Patronsuz Medya

Eski senaryolar, eski harp oyunları

1991'de yaptığı açıklamada yaşadığı deneyimi şöyle anlatıyordu Ecevit: Yurtdışına çıkma yasağım kaldırıldıktan sonra İngiliz Grenada televizyonu ile Amerikan CBS televizyonlarının ortaklaşa düzenledikleri ilginç bir tv programına davet edildim. Dünya gerçeklerini andıran, fakat hayal ürünü durumlar senaryo olarak hazırlanıyor, programa katılanlar tartışarak çözüme ulaşıyorlardı. Benim katıldığım bölümün konusu hayalî bir ada devletiyle ilgiliydi. Senaryoya göre bu ada devleti zalim bir diktatör tarafından yönetilmekteydi. ABD ve İngiltere çıkarlarına hizmet eden diktatörü desteklemişlerdi. Fakat yükselen muhalefet neticesi, onun devrilmesine razı olmuş, yerine bir başka lider getirilmişlerdi. Ancak yeni lider Moskova yanlısı bir tutum içine girince bu defa ondan kurtulma kararı almışlardı. Sorun onun yerine kimin geçeceğiydi…

* Avni Özgürel (Radikal)

Kürtler topluca tutuklanıyor farkında mısınız?

Kürt kimliğini savunan siyaset dağ ile yasal mücadele arasında gidip gelmeye devam ediyor. Böyle bir dönemde, tercihini yasal mücadeleden yana yapmış olan Kürtlerin önde gelen silasetçilerinin topluca tutuklanmasının yol açacağı sonuçları öngörmek zor değil.

Birilerinin Kürtleri yeniden dağ seçeneğine kışkırtmak istiyor olmaları, ilk akla gelen olasılıklardan biri. Yasal alanları tamamıyla bastırırsanız, yasal alandaki Kürtleri hapishanelere doldurursanız, Kürtlerin bunlara vereceği tepkiyi de hesaba katmanız gerekir…

Kürtlerin Dağ bizi zaten zora soktu, yasal alanda da durmak imkânsız, bu nedenle hepimiz AK Partili olalım ya da En iyisi devlete boyun eğelim, kimlik taleplerimizden vazgeçelim diyeceklerini mi sanıyorsunuz yoksa?

* Oral Çalışlar (Radikal)

Komutan konuşuyor, gazeteci aktarıyor…

Ülkemizdeki çeşitli güç odaklarının, medyanın gücünden yararlanmak konusundaki isteklerininin yoğunluğunu belirtmeye bile gerek yok… Bazı gazeteciler, güç odaklarıyla işbirliği'ni, meslekte yükselmenin en önemli koşulu olarak algılıyorlar. Onların tek ilkeleri var: Gücün nereye doğru evrildiğini görmek ve yelkenleri ona göre şişirmek. Güç analizi'nde yanıldıkları durumlarda da, yeni mizansen'lere adapte olmakta zorluk çekmiyorlar.

* * *

Çeşitli güç odaklarıyla işbirliğine gitmeyi, güç dalgalarına uygun şekilde sörf yapmayı bir alışkanlık, hatta bir meslekî felsefe haline getiren gazeteciler, gazetecilik mesleğini olağanüstü derecede yozlaştırdılar. Güç odaklarıyla girdiği ilişkilerin sonrasında kendi kendini de neredeyse sınırsız bir iktidarın sahibi olarak görmeye başlayan ve egosu şişen gazetecilerle de karşılaştık… Bir güç odağının yanındayken karşısındakine en ağır ifadeleri kullananların, bir süre sonra saf değiştirip aynı üslupla geçmişte beraber oldukları çevrelere hücum ettiklerine defalarca tanık olduk… Patron değiştiren gazetecileride de benzer davranışlar gözlemledik… Toplum da giderek bu tarz davranışlara alışmaya, bu tür gazetecilere şaşırmamaya başladı…

* Oral Çalışlar (Radikal)

Türk Ordusu Nasıl Kurtulur;REÇETE

Şunu kabul edelim bir orduyu dışarıdan dinleyip takip edemezsiniz. Ses kayıtlarını çıkartıp gazeteler servis etmek kolay bir iş değildir. Ancak mesele artık Türk ordusunu kimin dinlediği ve neden sızdırdığı da değildir.

Ulusalcı zevat askere akıl fikir vermeyi bir gelenek haline getirmiştir. Bu akıl fikir de nedense hep askerden daha askerci, kartaldan daha şahinci olmak yönündedir. Biliriz ki Asker de bu karanlık kafalara hep kulak verir, dinler hatta daha fazla akıl almak ister.

Balyoz operasyonu belgelerinden sonra İlker Başbuğ muhtemelen birkaç gün bu ulusalcı zevatın yeni uydurma komplolarını dinleyip, bilenecek ve yine bildiğimiz açıklamalarından birini yapacak.

Benim İlker Başbuğ'a buradan başka bir önerim var.

İlker Başbuğ eğer gerçekten bu sızdırma, yıpratma kavgasını kaybetmek istemiyorsa, Türk ordusunun daha fazla yıpratılmasını istemiyorsa bugüne kadar yaptığının tam tersini yapsın.

Elini kaldırıp, sesini yükseltip, kendinden emin sert açıklamalar yapıp kapıları kapatacağına gelsin bu sefer sakin bir ses tonunda Türk ordusunda müthiş bir şeffalaşmaya gideceğini açıklasın. Üstelik bunu kendisi de değil bir Meclis Araştırma Komisyonu kurularak yapılmasını istesin.

Askeri sırlar hariç ordunun kapılarını demokratik teammüle ardına kadar açsın.

Şu andaki asimetrik savaşı kazanmasının tek yolu ordunun şeffaflaşmasıdır.

* Cüneyt Özdemir (Deepnot)

Telif Haklarının Tarihi ve Çıkış Sebebi

Mary'nin tahammül edemediği başka bir şey ise protestanların matbaadan yararlanarak, fikirlerini sarayın ve kilisenin kontrolü dışında yaymalarıydı. Ancak sarayın askeri gücü ile bunun önüne geçemeyeceğini anlamıştı. Kendine bir işbirlikçi bulması gerekiyordu. Bu yüzden London Company of Stationers a (Londra Matbaacılar Birliği) bir teklifle gitti.

London Company of Stationers yalnızca sarayın uygun gördüğü eserleri basacaktı. Bunun karşılığında ise kitap basma branşında monopol (tekel) e sahip olacaklardı. Bu organizasyonun dışındakilerin matbaalarına el koyulacak, bastıkları kitaplar imha edilecekti.

4 mayıs 1557 de kraliçeden monopol haklarını ve ayrıcalıklarını tasdikleyen belgeyi aldılar. Bu aynı zamanda kraliyetin özel sansür bürosu olmaları anlamına da geliyordu.

* Adsız Adam (Post Digital)

Dinozorlara Suni Teneffüs

Bugün satın aldığınız bir CD ile aslında modası çoktan geçmiş, yaşamaması gereken oligopol e para döküyoruz. Sanatçının kendisi yerine çok uluslu şirketlerin ve kendilerine ait bürokrasilerinin devam ettiricilerine gidiyor bu paralar. Tekniğin uzun zamandır mümkün kıldığı dijital dağıtım gerçekleştirilebilse hem kültür ve sanat tüketicileri için fiyat büyük oranda inecek, hem de paranın büyük kısmı üretenin cebine girecek. Şu an böyle yürümüyor işler. Kültür tüketicilerinin cebinden çıkan muazzam rakamlar reklama, direktörlerin maaşlarına, bonuslarına, uçaklara, tırlara, dizele ve son olarak da adalet sisteminin kaynaklarını büyük ve çokuluslu şirketlerin çıkarları peşinde koşarken yaptıkları harcamalarına gidiyor. Tüm bu olanları evrimin tarihe gömmeye çalıştığı dinozorları suni teneffüsle yaşamda tutmaya çalışmaya benzetebiliriz. Bu sirkin devam etmesini isteyenler çok, bir sirk seyrettiğinin farkında olmayanlar ise onlardan daha çok.

* Adsız Adam (Post Digital)

Darbenin adı Balyoz

Tahrip düzeneği Cuma namazının farzının kılınmasını müteakip patlatılacaktır. Tahrip düzeneğini patlatacak Taaruz timi en geç S saatinde yerlerini almış olacaktır. Taarruz timi icra edeceği faaliyetin provasını bir gün önceden aynı saatte aynı mekânda yapacaktır. G günü sabah S-2 saatinde tüm hazırlıklar yapılmış ve malzemeler alınmış olarak hedef bölgesine hareket edilecek, (hedef bölgesi ve civarı G günü kalabalık olacağından) araçlar tenha bir yerde park edilecek ve hedef bölgesine yaya olarak yaklaşılacaktır. Keşif Emniyet Timi hedefte son keşfini yapmasını müteakip Emniyet görevi için tertiplenecek Keşif Emniyet -A Camiinin kuzeyinde, Keşif Emniyet -B camiinin güneybatısında Keşif Emniyet-C Camiinin güneydoğusunda hedef bölgeyi gözlemleyecek şekilde yerleşecektir. Keşif Emniyet Timinin yerleşmesini müteakip Taarruz Timi yerini alacaktır.

* (T24)

Poliste Milli Görüş-Cemaat kavgası

Bu bir süreç. Bu bir mücadele. Siyasi iradenin bu mücadelede sağlam durması gerekiyor. Şimdi AK Parti hakkında ikinci bir kapatma davası açılması planlanıyor. Bu konuda Yargıtay Başsavcısı bir soruşturma başlattı. Biliyorsunuz birinci kapatma davası irticai faaliyetlerin odağı olduğu iddiasıyla açılmıştı. Bu seferki davanın, telefon dinlemelerinden hareketle, sivil dikta iddiasıyla açılmasının hesabı yapılıyor. Yani ikinci kapatma davası, bu dönemde tartışma konusu olan sivil vesayet, sivil dikta, sivil faşizm gibi gerekçelerle açılacak.

* Şamil TayyarNeşe Düzel (Taraf)

Haiti'nin gayrıresmi tarihi

Dominik Cumhuriyeti'nin bitip Haiti'nin başladığı sınırda yolcuları uyaran büyük bir tabelâ var: Kötü Geçiş.

Öteki tarafta siyah cehennem var. Kan ve açlık, sefalet, hastalıklar…

Bu çok korkulan cehennemde herkes heykeltraş. Haitililerin teneke kutuları ve eski demirleri toplamak gibi bir alışkanlıkları var ve bu hurduları geçmişten gelen bir ustalıkla kırpıp, çekiçlerle döverek, halk pazarında satılan harikalar yapıyorlar.

Haiti, onuruna verilen sonsuz ceza yüzünden çöpe atılmış bir ülke. Orada bir hurda demir gibi yatıyor. Halkının ellerini bekliyor…

* Cem Dizdar (T24)

Türkiye için utanma vakti!

- İtalya'da 19 yıl 1 ay cezaevinde kaldıktan sonra 14 Haziran 2000'de Türkiye'ye iade edildi. Ancak Ağca'nın İtalya'da yattığı süre, Türkiye'de zaten 10 yıla indirilmiş bulunan cezasından düşüldü ve bütün dünyayı şaşırtan bir kararla 12 Ocak 2006'da tahliye edildi. Yapılan itirazın ardından yanlışlık yapıldığı kararına varılarak 8 gün sonra döndüğü cezaevinde 18 Ocak 2010'a kadar kalmasına karar verildi.

- Bu arada Ankara Bahçelievler'de 7 TİP'li genci Çatlı'nın emriyle katlettiğini söyleyen, Ağca'nın arkadaşlarından Haluk Kırcı'nın da, bir ara yanlışlıkla tahliye edildiğini hatırlatalım. Yanlış tahliyenin ardından aranırken Erzurum'da evlenen Kırcı'nın nikâh şahidinin de, o sırada Erzurum Valiliği koltuğunda oturan Mehmet Ağar olduğunu ekleyelim.

* Doğan Akın (T24)

Ağca patronunu hiç tanımadı…

Sadece İpekçi cinayeti de değil bu grubun cinayetlerine bak ilişkilerini sorgula en tepedekine kadar çıkıyorsun aslında. Bunlar nerede örgütlendi. Kim bunlara kampta eğitim verdi. Kim bunlara para yardımı yaptı. Kim kaçırdı kim sakladı baktığın zaman ilişkilerini al alt alta yaz MHP, CIA, MİT, emniyet mensubu birçok kişinin adını rahatça yazabilirsin. Sonuçta derin devlet böyle bir şeydir zaten.

Batı medyasında ve -Uğur Mumcu'nun da aralarında bulunduğu saygın gazetecilerin katkısıyla- Türkiye medyasında Papa suikastının Bulgar Devleti üzerinden KGB ile bağlantılandırılmasının ve bunun için psikolojik savaş gibi sürdürülen kampanyanın amacı ne olabilir?

Hedef şaşırtmak.

* Belma Akçura (Taraf)

Aymazlık ile yalan arasında bir İlhan Selçuk

BİR DE ÖTEKİ AÇI VAR: Siyaset uğruna yalan ve yalancılık!

İlhan Selçuk gibi zeki bir kişinin, Türkiye'nin bu basit ve bariz gerçeğini onca yılda anlamaması mümkün mü?

Nedir bu, son nefesinde kelime-i şahadet getirerek Müslüman olan dinsizler gibi, giderayak demokrasiyi yüceltmeler?

Bence olayın esası şudur: Türkiye'ye şeriatın gelemeyeceğini İlhan Selçuk zaten biliyordu.

Ama bunu söylemek işine gelmiyordu. Çünkü onun amacı asker/sivil aydın zümrenin yönettiği, halkın sopayla modernleştirildiği bir rejimdi.

Şeriat imkânsız ve Sandıkla gelen, sandıkla gider dediği anda hiç bir siyasi işlevi kalmazdı.

Bu yüzden insanları şeriatla korkuttu ve demokrasiyle dalga geçti.

Kararı okurlarımız versin: İlhan Selçuk koca bir yalancı mı, yoksa su katılmamış bir aymaz mı?

* Emre Aköz (Sabah)

Durum vahim, umut azalıyor

Eskiden az da olsa mülksüzlerin, sessizlerin, hiç olmazsa orta gelirli yurttaşın tipik bir aynası olabilen, ya da olmaya çalışan gazeteler, artık gerek içerik gerekse biçim açısından tamamen ve sadece siyasi-ideolojik-ekonomik egemenlerin sesini yansıtıyor. Yoksullar hatta orta sınıf mensupları bile, 3. sayfalık bir haber konusu olamazlar ise, meselâ bir cinayetin öznesi ya da hedefi, sayfalara, ekranlara giremiyor. Çünkü oraları, varsa yoksa, siyasi iktidar, askeri iktidar (Türkiye'de), ekonomik iktidar ve ideolojik iktidarın sözcüleri tarafından işgal edilmiş durumda. Kalitesizliğin önemli nedenlerinden biri bu. (…)

Sağcı-solcu, laik-islamcı, liberal-muhafazakâr ayrımı yapmadan egemen medya,(Buna kibarca yaygın medya diyorlar) aslında asli görevi olan, aynı ideolojik kalıpları, haber temelinde, yenileyip yineliyor her gün. Bu yüzde 70 ortak haberi de, siz zaten bir gün önce akşam izlediğiniz herhangi bir televizyon kanalında görmüşsünüzüdür. Bu haberlerin büyük bir çoğunluğu da Ankara Haberi tabir edilen devlet haberleridir. Başbakan dedi ki…Cumhurbaşkanı dedi ki…Genel Kurmay Başkanı dedi ki… A holdingin sahibi dedi ki…

* Ragıp Duran (Apoletli Medya)

Savunma Bakanına sorulmamış sorular

Soru peşine düşebilmek için, sivil hükümetin de, darbe korkusu dışında, hakiki insan hakları, demokrasi, cumhuriyet kültürü olması lâzım tabii. Emrindekini köle gibi gören, mebusları parmak çocuk yapan, itiraz edeni kesen, işçi ve memur hakkını ve hak arayışını hainlik sayan, emir kulu, biat eri, itaat neferi, cemaat postası kültürüne sahip olanlar… vatandaş azarlayıp memura, polise uşak gibi buyuranlar, kamu kaynaklarını babadan miras sananlar bu soruların peşine düşemez tabii!

O yüzden, ülkenin en derin, en kadim ittifakı, Sivil veya askeri, kamusal veya özel; ağalık ve paşalık ile köle ve uşak düzenidir.

* Umur Talu (Zaman)

 

57
Derkenar'da     Google'da   ARA