Patronsuz Medya

Bir zamanlar ben de "Bacı" ydım

Mert Ali Başarır - Cumhuriyet, 12 Temmuz 1989  


14 yıllık çizerlik yaşamında değişimin yalnızca çizerlik anlayışında olduğunu söyleyen Necdet Şen, politik anlayışında değişiklik olmadığını ve bir zamanlar kendisinin de "Bacı" olduğunu söylüyor.

Şen, öykünün çizeri ile öykünün kahramanı arasındaki ilişki konusunda da "Aynı kişiler mi yahut çakışan yönleri var mı bunu ben dahil kimse bilemez" diyor.

"Bacı" öyküsüyle çeşitli eleştirler alan çizgi-romancı Necdet Şen, karikatüre 1975 yılında "Gırgır" dergisinde başladı. Çeşitli gazete ve dergilerde de çizen Şen, Güneş gazetesinde de iki yılı aşkın spor karikatürleri yaptı. Dergilerde yayımlanan çizgi romanlarının adları, "Çulsuz Köyün Sultanı, Bunalım Burhan, Karagöz'ün Maceraları ve Hızlı Gazeteci…" "Görev Her Şeyden Kutsaldır" ve "Güzellik Yarışması" adlı albümleri yanında, "Bacı" çizgi romanı son kitabı.

Yaklaşık 4.5 yıldır gazetemizde çizen Şen "İtiraz görmemiş sanatçının sanatçılığından kuşku duymak lâzım. Tartışılan çizer olmaktan gurur duyuyorum" diyor ve Hızlı'nın ilk şeklinin aptal yanı ağır basan bir gazeteci olduğunu, daha sonra kendi kimliğine yaklaştığını belirtiyor. Çizgi-romanda gag yapmaktan kaçındığını söyleyen Necdet Şen'le Bacı öyküsü, çizgi roman tekniği ve eleştiriler üzerine konuştuk.

Necdet, 75 yılından beri süregelen çizerlik serüvenindeki değişimler neler?

Değişim gerçekten var. Bu çizerlik anlayışımda bir değişim. Politik anlayışımda pek bir değişim olmadı. O yıllarda da Bacı'da çizdiklerimi düşünüyordum yalnız, ben de o sıralar Bacı'ydım. Gerçek bir devrimcinin asla bir baltaya sap olmaması gerektiğine, hayat boyu işsiz kalması icap ettiğine inanıyordum. Para kazanmak için elime geçen tüm imkânları devrimci düşünceye ters düşer diye geri çeviriyordum.

Şimdi istemesem de karikatür çizdiğim yerden cebime para koyuyorlar. Para kazandığım için kendimi biraz davaya ihanet etmiş gibi görüyorum. Kadife pantolon yerine kumaş pantolon tercih ederken, parka yerine daha şık şeyler giyiyorum. Bu, devrimci inançlarımdan ödün verdiğim için değil, burjuvalara deşifre olmamak için tebdil-i kıyafet dolaşmamdandır.

Öykünde üç beş karede senin de gözükmen, Necdet Şen'in Hızlı Gazeteci'den ayrı bir kişi olduğunu ortaya koymak mı ya da biraz Alfred Hitchcock'luk mu?

Alfred Hitchcock'un filmlerinde bir iki kare gözükmesi en büyük hobisiydi. Öykünün sonlarına doğru kendimi koymam, senin sorunda tahmin ettiğin gibi 'Hızlı Gazeteci değilim onunla yan yana geliyorum' imajını oturtmaktı. Dürüstçe konuşacak olursak, öykünün çizeri ile kahramanı aynı kişiler mi, yahut çakışan yönleri var mı? Bunu ben dahil kimse bilemez.

Sana eleştirilerin çoğu, 12 Eylül öncesi siyasal ya da silâhsal mücadeleye girmiş kesimlerden geldi.

Bugün silâhsal mücadelenin içinde olan ve NATO'nun ikinci büyük ordusu olan Türk Ordusu'nu, birkaç altıpatlarla alt edebileceğine inanan çok zeki arkadaşlar tarafından yapıldı. O arkadaşlar 80 sonrası şunları dediler: "Biz burjuvaziyle yaptığımız savaşta yenildik" Bu konuda biraz "Dur" demek gerekiyor. Savaş birbirine aşağı yukarı denk güçler arasında olur.

Bir gün iktidarın el değiştirmesini sağlayacak insanların daha sağlıklı, daha çağdaş ve çaplı düşünebilmeleri için kendimce bir katkıda bulunmaya çalışıyorum.

Bağnazlığın olduğu yerde gelişmenin olmayacağını düşündüğümden, başta kendi bağnazlığım olmak üzere, her türlü bağnazlıkla uğraşmaya çalışıyorum. Gözlemlediğim çelişki, toplumu değiştirme düşüncesiyle ön plana çıkıp, kendini lokomotif zannetmiş olan insanlarla; en kokuşmuş, feodal değer yargılarını devrimci değer yargıları sayarak sıkı sıkıya sarılan kişilerin aynı kişiler olması.

Ayrıca insanların birey olması gibi bir kavramın hiç farkına varılmadığı. İnsanlar duvarın bir tuğlası, yahut sürünün bir elemanı gibi görünmek istendi. 80 Eylül'le birlikte insanlar bir yerlere saçılınca tek başlarına bir şeyleri fark etmek zorunda kaldılar. Birey kavramı ortaya atıldı. 80 darbesinin getirdiği tek olumlu şey birey kavramıdır. Batıdan 150 yıl sonra gündeme geldi. Ancak insanların bireyselleşmesini devrime ihanet ya da karşı devrimci ideoloji olarak gören insanlar direndiler. Ne kadar direnirlerse dirensinler, onlar da birey olma sürecinden paylarını alacaklar.

Yani 12 Eylül 80 müdahalesi devrimci kesimi bireyselleştirmek için mi yoksa öykündeki gibi devrimci kızlara "makyaj serbestisi" sağlamak için mi yapıldı?

Bankerlerin ve hayali ihracatçıların yaşam standartlarını yükseltmek için yapıldı.

Niye 12 Eylülzedeler de 12 Eylülzadeler değil?

12 Eylülzedeler gazetelerin siyah beyaz sayfalarında, gözleri bantlı; 12 Eylülzadeler de gazetelerin renkli sayfalarında rengârenk kostümleri ve içki kadehleri ile objektiflere gülümsüyorlar. 12 Eylülzedelerin, fotograflarını çekmeye gelen arkadaşlara "Lütfen, işkence gördükten sonra, günlerce aç susuz bırakıldıktan sonra fotograflarımızı çekmeyin" diyebilecek şansları da yok. 12 Eylülzedeler deyince, sevgili tombul başbakanımızın deyimiyle "ortadirek" de geliyor akla.

Necdet, senin çizgi roman tekniğinden söz edelim.

Bu konuda yazmayı tasarladığım kitaptan söz edeceğim. İnsanlar film izlerken, müzik dinlerken, roman okurlarken bir altyapıya ihtiyaç olduğunu fark ettiler. Bu konuda entellektüel birikimlerini arttırmaya uğraşıyorlar. bu altyapıyı kurabilmiş insanların, çizgi romanı daha tadına vararak okuyacaklarına verilmek isteneni daha rahat anlayacaklarına inanıyorum. Çizgi roman okuyanların çoğunun altyapısı olmadığı için Hızlı Gazeteci, Tommiks, Zagor, Conan kıstaslarına göre okunuyor. Örneğin Hızlı Gazeteci'den olağanüstü tavırlar, süper özellikler bekleniyor. Hızlı Gazeteci'nin söylediklerinin, çizer tarafından okura dikte edildiği sanılıyor. O nedenle de ben Hızlı Gazeteci'ye, kusurlu sayılabilecek sözler söyletirsem tepkiler direk bana yöneltiliyor.

Hızlı Gazeteci sıradan birisi. Kusurlu tarafları da, iyi tarafları da var, bizden farklılığı yok. Fazilet'in zavallı bir kişi olduğu, özellikle devrimci kızlara hakaret ettiğim sanıldı, derken Fazilet'in olumlu yanı görülünce de itirazlar azalıp Fazilet benimsenmeye başlandı. Öykünün sonunda Fazilet adına bir sürü kişi bana teşekkür etti. Toplumun lokomotifi olduğu inancındakiler muhalif tavırlarını sürdürdüler. O kesimin dışında bütün sol, onların karşısına çıktı. Sevinerek söylüyorum, sol bu konuda beni sahiplendi. Çizgi romanda olabildiğince hayata yakın şeyler çizmek istiyorum. Çizgide sadelik ve ayrıntı bolluğu yanında insan tiplemeleri kullanıyorum. 80 öncesi faşizm tehlikesi vardı, bu tehlikeyi göze alarak anti-faşist karikatürler çizdim.

diYorum

 

56
Derkenar'da     Google'da   ARA