Patronsuz Medya

Bir ihtimal daha var

Vicdani retçi Halil Savda bianet'te çıkan yazısında birkaç örnek vermiş:

Barış Köroğlu: Terhis olduktan beş saat sonra intihar etti. Babası Köroğlu nun askerde yaşadığı baskı ve işkence sonucu psikolojisinin bozulduğunu söyledi. Mehmet Köroğlu; Barış Köroğlu nun ağabeyi, Ağrı da askerlik yaparken intihar ettiği söylendi. Ancak ailesi hiç bir zaman intihar ettiğine inanmadı. Yine Serdar Akçe; Mardin in Midyat ilçesinde askerlik yaparken nöbette intihar ettiği söylendi. Ersin Baş; Kandıra da askeri birliğine teslim olurken baba beni öldürecekler dedi ve birkaç saat sonra öldürüldü. Ersin Bal; Ağrı daki askeri kışlada komutanına küfür ettiği iddiasıyla üstlerinden işkence gördüğü ve sonra intihar ettiği söylendi. Halim Bal; Çanakkale deki askeri kışlada intihar ettiği söylendi ama hastanede ölmeden önce ağabeyine beni bölük komutanı vurdu dedi. Celal Derviş; askerde kötü muameleye maruz kaldığını belirtti ve Kürt halkına karşı savaşmak istemedi ğini söyleyip bedenini ateşe verdi. Memduh Argöz; iki kurşunla öldürülüp hiç bir açıklama yapılmadan ailesine teslim edildi. Tayfun D.; askerden firar ettikten sonra yakalandı ve aynı gece intihar ettiği söylendi. Vedat Turgay; firara kalkıştığı gerekçesiyle yargısız infaz edildi. Maşallah Yılmaz da aynı şekilde infaz edildi. Burhan Güzelaydın; intihar ettiği söylendi, otopsisinde işkenceyle öldürüldüğü belgelendi.

* Yıldırım Türker (Radikal)

Kâbe derûnunda kıble gerekmez

Devâsâ tapınak hayat kokmaktadır; Amerikan kahvesi, süttozu, parfüm ve taze meyve. Fâni dünyanın telâşesi ve çirkinlikleri üzerinizdeki gökkubbenin dışında, çok uzaklardadır. Mâbedleriniz çok iyi yalıtılmıştır; orada ne üşür ne de terlersiniz. Acıkanlar için adım başı birbirinden leziz yiyecekler sunan kiosklar, kafeler, sâdık havarilerin mübârek adını taşıyan restoran zincirlerinin iri baklaları vardır. Üst kattaki hayalhânelerinde güzel rüyâlar görmek isteyen günahkârlar için iki saatte bir tekrarlanan sinema seansları biteviye akıp durmadadır. Zemin kattaki cehennem derinliklerini andıran bodrum katlarında ne olup bittiğini kimse merak etmez; orta katlarda piyasa dininin azizlerini temsil eden uhrevi acentaların mağazaları dizi dizi sıralanmıştır; biz onları yekdiğerinden tefrik etmeden aziz tutar, hürmet gösterir ve ürünlerini huşû ile tüketiriz.

* Ahmet Turan Alkan (Zaman)

Cuntanın hedefi kaos yaratmak

Kamuoyuna sızan bu bilgiler doğruysa, rahatlıkla söyleyebilirim ki, burada hedef doğrudan Bülent Arınç değildir. Bizi bekleyen en büyük tehlike, bir Türk-Kürt çatışması çıkarılması ve bunun bazı siyasilere karşı yapılacak kışkırtıcı eylemlerle beslenmesi tehlikesidir. Bu işlerin kuralı gereği, hangi siyasetçi üzerinden hangi safhada kışkırtıcı eyleme girişileceğini olayların gelişme çizgisi tayin edecektir. Bu husus, çeşitli provokasyon alternatiflerini içeren özel bilgilerin daha önceden bir havuzda toplanmasını gerektirir. Olaya böyle bakmak lâzımdır. Ben bu olayın hafife alınmadığını ve başta Silahlı Kuvvetler'in komuta kademesi olmak üzere, devletin ilgili birimlerinin büyük bir dikkat içinde olaya eğildiğini düşünüyorum.

* Şenol ÖzbekFikret Karagöz (Taraf)

Özkök ve gazetesi: Hazcı bedende militer ruh

Yaşam tarzı söz konusu olduğunda çağdaş birer şahin kesilen Hürriyet okurlarının iş siyasete gelince nasıl bir dil kullandıklarını öğrenmek isterseniz, Hürriyet'in internet sayfasına girin ve okur yorumlarına bir göz atın. Ertuğrul Özkök'ün neyi başardığını o zaman daha iyi anlayacaksınız.

Bu başarıda, yüreklerine korku salınmış, böylece zaten siyaseten alıklaştırılmış bir kitleye hitap ediyor oluşunun payı var kuşkusuz. Ama bana sorarsanız, genel yayın yönetmeninin samimiyetinin de (hakikaten) büyük payı var bunda. Ben, Ertuğrul Özkök'ün gönlünün (ruhunun) samimi olarak devletten (toplumdan değil), samimi olarak otoriterlikten (özgürlükten değil), samimi olarak militerlikten (sivillikten değil) yana olduğuna inanıyorum. Çok sert bulduysanız şöyle değiştireyim: Ertuğrul Özkök bu ikililer arasında bir gerilim olduğunda her zaman birincileriden yana tavır almıştır.

* Alper Görmüş (Taraf)

31 Aralık'ta neyi kutluyoruz?

Noel baba deyince aklımıza kırmızı giysili, ak sakallı tonton bir ihtiyar gelir. Tabii evlerin bacalarından çocuklara bıraktığı hediyeleri, geyiklerin çektiği kızağını da unutmamak gerek. Aslında bunların tümü 1822'de Clement Moore'un yazdığı şiirin bir gazetede yayımlanmasıyla ortaya çıktı. Bu şiirde Noel Baba'nın semboleri haline gelen her şey vardı: kızak, geyikler, evlerin bacaları ve oyuncak torbası…

1863 - 1886 arasında, Harper's Weekly dergisinde, Thomas Nast'ın yaptığı resimler yayımlandı. Böylece Noel Baba'yla ilgili pek çok şey ortaya çıkmış oldu: Noel Baba'nın atölyesi, çocukların ona yazdığı mektupları okuması, hediye verilecek çocukların listesini yapması… Coca-Cola da Noel Baba'nın görünümünün oluşmasında önemli bir rol oynadı. Haddon Sundblom'un yaptığı resimler 1931 - 1964 arasında bu markanın reklamlarında kullanıldı. Fakat Santa Claus'un giydiği kırmızı ve beyaz kostüm gerçek Aziz Nicholas'tan gelmiştir. Bunlar piskoposların geleneksel cübbelerinin renkleriydi.

* (Akşam)

Kozmik oda, yeni gün

Kozmik oda bana bir üst vicdanın matriks sahnesi gibi göründü. Üzerinde bin düğümün olduğu büyük bir mecaz. Ama o mecazın hakikate dönüşmesi adaletin tecellisi ile mümkün. O harfler hard disklerden çözülüp halkın vicdanına sunulur mu; Ey halkım sana şunları, şu nedenlerle, şu yüce amaçlarla reva gördük'denir mi? Bana matriks gibi görünen şu; sırların kayıtlı olduğu hard diskler yok edilmiş yakılmış olsalar da düşülen her harf kâinatta kayıtlıdır. Harfler âlemi değil belki ama bu ülkenin büyük kaderinin levhasında silinmemiş işaretler olarak duruyor olmalı! Çünkü kâinatın gayesinde kötülük yok. Yaradılışın amacı kötülük ve öldürme değil. Çünkü asıl mucize kâinata ve ona ait bilinmezliklere aklıyla tanıklık eden insandır hâlâ.

* Bejan Matur (Zaman)

Eski Jitemci'den şok itiraf: Mayın değil ceset tarlası

İnfaz edileceklerin bazılarının isimlerinin yukarıdan geldiğini, bazılarının da E.A. ve Ergenekon tutuklusu L.G. tarafından yazıldığını savunan Beğler, bu noktada kamuoyunda çokça gündeme gelen kayıp iki kurbanın akıbetine açıklık getiriyor: Meselâ Halil Birlik ile Mehmet Bilgiç isminde iki Silopili işadamı vardı. Bunları Mete (L.G.) kendisi yaptı (İnfaz listesine ekledi). Listemiz bilgisayarla yazılmıştı. (Listenin yer aldığı kara kaplı ajandanın önünde çekilmiş fotografını da gösteriyor). Bu listenin altına Halil Birlik ve Mehmet Bilgiç isimlerini el yazısıyla Mete Yüzbaşı yazmıştı. Bu iki adama PKK'ya yardım ve yataklık yapmaktan infaz kararı verildi. Onları 48. kapıdan aldım arabamla. Oraya kadar ticarî taksiyle gelmişler; ama taksiciyi almadım. Normalde geride iz bırakmamak için taksiciyi de alıp onu da infaz etmemiz gerekirdi. Taksicinin yeğeni benim arkadaşımdı, benim haber elemanımdı; onun hatırı için taksiciyi almadım içeriye.

* (Zaman)

Bilime Hile Karıştıranlar

Biraz sarsıcı olacak ama ilk örneğimiz, meşhur astronom Johannes Kepler… Aslında doğru olan tezini desteklemek için hesaplarında tahrifat yapmıştı. Sonuç itibarıyla o zamana kadar gezegenlerin dairesel yörüngelerde seyrettiği görüşünü değiştirdiği, bu konuda haklı çıktığı için, eliptik yörüngeler tezini doğrulamak amacıyla hesaplarında tahrifat yapmasına rağmen, bu başarı onu sahtekâr olarak anılmaktan kurtardı. Şimdi sıkı durun; fiziğin babalarından olan Newton'ın da evrensel çekim teorisi lehine ses hızına kendince bir değer verdiği biliniyor. Ancak Newton, zamanında başkalarının çalışmalarını çalmak ve kendi çalışması olarak sunmak gibi ithamlara hatta davalara konu olmuş bir dâhi. Robert Hooke tarafından kendi çalışmalarını çalmakla hatta sahtekârlıkla suçlanmış. Ancak nüfuzu ve şöhreti kolayca aklanmasını sağlamış. Ünlü kimyacı John Dalton da deneylerinde hile yaptığı daha sonraları ortaya çıkarılanlardan. Ancak bu hileler, başarılarının gölgesinde kalmış. Çalışmalarıyla genetik bilimine yol açan Mendel'in de deneylerinin sonuçlarını tezlerini desteklemek üzere değiştirdiği çok sonraları ortaya çıkmış. Ama o da başarıları tahrifatlarını gölgelemeyi başaranlardan.

* Birol Biçer (DerKi)

Aynı cephede ölsek bari

Eğer Teşkilatı Mahsusa politbürosunda yetkili olsaydım, şüphesiz öncelikle Miroğlu'nu susturur, Türk'ü, Tuğluk'u siyaset dışında bırakmaya çalışırdım. Bu yapıldı. Teşkilatı Mahsusa henüz doğrudan kendi adına parti veya mahkeme kuramadığı için onun adına eyleyenler tarafından yerine getirildi bu görev.

Ve benim artık akıl demeye bin şahit isteyen aklıma tam o esnada bakın hangi soru düştü: Acaba Hrant su katılmamış bir Ermeni milliyetçisi olsaydı, acaba yazdıkları göz göre göre tersine çevrilerek üstüne yapıştırılmaya çalışıldığı gibi, Türkler'den nefret ediyor ve bunu dile getiriyor olsaydı, acaba televizyona her çıkışında birilerinin daha kafasını ve, bundan da önemlisi, vicdanını altüst ediyor olmasaydı… Hrant'ı öldürtürler miydi? Emin olun, dokunmazlardı.

* Ümit Kıvanç (Taraf)

Başbuğ istifa!

Evet, TSK asimetrik psikolojik harekâtın mağduru durumundadır ve kurum olarak TSK, en yüksek rütbelisinin ağzından, bu krizi doğru okuyamadığını, doğru yönetemediğini ve isabetli karşı tedbirler geliştiremediğini belli ediyor. Bu durumda Başbuğ Paşa'nın bir kamu görevlisi olarak işini ne derece iyi yapıp yapmadığı artık tartışma mevzusu haline gelmiştir.

* Ahmet Turan Alkan (Zaman)

Ahmet Hakan'ın düğümü

Ahmet Hakan Kanal 7 anchormani, ben henüz üniversitede öğrenciyken bir panelde tam da bugünkü açmazını izlemiştim gözlerinden. Muhafazakâr jön Hakan'ı hayranlıkla izleyen türbanlı öğrenciler ile Hakan arasındaki flört- ama sadece orada kalan, bir adım sonrasına gidemeyen flört- acıklı bir enstantaneydi. Panel bitti, Hakan hayran bakışlar arasında, muhtemelen boğazındaki o kocaman düğümle salondan ayrılıverdi. Geriye kalan, sadece yutkunmasıydı.

İşte şimdi Hakan'ın tüm uğraşı o düğümü çözmek için.

* Ersin Tokgöz (Radikal)

İki fotoğraf arasında garip fark: Silahlı serbest, vurulan tutuklandı

Şevket A.'nın savcılık ve mahkeme ifadelerine göre, evine gitmek üzere kitleyle Dolapdere'ye indi. Bu sırada silâh sesi duydu, bacağında ağrı hissetti. Yaklaşık 80-100 metre ileride, eli silâhlı erkek şahsı gördü. Yaralandığını anlayınca, yanından geçen, öncesinde hiç tanımadığı Nurettin D.'den yardım istedi.

Nuredin D. de aynı makamlarda verdiği belirtilen ifadesine göre ara sokaklardan ellerinde tüfekler ve bıçaklar olan grup üzerlerine yürüyordu. Birden silâh patladı. Şevket A. yerde yaralı yatıyordu.

Nuredin D., Şevket A.'yi araca bindirerek Haseki Hastanesi'ne götürdü. Bu sırada polis, onları gözaltına aldı. Avukatları Yenice'nin iddiasına göre Şevket A., ayağındaki mermi çıkarılmadığı ve tedavisi bitmediği halde doktorun oluruyla hastaneden çıkarılıp sorguya götürüldü.

* (Radikal)

İyi Kürtler', kötü Kürtler

Bir gerçeğin daha altını çizmekte yarar bulunuyor. Ahmet Türk de, Emine Ayna da Kürt kimliği talebinde bulunan kitleler içinde karşılığı olan siyasetleri temsil ediyorlar. Ancak ikisinin de aynı zeminde olmasına rağmen, temsil ettikleri siyasi eğilimler giderek ayrışıyor.

'İyi Kürt', kötü Kürt ayrımı yerine Kürtler içindeki farklılıkları anlamaya ve siyasetleri bu farklılıkları da dikkate alarak geliştirmeye ihtiyacımız var. Kürt sorununun çözümünde yalnızca Ahmet Türk gibi düşünenlerle bu sorunu halletmeyi düşünmek de gerçekçi değil. Kürtler çözüme kendi farklılıkları içinde katılacaklar. Kimisi belki daha şüpheci, çekingen ve zikzaklar çizerek sürece katılacak.

Doğru siyaset, varolanı görerek ve onu dikkate alarak yapılan siyasettir.

* Oral Çalışlar (Radikal)

İlerliyor muyuz?

Sokağa dökülen çocukların, 150-200 kişinin kitlesel şiddet görüntüleri kimseyi yanıltmasın. Dün döktüğü kanın etrafında taraftar kazanan örgüt, bugün döktüğü kanla kitleleri kendisinden uzaklaştırıyor. Sonunda ikna edilmesi gereken bir kamuoyu var. PKK yeniden başlayacak bir teröre, halkı nasıl ikna edecek? Onurlu bir barış arayışının yerini yeni bir şiddet sarmalı aldığı zaman, kim neyin peşinden gidecek? PKK'lılar ve devlet PKK'nın cenazesini uygun biçimde kaldırmanın yolunu-yordamını arıyor. Cenaze kokmadan bu işin bitirilmesi lâzım. PKK'nın kendi içinde otonomlaşması, zaten bir örgütsel hiyerarşinin işlemediğini gösteriyor. PKK, kendi kendini oyundan düşürmüş durumda. Durduk yerde durumdan vazife çıkaran otonom birimlerden meydana gelen bir örgütü, kim neden muhatap alsın? PKK'nın muhatap alınma talebini sürdürebilmesi için, Reşadiye eylemini sahiplenmesi yeterli değil, bir de açıklaması lâzım.

* Mümtaz'er Türköne (Zaman)

 

65
Derkenar'da     Google'da   ARA