Patronsuz Medya

Ce-Ha-Pe zihniyeti?

Özgür Tekin - 22 Şubat 2015  


Geçerken selâm verince, "gel de bir çay içelim" dedim. Yıllardır ekmek alırdım ondan ama şöyle karşılıklı oturup iki lâf etmişliğimiz yoktu hiç.

Geldi. Sabaha kadar çalışmış tek başına. Uyumak için eve gidiyormuş şimdi. Kan çanağı gözlerinden okunuyordu zaten vaziyet. Oturmak için yer göstermemi bekledi. O oturunca doldurdum çayları.

Girişi geçip gelişmeye gelebiliriz; işlerin kesatlığından, kiraların tavan yapmasından, vergilerin yüksekliğinden falan konuştuk. Klasik esnaf muhabbeti. Milyon da kazansan ağlama mecburiyeti yani.

Durum genelde bu olsa da, milyon kazandığı falan yoktu adamın. Şikayet etmekte haklıydı yani. Yıllardır didinip durmasına rağmen bir arpa boyu yol gidememişti. Dükkân kira, ev kira, üniversitede okuyan iki çocuk… Zor belâ geçinip gidiyordu işte. Geçen ay dükkân sahibi, yakınlarda bir yerde hastane açılmasını fırsat bilerek "eczaneye veririm ha" deyip, neredeyse iki katına çıkarıvermiş kirayı üstelik.

Namuslu adam bizimki, gariban adam. Ne desin, bükmüş boynunu. "Üç ay sonra ne yaparız bilmiyorum" deyip baktı gözlerime.

Üzüldüm doğrusu. Ama bir şey de gelmiyor ki elden. Şu poğaçaların içine koyduğun zeytini, peyniri azalt biraz, simide attığın susamı yarıya indir, ekmeğin gramajını çaktırmadan düşür, olsun bitsin diyecektim neredeyse. Vazgeçtim. Yakıştıramadım kendime. O da yapmazdı zaten, eminim.

Sonra söz dönüp dolaşıp, memleket meselelerine geldi tabii. Gezi'nin ertesi günlerdi. Anlaşıldı ki, 'her iki kişiden biri'ydi o. Memleket epey zamandan beri elma gibi ikiye bölündüğünden ve zaten ezelî bir muhalif olduğumdan 'diğerleri'nden oluyordum ben de.

Bir iki yoklamadan sonra, karşılıklı taarruza başladık doğal olarak. Ne anlatsam anlamıyor, anlamak istemiyordu sanki. Delirmeye yakın bir durumdayken akşam izlediğim haberi sevinçle hatırlayıverdim. Aha dedim, şimdi yaktım çıranı. Lâfın üzerine lâf koyamaz artık. Konuşmaya başladığımızdan beri ilk kez sözünü kestim heyecanla.

- "Bak" dedim, "çıktıydı da hani, başörtülü bacımıza şunu yaptılar bunu yaptılar diye bar bar bağırdıydı kürsüden hatırladın mı?"

Boş boş bakınca yüzüme, hatırlatmak babında anlattım olayı.

- "Eee" dedi.

- "E'si işte görüntüler yayınlandı akşam."

- "Ee."

- "Yok kardeşim öyle bir şey. Adam gözümüzün içine baka baka yalan söyledi bize."

Bir iki saniye durup düşündü ve dedi ki sonra:

- "İşte hep ce-ha-pe zihniyeti."

Neye uğradığımı şaşırdım. Bu ne demekti ki şimdi, ne alâkası vardı, ben ne diyordum o ne? Bu kez, her halde boş boş, ben baktım gözlerine. Derken bir bitkinlik, bir yorgunluk, bir kasvet çöktü içime. Herhalde ayakta falan olsam, olduğum yere yıkılırdım.

- "Abi" diyebildim sonunda, "uykundan ettim seni, git de biraz daha uyu sen."

- "He ya!" dedi esneyerek. Sonra da "hayırlı işler" diyerek, sonsuz kederimle ve o günden beri aklımdan hiç çıkmayan o meş'um soruyla baş başa bırakarak gitti beni.

Şimdi… Durup dururken bunu niye anlattım?

Geçenlerde, attığı tweetler sayesinde yeniden ilgi odağı olmayı nihayet başarıp, bir zamanların ünlü mankenliğinden şimdinin bilmem neyliğine yükselen, pek bir hanım hanımcık, pek bir aklı başında, pek cesur bir hanım kızımız konuşuyordu televizyonda. Herhalde, yahu ne demek istiyor acaba gelsin anlatsın da anlayalım, diye davet etmiş Cüneyt Özdemir. Sorularından anladığım bu. Ama muhtemelen o da beklemiyordu bu kadarını. Daha önce bir vesileyle Hristiyanlığı seçen kızımıza bunu neden yaptığını sordu ki, sormaz olaydım demiştir zannımca. Aldığı yanıt mealen, "ee ce-ha-pe zihniyeti işte" den başka bir şey değildi çünkü. Adamın o halini görünce, aynada yüzümü gördüm sanki.

Lafı bu kadar uzatmamın sebebi bu işte. Bundan ibaret olay ama artık bir meselem var benim. Çıldıracağım neredeyse. Uyku tutmuyor, düşünüp duruyorum aylardır. Yahu vardır her halde bir bilen. Yardımıma koşacak biri vardır buralarda mutlaka. Çok müşkül durumdayım. Allah'ını seven anlatsın bana, nedir bu ce-ha-pe zihniyeti? Yenilir mi, içilir mi, kokusu nasıldır, nasıl bir şeydir bu?

Not: Bu değerli kızımızın kitabı çıkacakmış yakında. Şiddetle tavsiye ederim. Alın, okuyun, okutun. Ama sorun bende galiba. Onun ne yazdığını değil de, hangi yayın evinin kitabı basacağını, arka kapak yazısını kimin yazacağını merak ediyorum ben. Söyleyin doktor, deli miyim yoksa?

İkinci not: Muhabir "Resmi gazetede yayımlandı ama. Devletin gazetesi bu" dediği halde, "yok yok inanma sen onlara. Devletimiz pek güzel çalışıyor maşallah. Allah zeval vermesin" falan diyen bir dayıyı da gördüm ya haberlerde, daha da haber-maber izlemem artık. Psikolojim bozuluyor ayol, kan revan içinde ortalık.

Yorumlar

Aslında "chp zihniyeti" diye bir olgudan söz edilebilir.

Uç örnekleri eleyip ortalamasını alırsak; kemikleşmiş atalet, kronik mızmızlık, karikatür kıvamında bir modernizm algısı, müfredat milliyetçiliğiyle sosyal demokrasiyi ayırt etme konusunda kafa karışıklığı, şımarıklık düzeyinde seçkincilik, çocuksu bir "cumhuriyet çocuğu" ütopyası, vs…

Ama tabii ki bu tip bir yaftalamanın, zihinsel çıtayı Reis'in televizyon ekranlarındaki bağırtılarına sabitlemiş kuru kalabalığın diline doladığı şekliyle ciddiye alınacak bir yanı yok. Çarpıtma ve hırtlığa tavan yaptıran harami takımının kabak tadı veren takazasını da geç bir kalem.

Bu türden zırvalara inanıyormuş gibi yapıp kendi menfaatini kovalayanlarla tartışmak bile lüzumsuz kalori kaybı. "Kafana CHP kadar taş düşsün" dersin olur biter. Bir dirhem bile sağduyusu olan her insan memlekette neler olup bittiğini ve kavalcının Türkiye'yi nereye sürüklediğini görür.

Çok acı ama sahiden de sözün bittiği yerdeyiz.

Durmuş Düşünür - 22 Şubat 2015 (16:22)

Sadece anlamak isteyenlerin anlayabileceği bir açıklamam var benim aslında:

CHP'nin onyıllarca ülkenin yönetimini yok irtica geliyor yok başörtülüler öcü, rejim düşmanı tarzında saçmalıklarla işgal etmesi; kalkınmadır, adalettir, etnik sorunlardır tümünü boş veriperek milletin yıllarını çalması sonucunda oluşmuş bir zihniyet algısı bu.

Yani halk diyor ki: Ben geniş bakarım. Asla memleket meselelerini dini kullananlar-kullanmayanlar kutuplarına indirgemem.

Çok mantıklı böyle düşününce. Sokakta çarşaflılar çoğaldı irtica geliyor demekle başörtülü bacıma saldırdılar demek arasında bir fark yok çünkü.

Betül Dursun - 9 Nisan 2015 (15:11)

diYorum

 

Özgür Tekin neler yazdı?

86
Derkenar'da     Google'da   ARA