Patronsuz Medya

Sahte kahramanlıklar

Savaş ve terörist saldırılar yoğunlaştıkça Tel Aviv Borsası bu krizlere paralel olarak yükselmekte. Dolayısıyla genel olarak, küresel ekonominin durumu gibi, İsrail'deki politik durum tam anlamıyla bir felâket olsa da ekonomisi tarihinin en güçlü noktasında. 2007 yılının büyüme oranları Çin ve Hindistan'la yarışıyor. Bu, İsrail ekonomisinin savaşa ve kargaşaya dayanıklı, sağlam yapısını göstermiyor. İsrail'in, ekonomisini tam da savaş ve kargaşa üstüne inşa etmişliğinin kanıtı. İsrail, 2000'li yıllarda ekonomik gelişimini tamamıyla güvenlik teknolojilerine bağladı. Sadece 2007 yılında yerli güvenlik ürünleri satan 350 şirkete bir 30 tane daha eklenmiş. İsrail, sadece katliamcı, vahşi bir politikayı fütursuzca uygulayan bir devlet değil. Aynı zamanda da insanlığa korkunç bir uyarı. Dünya ekonomisinin savaş tacirleri ya da Klein'in deyimiyle şok doktorları tarafından ele geçirilmiş olması, ABD'nin bütün demokrasi dilini ve stratejisini tehdit ve paranoya örgütlenmesi üstüne kuruyor olmasının sonuçlarından biri Filistinlilerin başına gelenler.

* Yıldırım Türker (Radikal)

Bir başka açıdan Ashâb-ı Sefîne (Gemi arkadaşları)

Mahalle duvarlarını yıkmalıyız.

Türkiye'de sol dünya, İslâm ile ilişkilerini gözden geçirmelidir. Dinsiz olunabilir ama vicdansız olunamaz. Kaldı ki hangi din? Hangi din yorumu? Bu noktada toptancılık yapılıp epeyce çamlar devirildiği görülüyor. Kanımca Kur'an'ı alttakilerin/ezilenlerin gözüyle yeniden okumalı, etkilenmekten hiç gocunmamalı, gurur ve kibir yapmamalı, İslâm'a dinlerden bir din muamelesi yapmaktan vazgeçmelidirler.

Öte yandan Türkiye'de dinî dünya da, sol ile ilişkilerini gözden geçirmelidir. Allahsız komünistler türünden toptancı yaklaşımları terk etmelidir. Dünyadaki sosyalist tecrübeyi yeniden değerlendirmeli, Das Kapital'i okumalı, etkilenmekten hiç gocunmamalı, gurur ve kibir yapmamalıdır. Hiç olmazsa Ashab-ı Sefine'de (Gemi arkadaşlığında) kendileriyle ölüme gelenler hatırına vicdan muhasebesi yapmalıdır.

* İhsan Eliaçık (Adil Medya)

Hamas nedir?

İsrail tarafından önünün açılması durumunda, terörist siciline rağmen Hamas'ın Ortadoğu'da çözümün bir parçası olabilmek için gerekli değişimi gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceği de soru işareti. Hamas liderliğinin, 1967 öncesi sınırlarda ve başkenti Kudüs olacak bir Filistin devletini, mültecilere dönüş hakkını tanınması koşuluyla kabul edebileceklerine ilişkin demeçleri kayıtlarda duruyor. Ancak, Hamas, İsrail'in varlığını tanımamakta diretiyor. Ayrıca, terörü dışlamayan, Filistin Yönetimi'nce varılan anlaşmaları yok sayan bir söylemin ağır bastığını görüyoruz.

* Erdal Güven (Radikal)

Facebook ile İşte Hayatınız

Mahremiyeti ABD'den çok daha ciddiye alan Avrupa Birliği sayesinde geçtiğimiz günlerde bir skandal daha ortaya çıktı. Almanya Google'a kullanıcılardan ne tip bilgiler topladığını sordu. Google cevabının arasında bu vesileyle fark ettik ki bizim haritalama araçlarımız sokaklarda dolaşırken şifresiz kablosuz internet noktalarından da bilgi çekmiş, çok özür dileriz deyiverdi! Ama zaten yanlışlıkla toplanan bu verileri hemen silme sözü verdiler. Sonradan firmanın bu yöntemin patentini almak için başvurduğu ortaya çıktı (bit.ly/aBL3Xr)… AB bu işi biraz daha ileri götürüp soruşturmayı derinleştirdi ve Google'ın yanı sıra Yahoo ve Microsoft'un da kullanıcılardan habersiz olarak topladığı verileri çok uzun süre tuttuğu gerekçesiyle ABD Ticaret Komisyonu'na konuyla ilgili inceleme yapmasını tavsiye etti. AB yasalarına göre firmalar bu tip kullanıcı bilgilerini en fazla altı ay boyunca kayıtlı tutabiliyor. Soruşturmada Microsoft, verileri altı ay sonra sildiğini ama kullanıcıyı tanımasını sağlayan kırıntıları 18 ay sakladığını belirtti. Bu süre Google'da dokuz ay çıktı. Yahoo ise kayıtları üç ay sonra sildiğini ancak ileride oluşabilecek hukuki pürüzler için sınırsız süre başka bir ortamda sakladığını açıkladı.

* M. Serdar Kuzuloğlu (Radikal)

Çekik gözlüler

İsrail'in Gazze'ye yardım götüren gemilere yaptığı saldırı, bizleri Vietnam cangılına geri götürdü. Ama bu sefer çekik gözlü olan bizzat kendimizdik… İsrail ise hiç yabancımız değildi. Öldürülene mesafe alabildiğimizde rahatlıkla özdeşleştiğimiz süper egomuzdu bir anlamda. Bugün İsrail'i kınıyor ve rahatlıyoruz… Oysa bu sefer biz hem ölen hem öldüreniz. Ve kendimize ne yaptığımızı Vietnam'dan bu yana ilk kez küresel anlamda ve böylesine çıplak bir örnekle yeniden kavrıyor ve utanıyoruz… Çekik gözlüleri yok etmek üzere çıkılan uzun bir savaştan dönüp, ilk kez aynaya baktığımızda kendimizin de çekik gözlü olduğunu fark etmenin verdiği ağırlıkla…

* Etyen Mahçupyan (Taraf)

Metin Münire

Bir gün eski eşime bir yemeğin nasıl yapıldığını sorduğumda bana Her şey soğan kızartmakla başlar demişti. Kendim yemek yapmaya başlayınca ne demek istediğini anladım. Soğanları soyup ufak parçalara bölüyorum, aynı şeyi biber ve havuç için yapıyorum. Önce soğanları sonra diğerlerini kızartıyorum. Suda ıslanmaya bıraktığım mercimekleri üzerine döküyorum ve su ve domates ilâve ediyorum. Neden benim yemeklerin seninki kadar lezzetli olmuyor dediğimde eski eşim Ben gidip gelip içine bir şeyler katıyorum demişti. Onun için ben de gidip gelip içine bir şeyler katıyorum: Pul biber. Kara biber. Kimyon. Üç defne yaprağı. İki adaçayı yaprağı. Bir tutam kekik. Biraz limon. Ama benim yemeklerim gene başkalarınki kadar lezzetli olmuyor. Bir yemek kursuna gitmeliyim.

* Metin Münir (Milliyet)

Bölgenin kabadayısı

Başta hükümet ve AB olmak üzere İsrail'den olayın soruşturulmasını isteyenler, bu katliamın İsrail hükümetini oluşturan beş ayrı partinin ortak fikri ve kararı olduğunu gözden kaçırmaya çalışıyorlar. Başbakan Netanyahu'dan Dışişleri Bakanı Lieberman'a ve Savunma Bakanı Ehud Barak'a kadar herkes bu saldırının arkasındadır. Devlet içinde yasa dışı bir birim veya gizli bir örgüt saldırıyı düzenlemiş değil ki, soruşturmaya konu olsun. Eğer uluslararası kuruluşların, meselâ BM'nin olayı soruşturması kastediliyorsa, İsrail'in BM Güvenlik Konseyi dahil olma k üzere hiç bir uluslararası kuruluşa aldırış etmediği herkesin malûmudur. Bugüne kadar hakkında alınmış hiç bir karara İsrail uymamıştır. İsrail, Gazze'deki BM binalarını ve okullarını dahi yerle bir etmiştir.

İsrail yönetimi, Artık biz olmadan bölgede yaprak kımıldamaz diyen Türkiye'ye ve ona güvenmek isteyen bölge ülkelerine kuvvetli bir mesaj vermiştir: Bu mahallede benden başka kabadayı yoktur.

* Ali Bulaç (Zaman)

İHH Başkanı: Askerlere yaptığımız meşru müdafaa

İlk etapta arkadaşlarımız gelenlerden 10 tanesi etkisiz hale getirdi. Araya girdik. Ne olursa olsun. Haklı olacağız. Normalde bizim meşru müdafaamız. Yine onlara söz verdim. Söylüyorum. Silahlarını aldık. Biz silâhlarını kullansak, yine dünyada hukuk nezdinde meşru müdafaa olacaktı. Çünkü hukukta, sana saldıranın silâhını alıp, onu vursan suçsuzsun. Biz buna rağmen, arkadaşlara dedik ki şehit olacağız. Ama görüntülere silâh kullanan konumda düşmeyeceğiz. Bu kararımızla arkadaşlarımız şahadeti kabul etti. Biz onlardan aldığımız silâhların hepsini denize attık. Bu sözü de onlara verdim. Söylüyorum. Sopalarla sizin askerlerinizi etkisiz hale getirdiğimiz görüntüleri, dünyaya verdiniz. Çok güzel ettiniz dedim. Dünya'da İsrail ordusunun bir imajı vardı. Güçlü bir imajı. Arap ülkeleri İsrail orduları yenilmez diyordu. Ama bakın 3-5 tane gönüllü bile sizin en güçlü ordunuzu püskürtebiliyor. Siz kendi kendinizi rezil ettiniz. Sorguda söyledim bunu.

* (Radikal)

Allah, Lenin´e dedi ki…

İnsan işte, her yerde aynı. Avrupa'da da durum bundan farklı değildi. Aynı trajedinin Hıristiyan versiyonu yaşandı. Krallar, Kilise babaları, derebeyleri, senyörler ve sanayi devrimiyle birlikte patronlar ortalığı talan ettiler. Ve sonunda bir şey oldu. Allah, zulmün karşısında uyuyan Mü'minleri bırakıp eline başka bir kılıç almaya karar verdi. 19. yüzyılın ilk yarısında sosyalistler, komünistler, anarşistler ortaya çıktı. Bunlar kelimenin tam anlamıyla insanlığın vicdanı oldular. Kilise'nin müstebit Tanrısı'na -ki, İslâmcılığın Allah tasavvuruyla paralellik arz eder- ve sahte efendilere La dediler. İkbal'in deyimiyle ellerindeki Cibrilsiz Kitap/Das Kapital, mülkiyete bakışı ve emeğe verdiği değer açısından Kur'an'ın tercümanı gibiydi. Nitekim İkbal'in Lenin ve Allah adlı şiirinde Allah, Lenin'e şunları söyler: Ben tüm bu mermer ibadethanelerden bıktım. Git, bana ibadet için kerpiçten basit bir kulübe yap!

* Atilla Fikri Ergun (Adil Medya)

İtikatta Allah amelde Mamon olmaz

İslâm'la sosyalizm hangi konularda örtüşüyor?

Öncelikle itiraz ettikleri şey aynı. Kuran'ı okuyan birisi dünya malına meyletmeme konusunda şuurla dolar. Mal ve mülkiyet karşıtı bir telkin var. İhtiyaçtan fazlasını verin diyor Kur'an. İhtiyaç fazlasından birazcık verin demiyor, İhtiyaç fazlasını verin diyor. Vermek keyfe kalmış bir şey değildir. Zenginin fazla malına müdahale edilirse imtihanın sırrı ortadan kalkar diyorlar. O zaman zina edene de yasak olmamalı, imtihan ya? Sosyalist tecrübe üç kadim korkudan (iktisadi, siyasi, ontolojik) ilkinde kısmen başarılı oldu denilebilir. Onda da tam anlamıyla ortaklaşacı üretim ve paylaşım düzeni geliştirilmedi. Devlet kapitalizmi üretildi. İnsanoğlunun ikinci ve üçüncü korkusunda ise tümden başarısızdır. Proletorya diktatörlüğü adına Sovyet tiranlığı örneğinde görüldüğü gibi totaliter siyasî rejimler kuruldu. İktidarın tabiatına onlar da yenildiler. İnsanoğlunun ontolojik korkularına ise tümden bigane kaldılar. Dinin afyon yüzünü iyi gördüler ama vicdan yüzüyle tanışamadılar. Şimdi biz bu tecrübeleri yeniden okuyoruz.

* R. İhsan Eliaçık (Yaşayan Kuran'ın Işığında)

Dersimiz: Demokrat Parti Dönemi

Ortam öylesine gergindi ki, DP'li bazı milletvekilleri CHP'nin dinsiz olduğunu, İnönü'nün bunca yıldır iktidar olmasına rağmen hiç bir zaman Türk Milleti tabirini kullanmadığını iddia ediyorlardı. Bazı milletvekilleri ise hızlarını alamayıp 1925 tarihli Takriri Sükûn Kanunu'nun bir yıl süre ile yeniden yürürlüğe konulmasına dair önergeler vermişti. 18 Nisan 1960 tarihinde hükümet CHP'nin ve bir kısım basının faaliyetlerini soruşturmak için bir tahkikat komisyonu kurulmasına karar verdi. Amaç, yaklaşan seçimler öncesinde CHP'ye ve onu destekleyen basını hizaya getirmekti. Ama CHP, komisyonu, CHP'yi kapatma operasyonunun ilk adımı sayıyordu.

* Ayşe Hür (Taraf)

Otomobil, Köprü ve Kentin Ölümü

Bir araba yılda bir tondan fazla oksijen emiyor ki, bu dünyadaki tüm otomobillerin bir yılda yaklaşık 1 milyar ton oksijen emmesi demek. Bir araba atmosfere yılda yaklaşık 4 ton karbondioksit bırakıyor, bu da dünyadaki tüm araçlardan yılda atmosfere 4 milyar ton karbondioksit bırakılması demek. İşte sera etkisi denilenin başlıca nedeni… Araba kenti de öldürüyor. Toplu kamu taşımacılığını [tren, tramvay, metro, otobüs] yok ediyor. Oysa kollektif ulaşım özel ulaşımdan 25 kat daha az yer kaplıyor, daha az enerji tüketiyor, daha rahat, daha güvenli ve daha sosyal… Yollar, caddeler, sokaklar, kaldırımlar arabalar tarafından işgal edilince, kentin birçok yeri garaj ve park yerine dönüşünce [araba siloları densin], kentin havası zehirlenince ve her şey arabaya göre düzenlenir hale gelince, kent de yaşanmaz bir yer haline gelip, kent olmaktan çıkıyor. Kentlerin göbeğinden oto-yolların geçmesinden daha saçma bir şey olabilir mi? Araba aynı zamanda bir yabancılaşma aracı ve asosyal, zira arabasına binip, kapıyı kapatan kişi, bencil bir kişiliğe dönüşüyor ve toplum sorunlarına yabancılaşıyor… Bir çok savaşın gerisinde de petrol-otomobil kartellerinin olduğu da mâlum…

* Fikret Başkaya (Özgür Üniversite)

 

77
Derkenar'da     Google'da   ARA