Patronsuz Medya

Ahmet Altan nerede yanılıyor?

Bana, Ahmet Altan, tersten bir jakoben zihniyetle, Kemalizm'in aniden tasfiyesini istiyor gibi geliyor. Bense, bunun ne mümkün, ne de sağlıklı olacağını düşünüyorum. Yenileşmeyen, yeniden üretilmeyen ve tasfiye edilen bir Kemalizm'in doğuracağı boşluğu dolduracak bir siyasal bilinç yok Türkiye'de… Liberaller, henüz o boşluğa alternatif değil. Batı tipi sosyal demokrasi de… Bu yüzden, Demokratik Atatürkçülük üretmek CHP'nin öncelikli ödevi olmalı ve bu irade desteklenmeli diye düşünüyorum. Bir de şu var tabii: Osmanlı'dan Cumhuriyet'e geçerken yaşadığımız kopuşun bugün cezasını çekiyoruz. Cumhuriyet'in bugün geldiği demokratik sıçrama anında, bu hatanın tersini yapıp, Kemalist müktesebatı tamamen reddiyenin de aynı hatanın tersten tekrarlanması ve süreklilik bilincini kaybettirmesiyle sonuçlanabileceği kaydını düşmek istiyorum.

* Atılgan Bayar (Akşam)

Kaplan dişli kaplumbağa

Eğer hapiste değil de dışarıda iseniz, sadece sizi içeri atmak istemediklerindendir. Eğer sizi hapse atmak isterlerse veya istediklerinde, atabilirler veya atacaklardır. Çünkü istediklerini, istedikleri zaman ve istedikleri kadar hapse atmak için kendi kendilerini yetki ile donattılar.

Bir yazı yazarsınız. Bir bakanlık koridorunun ucundaki bir odanın içinde oturan bir memur, bir bakan veya bir müsteşar veya bir politikacı veya bir vali veya devletin bir başka mensubu o yazınızdan hazzetmez. Adalet Bakanlığı'na mektup yazarlar. Adalet Bakanlığı, bir savcıya bir mektup yazar.

* Metin Münir)

Yağmuralan

Liseyi Türklerle Rumların karışık okuduğu tek okulda bitirdim. Çatışmalar aşağı yukarı benim o liseye girdiğim yıl başladı ve bitirdiğim yıl bitti. Bundan dolayı hiç Rum arkadaşım olmadı. Altı yıl boyunca ne ben bir Rumun evine gittim, ne de bir Rum benim evime geldi. Ayni sıralarda yan yana yıllarca oturduk ama aramızda dökülen kanlardan, mezar taşsız kayıplardan kayıplardan, terkedilen köylerden, zehirli siyasetçi nutuklarından bir barikat vardı.

İçlerinde melunca ve gaddara milliyetçi olanlar vardı Rum öğrencilerin. Ama çoğu, işte, bizim gibi çocuktu. Eğer durum değişik olsaydı her şey değişik olabilirdi. Öyle sanıyorum ki hiç konuşulmamasına rağmen hepimiz bunun farkındaydık. Ama hem onlar hem biz dışlayıcı ve miyop bir milliyetçiliğin esiri idik.

* Metin Münir)

Öteki sol

Dolayısıyla örneğin solun özgürlük anlayışı diye bir şey olamaz. Bu, solun hangi solcu tarafından temsil edildiğine göre değişir, çünkü sola damgasını vuran solcunun zihniyetidir. Türkiye bugüne dek otoriter zihniyette, determinist, millici, farklılıklara tahammülde zorlanan, hiyerarşiye önem veren, özgürlüğü edilgenliğe indirgeyen, toplumu horlayan, her yenilgide içe kapanan ve hastalanan bir sosyolojik kesimi solcu olarak tanıdı… Ama merak etmeyin artık başkaları da olacak. Türkiye vesayetten kurtularak demokrasiye doğru yürürken, öteki sol da nihayet ruh sağlığı yerinde bir siyaset olarak, bir başka zihniyetin içinden doğacak.

* Etyen Mahçupyan (Taraf)

Morgdan çıktı hesap soracak

Annem ve ağabeyim beni aramak için günlerce Selimiye Kışlası'nda beklemişler. Oradaki askerler benim Haydarpaşa Numune Hastanesi'ne götürüldüğümü ancak ölü olabileceğimi söylemişler. Hastanede yatarken annemi yanında yedi silâhlı askerle birlikte kaldığım odaya getirdiler. Beni tanımadı, sürekli Ağlayarak bu benim oğlum değil diyordu. Anlımdaki beni gördükten sonra bana sarılmak için hamle yaptı onu da askerler engelledi.

Altı ay hastanede kaldım, tedavim bitmeden beni tekrar emniyete götürdüler. Altı gün hücre hapsinde aldılar ve Selime Kışlası'nda dönemin askeri savcısı Erdoğan Savaşer'in karşısına çıkardılar. Polisler hakkında suç duyurusunda bulunacağımı söylediğimde bana Asil Türk polisini suçlamak için iftira atıyorsun. Sen koşarken yere düştüğün için bu hale geldin dedi.

* Fırat Alkaç (Taraf)

Eylül düşmedi yakamızdan

Günler haki ve gri bir tonda akıp giderken, bir bahar günü değişti her şey. Okul dönüşünde, kuş evimin yerle bir edildiğini fark ettim. Kocaman teker izleri duruyordu üstünde. Kuşlar yuva kursun diye çamurdan yapmıştım evi. Tehlikelerden korumak için kapısına ay-yıldız da takmıştım üstelik. Kim cesaret edip de yıkmıştı o zaman? Öfkeyle ağladım. Eve gittiğimde yas vardı. Herkes hıçkırıklarla ağlıyordu. Biri öldü zannettim. Sonra askerlerin abimi götürdüklerini söylediler. O zaman anladım bunun ölüm gibi bir şey olduğunu. Sonraki günlerde, yatılı okuldan kışlaya çevrilen bir yerde tuttuklarını öğrendik. Rahatlamıştık. Sabahları tek tip kıyafetle, marş söyleterek yürütüyorlarmış çarşıda. Görmeye gittim bir gün. Askerlerin arasında giderken abi diye bağırdım. Dönüp hüzünle baktı bana. Sonraki günlerde izini tamamen kaybettik. Başka yere nakledildiğini söylediler sadece.

* Kadri Gönüllü (Radikal)

İklim Savaşları

ABD ordusu, iklim değiştirebilme amacıyla ileri düzeyde olanaklar geliştirmiş bulunuyor. Yüksek Frekans Aktif Ororal Araştırma Programı (HAARP) adı altındaki Stratejik Savunma Girişimi Yıldız Savaşlarının bir parçası olarak geliştiriliyor. HAARP, atmosferin üst tabakasından işletilen ve dünyanın her tarafında tarım ve ekoloji sistemlerini alt üst etmeye gücü olan bir kitle imha silâhı.

ABD Hava Kuvvetleri'nin AF 2025 nolu belgesine göre, iklim değiştirme teknolojisi savaşan güçlere, düşmanı zorlamak ve yenmek için çeşitli seçenekler sunar. Bu seçeneklerin arasında, sel, kasırga, kuraklık ve deprem gibi olaylar yer alabilir. İklim değiştirebilme teknolojileri hem iç hem de dış güvenlik önlemlerinin bir parçası olacaktır. Bu teknikler saldırma ya da savunma amacıyla ya da önleyici olarak kullanılabilir. Yağmur yağdırabilmek, sis oluşturabilmek, fırtınalar çıkarabilmek ve uzayda hava şartlarını etkileyerek yapay iklimler oluşturabilmek; bunların hepsi askeri teknolojilerin parçasıdır.

* M. Chossudovsky (Global Research)

Çağdaşlık

Kısaca söylemek gerekirse çağdaşlık, sağcı bir yönetim sistemine destek vermesi beklenen ve rejimin ihtiyacı olan cemaati oluşturan eksendi. Bu sağcı tutumun solculaşması ise söz konusu cemaatin dinden uzaklaşmış olmasıyla bağlantılıydı. Ancak yine de ortada bir pürüz vardı, çünkü Batının bütün modern toplumlarında solcuların arasında çok sayıda dindar bulunmaktaydı. Dolayısıyla suç İslâmiyet'e yüklendi… Çağdaş cemaat tipik bir oryantalist tavırla, İslâmiyet ile modernliğin birlikte var olamayacağına inandı. Fakat bu önermenin de temeli çok sağlam değildi, çünkü dindar bir arkaplana sahip olmasına karşın tam bir Batılı olan insan sayısı Cumhuriyet'in kuruluş yıllarında bile hiç de az sayılmazdı ve bu sayı günümüzde iyice artmış durumda.

Dolayısıyla çağdaşlık ötekinden değil, bizzat kendinden hareketle ortaya konabilen bir niteliği gerektiriyordu ve bu nitelik görünebilir olmalıydı. Böylece kılık kıyafet, oturup kalkma meselesi öne çıktı ve çağdaşlık iyice karikatürleşti.

* Etyen Mahçupyan (Taraf)

Seks

Dizimde not defteri, elimde kalem, kaşlarım çatık. Karşımda oturan melek yüzlü şehircilik uzmanı kadına, söylediklerini akıl almaz derecede ilginç bulduğum izlenimini vermeye çalışıyorum.

Ama aklım başka yerde.

Nerede mi?

Nerede olabilir?

Melek yüzlü şehircilik uzmanı kadının üstünde sulandırılmış turfanda vişne suyu yanığı renkli ipek bir bluz var. Bluzun bir, iki, üç, dört düğmesi açık. Bu kadar çok düğmeyi açmak Kıyafet Kanunu'na aykırı değil mi? Boynu ile göğüslerinin birinin sağa diğerinin sola gitmeğe başladığı yol ayrımı arasında, insan ayağı değmemiş karlı dağ eteklerinden ödünç alınmış beyaz bir coğrafya parçası var.

Orada işte.

Birdenbire, başımı buraya dayayıp uzun bir istirahate çekilme şeklinde özetlenebilecek dayanılmaz bir arzu doğuyor içimde.

* Metin Münir)

Adalet Hanım'a yumurta atmak

Ukalâca olacağının farkındayım, ama size hayatın değiştirilmesi teklif dahi edilemez bazı gerçeklerini sıralamak istiyorum: Sosyalistlik ahlâksızlıkla bir arada varolamaz. Sosyalistlik kendine çıkar, paye vs. sağlama ya da bunları koruma adına ısrarla sürdürülen sistemli bir apolitiklikle bir arada varolamaz. Sosyalistlik, halktan korkup devletle aynı safa geçince ortadan kalkar. Ve sosyalistlik, insan onurunun her an ayaklar altına alındığı, devletin toplumuna karşı savaştığı, hele solculara her türlü eziyet ve aşağılamanın reva görüldüğü, bizimki gibi bir ülkede, insan onuru için yapılan mücadeleye ruh ve değer katmış Adalet Hanım'a hakaret ederek yapılamaz.

* Ümit Kıvanç (Taraf)

Solun referandumla sınavı

Değişiklik, dönüştürücülük, az veya çok, beklenmeyen bir partiden geliyor. Bu o partinin de sınırlarını zorlayan bir şey. Daha fazlasını umarak bu kadarını eleştirmek ona da haksızlık. Son kertede demokrat olduğunu ama muhafazakâr olduğunu da söyleyen bir parti var iktidarda. Biz muhafazakârlardan düzeni topyekun değiştirmesini bekliyor ve istiyoruz. Daha fazlasını ancak 2007 seçimlerinde olduğu üzere bir koalisyon sağlayabilirdi. Bu yola gidilmedi. İtiraf edeyim: ben de bu değişimin soldan gelmesini isterdim. Bunu birçok nedenden ötürü derecesiz ölçüde yararlı bulurdum. Olmadı. İş AK Parti'ye güven oylamasına dönüştü ve ne yazık ki, malûm kanatlarla sol kendisine özgü o garip işbirliğini sürdürüyor.

Ben demokratım diyenler adım atmıyor, direniyor, sen demokrat değilsin denilenler bir oluşum başlatıyor. Türk siyasetinin yapısal sırrı burada.

* Hasan Bülent Kahraman (Sabah)

Kim evet'çi, kim hayır'cı?

Kendi payıma, askerlerin sivil mahkemelerde yargılanmasından, sivillerin askeri mahkemelerde yargılanmamasından, eşinin giyimi nedeniyle ordudan atılan insanların haklarını arayabilmelerinden, yani YAŞ kararlarına itiraz yolu açılmasından, HSYK'nın 5 atamalı dar, klikçi yapısından çıkartılıp yarısının bizzat yargıç ve savcılar tarafından seçilmesinden, Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkımın olmasından, kamu otoritesiyle ihtilafımın çözülmesi için başvuracağım bir ombudsmanlık mekanizmasından, 15 milyon engellinin yaşam şartlarının düzeltilmesinden ve ezilen kadınlara ilişkin pozitif ayrımcılık anlamında anayasal güvencelerden yanayım.

12 Eylül'de oylanacak olan anayasa değişiklikleri bunlar.

Bunlara EVET dememek için, ya vicdansız ya da Tayyip'e takık bir halde ruh sağlığını yitirmiş biri veya kafası fosilleşmeye başlamış bir bağnaz olmalıyım.

Allah'a şükürler olsun ki hiç biri değilim!

* Cengiz Çandar (Radikal)

Sanatçı, intihar eylemcisi ve parya

Bir de yüksek sanat adına toplumu aşağılık gidişatından kurtarmayı vazife edinen sanatçıların, kurbanlar vererek ulaşmaya çalıştıkları hijyenik toplum ideali var gündemde… Nâzım da olsa desteklermiş Afganistan'ın işgalini; bu varsayımı bir sanatçı, Fazıl Say dillendiriyor. Sanat eseriyle sanatın kaynağı arasındaki mesafeyi anlama konusunda çarpıcı bir örneklik sunuyor Say. ABD işgali sırasında üç beş kız öldüyse ne olmuş, belki geride kalanlar arasından hâlâ Mozartlar çıkabilir; Say'ın yorumu bu.

* Cihan Aktaş (Taraf)

Türk Telekom kâbusu…

Teknik destek hattını aradığınız zaman size en az beş dakika birtakım anlamsız reklamlar dinletiyorlar. Bu işkence bittikten sonra, muhtelif anonsları dinleyip, çeşitli numaralara basıyor ve nihayet teknik destek noktasına ulaşıyorsunuz. Daha sonra ise telefon numaranızı girip beklemeye başlıyorsunuz. Genellikle o noktada telefon kapanıyor. Kendi kendinize, yahu acaba ben yanlış bir düğmeye mi bastım sorusunu sormanız anlamsız. Kendinize küfretmenize gerek yok, hat kendiliğinden kapanıyor. Türk Telekom'un suratınıza telefonu kapatma yönteminin

* Ayhan Aktar (Taraf)

Fehmi Tosun'u hatırla

Eşimin kaybolmasından üç ay sonra eve yeni telefon almıştım. İHD'den, oradan buradan arıyorlardı çünkü. Bir gün oğlum geç geleceğini söylemişti. Bayağı da gecikmiş. O arada telefon çaldı. Açtım, alo, alo, Bekler misin hatta? dedi biri. Anlamadım, biri birini bağlayacak sandım, bekledim. Sonra üç kere silâh sesi, yakından, pat pat pat… Ben şok oldum o an, Tamam kapatabilirsin dedi bir ses. Bana değil, oradan birine. Telefon kapandı. Korktum, bu sefer oğlumun başına bir şey mi geldi dedim. Gece 12 falan… Sonra çıkıp oğlumu buldum, o başka yerdeymiş ama bu olayı da çok düşündüm. O zamana kadar telefonum yoktu benim. Yani aradaki üç ay boyunca eşim sağ mıydı? O sırada vurulan eşim miydi? Bunu hiç bilemedim.

* Pınar Öğünç (Radikal)

 

69
Derkenar'da     Google'da   ARA