Patronsuz Medya

Spor olur!

Doğru bildiklerimizi özgürce yazamayacaksaymış! Acabâ hangi doğru bildiğinizi özgürce yazdığınız için hakkınızda kaç düzine dâvâ açıldığını bir zahmet fâşeder misiniz, Sultânım?

Kadehlerimizi içeridekiler şerefine kaldıralımmış! Acabâ panel haberi verdi diye devlet sırlarını ifşâdan hakkında dört buçuk sene istenenler için de bir fırt alabilir miyiz, Nâzenînim? (…kim büyütdü böyle bî-pervâ seni?) Ama sizler yine Taksim'den

Galatasaray'a yürüyüş yapın, spor olur!

* Yağmur Atsız (Star)

Ölümünün 12. yılında: 10 Maddede Kubrick

Filmlerinin pek çoğunda bir konu ya da tür bağı olmamakla birlikte (uzunca bir süre üzerinde çalıştığı Amerikan İç Savaşı ve Napoleon filmlerini de unutmadan) savaşa ilgi duyduğunu söyleyebiliriz. Kahramanları ise sonuçta sistem ya da bireysel hatalar sonucu duvara çarpsalar ve başarısızlığa uğrasalar da çemberin dışına çıkma eğilimi göstermektedirler. Eserlerindeki ana karakterlerin neden kötü ya da şeytani olduğu konusunda yöneltilen bir soruya şöyle yanıt vermiştir:

Şeytani karakterlere özel bir yakınlığım yok; ancak onların hikâyeler için son derece yararlı olduklarının altını çizmem gerekir. Naziler hakkında yazılmış bir kitabı Birleşmiş Milletler hakkında yazılan bir kitaptan çok daha fazla insan okur. Gazeteler hep kötü olayları manşet yaparlar. Dolayısıyla bir filmdeki kötü karakter, pekalâ iyi karakterden daha ilginç olabilir.

* Tuncer Çetinkaya (Ters Ninja)

Sistem yıkılıyor

Araplar, her zaman tarihi yazan ulus oldular. Şimdi, demokrasinin batıya ait bir kavram olmadığını, aksine, küresel boyut taşıdığını, ekonomide şeffaflığın ise bir ulusun zenginliği için gerekli tek şart olduğunu dünyaya bir kez daha gösteriyorlar.

Onlar, küresel gıda fiyatlarının geçtiğimiz yıl temmuz ile aralık ayları arasında yüzde 30 arttığı bir dünyada hesap soruyorlar…

Karşısına dikildikleri sistem, sadece kendi diktatörleri değil, Inside Job belgeselinin ortaya çıkarttığı küresel hırsızlıktır!

* Ardan Zentürk (Star)

Karakter sınavımız

Neden bu kadar kolay adam harcıyorlar biliyor musunuz? Bu basında iyi yerlerde çalışmamışlar, sancılı süreçlerden geçmemişler. Büyük editörlerin disiplinini tatmamışlar. Kaybetmemişler, yenilmemişler, işsiz kalmamışlar, arkadaşlarının kovulmasına tanık olmamışlar. Ve de darbe görmemişler.

Bakın özgeçmişlerine, koca bir hiç göreceksiniz.

Ama buna rağmen her şeye çok kolay ulaşmışlar. Bir ayda köşe yazarı oluyorlar. Bir anda kendilerini televizyonlarda bulmaya başlıyorlar. Kolay para kazanıyorlar. Davetlerde, kokteyllerde ağırlanıyorlar. Uçaklara davet ediliyorlar, hanut gezilere çıkıyorlar. Böyle böyle kendilerinin gazeteci olduğunu da düşünüyorlar.

Oysa gazetecilik bugünlerde ortaya çıkar.

Kendi meslektaşlarınızı gammazlamanız istendiğinde direniyorsanız, bunu işsiz kalma pahasına yapıyorsanız gazetecisiniz. Pazar günü ailenizi bırakıp ihbar sayfası için gazeteye koşuyorsanız bu sadece meslekî bir problem değil, bir karakter erozyonudur.

* Oray Eğin (Akşam)

Polisiye romanlar ve dizilere dair bir yazı

Yakın zamanda yaşanan bazı olaylar bana sanki bilinçli bir suçu saptırma çabasıymış gibi görünüyor. Suçlu olduğumu gözlerden saklamak ve suçuma iştirak edenleri kanunun elinden kurtarmak istesem ne yapardım? diye kendime sorduğumda verdiğim cevap Bu işlerle ilgisi olduğunu kamuoyunun kolay kabul edemeyeceği kişilere de suçun yayılmasını sağlamaya çalışırdım oluyor çünkü.

Bir-iki ilgisiz kişiden hareketle kamuoyunun kafası karışır ve ben de yakayı sıyırabilirdim…

Suçlanan kişilerde öyle bir akıl olmadığı itirazını yapabilecekler için de bir senaryom var: Devletin içinden birileri de sürece kendi bilgilerini dahil etmiş olabilir pekâlâ…

* Taha Kıvanç (Zaman)

Ergenekon davası yön mü değiştirdi?

Bugün terör örgütü üyeliği veya çete üyeliği iddialarının kapsamının aşırı biçimde genişletilmesinin vahim sonuçlarını görüyoruz. Bu şekilde kapsamı son derece genişleyen Ergenekon davaları, ivedilikle cezalandırılması asıl gereken, darbe planları yapmış, silâhlı şiddeti örgütlemiş, cinayet işlemiş veya bunu azmettirmiş, silâh depolamış, yasadışı eylemlerde bulunmuş kişilerin de gölgede kalmasına yol açıyor. Mağduru oynamalarına izin veriyor. Ergenekon davaları başka bir hesaba kurban ediliyor endişesi, eski sevincimizin yerini almış durumda.

Bütün bunların sonuçta hesabı siyasal iktidardan sorulur. Savcı, hakim, polis kamuoyunun muhatabı değildir. Yargının ve polisin yaptıklarının siyasal sorumluları İçişleri ve Adalet bakanlarıdır. Bütün demokratik rejimlerde bu asli bir ilkedir. Sadece bakanlar değil, sorumluluk ortaklığı çerçevesinde hükümetin başı da siyasal olarak sorumludur.

Yargı bağımsız deyip boyun bükerek hükümet olunmaz. Polisin hazırlık fezlekesinin esas olduğu, savcıların daha çok kayıt memuru gibi çalıştıkları izlenimi güçlendiği ölçüde, İçişleri Bakanı'na dönüp, Polis de mi bağımsız diye sormak, bugün kaçınılmazdır.

Başbakan Faturayı bize çıkartamazsınız diye huzursuzlanıyorsa eninde sonunda bu faturanın kendi önüne konacağını gayet iyi biliyor demektir.

* Ahmet Insel (Radikal)

Erkek olun erkek!

Görülmemiş ilân edilen zorbalık görüntüleri, sırtlarında polis üniformasıyla bir kadını saçından sürükleyen adamlara aitti.

Bu görüntülerde insanı çileden çıkaran cüret gösterisi de eşkıyaya ait olduğu için tiksindirmeliydi insanı. Çünkü bir kadını çalıştığı yerden sürüyerek çıkaran adamlar polis değil, polis kılığına bürünmüş zorbalardı. Bu, onları eşkıya kıldığı gibi eylemlerine de küstahça bir cüret katıyordu. Polise hak olan onlara cüretti. Üniforma sahteyse gözlerimiz önünde gerçekleştirilen eylem eşkıyalık oluyordu.

Bu gazetelerden hiç birinin kameraya yakalanmış bir polis şiddetini cüret ya da zorbalık olarak adlandırmışlığını hatırlamayız.

Çünkü bu toplumda karısını parçalayan bir kocaya, kurbanını saçından sürükleyen bir polise, esir aldığının ırzına geçen bir askere kimse müdahale etmez. Edemez.

* Yıldırım Türker (Radikal)

Öldürüldü kadın Ünzile

ŞİDDETE UĞRAYANLARIN YOL HARİTASI

155 Polis İmdat ya da 156 Jandarma hattını arayın. 7 gün 24 saat hizmet veren 0212 656 96 96/ 0549 656 96 96 numaralı, Hürriyet gazetesinin Aile içi Şiddet Acil Yardım Hattı'nı arayın. Alo 183 Aile, Kadın, Çocuk ve Özürlü Sosyal Hizmet Danışma Hattını arayın. Baroların şiddete uğrayan kadınlarla ilgili birimleri var. Bulunduğunuz ilin barosundan bu numaraları alabilirsiniz. Belediyelerin de kadın danışma merkezleri bulunuyor. Bu merkezlerden ücretsiz psikolojik, tıbbî ve hukuksal destek alabilirsiniz.

Aile içi şiddet sadece bir aile meselesi değil, bir suç. Aile içinde şiddete uğrayan bir tanıdığınıza, şiddet uygulanıyorsa, şiddete şahit olursanız ya da çığlıkları işitiyorsanız; Polis 155 ya da 156 jandarmayı arayabilirsiniz. En yakın savcılık veya aile mahkemesine olayı ihbar ederek tedbir alınmasını isteyebilirsiniz.

* (Radikal)

TV'lere devam

Değerli meslektaşlarımın mülâkat, sohbet, demeç ve röportaj arasındaki farkları bilmemelerini bir yana bırakarak mülâkat (interview!) yapmayı ekseriyâ hiç öğrenmemiş olduklarını tesbît ediyorum.

Önce stüdyo konuğuna veyâ telefon bağlantısı yapılmış kişiye Merhabâ, hoş geldiniz, lûtfedip programımıza katıldığınız için teşekkürler, nasılsınız… gibi şeyler söylenmesi programın akışını bozduğu için sakıncalıdır. Çünki muhâtabınız da bunlara cevab verirken seyirci, asıl konuya ne zaman girilecek diye dokuz doğurur ve çoğu kez mülâkatçiye saydırır. En fazlası Filancaya iyi akşamlar/sabahlar vs. diledikden sonra ilk soruma geçiyorum. tarzı olabilir ki sual hemen geldiği için konuk buna cevab vererek vakit kaybedilmesine sebeb olmaz. O da derhâl soruya girer.

Ayrıca meslektaşlardan çoğunun soru sormayı da bilmedikleri farkediliyor. Sordukları soru mudur başmakâle midir pek anlaşılmıyor. Şu aslâ unutulmamalı ki mülâkatlerden maksad gazeteci veyâ televizyoncuların kendi yüksek ve değerli fikirlerini kamuoyuna serdetmesi değil mülâkat yapılan şahsın konuşmasıdır. Bu bağlamda o şahısla itişilmesi de mülâkat âdâbına aykırıdır. Zîrâ o şahıs oraya sizinle tartışmaya değil kendi görüşlerini açıklamaya gelmişdir. Kaldı ki sizin o konuda ne düşündüğünüz de seyircinin umurunda değildir. Öyle olsa konuk çağırmaya ne gerek var? Çıkın bizzat uzun uzadıya anlatın ki millet müstefîd olsun!

* Yağmur Atsız (Star)

RUSYA: Devrimin yeni hedefi

Rusya'yı çok zor günler bekliyor. Vladimir Putin'de şekillenen oligarşik yönetim anlayışının bu dev ülkeyi adım adım iç kaosa sürüklediğini görmek mümkün.

1. Rusya artık gelirini sadece petrol ve doğalgazdan elde eden bir petro-devlettir.

2. Bu yapılanma makro düzeyde zenginleşme sağlamakta ama zenginlik sokaktaki halka yansımamaktadır.

3. Petro-devlet yapılanması sanayi yatırımlarının durmasına, teknoloji ve bilimdeki araştırmaların sonlanmasına, ülkede işsizlik oranının yüzde 40'lara tırmanmasına neden olmuştur.

4. Artık, çok iyi eğitim almış, hayata atılmaya hazırlanan bir Rus genci ile Mısırlı bir genç arasında hiç bir fark yoktur.

5. Bu durum, sokaktaki insanın gerilmesine neden oluyor. Rusya'yı sokaktan başlayacak hesaplaşma riskine sokuyor.

* Ardan Zentürk (Star)

Cenaze töreninden tekke gazeteciliği

Erbakan'ın cenazesi dün Merkezefendi Mezarlığı'na doğru yol alırken bir yanda Merkezefendi'yi düşündüm diğer yanda cenaze törenine yansıyan uyum ve uyumsuzluğu… Fatih Camii'ne ilk çelenk gönderen Türk Silahlı Kuvvetleri…

Devlet töreni olmadığı halde cami avlusundan Erbakan'ı uğurlamaya 1. Ordu Komutanı bizzat katıldı.

Baktım bir asker tabutun üstünden elini uzatmış Erbakan'ın yakınlarına taziyelerini sunuyor. Bin yıl sürecek denilen 28 Şubat'ın 14. yıldönümünde asker lisan-ı münasiple zamanında başbakanlık koltuğundan indirdiği Erbakan'dan adeta helâllik diliyor…

'Kanlı mı kansız mı olacağı günlerce tartışılan, modern mi post-modern mi olduğuna bugün bile karar verilemeyen darbeci gelenek cami avlusunda geçmişte yaşananlarla arasına mesafe koyuyor…

Normalleşme adına çok önemli adımlar bunlar.

* Eyüp Can (Radikal)

Erbakan'ı ekonomi programı devirdi

Peki 28 Şubat darbesi niye statükocu İstanbul sermayesi tarafından desteklendi?

Bu kritik sorunun cevabı 28 Şubat'ın devirdiği 54. Hükümet'in programında apaçık veriliyor. Öyle ki, Erbakan-Çiller koalisyon hükümetinin programında Ekonomik kalkınmada temel esas, rant ekonomisinden üretim ekonomisine geçiş olacaktır deniliyordu. İşte bu ilkeyle, kamu iktisadi teşebbüslerinin (KİT'lerin) finansmanının tek bir havuzdan yapılması amaçlanıyordu.

Böylece finansman fazlası olan bir KİT, bundan böyle parasını özel bankaya yatıramayacaktı. Aynı şekilde finansman eksiği bulunan bir KİT de özel bankadan kredi alamayacaktı. KİT'lerin finansmanı, bir kamu bankasında açılan ortak hesaptan yapılacaktı ve gereksiz yüksek faiz ödemesinin önüne geçilecekti.

Ama bu ilke uygulanamadı, zira statükocu İstanbul sermayesi hemen ayaklandı. Anlayacağınız, derenin kuşunu derenin taşıyla avlayan, parmağını kıpırdatmadan büyük paralar kazanan özel banka sahiplerinin keyfi kaçtı.

* Süleyman Yaşar (Sabah)

Türkiye'de ataerkilliğe dönüş var

- Peki daha büyük tabloya bakınca, bugün olanlar da İslâm'ın Batı tarafından başka bir biçimde kullanılması planı mı?

Sanmıyorum, biliyorsunuz ılımlı İslâm'dan bahsediyorlar ve bu noktada Türkiye devreye giriyor. Ama tabii hiç bir din olmadığı gibi, İslâm da monolitik değil. Mısır'daki Müslüman Kardeşler mutlaka bir şeyler öğrendi, tıpkı Türkiye'deki Müslümanların yıllar içinde Erbakan'dan Erdoğan'a pek çok şey öğrendikleri gibi. Müslüman Kardeşler Mısır'daki en organize grup olabilir. Ama, Mısır'ı ne kadar dönüştürebilirler? Mısır'ı tamamen izole edip, dünyaya kapatabilirler mi? Mısır'ın en büyük gelir kaynağı turizm. Eğer ülkeyi kapatırlarsa, turistler gelmeyecektir. Bu işlerine gelir mi sizce? Bence bu insanlar aptal değil. Şeriat getirebilirler mi? Ben bunu çok zor görüyorum. İlk zamanlarda bile bunun uygulanması çok zordu. Benim görüşüme göre İslâm son derece rasyonel bir din. Sadece Vahabizm biraz farklı. Şeriat'ın gelmesi? Hayır, bu bir fantezi!

* Feroz AhmadŞenay Yildiz (Akşam)

 

48
Derkenar'da     Google'da   ARA