Patronsuz Medya

Beyin nasıl öğreniyor?

Günümüzün başarılı insanı, beyninin her iki yarısını da etkili bir şekilde kullanabilen ve gerektiğinde birinden diğerine kolaylıkla geçebilen insan olarak değerlendiriliyor artık… Beyin hücreleri arasındaki bağlantıları gelişmemiş insanlar, beyinlerine ne kadar bilgi yığmış olurlarsa olsunlar düşünce–muhakeme–akıl yürütme becerileri gelişmemekte, bu yüzden de eğitilmiş sayılmamaktadır. (…)

Bazı insanlar okuduğu, gördüğü ve duyduğu bilgileri kolayca ve hemen hatırlıyorlar. Bunlar fotoğrafik hafızaya sahip insanlardır. Fotoğrafik hafızaya sahip insanlar üzerinde yıllar süren bilimsel araştırmalar yapılmıştır. Bunların en önemli özelliklerinin beynin her iki lob fonksiyonlarını birlikte ve dengeli olarak kullandıkları görülmüştür. Ülkemizde bilgiyi aktarmaya dayanan söyleme–anlatma, öğretme metodundan ibaret kalan eğitim şekli beynin sol lobunun, diğer bir deyişle beynin yarısının kullanıldığı eğitim tarzıdır… Hayal gücü, renk, ritim, şekil ve yaratıcı düşünme gibi özelliklere sahip sağ lob fonksiyonları yerine getirilememektedir.

Beynin boş bir kutu içine bir şeyler dolduruyormuşçasına süre giden sadece sol loba hitap eden eğitimin ne derece verimsiz kaldığını hep birlikte görmekteyiz.

* Osman Çakmak (Zaman)

Köprüye para vermeyin

Soru: Dalgınlıkla ödemeden geçtim ne yapmak lâzım? Arabanın plakasını alıyorlar mı?

Cevap: Şimdi bu konu çok ilginç. Köprüden geçerken para ödemen aslında yasal değil. TC anayasasına göre bu ülkenin vatandaşları seyahat etmekte özgürdür. Ayrıca devlet de yol yapmakla yükümlüdür. Fakat bugün eğer paran yoksa İstanbul'da bir yakadan diğerine geçemezsin. Ne arabanla ne de yaya olarak.

Halbuki devlet en az bir ulaşım kanalını sağlamak ve ücretsiz tutmak zorundadır anayasamıza göre. Bu nedenle köprü gişelerinden geçerken para verdiğinde karşılığında devlet sana herhangi bir belge vermez. Ceza da yazamaz. Yazarsa açacağın davaya yasal bir kanıt vermiş olur. Keşke devlet bana Köprü gişesinden para ödemeden geçti ibareli bir ceza makbuzu düzenlese.

Anında dava ederim ve ünlü olurum. Yasal olarak köprü geçişte ödediğimiz paralar hep bağış niteliğindedir. Devlet ancak çok yatırım yaptım, kendini finanse etmesi için bir süre para almam lâzım, coğrafî şartlar böyle gerektiriyor gibi gerekçelerle para toplamayı makul gösterebilir ki Boğaziçi Köprüsü için bu gerekçelerin hiç biri kalmamıştır. Kısacası devlet bu konuda haksızdır.

Bir ulaşım yolunu ücretsiz olarak sağlamak zorundadır. Bu bir arabalı vapur olabilir, şehir hatları vapuru olabilir, sembolik olarak günde tek bir sefer yapabilir (napiyim gücüm ancak bu kadarına yetiyor der devlet ve kimse onu suçlayamaz ve şeklen görevini yapmış hale gelir) ancak olmalıdır ve ücretsiz olmalıdır. Kısaca köprü gişesinden para ödemeden geçerseniz hiç bir şey olmaz.

(OGS farklı onda önceden para ödemeyi devlete taahhüt ediyorsunuz, kendi isteğinizle.)

İsterseniz deneyin, benim yaptığım gibi gişedeki memura param yok, ne gerekliyse yapın lütfen deyin. Size geçiniz diyecek, göstermelik olarak plakanızı not alır gibi yapacak ancak hiç bir işlem uygulanmayacaktır.

* Osman Çakmak (Zaman)

Kuzuların namusu

Türkiye'de ve dünyada kuzuların namusunun Milliyet Gazetesinden sorulduğunu anlamış olduk bugünlerde.

Dünkü haber Zonguldak'tan… Adamın biri kuzuya tecavüz etmiş. Milliyet de mağdur kuzunun gözüne bant çekmiş. Haberin sonuna bir ünlem işareti koymayı da ihmal etmemişler!

Bugün de İngiltere'den bir tecavüz olayı var. İngiliz genç Stephen bir keçiyle halvet olurken onu görenler polise haber vermiş bilmem ne bilmem ne… Bu keçinin de gözü bantlı.

Fena halde dalga geçiyorlar. Tecavüz mağdurlarının fotograflarını açık seçik yayınlayıp hayatlarını mahveden bu adamlar, tecavüz mağduru kuzuları ve keçileri sırf haberi okuyanları güldürmek için bu hale getiriyorlar. Daha fenası haberi o haliyle okuyanlar gerçekten de çok eğleniyorlar. Tıpkı haberi o şekilde yayına hazırlayan gazeteciler gibi…

O gazete, geçen yıl Nur Yoldaş'ın ikinci eşinin ölümü üzerine, Uğursuz Yoldaş diye haber yapmış, haberin metninde de Ergüder Yoldaş'ın Ada'da münzevî bir hayat sürdüğünü, Nur Yoldaş'ın eşlerine uğursuz geldiğini eklemeyi ihmal etmemişti!

Dünkü Star ile bugünkü Hürriyet'i de atlamamak gerek. Hürriyet'te de tecavüz mağduru ineğin gözünü bantlamışlar.

Plaza basını meşrebince eğleniyor yani.

Gönderen: Bir Okur (15 Mart 2002)

* Osman Çakmak (Zaman)

Sanal ve medya gerçekliği

Yayın mantığı ve içeriğiyle artık çağ gerisinde kalmış, saplantının, tutuculuğun kalesi haline gelmiş bir yayın organı, gayrımüslim bir iş adamının şirketinin batmak üzere olduğunu haber yaptı. Habere göre bu iş adamının şirketleri başta borsa olmak üzere, battı batacaktı. İşin başka bir boyutunu öğrenmek için, yine başka yayın organlarına müracaat etmek gerekiyordu. Nitekim öyle yaptık ve bahsi geçen iş adamının reklam yayınlarken, kendisine saldıran yayın organını tercih etmemesinin böylesi bir habere zemin hazırladığını okuduk.

Son örneğini ise iki gün önce yaşadık. Sahibi olduğu TV kanallarını ve gazete sayfalarını birer propaganda mahfili gibi kullanan, hem siyasî lider, hem medya patronu olan iş adamımızın gazetesi manşetten haberi duyurdu: Vergi Kaçakçısı Özhan Canaydın! Türkiye'deki medya gerçekliği üzerine ortalama bir fikir sahibi olan herkesin mesafeli yaklaşacağı haberin altından ne çıkacağını öğrenmek için çok beklemeye gerek kalmadı. Başka bir gerçeklik elbette başka bir medya organından geldi. Bu gazetenin iddiasına göre ise, Canaydın, Telsim'e 5 milyon dolarlık dava açmış ve kazanmıştı. O yayın grubu bu parayı almayın diye bastırmış, ancak Canaydın'ı ikna edememişti. Açın Türkiye'nin önünü, Türkiye geliyor sloganıyla oy toplanan zevatın yayın organı da, sen misin bu parayı alan dercesine basmıştı kendi gerçeğini!

* Nedim Hazar (Zaman)

 

68
Derkenar'da     Google'da   ARA