Patronsuz Medya

Yiğidim İlhan'ım neden susuyor?

Bizi her konuda aydınlatan, meselâ Kur'an'da faizin haram olduğunu saptayan, çok partili parlamenter sistemin Osmanlı gericiliği olduğunu söyleyen, subayın siyasete müdahalesini meşru kabul eden ve Subay siyasete girmeli midir? Evet girmelidir! diyen, buharlının icadı'yla bize eşsiz sosyolojik pencereler açan İlhan abi, neden çeteler konusuna hiç girmiyor?

Her gün, neredeyse bir çete silâhlarıyla, bombalarıyla, krokileriyle ve ölüm listeleriyle ele geçiriliyor, ama İlhan abide (ve tabii İlhan abinin patronajındaki gazetede) çıt yok.

Hatta, denilebilir ki, her konuyu derinlemesine gören ve detaylarıyla anlatan İlhan abi, bu olayı görmüyor bile…

Baksa görecek.

Bakmıyor…

* Ahmet Kekeç (Star)

Mustafa hakkında her şey

O günlerde büromu arayan örgütten bir kişi Suikastçıların, olaydan sonra bir polisin yardımıyla kaçtıklarını öne sürüyor, Bu işi devlet içinde bir kol yaptı. Bir iç hesaplaşma vardı. İşi bize çözdürdüler diyordu.

İdamla yargılanan, anılarını kaleme almakta olan ve itirafçı affından yararlanmak için Bildiğim tüm sırları açıklamaya hazırım diyen Duyar'la cezaevinde konuşmaya karar verdim.

Adalet Bakanı'na bu röportajın Susurluk'la ilgili ilginç bağlantıları ortaya serebileceğini söyleyerek izin istedim.

Bakan, Duyar'ın da istemesi kaydıyla şifahi izin verdi. Duyar'a sordular, Tamam dedi. Yazılı izin bekliyordum.

Sonradan öğrendim ki, bana izin verecek merci, aynı günlerde Karagümrük çetesinin Afyon'a nakline izin vermiş.

Karagümrüklüler, Afyon'a nakledildikten 2 hafta sonra, 15 Şubat 1999'da Duyar'ı hücresinde öldürdüler.

* Can Dündar (Milliyet)

'Öz yurdunda garip iktidar

Konu, sadece türban, hatta sadece lâiklik değil, daha derin, daha vahim. Bu çok partili hayata geçişle başlamış bir kavga, bu kavganın hikâyesi uzun, bu köşeye sığmaz. Ama öncelikle, bir konuya açıklık getirmekte fayda var; sorun muhafazakârların iddia ettiği gibi, azınlık sultası'nın devam etmesi değil. Muhafazakârlara karşı konumlanan diğerleri'nin sayısı az, bu doğru. Ancak, iddia edildiği gibi, diğerleri uzunca bir süredir seçkin azınlık değil. 1950'lerden beri, muhafazakâr kesim her iktidar döneminde dalga dalga sınıf atlamış vaziyette. Diğer taraftan, seçkin bürokrat çevre diye adlandırılan kesim, çoktan sınıfsal olarak fakirleşmiş ve önemsizleşmiş durumda. Bu koşullar altında, hâlâ, Bu kesim ayrıcalıklarını yitirmek istemiyor türünden analizler yapmak, ancak yakın tarihi hiç anlayamamış olmakla mümkün.

* Nuray Mert (Radikal)

Evlilik kurumu sevginin celladı mı?

Evlilik birbirini seven iki insanın ölünceye kadar beraber yaşamasını sağlayan bir vesile mi, yoksa eşiniz, onun ailesi, sizin aileniz ve doğacak çocuklarınız üzerine yapılan bir akit mi? Bir insanla ömür boyu beraber olmak fikrinin ne kadarı gerçekten bizim seçiminiz, ne kadarı yaşadığımız toplumun bizi asırlardır formatlamış olması ile ilgili?

Çin in Molso köyü sakinleri kadın erkek ilişkileri ve evlilik hakkında modern dünyaya göre bambaşka bir kültüre sahip. Molsolular modern dünya evliliklerinin sevgiyi donuklaştırdığına hatta yok ettiğine, ziyaretçi evliliği olarak adlandırdıkları kendi ilişkilerinin ise sevgiyi bir ömür boyu canlı tuttuğuna inanıyorlar.

Aşağıdaki linkteki ses dosyasını dinleyin, kararı siz verin

Not: Ses dosyası Real Player programı gerektirebilir.

* Dizi Programlar (Bbc Türkçe)Ekleyen: Seyit Balkuv (14.02.2008

Göksu yangını ve doğal hayat tehlikesi

Sulak alanların en temel özelliği, bulundukları bölgenin en çukur yerinde veya en alt noktasında yer almaları. Bu özellikleri nedeniyle her türlü sanayi, yerleşim alanı ve tarımsal faaliyet atıkları en son sulak alanlarda toplanıyor.

Dünyadaki karbon oranının yüzde 40'ını muhafaza eden sulak alanların kuruması veya tarım alanına dönüştürülmesi halinde, büyük miktarda karbondioksit açığa çıkarıyor.

Sulak alanlar aynı zamanda, yeraltı sularını besleyerek veya boşaltarak, taban suyunu engelleyerek, sel sularını depolayarak, taşkınları kontrol ederek, kıyılarda deniz suyunun girişini önleyerek bulundukları bölgenin su rejimini düzenliyor.

*

Bugün davamız var!

Hrant gücünü, onun ölümünü isteyenlerin, onu en salyalı dilleriyle hedef gösterenlerin bildiği hiç bir şeyden almıyordu. Parası yoktu. Emrine koşuşturan adamları yoktu. Küçük hesapların buzlu sularında kulaç atmışlığı yoktu. Muktedirlerle mutlu ilişkileri yoktu.

Kürsüsü, postu, makamı, unvanı yoktu.

O, gücünü yetimhanede geçen çocukluğundan alıyordu.

Ermeni oluşundan alıyordu.

Kalkansızlığından alıyordu.

Kolay incinebilir oluşundan alıyordu.

İnsana olan o ışıltılı inancından alıyordu.

Sınırsız ve koşulsuz sevgisinden alıyordu.

Dünyayla aşık dalaşına girmekten çekinmeyişinden alıyordu.

Çocuklara has katıksız cesaretinden alıyordu.

Delik pabuçlarından alıyordu.

* Yıldırım Türker (Radikal)

Peki, Ergenekon Kimin Suç Örgütüydü?

Peki bu karanlık savaşı kim öğütledi? Mavi Ceketliler. Peki kim kurdu? Mavi Ceketlilerin eğittiği istihbarat örgütleri. Bu örgütün de başında kimler vardı. Siu Savaşçıları. Peki, uygulayanları kim eğitti: Siu savaşçıları. Peki bu gelişimin sonucu ülkede kaos ve terör tırmandırıldı mı? Evet, hem de nasıl kanlı! Peki sonuçta ne oldu? Askeri Darbe. Yönetime kim el koydu? Siular yönetime el koydu. O zaman ülkede bir anayasa var mıydı? Evet. O halde suç mudur? Burjuva hukukuna göre suçtur. Çünkü on binlerce insan bu suça istinaden yargılanmış, hapse atılmış ve idam edilmiştir. Suç işleyen kurum suç örgütü olur mu? Burjuva Hukuka göre evet. Ama efendim, o zamanın Büyük Reisleri Anayasa'ya dayanarak yönetime el koydu'lar. Peki o zaman dünyanın en iyi, iki anayasasından biri olan bir anayasayı neden tez elden değiştirdiler?

* Halid Özkul (Yeni Ortam)

Gazeteci Laura Blumenfeld'in intikam hikâyesi

Laura Blumenfeld babasını vuran adamın peşine düşmek için 12 yıl beklemiş. Amerikalı bir haham olan babası David Blumenfeld 1986 yılında kudüste tatil yaparken vurulmuş. Babası hayatta kalmış ama Laura Filistin haklarını savunan insansever babasının kurşunlara hedef olmasının şokunu atlatamamış. Hikayesini olağanüstü kılansa seçtiği intikamın şekli.

Aşağıdaki linkte babasını öldürmeye çalışan Filistinli militanın peşine düşen Amerikalı gazeteci Laura Blumenfeld'in inanılmaz intikam hikâyesi var.

Bu link yaklaşık 15 dakika uzunluğunda bir ses dosyasıdır ve Windows Media Player veya Real Player ile dinlenebilir.

* Laura Blumenfeld (BBC Türkçe)Ekleyen: Seyit Balkuv (03.02.2008

İki mezhebin uleması kapışıyor

Türkiye'yi anlamak istiyorsanız bir mezhep savaşı gibi bakın olan bitene. Pozitivist hatta zaman zaman neo-pozitivist Müslüman mezheple, Ortodoks Müslümanlığın ya da ortadan Müslümanlığın bir savaşı olarak görün. O anda anlarsınız olan biteni.

Mesele lâiklikle Müslümanlık arasında değildir. Mesele Müslümanlık'la Müslümanlık arasındadır.

Türk-İslam sentezi maalesef yalnızca bir çetenin değil aynı zamanda bu memleketin de resmi ideolojisidir.

Va savaş, lâiklerle lâik olmayanların değil, Türk-Müslümanlarla, Müslüman-Türklerin savaşıdır. Müslümanlığı bu denklemden çıkarırsanız, her şey anlaşılmaz olur.

* H. Gökhan Özgün (Radikal)

Baskın Oran'a açık mektup

Sayın Oran, ezber bozmak adına ifadelendirdiğiniz gerekçenin, yani parasız (yüksek) öğrenimin yoksulların çocuklarının okumasının önünde engel oluşturduğu yolundaki argümanın pek de yeni sayılamayacak farklı bir ezbere, piyasanın yaşamın her alanını -tabii bu arada sağlık ve eğitim alanını da- kapsayacak tarzda genişletilmesini savunan neo-liberal ezbere mündemiç olduğunu bilmiyor olamazsınız.

* Sibel Özbudun (Sendika)

En ufak iz bırakmadan dinliyorlar

İstihbarat birimlerinin de kullandığı bu yöntemle hedefteki kişinin bulunduğu bina izlemeye alınıyor. Söz konusu binadaki pencerelere lazer sinyali gönderen ekipler, cihazın alıcısı ile camdan yansıyan sinyalleri deşifre ediyor.

Böylece içerideki konuşmalarla cama çarpan ses dalgaları, lazer sistemi sayesinde yaklaşık 200 metre uzaklıktan bile kolayca dinlenebiliyor.

Yetkililer, artık söz konusu casus cihazların nano teknoloji ile geliştirildiğini belirterek, üzerlerindeki pillerin bulundukları ortamlardan yayılan bilgisayar, televizyon ve ışık sistemlerindeki elektromanyetik radyasyonla havadan kablosuz olarak şarj edilebildiğini vurguladı.

*

Ali Türkan ölüvermiş

Hani baştacı yaptığımız yazarlar, sanatçılar, düşünürler vardır ya; yaşarken ışıltılarıyla insanları büyülerler, öldükten yıllar sonra da kıymetlerinden bir şey kaybetmezler.

Bazen düşünürüm; bu insanlarda olan şey nedir ki derim, bizim gibi sıradan insanları böyle etkileyebiliyorlar, nasıl oluyor da pusulamız her fırsatta onlara doğru dönüyor. Niye bizler bu çekim gücünden yoksunuz da, o insanlara bu pırıltı bahşedilmiş? Güçlü bir belleğe sahip olup, çok okuyup, kelimeleri yan yana dizmeyi çok iyi bildikleri için mi? Eğer öyleyse, biz de çok okusak, edebiyat sanatının tüm inceliklerini hatmetsek, kelime canbazlığında ustalaşsak, olabilir miyiz onlar gibi? Çok gezdikleri, çok insanla tanıştıkları için mi? Yoksa yokluk içinde geçirdikleri çileli hayatları mı yakıtları olmuştur kalemlerinden dökülen incilerin?

* Seyit Balkuv (Seyit'in S'si)

Kızılderililerin bilgelik dolu atasözleri

* Arkamdan yürüme, ben öncün olmayabilirim. Önümde yürüme, takipçin olmayabilirim. Yanımda yürü, böylece ikimiz de eşit oluruz.

* Bir düşman çok, yüz dost azdır.

* Ölüler güç ve bilgilerini beraberinde götürmez, yaşayanlara ilâve eder.

* Bir kere al demek, iki kere vereceğim demekten iyidir.

* Gözün ile değil yüreğin ile hüküm ver.

* Yanlışı gören ve önlemek için eli uzatmayan, yanlışı yapan kadar suçludur.

* Şeytan hakkında konuşmayın. Gençlerin kalbinde merak uyandırır.

* İnsanlar tabiattan uzaklaştıkça kalbi katılaşır. İnsanın gözleri öyle kelimelerle konuşur ki dil onları telâffuz edemez.

* Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde, beyaz adam paranın yenemeyen bir şey olduğunu anlayacak.

*

Taş üstünde taş

Farkındasınızdır. Değişik yazı türleri var. Meselâ, öyle seçilen şöhretli biri ne, ilkesel eleştiriden ziyade, taş atarak başını büyüten yazı tipleri de var.

Ki çok seviliyor!

Taş özenle hazırlanıp atılıyor. Hem taşı attığınızda sizi de o şöhret dünyasının bir parçası yapıyor. Hem de, ballı börek, karşıdan da size cevap veya taş geldiğinde.

Kişisel hakaret davaları ihtimali dışında, bu tür şeylerin tehlikesi yok.

Bir kurum olarak çeşitli iktidar, güç, tahakküm biçimlerini filân karşısına almıyor.

Polemikçilik ile tetikçilik arasındaki o kaygan zeminde hem entertain ediyor; hem de antrenman yapıyor.

Zaten hedefini dikkatle seçiyor. Herkese dokanmıyor! Yakın çevrenin haline bakıp da, Ulan uzaklara taş atmak ayıp o zaman da demiyor.

İyi bi şiy!

 

65
Derkenar'da     Google'da   ARA