Patronsuz Medya

Ergenekon ve İktidar Arasında Kalmak

İşin kötüsü Ergenekon'un yanında ya da karşıtında saf tutanlardan her biri kendileri gibi düyünmemizi istiyodr. Yoksa vay halinize. Ya Ergenekoncu, en hafifinden statüko yanlısı bir Kemalist ya da AKP'ci ya da Fethullahçı damgası yiyebilirsiniz.

Yukarıdaki hayali konuşmaların satır aralarında da vurgulamaya çalıştığım gibi Ergenekon soruşturmaları ne savunucuları gibi körü körüne derin devletin sorgulandığına inanmamız istenen bir olgu ne de karşıtlarının yaptığı gibi sulandırılacak bir mevzu. Ama hal ve gidiş böyle devam ederse, Fetyyip suresinde de dediği gibi, Bir gün her muhalif Ergenekon'u tadacak.

* Ahmet Şık (Bianet)

Özgürlük, eşitlik, kardeşlik ve yakın takip

Her şeye kafa salladık, her şeye tamam da bu müthiş teknolojinizi, bu uzun kollarınızı niçin Hrant Dink cinayetini çözmek için katiyen kullanmıyorsunuz? Hrant Dink'in öldürüldüğü gün Agos gazetesini görüntüleyen kameralar dört şüphelinin telefonla konuştuğunu tespit etmiş. Dink'in avukatları baz istasyonu bulunan iki GSM şirketine kameranın belirlediği saat aralıklarında yapılan konuşmalardan bu şüphelilerin kimliklerini sordu. TİB önce bu özel hayatı ihlâl olur diye izin vermedi. Bravo, etik olunuverdi. Sonra da GSM şirketi o saatlerde hiç görüşme yapılmadığını açıkladı. Öğle vakti, Şişli'de! Aptal yerine koymanın da türlü yöntemleri icat edildi.

* Ezgi Başaran (Radikal)

İETT Otobüsünde Şortlu Kadın Sporcuya Ramazan Dayağı ve Düşündürdükleri

Bu gibi adamları yetiştiren o kültür. Ataerkil-muhafazakâr kültür. Bunu hedef almamız, olayı bununla bağlantılandırarak düşünmemiz gerekiyor. Zira otobüstekilerin kıza sahip çıkmamasına yol açan da aynı kültür. Adama, saldırma cesaretini veren, herkesin susacağından emin olmasını sağlayan da aynı kültür. Adam saldırırken çoğunluk olduğunu biliyor. Siyasi iradenin kendinden yana olacağını da biliyor. Cesareti buralardan buluyor. Karşımızda kendi halinde bir adam yok; çoğunluk kültürünün şekillendirdiği bir adam var. Bu adamın şahsında tüm ataerkil-muhafazakâr kültüre kızıyoruz biz. Ve sayımız maalesef az. Bu kültür egemen halde. Muhafazakar, milliyetçi, ataerkil, otoriteryan, tektipçi, hizaya sokucu bir kültürel yapı bu. Yüzyıllara dayanan geçmişi var. Adamın ardındaki -onu da şekillendiren- bu kültürel dokuyu göz ardı edip adamın küçüklüğüne inmeye, onun cinselliğini irdelemeye vs kalkışmak, olayı bireyselleştirip münferit hale sokmak anlamına gelir. Bu da bir mum yakmak yerine karanlığa sövüp rahatlamak anlamını taşımanın ötesine gitmez.

* Freddie (Nifak Tohumu)

Kurt gazeteci!

Oysa bu sevilesi meslektir.

Nice genç can atar. Nice can oradaki bir kelimeye bakar. Necisi canını koymuştur, vermiştir.

Sadece şöhret hevesi, kendine hayranlık, budalalaşma, bayağılaşma, kendi çapında iktidar uğruna beş paralık itibardan ibaret değildir.

İnsanı sevmektir, merak etmektir, itiraz bulmaktır, sessize ses olmak, halka bilgi, haber, mağdurdan öfke alıp yaymaktır.

Sadece ona buna yanaşmak, yanaşmalık gazıyla dalaşmak, gazetecilikten başka her şeye bulaşmak değildir.

Her yeni bilgiyi öpüp başına koymak, her kelimeyi okşamak, daha iyisini, daha farklısını, daha hızlısını, daha doğrusunu, daha çarpıcısını bulmak için kıpır kıpır olmaktır.

Yanındakini, karşıdakini dirseklemek, tokatlamak piyasaya, zamaneye münasip düşebilir ama…

Gazetecilik, halk adına verilmiş bir sıfat olan bekçi köpekliğini, kuyruk sallamak ile önüne geleni, özellikle meslektaşlarını ısırmak sanmak değildir.

* Umur Talu (Habertürk)

Orduda değişimi AKP yapmıyor

Ordu meselesi bir bilmecedir. Çünkü Türkiye'de gerçekten bir ordu var mı yok mu diye tartışmak lâzım. Şöyle düşünelim. Sovyetler Birliği kurulduktan sonra bir Kızıl Ordu vardı. Kızıl Ordu rejimi korumak için yıllarca o toplumda baskı gücü olarak işe yaradı. Ama Sovyetler'in dağılmasına yakın, ne işe yaradığını anlayamadığımız bir şeye dönüştü. Türkiye'de de ordu Cumhuriyet'e giden süreçte bir işlev yüklendi, sonrasında ne olduğunu anlamak zor. Ne olduğunu anlayamadığımız gibi ne olması gerektiğini de söyleyemiyoruz.

28 şubat, devletin tabii reflekslerinden birisidir. Eğer inkılaplar yapıldıysa 28 şubat'ın yaşanması da normaldir. 27 Nisan'da olan da bunun gibi. Benim bu konularda ortamda yürüyen zihinle irtibat kurarak söz söylemem imkânsız. Çünkü kökünden itibaren işlerin başka türlü yürüdüğüne inanıyorum. 1923'te kurulan cumhuriyet bana göre zaten 27 Mayıs'ta ilga edilmiştir. O günden beri uzatmaları oynuyoruz.

* İsmet ÖzelEzgi Başaran (Radikal)

Hulki Cevizoğlu'nun tahterevallisi

Kasıtlı olarak meselelere hep tek taraflı bakmaktan bahsetmiyorum. Öyle olsa katılmasam da anlayabilirim bu eleştirileri…

Fakat burada daha vahim bir ruh hali var…

Hem siyaseten sakat hem de insanî açıdan… Geçen yüzyıldan kalma hayli sorunlu bir ulusalcılık anlayışı bu.

'Kibirli-dışlayıcı-küçük olsun benim olsuncu bir yaklaşım.

'Ya o ya bu!'

'Ya sev ya terk et.'

'Ya bendensin ya da öteki…'

Cevizoğlu'nun Somali mesajı bu ideolojik yaklaşımın en kristalize örneği… Sanki Somali'ye yardım, Türkiye'de yardım yapılmasına engelmiş gibi…

Sanki Ermeni katliamına üzülen biri Türklerin katledilmesine üzülemezmiş gibi…

Bu ülke hem sevilip hem de eleştirilemezmiş gibi…

Hadi vazgeçtim zihninizi, kalbiniz bu kadar mı küçük?

Sadece canınız yandığında mı daralır içiniz? Başkalarının acısına hiç mi yer yok gönlünüzde?

* Eyüp Can (Radikal)

Annelerini mutlu edemeyen oğlanlar kulübü

Bir erkeğin hayatta yapabildiği en zor şey, sanırım annesini mutlu edebilmek. Kendimden biliyorum, benim hayatım, üst kat komşumuz Duman bakkalın oğlu Metin ile kayaslanmakla geçti (hâlâ içimde ukdedir bakın!). Meselâ son 12 yıldır CNN Türk'te her gece ekranda gözüken biri olmamdansa, 2 çocuk sahibi, sokağın köşesinde oturan, Tapu Kadastro'da memur olsam annem çok daha mutlu olabilirdi.

Benzer bir durum Teoman için de var anlaşılan. Oğlan Türkiye'nin en fırlama rock starı oldu ama nafile… Anneleri mutlu etmek kolay değil. Şaziment Hanım oğluna haber spikerliğini yakıştırmış bir kere, Teoman dünyanın en iyi rock starı olsa da nafile!

* Cüneyt Özdemir (Radikal)

Allah, biiip, özgürlük

Sadece zenginlerin AK Parti'ye oy vermediği açık. Bunu nasıl açıklayacağız?

Bir güç biriktirmişsiniz ve insanlara diyorsunuz ki O aradığın şey bende. Karşılığında oy istiyor. Ortalama vatandaş bence son seçimde şöyle düşündü. Baktı önceden tanıdığı selâmetçi, dindar bazı insanlar zaman içinde mahallelerini değiştirdi, iyi arabalar aldı, işleri yolunda. Bu daha düne kadar bizim mahallede bir hacıydı. AK Parti'ye girince Allah buna yürü ya kulum dedi'. Kervana o da katılmak istedi. Yüzde 50 oyun ancak yüzde 10'u ideolojik oydur. Geri kalanı kervana hücum diyenlerdir. Orada mal var bize de yok mu oylarıdır.

* İhsan EliaçıkPınar Öğünç (Radikal)

Ermenilere karşı halkı kışkırtmakta sorun yok mu?

Yani bu sitede yer alan ve Ermenilere toprak ve tazminat talebi yolu', Karabağ konusunda sabrımız taşıyor', Ermeni'ye Rum ödülü', Ermenistan'da çifte vatandaşlık yasası kabul edildi', Hepimiz Ermeniyiz diyenlere duyurulur', Ayrılıkçı Ermenilere Türkçü muhaliflerden destek gibi başlıklar taşıyan haberler ancak yürütme organını baskı altına alır mahiyetteyse sorun var. Yoksa no problem!

Anlaşıldığı üzere TSK'nın sitelerindeki haberler hükümeti hedef aldığında kışkırtıcı ve manipülatif sayılıyor. Savcılıkça yani.

Silahlı Kuvvetlerce Türkleri Rumlara ve Ermenilere karşı kışkırtıyor olmakta herhangi bir sorun görülmüyor. Görülmediği de önemle altı çizilerek iddianameye giriliyor. Sivil zihniyetin bu çifte standardını görmezden gelmek, demokrasi ve insan hakları açısından tehlikeli olur düşüncesiyle, dikkatinize sunuyorum.

* Ezgi Başaran (Radikal)

İnekler ve çokkültürlülük

Muhafazakâr camianın bazı kalemleri tersine bir 28 Şubat'ın hevesiyle kalemlerinin ucunu açıyor. Bunu yaparken nasıl da 28 Şubat'ın ikna odacıları'nın ya da İskandinavya'nın katliamcılarının fikirlerine yakınlar.
Yumuşak dilli, hocaların hocası, profesör Hayrettin Karaman tarafından gettoya gönderilmeye hiç niyetim yok. Bunun yerine kendi yaşam tarzını laiklik adına da İslâm adına da dayatmak isteyenleri fikir dünyasının gettolarına yollamalıyız. Yoksa hayatı, inek yiyen Hindulara bile posta koyanların zihniyeti belirleyecek. Bu işten de ancak Türkiye'de Hinduların yemeye kalktığı az sayıdaki inek kazançlı çıkacak.

* Özgür Mumcu (Radikal)

Somali ikiyüzlülüğü

Fotoğraflara baktınız, çok duyarlı olduğunuz için paylaştınız'. ışte arkadaşlarınızın da like diyerek duyarlılığı katladığı o fotograftaki Somalili kadının oğlu, iki yıl önce bir umut diyerek Türkiye'ye kaçmıştır belki. Tarlabaşı'nın henüz rezidanslaştırmadığınız izbe bodrumlarında, ızmir'de Basmane'nin sefil otel odalarında mültecilik statüsünü aç bilâç beklemiştir. Edirne köylülerinin sabah tarlalarında ayak izini gördüğü, kaçamayıp da yakalananlardan biridir.

O fotografını gördüğünüz memeleri süt tutmayan kadınını kocası Türkiye'ye kaçtığında belki karakolda ölmüştür, belki gözaltında kalp krizi geçirivermiştir. Kim bilir…

Yardım etmek için derisinin minicik kaburga kemiğine yapışmasını beklediğiniz o kız çocuğunun babası, iki yıl önce üzerine Giresun Fırkateyni'ni yolladığınz bir korsandır'. Çokuluslu şirketler sularındaki balığı bitirmiştir, hükümet boşluğunda âlemin radyoaktif, kimyasal atığı kıyılarına dökülmüştür. Tek şans haydutluk kalmıştır belki önünde.

* Pınar Öğünç (Radikal)

Kemal Burkay'ın sıradışı önemi

Artık çok açık: Asker ve PKK vesayetleri, ikiz vesayetlerdir; aralarındaki lojistik, telepatik, narkotik bağları sona erdirecek bir kırılma yaşanmadığı, yeni bir siyasî perspektif geliştirilemediği sürece, tercihlerini birbirlerinin devamına hizmetten yana yapacaklar.

Ancak bütün bunlar, her ocağında dağa çıkmış bir akrabası bulunan bölge insanlarının arasında PKK'yı sevenler olduğunu, bu sevginin de gayet doğal olduğunu inkâr etmemizi de gerektirmiyor. Çile çekmiş olan, bu çilenin sesi olmuş, sesi olabilmek için can vermiş olana minnet duyar. Hem de kör olmayı göze alacak kadar.

* Nihal Bengisu Karaca (Habertürk)

Paşalar devri kapanırken akıllarda kalanlar

Işık Koşaner'i Türkiye 26 Ocak 2006 günü tanımıştı. Bir gün önce Radikal Gazetesi Ankara Temsilcisi Murat Yetkin'in Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olması ihtimaline ilişkin sorusuna askeri kaynak olarak Bizim için 2007'de kimin cumhurbaşkanı seçileceği değil, seçilenin ne yapacağı önemli demişti. 2010'da zorlu bir YAŞ toplantısında, istediği isimleri yanına alamadan Genelkurmay koltuğuna oturan Koşaner, görevdeki 1 yıl boyunca çok sayıda subay tutuklanması, çok sayıda kara propaganda örnekleri yaşanmasına karşın, bir açıklama yapmadı. Söyleyeceklerini hep muhataplarına doğrudan söyledi. Arkadaşlarımı koruyamadım, bırakıyorum mesajını ise Genelkurmay'ın iç haberleşme sisteminde yayımladı.

* Deniz Zeyrek (Radikal)

 

45
Derkenar'da     Google'da   ARA