Patronsuz Medya

Kontrgerilla, Susurluk, Sarıkız, Ayışığı ve Ergenekon notları

Susurluk'ta JİTEM vardır. Hesabı görülmemiştir. Veli Küçük Paşa vardır. Susurluk hesabını vermemiştir. Ve JİTEM deyince, Ergenekon sanığı olarak dün Ankara'da yakalanan emekli Tuğgeneral Levent Ersöz vardır, Şırnak ve çevresinde korkuyla anılan… Susurluk hesabını vermemiştir. Susurluk'ta İbrahim Şahin vardır. Affa uğramıştır. Bugün her üçü de Ergenekon sanıkları arasında yer alıyorlar. Darbe tertiplerinde isimleri geçiyor. Susurluk karartılmıştı. Ergenekon'un akıbeti ne olacak? Yılmaz'ın deyişiyle Susurluk'ta hukuk dışına çıkan devlet kurumları bunun hesabını yargı önünde vermemişlerdi. Ergenekon'da ne olacak? Veya şöyle sorulabilir: En nihayet bütün bu olayların dibinde yatan asker sorunu'nu görebilecek miyiz, yoksa körün fili tarif etmesi gibi davranmaya devam mı edeceğiz?

* Hasan Cemal (Milliyet)

Korkulmasın, nüfus ve sevk defterleri açılsın

Her imparatorluk kurulduğu andan itibaren çökmeye mahkûmdur ve hayır efendim, onlar da hata yapmadılar. Zaten Birinci Dünya savaşının en önemli sebeplerinden biri enerji ve petrol bölgeleriydi. Batının o bölgeleri ele geçirmesi zaten savaşın sebeplerinden biriydi. Bizim zaten savaşa girmememiz diye bir şey söz konusu değildi. Zaten olacaktı o. İttihad Terakkinin başlaması ise Abdülhamit istibdadına son vermek için ve çöküşü önlemek içindir. Çünkü çatır çatır gidiyor devlet. Sultan Hamit döneminde de her gün bir taraf gitmiştir, Kıbrıs gitmiştir, Tunus gitmiştir bir sürü yer gitmiştir. Onu engelleme çabasıydı. Evet bir ihtilalle geldiler, fakat onlar da 10 sene dayanabildiler. Ama onlar menfaatçi değildiler, onun için severim ben onları. Bakın bunlar savaş sonrası sürgünde sahte isimlerle yaşıyorlar Almanya'da ve bir evde yedi-sekiz kişi kalıyorlar. Teşkilatın parası var, ama bazı işlere girişecekler, o yüzden harcamıyorlar. Kendileri aç, ama harcamıyorlar, düşünebiliyor musunuz?dağlarda. Yanında milyonlarca mark olmasına rağmen o paraya dokunmuyorlar, çünkü teşkilat parası o.

* Murat BardakçıDevrim Sevimay (Milliyet)

Ülkücü şehitler ve Ergenekon

Benzer birçok olayda olduğu gibi bu üç olayda da saldırı şekli aynıydı: Önce el bombaları ve sonra silahlarla tarama. Bir kere profesyonelceydi. Tıpkı savaşlardaki gibi. Yine bu olayların hepsinin bir başka ortak özelliği vardı. Hepsinin dosyası faili meçhul olarak kapandı. Güpegündüz polislerin gözleri önünde gerçekleşen bu saldırılar hakkında küçük ipuçları bile bulunamadı.

Bu saldırılar devletin içindeki bir örgütün marifetiydi. Amaçları, şiddeti tırmandırmak ve ülkeyi kaosa sürükleyip darbeden başka çare olmadığını göstermekti. Daha sonra 12 Eylül generalleri, şiddet ortamındaki paylarını üstü kapalı ifşa ettiler. Bunların arasında Bedrettin Demirel'in şartların olgunlaşmasını bekledik sözü, tarihî bir itiraftır. 12 Eylül sabahı Başbakanlık koltuğundan ayrılan Süleyman Demirel'in bir günde kan nasıl durdu? sorusu, 12 Eylül öncesinde yaşananlarla 12 Eylül'ü yapanlar arasındaki kuvvetli bağı özetler.

* Mümtaz'er Türköne (Zaman)

Modern solun serencamı

Giderek anlama çabası bu solcular için düşmanın desteklenmesi ile eşdeğer hale geldi. Genellemelerin altına inerek topluma bakmak, ideolojik açıdan bir tür günahkâr konumunda olan toplumun meşru kılınması olarak algılandı. Ve böylece solculuk kendi içine kapanmaya, tarikatlaşmaya yüz tuttu…

Modernliği temel alan bir solculuğun sosyolojik bağlamda geldiği nokta bu iki yoldan ibaret… Siyaseti becerebilen, toplumla ilişki kurabilen, aynı zamanda düzenin ahlâkî temelini değiştirme iradesi gösterebilen bir sol da tabii ki olabilir. Ama bunun için önce modernliğin dışına çıkmak, kısaca demokrat olmak gerekiyor.

* Etyen Mahçupyan (Taraf)

Yalçın Küçük deli mi,'medya madrabazı mı, ETÖ üyesi mi?

Küçük yaptıklarını bilerek yapan, işinde son derece profesyonel olan bir medya madrabazı mı? Abdullah Öcalan'ın yanından kalkıp Türkiye'de hardliner ulusalcıların sözcülüğüne soyunabilen başka bir kimse var mıdır? Üstelik onun ulusalcılığını sıradan ulusalcılar da sorgulamıyor. Onun Öcalan'la yaptıklarını bir şekilde kabul etmiş görünüyorlar. Bu sihir bu büyü nedendir? Nasıl oluyor? Bunu başarabilen bir kişi deli midir?

Onun Ergenekon ile ilişkisini elbette savcılar ortaya çıkaracaktır. Ancak şu kadarını söyleyelim: Ergenekon soruşturması temelde, darbe yapmak için orduyu kışkırtmak isteyen bir yapıyı hedef almıyor mu? Yalçın Küçük, 7 gün 24 saat televizyonlara çıkıp ne yapıyor Tanrı aşkına? Kendisini deliye vurması, onu yaptıklarından asude eder mi? Her yerde hep çok konuşan Yalçın Küçük, savcılara susma hakkımı kullanıyorum deyip susarsa o zaman görün siz şenliği…

* Önder Aytaç & Emre Uslu (Taraf)

İçimdeki yabancı

Osmanlı İmparatorluğu (soykırım kelimesinin belli özelliklerini yerine getirmiş olmakla) soykırım yapmıştır. Bir ülkenin bir bölümünün, o ülkeye başkaldırmış olması, o ülkenin bütün dünyaya olan yasal sorumluluklarından sıyrılması ve başkaldıranları yargısız, adaletsiz ortadan kaldırma hakkına kavuşması demek değildir. Halk ve devlet elinde eşit güçler yok. Halk terorizme kalkışabilir ancak devlet yasal sınırlar içinde cevap vermek zorundadır. Yoksa o devlet uluslararası yasallığını kaybeder. Soykırım terimiyle yüzleşmek zorunda kalır.

Soykırım tanımına girmek için bütün bir milletin ortadan kaldırılmış olması gerekmiyor. O milletin bir bölümünü, sivil, terorist ayırt etmeden ortadan kaldırmak, ortadan kalkacağını bildiği ortamlara sürüklemek yeterli.

* Elif Savaş Felsen (Hüthüt Kuşu)

Kâğıt üstündeki haberin sonuna doğru

Asyadan göç etmiş Amerikalılara yönelik 30 yıldır kesintisiz yayın yapan haftalık AsianWeek gazetesi geçtiğimiz hafta basılı sürümüne son verip sadece internette yayın yapacağını açıkladı. 60 bin tirajlı bu haftalık gazetenin Yayın Yönetmeni James Fang gerekçe olarak her geçen gün daha az büyük gazetenin, daha az gazete okuyucusunun ve reklam verenin kalmasını gösterdi. Haksız diyebilir miyiz? Diğer yandan 100 yıllık geçmişe sahip günlük Christian Science Monitor gazetesi de önümüzdeki nisan ayında baskıyı durdurup sadece internetten yayın yapacak. Böylece ABD tarihinde online tarafa geçen ilk günlük gazete olacak. Aynı stratejiyi senelerdir gündeminde tutan 1851 doğumlu The New York Times gazetesi de kâğıt sürümüne son verip 1995 yılından bu yana yer aldığı webde devam etme kararını kesinleştirenlerden. Yılda 146 milyon ziyaretçiyi kendine çeken siteleri böylece kâğıda sığan her haber sloganını daha zengin bir platformda devam ettirebilecek.

* Serdar Kuzuloğlu (Radikal)

Ermeni mallarını kimler aldı?

Müslümanların katledilmesi olayları tabii oldu. Ama bunlar 1915'teki tehcirden sonra 1917'de oldu. 1915'te Ermenilerin mecali mi vardı ki?

1914'te 40 yaş altı bütün Ermeni erkekleri askere alındı. Bağımsızlık planları olsaydı, niye 1914'te Osmanlı ordusuna girdiler ki? Üstelik 1914'te askere alınan Ermeniler önce silahsızlandırıldı, sonra amele taburlarına alındı. Yol yapımı falan diye çukur vadilere götürüldüler ve oralarda yok oldular. Hiçbirinin akıbeti belli olmadı. 16 yaş altı erkekler, kızlar, kadınlar ve yaşlılar 1915'te tehcire zorlandılar. Bugün Türk resmî söyleminin, Bizi arkadan vurmasınlar diye tehcire gönderdik'dedikleri, çocuklardır, bebeklerdir, yaşlılardır. 1915 tehciri, İttihat Terakki'nin kafasında önceden planladığı Ermeni sorununu kökünden halletme sürecidir.

* Hrant DinkNeşe Düzel (Radikal)

Hrant Dink Cinayeti Ve Tırnak Içindeki Devlet

Hrant Dink cinayetinin tüm yönleriyle açığa çıkarılması yönündeki isteksizlik, fütursuzca ve kamufle edilmeye bile gerek görülmeyen bir densizlikle sergileniyor. Cinayete resmî kurumlarda vazifeli görevlilerce yapılan katkı, Meclis İnsan Hakları Komisyonu bünyesinde kurulan Hrant Dink Cinayeti Araştırma Komisyonu ve Başbakanlık Teftiş Kurulu'nun raporlarında da sarih biçimde telaffuz edildi. Ancak varolan iklim, ki Dink'in hayatına mal olacak uğursuz rüzgârları getiren de odur, cinayeti planlayan, azmettiren, yolunu açanlara kol kanat germeye devam ediyor. Ana davada sanıkların sergiledikleri lakayt ve küstah tavırların, onları mahkemeye taşıyan jandarma aracının kaportasına yapıştırılan Ya sev, ya terket çıkartmasıyla zuhur eden tercihin resmî özünden güç aldığı da bir gerçek. Yani onlar aslında Hrant Dink'i öldürmekle vatana hizmet ettiklerini düşünüyorlar ve uğruna cinayet işledikleri devletin kendilerine sahip çıkacaklarından emin gözüküyorlar.

* Markar Esayan (Taraf)

Taraf'ın koması

Emeği nasıl savunabiliyorsunuz, patronlardan gelecek reklamlarla yaşayacaksa bu gazete? Duyduğum inşallah doğru değildir. Gazete kurulurken solcu kimliği bilinen bir muhabir, iş başvurusunda bulunmuş Tarafa. Kusura bakma biz solcu çalıştırmıyoruz demiş bir yönetici. Sen solcu çalıştırmazsan başkası seni çalıştırır!

Üstelik Tarafın toplum için talep ettiği hakların en az yarısını kendi çalışanları için talep etmiş olsaydı, devlete yönelik eleştirilerinin en az yarısını kendi gazetesinin yönetiminde uygulayabilseydi, bambaşka bir gazete olacaktı.

* Ragıp Duran (Gazeteciler)

İşgalleri Aklayan Zemin: Emperyalist Kadın Dili

İşgal edilen topraklarda büyük acılar yaşanıyor. İHH'nın Temmuz 2008'de yayınladığı rapora göre iki milyon Iraklı saldırılarda hayatını kaybetti. Bir milyon kadın dul ve beş milyon çocuk yetim kaldı. Altı milyon insan açlık çekiyor, elektrik yokluğundan on beş milyon insan karanlıkta. İki bin doktor öldürüldü, yirmi bini de ülkeyi terk etti. Bugün Irak altı milyonu aşkın göçmenle dünyada en çok mültecisi olan ikinci ülke.13

Elbette kadına yönelik şiddet aşağılama ayrımcılık savaşla sınırlı değil. İslam dünyasında yüzleşilmesi gereken çok büyük sorunlar var. Giderek marjinalleşseler ve takipçileri azalsa da kadını ikinci sınıf gören, buradan hareketle kaba ve şiddet dolu bir yaklaşımı sürdüren zihniyet, gelenek adına, coğrafyanın koşulları adına, hatta din adına karşımıza çıkmakta. Fakat kadınlar üzerindeki olumsuzluklar eşit olarak dağılmasa da dünyanın her yerinde mevcut. Hiçbirini görmezden gelmeyen ortak bir kurtuluşun izini sürmeliyiz.

* Yıldız Ramazanoğlu (Doğudan)

Ben de özür dilerim

Ben de bir Ermeni olarak ASALA cinayetlerinden dolayı kendimi hiç suçlu ve sorumlu hissetmedim. 1915'ten sonra Rus ordusuyla gelip doğuda Müslümanları öldüren katillerle de bir empati geliştirecek halim yok. Bilakis, her iki dönemde katledilen tüm insanlar adına, en az 1915'te öldürülen Ermeniler için duyduğum acı kadar keder ve üzüntü var içimde. Böyle bir dünyada yaşadığım için çok kederliyim. Hepsi için, Habil'den beri öldürülen her bir can için çok üzgünüm. Hani bir faydası olacaksa, Önce Ermeniler özür dilesin diyenler var ya, eğer samimiyseler, hiç gocunmadan da özür dilerim; özür dilerim.

* Markar Esayan (Taraf)

İtirazlarıma rağmen Özür diliyorum'

Öncelikle kavramların gerçek anlamları ile onlara yüklenen farklı anlamlar arasındaki ayrım nedeniyle.

Özür metnini imzalayan ve özür dileyen bir çok insan için, bu özür dileme, vicdanları sızlatan bir olayı mahkûm etme, kurbanların acısını paylaşma, Türk Devletini bu olayı inkârdan vaz geçmeye zorlamak için bir baskı uygulama, ırkçı ve kana dayanan Türk Milliyetçiliğine karşı duruşu ifade etme gibi anlamlara sahiptir.

Bu anlamda özür dilemeye pek takılmamak gerekir. Ezilenlerin mücadelelerinde birçok kereler görüldüğü gibi, yanlış bir teorik içerik, tarihsel ve sosyal olarak doğru ve haklı bir duruşun aracı olabilir.

* Demir Küçükaydın (Taraf)

Zamane

Her şeyi yargılarlar, ama kendilerine yönelik ufacık eleştirilerden bile nem kaparlar. Tarihçiye tarih, sosyologa sosyoloji, edebiyatçıya edebiyat, hırdavatçıya hırdavat dersi verirler, her şeyi bu kadar zahmetsizce ve bu kadar kolay biliyor olmanın pek de mantıklı olmadığının farkına varmazlar. Hal böyle olunca bir şey öğrenmeleri imkânsız hale gelir, çünkü zaten her şeyi bildiklerine inanmaktadırlar. Sayıları hiç de az değildir, fena halde tüketici olduklarından talepleri büyük ölçüde talebi rotasından saptırmaya yeter. Dolayısıyla kitleye dönük her şeyi kendi saçma sapan beğenileriyle yönlendirirler. Televizyonlar, gazeteler, yayıncılar, yeme içmeden giyim kuşama kadar bütün önemli sektörler onların trendlerini ciddiye alır. Çünkü sorgulaması olmayan kolay müşterilerdir.

* Gökhan Özcan (Yeni Şafak)

 

71
Derkenar'da     Google'da   ARA