Patronsuz Medya

Neler oluyor?

Aksiyon Dergisi, polisin, İstanbul'u kana bulayan bombacıları daha önceden takibe aldığını ama bir gücün bombacıları polis takibinden kurtardığını, Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin de polisin bombacıları izlemesini engellediğini yazıyor.

Milliyet Gazetesi iki gün bu haberi manşetinden veriyor.

Taha Kıvanç, Yeni Şafak Gazetesi'nde olayı detaylarıyla anlatıyor.

Ama kimse gidip Devlet Güvenlik Mahkemesi'ne, siz bombacıların izlenmesini önlediniz mi, önlediyseniz hangi gerekçeyle önlediniz diye sormuyor.

Kendi devletimizin içinde bazı güçlerin bombacıları koruduğu iddia ediliyor ama biz bunu yapanın kimliğini, niyetini sorgulamadan bu ülkenin içinde dolaşmaya devam ediyoruz.

Yeni saldırılar düzenleyebilecek bombacıların hâlâ korunup korunmadığını dahi merak etmiyoruz.

Ana muhalefet partisi olan sosyal demokrat CHP ise bu konularla ilgilenmiyor, bunlarla ilgilenmek yerine her türlü özgürlük girişimini orduya ispiyonluyor, vatandaşın değil ordunun sözcülüğüne soyunuyor.

* Ahmet Altan (Gazetem)

Atatürkçülük ve sahtekârlık…

Şu bizim ünlü 28 Şubat, memleketi kurtaracağız diye ortaya atılan darbecilerin himmeti sayesinde cumhuriyet tarihinin en büyük banka soygununa dönüşerek neredeyse lâik olmakla hırsız olmayı eşanlamlı kılmıştı.

Eğer yönetimlerini biraz daha sürdürebilselerdi memlekette soyulmadık banka kalmayacağı gibi Emniyet Müdürlüğü'nün Hırsızlık Şubesi'nde de bir laiklik masasının kurulması gerekecekti.

* Ahmet Altan (Gazetem)

Doktorlar ülkeyi savunmaya kararlı!

AĞIR bir suçlama! Suçlama sonunda, iki ay meslekten men cezası! Oybirliği ile alınan bir karar.

Ceza verilen kişi, hiç de sıradan biri değil. Koca İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu! Cezayı veren makam, hiç de sıradan bir kurum değil. Türk Tabipler Birliği Yüksek Onur Kurulu.

Suçlama ise, değil rektörlük, bilim adamlığı sıfatıyla zerre kadar bağdaşmıyor. Eski deyimle, intihal, yeni deyimle, kendi imzasını taşıyan kitapta, kaynak göstermeden başka kitaplardan alıntı yapmak. Argo deyimle, başka kitaplardan yürütmek!

TTB Yüksek Onur Kurulu, Alemdaroğlu'na verdiği meslekten men cezasında, kararın gerekçelerini şöyle açıklıyor:

Kaynak kitaptan hiç bir atıfa yer vermeksizin alıntı yapmak.

Alıntıları bazen tam, bazen de serbest çeviri biçiminde aktarmak.

Kaynak kitaptaki şekil ve resimlerin kullanılmasında, alıntı yapılan kitaptan hiç söz etmemek.

Aynı anlama gelen başka gerekçeler de sayılıyor kararda. Kısaca, aynı kurulun deyimiyle, yayın etiğine aykırı. Kararı TTB Yüksek Onur Kurulu alıyor, çünkü Alemdaroğlu doktor, tıp hocası. Yayın etiğinden yoksun olduğu için, kendisine iki ay doktorluk yapamazsın deniyor! Herhangi bir meslekte en ağır cezalardan! Hele de bir rektör için!

Olsun! Alemdaroğlu sanki böyle bir ceza yokmuş gibi, hâlâ rektörlük koltuğunda oturabiliyor! Çünkü, o gücünü ülkemizi her şart altında savunma azim ve kararında olan meslekdaşlarından alıyor!

* Yalçın Doğan (Hürriyet)

Denktaş, Kıbrıs'ta bulamadığı desteği Türkiye'de buluyor mu?

Buluyor. Denktaş Kıbrıs'ta bir üniversitede veya başka bir yerde toplumun önünde yıllardır konuşma yapmadı. Yapamaz. Hem kimse çağırmaz onu, hem de giderse bilir ki yuhalanacak. Ama Türkiye'de büyük saygıyla karşılanıyor, konuşmalar yapıyor. Ayrıca Türkiye, İngiltere, Fransa ya da ABD gibi tek bir iktidarın bulunduğu bir ülke değil ki. Türkiye'de iki tane iktidar var. Biri sivil, diğeri askeri iktidar. Bu ikili iktidar yapısı açıkça ortada. Bugüne kadar Kıbrıs'la ilgili işler, sivil ve askeri iktidar arasında bir konsensüsle yürüdü.

* Metin MünirNeşe Düzel (Radikal)

Ankara dedikoduları

Anlatılanlara göre, devlet üç konuda kırmızı çizgilerini çekmiş… Bombalar, bu üç konunun devletin istediği tarzda sonuçlandırılmaması halinde istikrarın yok edileceğinin mesajıymış…

Kırmızı çizgileri çizilen üç konu ise Kıbrıs, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Tüzüğü ve Kamu Yönetimi Reform tasarısıymış…

* Mehmet Altan (Gazetem)

Bir hükümet nasıl alaşağı edilir?

Psikolojik savaşta kale örneği vardır. Kaleye top atılır, gedik açılır, bütün topçular o gediğe ateş eder. Delik büyür, büyür, artık arka tarafta savunma yıkılır, bezginlik oluşur, oradan girilir.

Burada gedik açılacak. Şu anda açılacak gedik aranıyor. Yani bir yerlerden birilerinin hata yapması bekleniyor. Bu hata yapıldıktan sonra, o hatayı, propaganda yöntemleriyle, binlerce tekrar ede ede, söyleye söyleye hata yaptıracaklar.

* Prof.Dr. Nevzat TarhanNuriye Akman (Zaman)

Adını koymak

Melbourne Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Randa Abdel Fattah, Batı medyasında Müslümanların ele alınış biçimlerini şöyle özetliyor:

1. Öncelikle olumsuz, sevimsiz, çirkin, pasaklı tipler seçilir.

2. Stereotiplemeler yapılır, Arap terörist', İslâmi köktendinci', baskıya uğrayan Müslüman kadın', İslâm'ın kılıcı', kutsal cihat gibi kavramlar sık sık tekrarlanır.

3. Ardından genelleştirmeler yapılır, sanki dünyadaki Müslümanlar arasında hiç bir fark yokmuş gibi davranılır.

4. Ardından sansasyon yaratılır. Heyecan verici, kışkırtıcı, tartışmalı, eksantrik ve aşırı başlıklar atılır, sloganlar kullanılır.

5. Son olarak, hikâyeler tahrif edilir. Olaylar eksik anlatılır veya çarpıtılır.

Fattah, kimi Holywood filmlerinden örneklerle dinsel pratiklerin, örneğin dua etmek, abdest almak, ezan okumak, Kuran'dan ayetler okumak, hatta sakal ve yeşil rengin bile nasıl ustalıkla terörizmle bağlantılandırıldığını işaret ediyor.
İslâmcı terör, meşruluğunu zorbaca dayatan bu imge mühendisliğinin ürünü bir tamlamadır. Küreselleşme tahayyülünün açıkça ilân ettiği yeni Yahudi, nicedir Müslüman'dır. Gözü dönmüş Müslümanlarla başa çıkabilmek için kurulmuş olan Guantanamo toplama kampının kapılarını aralamaya o uygar dünyanın gücü yetmiyor işte. Orada yargılanmadan, dünyayla bütün bağlantıları kopartılarak işkencenin en çeşitlisiyle terbiye edilenlerin İslâmcı terörist olduğu söyleniyor sadece. Hitler'in uğursuz, iğrenç Yahudileri gibi gözlerden ırak yok ediliyorlar.

Bush'un crusade/Haçlı seferi olarak vaftiz etmiş olduğu gayrı meşru Irak seferine Hıristiyan terörü demek ne kadar doğruysa kendilerini mücahit ilân eden katillerin bombalarına İslâmcı terör demek de o kadar yerindedir. Burada hassasiyetle sahip çıkmamız gereken, İslâm'la ya da herhangi bir dinle ilgimiz olsun olmasın, güçlünün dayattığı terminolojinin ardında yatanı görebilmek yetimiz olmalıdır. Amerika'nın yeniden ve hızla biçimlendirmeye çalıştığı dünyanın firesi olarak katlettiği Irak'lı, Afganistan'lı çocukların kefenlerini biçen de bu Müslüman resminin rahatça dolaşıma sokulabilmesidir.

* Yıldırım Türker (Radikal)

İbret olsun!

Su testisi su yolunda kırılır, bu olayın bundan öte fazla anlamı yok. Acıklı ve üzerinde düşünülmesi gereken Irak halkının çektikleri ve çekeceklari, Allah yardımcıları olsun. Yoksa, bir insanlık suçlusu, diğerini kıstırıp yakalıyor, nihayet yolları daha önce de kesişmiş heyetlerden, şahıslardan, oyunlardan, bahsediyoruz. Televizyonlar, Saddam ile Rumsfeld'in el sıkışırken, gülüşüp, konuşurken çekilmiş kayıtlarını yayımladı. Bugün, ABD ve benzerleri ile iş tutanlar ibret alsın, insanlık adına düşünen ve konuşanlar için, bu, sonuçları tüm ülkeyi, bölgeyi etkileyecek trajik olaylar dizisinin trajikomik bir parçası olmanın dışında bir anlam taşımıyor. İnsanlık için sevinilecek yegâne şey, Bush ve Saddam'ın birlikte yargılanacağı bir uluslararası mahkemenin kurulması olurdu. Birlikte olmasa da, o günlerin uzak olmadığını ummak istiyorum.

* Nuray Mert (Radikal)

Doğu Kolonyalizmi

Osmanlı yönetimleri çevre eyaletleri tarihsel bir idealizm uğruna değil, imparatorluğun iktisadi ve siyasî çıkarları nedeniyle kan dökme pahasına savundular. Dolayısıyla Batı tipi bir sömürgecilikle ilgisi olmasa da, Osmanlı'nın da, özellikle milliyetçiliğin doğal ve meşru bir ideoloji olarak algılandığı 19. yüzyıl başlarından itibaren, kolonyalist bir devlet statüsünde olduğunu görmek gerekiyor. Buradaki hedef hiç bir zaman en kısa sürede maksimum rantı sağlamak olmamıştır. Ama o yöreleri halkın arzusu hilâfına elde tutmaya ve merkeze olan kaynak aktarımını sürdürmeye yönelik bir yaklaşımın olmadığını iddia etmek de mümkün değildir.

* Etyen Mahçupyan (Zaman)

Doğu Oryantalizmi

Edward Said Batı'nın Doğu'ya bakışında da aynı tepeden ve dışarıdan yaklaşımın var olduğunu; bunun bir iktidar ilişkisi ürettiğini haklı olarak vurguladı. Batı Doğu'yu kendi hayali algılamasının içinden üretirken, kendisini epistemolojik anlamda kayırarak tarihin öznesi haline getirmekteydi. Doğu'nun Batı eli ve diliyle tanımlanması, trajik bir biçimde Batı'nın algılamasına uygun bir Doğu yaratmaktaydı. Bu eleştiri doğal olarak Doğulu aydınların gönlünü fethetti ve Said'den Doğu militanlığının sözcüsü olmasını beklediler. Ne var ki, Said için Batı ile Doğu arasında da kaygan bir zemin yoktu… Batı'yı eleştirmek otomatik olarak ideolojik bir Doğu yandaşlığını ifade etmemekteydi.

* Etyen Mahçupyan (Zaman)

Terörü tanımlamak

Bizim tepkilerimizin terörün vazgeçilmez ve tamamlayıcı bir parçası olduğunu fark etmekte yarar var. Diğer bir deyişle terör eylemi bir patlamayla bitmiyor; televizyonlarda, sokaklarda ve zihnimizde devam etmesi bir yana, asıl kamu otoritesinin tercihleriyle bir bütün haline geliyor. Dolayısıyla da bizi hem sokakta hem de devlet olarak pasifize eden uzman yaklaşımlarının teröre hizmet ettiğini görmek gerek. İşi Müslüman meczuplara veya dünyayı elinde tutan karanlık güç odaklarına yıkmak arasında, bu açıdan hiç bir fark yok. Terörle başa çıkmanın iki yönü var: Sokakta güvenliği azami hale getirirken, toplumsal tercihlerde güvenlik politikalarını öne alan yaklaşımlardan kaçınmak… Aksi halde bir uçta anarşinin, diğer uçta totalitarizmin olduğu bir sarkacın içine sürüklenirsiniz; ve terörist hedefine ulaşmış olur…

* Etyen Mahçupyan (Zaman)

Üniversitenin ayıbı

bu Türkiye'deki ilk bariz ve kapsamlı bilimsel aşırma vakası değil. ama İstanbul üniversitesi rektörlüğü gibi bir makamı işgal eden bir kişinin, kendisiyle ilgili bu tür akademik nitelikli ağır bir suçlama ile ait olduğu meslek odası tarafından cezalandırılmasına rağmen idari görevinden istifa etmemesi ne de görevinden alınması galiba bir ilk örnek. İlgili kişinin kendisinin rektörlükten istifa etmemesine hayret etmek için, onun üniversiteyi fütursuz biçimde ideolojik bir karargah olarak kullandığını bilmemek gerekir. bu intihal suçlamasını da, devleti bölmek isteyenlerin hain bir girişimi olarak görüyordur.

* Ahmet İnsel (Radikal)

 

66
Derkenar'da     Google'da   ARA