziktirler ki, baklavanın kıyısını sevmezler ama bir cafe'ye gittiler mi, önce duvar kenarındaki masaları doldururlar.

O kadar özgüvensizdirler ki, yeşil ışıkta arkadan hışımla korna çalanlar, öndeyken ilk yürümeyi yandaki arabadan beklerler.

Okul çocuklarına diş fırçası dağıtmak, kolektivist totalci bir kafanın ürünüdür.

Hâlbuki sen babaların sömürülmelerini önle; merak etme, çocuklarının diş fırçasını onlar alırlar.

Öğrencileri yeniçeri ocağındaki gibi birörnek yetiştirmek, onları özgür bireyler değil, devletin baktığı birer kul oldukları duygusuna sevk eder.

Kolektivizm, yaratıcı zekâyı aşağıya çeker. Aptalları yüceltir. Bireysel üreticilikleri ve rekabetleri yok eder. Herkesi hödüklükte eşitler.

Ancak böyle koşullarda var olabilenler bu durumun değişmesini istemezler.

* Namık Çınar (Taraf) 15 Eylül 2014

 

48
Derkenar'da     Google'da   ARA