Düşünün sadece ABD'de 147 etanol fabrikası 138 milyon ton mısırdan (Hasadın yüzde 20'si) yılda 8. 5 milyar galon yakıt üretiyor. Bunlara biriki yıl içinde 5. 1 milyar galon üretim kapasiteli 61 fabrika daha eklenecek. Böylece ABD üretiminin yüzde 30'u, bir başka deyişle 200 milyon ton mısır, etanol fabrikalarınca yutulacak. Rakamların anlamı: Dünyada 400 milyon insanı bir yıl boyunca doyurabilecek mısır, yakıt için feda ediliyor.
Buna bir de AB'nin akaryakıt tüketiminin yüzde 10'unu biyoyakıttan karşılamayı amaçlayan politikalarını, Brezilya'nın en bereketli topraklarını biyoyakıt üretimine ayırmasını ekleyin. Sonuç: Batılılar otomobillerini doyurmak için Afrikalılar'ı, Asyalılar'ı açlığa mahkûm ediyorlar.
Önceleri küfürler epey galiz olabiliyordu, çünkü yorumcu ismini sakladığı gibi siteci
de anonimliğin ardına sığınıyor, ele geçemiyordu. Bir internet hukuku
geç de olsa oluşmaya başlayınca onlar da bizler gibi künye koymak
zorunda kaldılar, çünkü işin ucunda mahkeme ve ceza vardı… Böylece artık yorumları süzgeçten geçirmek
zorunda kalıyorlar, eskisi gibi ana avrat dümdüz gidilemiyor
, fakat yalan ve iftira serbest!
Bu iletişim devrimi, bütün ruh hastalarına da gün doğurdu. Bazı internet siteleri, psikopat çöplüğüne döndüler.
Kimliğini gizleyip rumuzla
yazınca saçmalamak çok daha rahat ve kolay, üstelik oturduğun yerden iki tıkla
ruhunun bütün pisliklerini dökebilirsin… Mektup yazıp zarfa koymak yok, pul yapıştırmak yok, kalkıp postaneye gitmek yok, üstelik masraf da yok.
Dışarıda yaşanan hayat eğlenmek
anlamını taşıyor. İnsanlar dışarıya eğlenmek için çıkıyorlar, yemek yemek de bu defa eğlenmenin, eğlencenin bir parçası oluyor. Böylece lokantalar aynı zamanda eğlence mekânına dönüşüyor. Yani aynı zamanda bir launch', aynı zamanda bir
diskotek
o mekânlar.
Bir saate kadar yemek yeniyor, bir saatten sonra da eğlence başlıyor. İnsanlar barda takılıyor', ortada dans ediyor, bazıları da kenarda yemek yiyor; fakat asli iş
içki içmek'. O anda müziğin dozunun artırılması bir zaruret; çünkü, o aşamadan sonra artık kimsenin kimseyi duyması istenmiyor. Tam tersine isteniyor ki, insanlar kendilerini o gürültüye kaptırsın, kendisini
unutsun
ve içki içmeye koyulsun. Müziğe, çevreye, insanın kendisine tahammül etmesinin yolu, içki. Hal böyle olunca alan
memnun satan
memnun. Hem içki satış miktarı hem de konuşmayı, düşünmeyi artık bir yana bırakıp kendisini gidişatın seline kaptırmak iki tarafın da memnuniyet ve karşılıklı çıkar nedeni.
Fakat bununla birlikte çok çok ünlü bir Türk siyasetçi, Yahudi lobi kurumlarını dolaşıp İslamcıların yakında devrileceğini ve muhtemelen kendisinin başbakan olacağını
söylemiş.
Kulağı delik arkadaşımız yazısını şöyle bağlıyor: ABD'ye göre ne o politikacı Washington'da ciddiye alındı ne de emir-komuta zinciri dışında bir komutan ziyareti gerçekleşti. O dönemki tartışmalar, Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman ve Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur'un emekliye ayrılmaları ile duruldu.
Bir iddia da önceki gün ortaya atıldı.
Hayatı boyunca darbe cuntalarıyla iş tutan ama bir gece yarısı operasyonuyla gözaltına alındı diye birdenbire demokrasi kahramanı
ilân edilen yaşlı bir gazeteci ağabeyimiz de, Türkiye'nin kaderine el koyması için Amerika'ya elçi yollamış.
mahalle'den kovuldu!
Ali Nesin, bu hakaretlerin yanı sıra yaptıkları yardımı geri isteyenlerin bile olduğunu söyledi: Bazıları bağışlarını geri istedi. Verdim. Kendi hesabımdan verdim. Vakıf hesaplarından yollayamazdım, yasal olmazdı. Ama sanki pis bir şey yemişim gibi bir duygu kapladı içimi, iğrendim, ağzımı yıkamak, dişlerimi fırçalamak istedim. Bu kişilerin parasının Vakıf'a girmesini istemezdim. Bileydim… Babam, bir gün Vakıf çocuklarının savurganlığına kızıp,
Bu vakfa bir kuruş haram para girmemiştir'diye bağırmıştı. Çok etkilenmiştim bu sözden. Hâlâ daha gözlerim yaşarır babamın bu sözleri aklıma geldikçe. Ben de aynı gururu yaşamak ve yaşatmak isterdim. Maalesef bu hakkım elimden alındı.
* (Star)
dağdaki çobanlaeşittir!
Profesörün oyuyla çobanın oyunu bir tutmayan yaklaşım, her şeyden önce, profesörün ülkenin iyiliğini istediği ve bu iyiliğin nerede olduğunu bildiği varsayımına dayanıyor. Oysa insanın kendisini aşan bir iyi
adına hareket etmesi ve üstün bir ideal
adına oy vermesi, eğitimle değil ahlâkla ilgilidir. Profesörün okumuş yazmış olması, ne onun ahlâklı ve vicdanlı olduğu ne insanların iyiliğini isteyeceği ne de iyi'nin ne olduğunu bileceği anlamına gelir. Okumuş yazmışlar, insanî zaaflarını aşmış varlıklar değil, sadece bilgi türlerinden birine daha fazla vakıf olan insanlardır (bilgi de bilimsel bilgiden ibaret değildir).
TSK, Türkiye'yi bölmeye çalışan ABD
den milyonlarca dolar hibe alıyor: 1941-1944 döneminde Ödünç Verme ve Kiralama (Lend and Lease) Kanunu çerçevesinde ABD tarafından Türkiye'ye 95 milyon dolarlık savaş malzemesi verildi. 1945'te Türkiye ve ABD arasında yapılan Askeri Yardım Antlaşması ile İkinci Dünya Savaşı sırasında sağlanacak askeri yardım bir anlaşma ile taahhüt altına alındı. Savaş sonrasında Truman Doktrini ve Marshall Planı çerçevesinde ABD tarafından yardım sağlandı. O günden bu yana ABD ve NATO kapsamında TSK'ye yapılan toplam hibelerin tutarı nedir?
Genelkurmay Başkanlığı, Türkiye'yi bölmeye çalışan AB
den milyonlarca avro hibe alıyor: AB Genel Sekreterliği 2007 tahsislerine dair yaptığı açıklamada Mehmetçik Projesi
için 12, 7 milyon avro verildiğini söyledi. Bu projenin detayları neler? Genelkurmay Başkanlığı, kendine karşı nasıl faaliyetlere girişmeyi düşünüyor?
Dizi sayesinde çeşitli cemaatlerden insanlarla tanıştım. TV'de ve panellerde konuştum. Ne biliyorsam, ne düşünüyorsam söyledim.
Hiç sürpriz olmadı. Olaylar tam benim beklediğim gibi gelişti: Sağduyu sahipleri, Ha, bu adam demokratmış
dedi. Laikçiler ise
Fethullahçı
ilân etti.
Onlarınki öylesine takoz bir zihniyet ki Nurcu diyerek Prof. Mardin'i Türkiye Bilimler Akademisi'ne almıyorlar. Yani bilim adamını bilim yaptığı için cezalandırıyorlar. Acaba hangi kesim daha
örümcek kafalı'?
Nitelikli televizyon haberciliği yıllarca ana haber bültenlerinindeki şöhret kültüründen çok çekti, kanımca hâlâ da çekiyor. Ardı arkası kesilmeyen tekrar görüntüleri, onlara eşlik eden gürültülü efektleri, anchorman'in duygu sömürüsüne tempo tutan soru sorma ve haberi okuma tarzı bu mesleğin saygınlığına büyük darbeler vurdu. Pek çok anchorman haberin kendisiyle değil ekrandaki görüntüsüyle ilgilendi, okuduğu haberleri içselleştirmedi, haberle temasa geçmemiş bir yüz olarak kalıverdi ekranlarda. Metni okudukları prompter kilitleniverdiğinde bir kısmının şatafatlı varlıklarının nasıl da bir mum gibi sönüverdiğine tanık olduk, haberi okuyamadıkları an programı sürdüremediler bile.
Uzun süredir tehditler alıyor, tehditlerin merkezinde yer alıyorum, tehditin kaynağı Ergenekon ve benzeri yapılar…
İlhan Selçuk'un gözaltına alınmasından sonra başta Hikmet Çetinkaya, Ali Sirmen, Fatih Altaylı, Leyla Umar gibiler tarafından, İlah Selçuk'u eleştirdiğim için, darbecilik kokan yazılarından alıntılar yaptığım için başka arkadaşlarımla birlikte yeniden hedef gösterildim.
Sembolik ya da fiili, linçe kalkışan, linç kanını vicdanında taşır…
Ama yetmez…
Suçluyorum…
Onları olacak herhangi bir saldırının sorumluları ilân ediyorum…
Hastanelerde tedavi gören hastalar, temiz çarşaf yerine eski yatakların üstüne serilmiş gazete kâğıdı ya da hırkaların üstünde yatırılıyor. Enfeksiyon alma riski yüksek olan bebekler, hijyen koşullarından uzak, yanı başlarında çöplerin durduğu odalarda yaşam savaşı veriyorlar.
Sağlık Bakanı Avocksouma Djona Atchenemou, ülkede çok ciddi sağlık problemleri ile karşı karşıya olduklarını, aşılama başta olmak üzere koruyucu hekimlik yapılamadığını, tedavi için gerekli ilâç, malzeme ve tıbbî cihazların bulunmadığını söyledi.
Ülkede bir tıp fakültesi olmadığını, sadece Referans Hastanesi'nin içinde genel doktorluk eğitimin verildiği bir merkez bulunduğunu belirten Atchenemou, Personel ihtiyacına acil olarak çare bulunmadığı sürece ilâç temin edilse bile sorunların önüne geçmemiz mümkün olamaz
dedi.
*
Kapatma isteminin gerekçesi, AK Parti'nin üniversitelerde başörtüsünü serbest bırakma girişimiydi. Şimdi bu İslâmcılık mı oluyor? Tabii ki hayır! Avrupa'daki hiç bir üniversitede başörtüsü yasağı yok; hatta sıkı bir lâiklik anlayışına sahip Fransa'da bile. AKP'nin suçu bambaşka: Bu parti popüler ve çok başarılı oldu - buna ülkenin demokratikleştirilmesi de dahil. Ve eski elit zümre şimdi kendini bir kenara itilmiş olarak hissediyor. Bu Cumhuriyet bekçileri, kurulduğundan beri devleti kendi tekellerinde gibi görüyor ve halkı, kadirbilmez ve yönlendirilmesi gereken bir kitle olarak görüyor. Bunlar kendilerini Darbeyi bu defa yargıçlar yapıyor
laik
olarak nitelendirip, Batılı tarzda gece kıyafetleri giyerek klâsik müzik konserlerine gidiyorlar. Ama içten içe otoriter olan bu kişiler hiç bir surette liberal değil. Kürtler ve Hristiyanlara daha fazla hak tanınmasını isteyen Avrupa Birliği'ne karşı da güvensizlik söz konusu… Sürekli modern olmaktan
sözediyorlar, ama bununla aslında 1920'li ve 30'lu yılların - yani Atatürk'ün henüz hayatta olduğu dönemin- modernliğini kastediyorlar.
Bu gelişmeler sonunda, aynen İttihatçılar gibi darbeci güçler de kaçacak delik arayacaktır ama iş işten geçmiş olacaktır.
İttihatçıların vatansever olmadıkları söylenebilir mi? Bu halâskâran-ı zâbitan
elbette vatanseverdi. Ancak bu duyguları, koskoca imparatorluğun yıkılmasına ve Türkiye topraklarının sekizde bire inmesine engel olamadı. Aynı Enver, Talât, Cemal paşalar gibi, bizim darbeci generaller de, Deniz Baykal da, CHP'liler de, ulusalcılar da, yüksek yargı mensupları da, jakobenler de vatanseverdir. Lâkin, sebep oldukları istikrarsızlık ve çöküntü, Türkiye'yi onların da istemedikleri bir mecraya hızla sürüklüyor…
12 Eylül döneminde bir akşam Demirel bana, Bu vatanı, halâskârlardan halâs etmek lâzımdır
(kurtarıcılardan kurtarmak) demişti. Ne kadar doğru bir teşhis… Lâkin, Varâk-ı mihrü vefayı kim okur, kim dinler ki?
Beni dinlemiyorsanız, bari Cemal Paşa'nın torunu ile Mahir Kaynak'ın kızını dinleyin…
Aile AKP Ali Türkan Amerika Araba Aydın Beslenme Bilim Cem Karaca Cehalet CHP Cinsellik Çevre Çizgi Roman Çocuk Demokrasi Deprem Derkenar Devlet Dil Distopya Edebiyat Eğitim Ekonomi Erkek Fanatizm Felsefe Feminizm Gençlik Hayat Hayvanlar Hoyratlık Hukuk İnternet İslâm Kadın Kapitalizm Kedi Kemalizm Kent Kitap Kişilik Komplo Konut Kültür Kürtler Mavra Medya Mektup Meslek Militarizm Milliyetçilik Mizah Modernite Müzik Necdet Şen Nefret Nostalji Pazarlama Polemik Portreler Psikoloji Reklam Safsata Sağlık Sanat Savaş Sevgi Seyahat Sinema Siyaset Spor Şiir Tarih Teknoloji Telefon Televizyon Terör Toplum Tutunamayanlar Vicdan Yazmak Yalnızlık Yaşlılık Yergi Yoksulluk
Sitedeki içerik 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası ile korunmaktadır. Yazılı izin olmadan kopyalanamaz, çoğaltılamaz, değiştirilemez, başka mecralarda kullanılamaz. Ancak, uzunluğu 200 kelimeyi geçmemek, yazar adı ve kaynak belirtmek ve bu sayfaya link vermek kaydıyla yazılardan alıntı yapılabilir.