Patronsuz Medya

Model Kızlar - Gravure Model

Burada sıkça dile getirdiğim gibi japon kültürünün seksüaliteye bakış açısının batı dünyasından tamamen farklı olması durumu söz konusu. Hristiyan Batı seks konusunu paniğe kapılmadan konuşmayı becerememekte. Bu da olayın çok abartılmasına ve dejenere olmasına yol açıyor akabinde. Batı bunu kökenindeki hıristiyan kültürüne borçlu. Çok kuvvetli bir günah kavramı hıristiyanlık öğretisinde var. Japon geleneksel bakış açısı ise zevk ve şehvete dayanıyor.

Hep böyle değildi japonyanın bakış açısı seksüaliteye. Emperyalizm ve endüstrileşme sürecinde toplumu disiplin altında tutmak için batılı değerlere kayılmaya başlanmıştı. Fakat II. Dünya savaşının sonucu olan kapütülasyonlarla Japonya tekrar özü olan şintoizm'e dönmeye başladı. Bugün için domine eden dini görüş budur japon toplumunda. Şintoizm hedonisttir özünde.

* (5 Posta)

1937-1938'de Dersim'de neler oldu?

Neticeyi söylüyorum. Bunlar kabul etmediler. Mağaralara iltica etmişlerdi. Ordu zehirli gaz kullandı. Mağaraların kapısının içinden. Bunları fare gibi zehirledi. Yediden yetmişe o Dersim Kürtlerini kestiler. Kanlı bir hareket oldu. Dersim davası da bitti. Hükümet otoritesi de köye ve Dersim'e girdi. Dersim böyle bitti. Bugün Dersim'e rahatça gidebilirsiniz. Jandarma da gider siz de gidersiniz. Yalnız son zamanlarda bilhassa sınırlarda dış tesirlerden Kürtlerin bağımsızlık hareketi başladı. Kürtlerin bir bölümü Türkiye'de, bir bölümü İran'da… (Kayıt burada bitiyor.)

* Ayşe Hür (Taraf)

Yokluğum Türk varlığına armağan olsun

Bakan doğruyu söylüyor ama doğruyu yanlış söylüyor. Yüreğimizin tavan aralarına, bodrum katlarına koyup, gittiğimiz her yere beraberimizde götürdüğümüz, kırılgan acılarla dolu sandıklarımızı oradan oraya savuruyor. Zar zor, ite kaka vardığımız O dönem herkes çok acılar çekti kavşağından, direksiyonu birdenbire iyi oldu sokağına kırıyor. Olanları doğru söylüyor ama olanların doğru olduğunu da söylüyor.

Şu soruya hakkıyla cevap verelim şimdi…

Hayır, aynı olmazdı. Süper olurdu.

Sen ne diyorsun?

Bütün ülke üç noktaya birikmez, kırk küsur merkez olurdu. Yirmi, otuz yıllık fidan hayatlarımız değil, kadim bir orman gibi kültürümüz olurdu. Anasının doğduğu yerde doğabilirdi herkes, işte o zaman ülke, memleket olurdu.

* Arat Dink (Taraf)

Yasal olsa kime tecavüz ederdin?

Bir ara Google'a içinde tecavüz geçen cümleler yazıp dolaşıyordum (sapığım, hep yaparım) bu sırada ilginç bir forum konusuna rastladım. Soru şu Şayet yasal olsaydı hangi 3 kadına tecavüz etmek isterdiniz?

Yüzlerce yanıt var, o sırada hangi dizi gündemdeyse o dizinin yıldızları göze kestirilmiş.Kadın İsterse'nin Vildan Atasever'inden başlanmış, Kavak Yelleri'ndeki Mine'ye kadar gelinmiş.

-Akhh o mine var ya o mine bir elime geçse ah bi geçse! Elini kolunu bağlarım, kulağını, burnunu koparırım, şunu yaparım, bunu yaparım.

İç çekerek ballandıra ballandıra anlatılan sahneler, birilerine tecavüz etmek için yanıp tutuşan, yüzlerce adam, belki kadın. Başka hangi eylem bir tarafa ağır travmalar yaşatırken öteki tarafın fantezilerini süsle?

Konuyu açmışken kadınlar tecavüzü ister düşüncesine de hadi oradan sittiroen demek isterim.

Hadi kılıfın bu olsun diyelim e peki kadınlar tecavüz isterde sabi sübyanda mı ister?

* Siminya (Blogger)

Erdoğan, Gönül ve şerlerin en kötüsü

O ayrımcı devlet ki, generallerine başörtülü kadınların ellerini sıkmamak için köşe kapmaca oynatabiliyor…

O ayrımcı devlet ki, hükümet sözcüsünün ağzından vatandaşını sünnetliler-sünnetsizler diye kategorize edebiliyor…

O ayrımcı devlet ki, Milli Savunma Bakanı bu topraklarda işlenmiş en büyük günah olan Ermeni soykırımına fiilen sahip çıkabiliyor; bir ölüm fermanı olan tehcir kararını ve derin acıları birlikte getiren mübadeleyi, 2008 yılında hâlâ kutlayabiliyor.

Rumlar, Ermeniler, Yahudiler bu topraklardan iyi ki gönderildi, yoksa milli devlet olamazdık diyor bakan bey; orada da durmuyor, azınlıklar gitmeselerdi bütün zenginlikleri ellerinde tutacaklardı demeye getiriyor; yetmiyor, bugün teröre yardım edenlerin kendilerini tehcir mağduru sayanlar olduğunu söylemekten gocunmuyor.

* Yasemin Çongar (Taraf)

Riyakâr toplum

Kürt sorunu bir gün bir şekilde çözülür, irtica yok olur, AKP gerçekten değişir, belki CHP bile değişir. Ekonomik problemler aşılır, aç insan sayısı azalır… Gün olur devrim olur, sınırlar oynar… Ama riyakârlığı söküp atamak çok zor bu toplumdan. Çünkü suç değil, ayıp değil… Bir çeşit iş bilirlikle ilişkilendirilen bir meziyet riyakârlık.

Halkından, medyasına, politikacısından, bürokratına her yere herkese sinmiş, kabullenilmiş, normalleştirilmiş bir onursuzluk.Nasıl oldu ne zaman başladı, hep mi böyleydi yoksa artık ağzımıza pelesenk olan 80 sonrası değişen rejimin bir ürünü mü hiç bilmiyorum.

* Kamra Zaman (Pankart)

Kafamda filler sevişiyor

Bir araştırmaya göre kamuoyu en büyük skandalları bile 23 gün içinde unutuyor. Maruz kaldiği enfermasyon bombardımanı içinde daha fazlası da mümkün değil. Her hafta çağın, yüzyılın olaylarına şahit olan bir beyin, bir süre sonra koflaşacaktır. Gemide filminde Kaptan rolündeki Erkan Can'ın ünlü bir repliği vardır. Baba elindeki cigaradan derin bir nefes aldıktan sonra, içindeki dumanı azad etmeden sinirli bir tonda mırıldanır: Kafamda filler ş * *şiyor. Aha işte bende bu kocaman olaylara gebe erken doğum çağında tv izlerken, gazete okurken, internette dolanırken aynı hissiyat içindeyim. Ha onlar sevişirken arkada çok şeyler oluyor haberimiz olmuyor o ayrı. Enformasyon çağının numarası da bu. Bas bilgiyi, bas haberi, millet ambele olmuşken götür parsayı.

* Kamra Zaman (Pankart)

Tarihten ve belgeden korkan devlet

1980'lerde televizyonlarda siz imha edeceğiniz kâğıtları söyleyin biz kamyon gönderelim mealindeki reklamları hatırlayanlar için şaşırtıcı olmayacak bir bilgi daha: 12 Eylül darbesi sonrasında gerek devletin kâğıt ihtiyacını karşılamak, gerekse ait olduğu kurum binalarında yeni boş alanlar açmak ve gelir temin etmek gerekçesiyle Tek Parti döneminin hafızası anlamına gelen CHP'nin grup toplantılarının tutanakları, 1960 sonrasına damgasını vuran Adalet Partisi'nin arşivleri, Cumhuriyet Senatosu'na ait zabıtların tamamı ve Cumhuriyet'in kuruluş yıllarında rejimin bekçisi olan İstiklal Mahkemesi zabıtlarının bir bölümü de SEKA'ya gönderilerek imha edilmişti!

* Ayşe Hür (Taraf)

Her yönüyle Kemal'i sevmek…

Mustafa Kemal'in din ile olan ilişkisi de Mustafa belgeseli bağlamında epey konuşuldu. Garip biçimde günümüz militan lâikleri dinî inancı olmayan bir Kemal portresinden rahatsızlık duyuyorlar. Kemal'in illâ ki bir dinî inancı olmalı aksi takdirde dincilerin eline koz geçer diye düşünüyorlar. (…) Fakat unutmayalım ki Mustafa Kemal de bu toprakların bir insanı. Nitekim Halide Edip'in aktardığına göre Mustafa Kemal de rüyalarında işaretler arayan, rüya tabirleri hakkında bu işten anladığını düşündüklerine gördüklerini anlatıp yorumlatan bir kişiydi… Bizim memlekette sabah akşam Bilim tek yol göstericidir diyenlerin bir dolu böyle batıl inançları vardır. Bir de o batıl itikadları bilimsel açıdan meşrulaştırmaya kalkıp, dindar insanların kimi inançlarıyla dalga geçmeye kalkarlar. Bir kere gerçek bir pozitivist Anıtkabir gibi tapınaklaştırılmış bir yere gidip, Yüce Ata'nın huzuruna çıkıp, bir deftere O'nun ruhuna seslenen bir şeyler yazmayı kendisine hakaret kabul eder… Bu tamamen metafizik bir ayin atmosferidir. Tamamen anti-laik, tamamen bilim-dışı, batıl ve ortaçağa ait bir davranış şeklidir pozitivizme göre… Arada bizim Kemalistler katı-pozitivist olmakla suçlanırlar ama görüldüğü gibi ortada pozitivizm falan da yok… Ne var derseniz bence sadece mizahi bir durum var…

* Rasim Ozan Kütahyalı (Taraf)

'Aklın karamsarlığı, iradenin iyimserliği'

BBC Türkçe: Sizce Obama yönetiminde Türkiye'nin ABD nezdindeki statüsü ve konumu değişir mi? Özellikle Kürt sorunu, Ermeni sorunu gibi konularda…

Prof. Noam Chomsky: Bu konuda iyimser olmak çok zor. Türkiye'de büyük bir devlet terörünün yaşandığı 1990'ları size hatırlatmama gerek yoktur.

Binlerce köy ve kasaba yerle bir olmuştu. Yüz binlerce belki de milyonlarca kişi mülteci durumuna düşmüştü. On binlerce kişi de öldürülmüştü. Bunlarda büyük ölçüde -bir önceki Demokrat başkan- Bill Clinton'ın payı var.

Türkiye'de vahşet arttıkça, Clinton Türkiye'ye daha fazla silâh temin etmişti. Sadece 1997 yılında Türkiye'nin aldığı silâhların yüzde 80'ini o sağlamıştı. Clinton Türkiye'ye tüm soğuk savaş döneminden daha fazla askeri yardımda bulundu.

* Noam Chomski (BBC Türkçe)

Bir abonelik iptali öyküsü

Evet dedi, isterseniz iptal talebinizi biz durduralim, uyeliginiz devam etsin ve biz size, bir yil boyunca, bilmem su kadar olan paket bedelinizde su kadar indirim saglayalim.

Beynim uguldadi.

Kisisel almayin lutfen ama diye basladim, diyelim ki evlisiniz ve gecen zamanin icerisinde kocanizin ahlâkî yapisi size dokunmaya basladi ve hatta artik bir zaman sonra, bir noktada ayni yolda yaslanamayacaginiza kanaat getirdiniz ve gittiniz bosanmak istiyorum dediniz. Olmaz mi, olur. O da size dondu ve dedi ki istersen sen o bosanma talebini cek ben sana bir tek tas alayim! Demez mi, der. Peki talebinizden tek tasa riza gosterip donerseniz, adiniz ne olur?

* Defne Koryürek (Abesle İştigal)

Yaşamak istiyoruz, hiç yaşatmadan

Geçenlerde ben Diyarbakır'dayken, beni arayanlar aaa ne işin var oralarda dedikten sonra ne işim olduğunu neredeyse hiç sormadılar. Çeşitli kesimlerden, meslek gruplarından olan bu kişiler sahiden de bildiklerinden daha fazlasını duymak istemiyorlardı. Güneydoğu ve Türkiye açısından oldukça hareketli günlerde bile. Kendi terminolojileriyle ekonomik krizi konuşmayı yeğliyorlardı sözgelimi.

Bir keresinde bir mecliste Lübnan'a, Ürdün ve Suriye'ye yaptığım yolculuklardan bahsediyordum, sözümü kesip bana aman o pis şehirlerde ne yiyip içtin demişlerdi. Ve bundan sonra ne Sabra Şatila kamplarını dinlediler, ne İsrail'in bombardımanından kaçan Lübnanlıların Suriye sınırında tutunma çabasını, ne Golan tepelerinde rastladığımız insanları, ne de savaş ve yıkımla iç içe geçmiş gündelik hayatı.

* Leyla İpekçi (Taraf)

Başbakana özel ders teklif ediyorum

İddia ediyorum ki, başbakan suç işledi. Hem de, sanırım, suça teşvik suçunu başbakanlık makamından, aleni şekilde vesaire işleyince cezası artıyordur. Birisi kafanı bozarsa veya malına zarar verirse ona pompalı tüfekle ateş edebilirsin. Başbakanın dediği budur.

Bu memleketin aklı başında ve namuslu insanları uyduruk irtica iddialarına filân itibar etmiyor. Öte yandan Tayyip Erdoğan'dan demokratlığı bırakın, nezaket bile bekleyenimiz yok artık. Fakat bu sahiden fazla. Tek hafifletici sebep, başbakanlığın ne olduğunu hâlâ kavrayamamış oluşu. Hükümet nedir, oraya çıkılınca ne yapılır, üstlenilen nasıl bir sorumluluktur… Karşısında bana ne bana ne! yapılamayacak, ulusal düzeyde sorumluluk ne demektir? Samimi olarak teklif ediyorum, isterse ben vakit ayırır kendisine bunları anlatırım.

* Ümit Kıvanç (Taraf)

İnternetin karanlık yüzü

Aisopos'un (Ezop) efendisine dünyanın en iyi ve en kötü yemeği diye dil pişirmesi gibi, internet hiç kuşkusuz dünyanın en iyi ve en kötü şeyi.

İyi taraflarını anlatmaya gerek yok. Ama kötü tarafları Türkiye'nin geçirmekte olduğu şu fevkalâde nazik dönemde fazla zarar vermeye başladı. Çünkü insanlar her an bir pislik bekler vaziyette. En kötü niyetli iletilere hiç kontrol etmeden inanma ve üstelik onları Yahu, gördün mü neler olmuş! diye bilinçsizce yeniden dağıtma eğiliminde.

Eylül 1955'te Atatürk'ün Selanik'teki evine bomba atıldığı haberi gibi, bir gün internetteki bu pisliklerden biri bir felâkete sebep olacak diye korkuyorum. Bu rezilliklere inananlar ve bunları sorumsuzca yeniden dağıtanlar arasında devletin yüksek kademelerinde önemli görevler almış, iyi eğitim görmüş, aklı başında kişilerin bulunduğunu bizzat bildiğim için korkuyorum.

 

87
Derkenar'da     Google'da   ARA