Patronsuz Medya

Reha Bey menkıbeleri

Gizli Gazeteci - 21 Temmuz 2002  


Büdütör'ün Notu - 1:
Bir okurumdan gelen alttaki mektubu yayınlayıp yayınlamama konusunda epeyce tereddüt geçirdim.

Bu mektupta ünlü bir pop starımız olan Reha Bey hakkında ilginç iddialar var. Uzun uzun düşündükten sonra, bu mektubun "vatandaş Reha" hakkında değil, bilincimizin musluğuna vıcık vıcık çamurlu su pompalayan "muktedir Reha"nın ekranda kadraj dışı kalan yüzü hakkında olduğunu ve kamuoyuna mal olmuş bu tip şahsiyeti yakından tanımanın hepimizin hakkı olduğuna karar verdim.

O nedenle bilgiyi paylaşıyorum. Buyurunuz, kıraat eyleyiniz efendim.

Sergüzeşt-i Reha Bey

Uzun yıllardır Reha Bey'le çalışan bir arkadaşım var. Biyografisi şöyle:

"1966 yılında Ankara'da doğdu. 1993 yılında İstanbul'da Reha Bey'le tanıştı!"

Şükürler olsun benim başıma henüz Reha vakası gelmedi. Ama acısını çeken çok arkadaşım var.

Ekran karşısındakilerin bile sinirlerin bozmayı başarabilen Reha Bey'le bire bir çalışmak zorunda kalanların acısını bir düşünün.

Reha Bey'le çalışmaya başladıktan sonra çok ciddi bunalım geçiren ve hastanede aylarca tedavi gören haber müdürleri var. E peki niye ayrılmıyorlar derseniz, hani şu malûm konular canım; çocukların okulunun, yeni alınan evin taksidi, modeli yenilenen arabanın borcu vs vs… Kefenin cebine para atma telâşı işte!

Reha Bey'in haber toplantıları ise bir başka alem.

Vaktiyle Reha İstanbul'da her bülten sonrası toplantı yapıyor, Ankara büro da bu toplantılara telefonla katılıyordu. (Ankara'daki bir toplantıya ziyaretçi olarak tanık oldum, adam konuşmuyor, kükrüyor!) Bu toplantılar sırasında muhabirlerin kimi fındık fıstık yiyor, kimi de ayaklarını masaya uzatarak oturuyordu. Tabii Reha'nın adamları bu gidişe dur demek için hemen haber uçurdular İstanbul'a. Reha da çözüm buldu; toplantılar son üç yıldır görüntülü yapılıyor. Herkes esas duruşta!

Toplantıların bir de İstanbul ayağı var. Reha Bey haber sonrası mutlaka sinirlenecek bir şeyler buluyor. Yani İstanbul'daki toplantıların dehşet dozu daha da yüksek. Ama birkaç saati bulan bu toplantıların sonunda konu dönüp dolaşıp, bayan muhabirlerin güzellik sırlarına geliyor. Meselâ muhabir kızımızın solaryuma girmesini yasaklıyor Reha Bey. Çünkü kıza yanık tenin yakışmadığına karar veriyor… Kız sıkıysa bir daha girsin solaryuma!

Ha unutmadan, çalışan herkesin özel hayatlarına da burnunu sokuyor. Kim kiminle ne yapıyor hepsi yakın takipte. En babacan tavrıyla konuşmalar yapıyor çalışanlara; "Bak kızım, o oğlan olmaz sana, hemen bırak onu. Yoksa…"

Adam küsünce de çok pis küsüyor. İstanbul'daki haber müdürlerinden biriyle aylarca konuşmadı. İş için gerektiği zaman da küçük kâğıtlara yazdığı pusulalarla anlaştı! Merak edene söyleyeyim, o pusulalar bir gün Reha kitabında yer alacak.

Yazar Kasa Eylemi

Gelelim en önemli konuya. Yazar kasa eylemcisi esnaf hâlâ hafızalarda. Tamamen Show TV'nin "yarattığı" bir haberdir o. Eylemi Show'un Ankara muhabiri, hırslı küçük bir kız organize etti. Olay oldu, adam ertesi gün serbest bırakıldı. Ve eylemciyi haber bültenine canlı yayın konuğu olarak Star TV kaptı. Reha, konuğu Star'a kaptıran muhabiri, Star'ın yayını sırasında işten attı. Ve yazar kasa eylemcisi Kanal 6'da bir programa katıldığında, 6-7 milyarlık borcunu Ali Kırca'nın ödediğini ağzından kaçırıverdi!

Daha neler var da aklıma ilk gelen bunlar oldu. Hele sarkıntılık hikâyelerini anlatmaya kalksam pehlivan tefrikasına döner!

Gününüz güzel geçsin.

* * *

Büdütör'ün Notu - 2:
Son anda posta kutuma bir ileti daha düştü. Reha Bey'in televizyonda konuklarıyla konuşurken sarf ettiği sevimli sözlerden yapılmış bir derleme. Değerli Türk büyüğümüz bu soruları konuklarına sahiden sormuş mu, yoksa bunlar onun sempatik kişiliği etrafında oluşturulmuş kent efsanesinin türevi mi, bilemiyorum. Kaynağı kim, onu da bilemiyorum. Ama bendeniz bunları okurken çok güldüm, o nedenle de sizinle paylaşmak istedim.

Reha Bey'den inciler:

İtalya muhabiri Reha Bey'e bildiriyor:

- İtalyanlar Fatih Terim'e kurtarıcı anlamında 'Salvatore' diyorlar…

- Yani ona kurtarıcı diyorlar, öyle mi?

- Evet. 'Salvatore' diyorlar… Ve Reha Bey, her zaman anlama zorluğu çeken biz izleyicilere olayı açıklıyor

- Gördüğünüz gibi sayın seyirciler… İtalyanlar Fatih Terim'e kurtarıcı anlamında 'Matador' diyorlar…

* * *

Reha Bey, cinsel tacizle suçlanan okul müdürüne şunları söyler

- Sen benim sözümü kestiğine göre kim bilir daha neler yapmışsındır!

* * *

Harika Avcı kürtaj yaptırır. Reha Bey sorar

- Peki şimdi bebek nerede?

* * *

Adam karısını boğarak öldürmüştür. Reha Bey'in ilk sözü

- Efenim başınız sağ olsun…

* * *

Reha Bey bazen anlamakta zorlanır

- Doğuştan kör olduğunuzu anladım da beyfendi, küçükken de gözleriniz görmüyor muydu onu soruyorum?

* * *

Reha Bey cenaze haberi verir

- Salı günü kılınacak Cuma namazından sonra defnedilecek cenaze…

* * *

Alparslan Türkeş'in cenaze töreni. Reha Bey anlatır

- Cenaze töreninde sayıları on binin üzerinde yedi bin güvenlik görevlisi vardı…

* * *

Kız tecavüze uğramıştır. Reha Bey kızın duygularını öğrenmek ister

- Ne yaptlar? O an nasıl hissettiniz?

* * *

Dağcılar donmak üzereyken kurtarılmıştır ve Reha Bey oldukça kısa bir soru sorar

- Soğuk muydu?

* * *

Bey, mazluma akıl verir

- Peki siz sormadınız mı sünnetçiye neden hepsini kestiniz diye?

* * *

Kadın bıçaklanmıştır. Bey canlı yayında gerçeklerin peşindedir

- Sizi öldürebildi mi efenim?

* * *

Şerafettin Bey, Reha Bey'e canlı yayın konuğu olmak zorunda kalmıştır

- Sayın Şerafettin Bey kardeşim, siz orada var mıydınız, yok muydunuz efenim?

- Yoktum.

- Yoktum diyorsunuz.

- Yoktum diyorum.

- Bak Şerafettin sana bir daha soruyorum: Var mıydın, yok muydun?

- Valla billa yoktum.

- Yemin etmenize gerek yok efendim, size inanıyoruz. Var mıydınız, yok muydunuz?

- Vardım efendim…

- Peki Şerafettin siz demin yoktum diyordunuz, şimdi de vardım diyorsunuz? Bu nasıl iş kardeşim?

- Yoktum dedim inanmadınız, ne yapayım?

- Ne yapacağınızı ben bilemem efendim. Orasını sen düşün. Var mıydınız, yok muydunuz?

- Hatırlamıyorum.

- Hatırlayınız efendim. Bak bir filmimiz var sizinle ilgili. Onu birlikte izleyelim, sonra sana soracağım.

* * *

Film izlenir. Muhabir çekim yapmak için izin ister ama Şerafettin Bey izin vermez. Kameraman yine de çekimini yapar…

Reha Bey tekrar görünür

- Filmimizi izlediniz Şerafettin Bey. Şimdi ne diyorsunuz?

- Galiba varmışım.

- Galiba ile olmaz efendim, emin misiniz?

- Eminim.

- Öyleyse eminsiniz yani.

- Evet efendim, eminim.

- Şerafettin Bey eminim diyorsunuz ama pek emin görünmüyorsunuz…

* * *

İzleyiciler bir kez daha Reha Bey'e hayran kalır… Bu kez Hamdi Bey Reha Bey'in konuğu olmuştur

- Sayın Hamdi Bey iyi akşamlar efenim. Sizin adınız Hamdi midir efenim?

- Evet Hamdi'dir, Reha Bey…

- Hamdi diyorsun.

- Hamdi diyorum çünkü nüfus kâgıdımda öyle yazıyor.

- Ben sizin nüfus kâgıdınızı sormuyorum efenim. Size soruyorum. Sizin sahte olmayan isminiz nedir?

- Hamdi.

- Nasıl yazılıyor?

- He, a, me, de, i şeklinde…

- Yani sahte olmayan isminiz Hamdi diyorsunuz. Peki sahte olan isminiz hangisi?

- Benim sahte olan bir ismim yok!

- Ama demin sahte olmayan ismim Hamdi dediniz. Demek ki bir de sahte isminiz var.

(İşte Reha Bey yakaladı!)

- Size Yeşil diyorlar efendim. Siz Yeşil misiniz?

- Hayır Yeşil değilim.

- Öyleyse size niye Yeşil diyorlar?

- Bana Yeşil demiyorlar. Hamdi diyorlar.

- Yani inkâr ediyorsunuz. Sükût ikrardan gelir Hamdi.

- Ben sükût etmiyorum, konuşuyorum ve "Yeşil değilim" diyorum.

- Yeşil değilim dediniz ama mosmor oldunuz. Bak şimdi de kızarıyorsun. Niye sarardın Hamdi?

- Sarardım çünkü ben Tanrı'nın oğluyum. Her renge girerim.

- Ne oldu Hamdi Bey? Bir tuhaf konuşuyorsunuz.

- Galiba delirdim. Bana bir doktor lütfen!

- Geçmiş olsun Hamdi Bey. Size acil şifalar diliyorum. İyi akşamlar efenim.

* * *

Bir yüzücü 350 tonluk bir gemiyi çekmiştir. Reha Bey sorar

- Nasıl çekiyorsunuz gemiyi?

- İnanç meselesi. İçinizde bunu hissetmeniz gerekir.

- Neyi hissetmem gerekir? Gemiyi mi?

Reha Bey'de inciler bitmez… Nitekim…

İtalya muhabiri Reha Bey'e bildiriyor:

- İtalyanlar Fatih Terim'e kurtarıcı anlamında 'Salvatore' diyorlar…

- Yani ona kurtarıcı diyorlar, öyle mi?

- Evet. 'Salvatore' diyorlar…

Ve Reha Bey, her zaman anlama zorluğu çeken biz izleyicilere olayı açıklıyor

- Gördüğünüz gibi sayın seyirciler… İtalyanlar Fatih Terim'e kurtarıcı anlamında 'Matador' diyorlar…

* * *

Reha Bey, cinsel tacizle suçlanan okul müdürüne şunları söyler

- Sen benim sözümü kestiğine göre kim bilir daha neler yapmışsındır!

* * *

Harika Avcı kürtaj yaptırır. Reha Bey sorar

- Peki şimdi bebek nerede?

* * *

Adam karısını boğarak öldürmüştür. Reha Bey'in ilk sözü

- Efenim başınız sağ olsun…

* * *

Reha Bey bazen anlamakta zorlanır

- Doğuştan kör olduğunuzu anladım da beyfendi, küçükken de gözleriniz görmüyor muydu onu soruyorum?

* * *

Reha Bey cenaze haberi verir

- Salı günü kılınacak Cuma namazından sonra defnedilecek cenaze…

* * *

Alparslan Türkeş'in cenaze töreni. Reha Bey anlatır

- Cenaze töreninde sayıları on binin üzerinde yedi bin güvenlik görevlisi vardı…

* * *

Kız tecavüze uğramıştır. Reha Bey kızın duygularını öğrenmek ister

- Ne yaptılar? O an nasıl hissettiniz?

* * *

Dağcılar donmak üzereyken kurtarılmıştır ve Reha Bey oldukça kısa bir soru sorar

- Soğuk muydu?

* * *

Bey, mazluma akıl verir

- Peki siz sormadınız mı sünnetçiye neden hepsini kestiniz diye?

* * *

Kadın bıçaklanmıştır. Bey canlı yayında gerçeklerin peşindedir

- Sizi öldürebildi mi efenim?

* * *

Şerafettin Bey, Reha Bey'e canlı yayın konuğu olmak zorunda kalmıştır

- Sayın Şerafettin Bey kardeşim, siz orada var mıydınız, yok muydunuz efenim?

- Yoktum.

- Yoktum diyorsunuz.

- Yoktum diyorum.

- Bak Şerafettin sana bir daha soruyorum: Var mıydın, yok muydun?

- Valla billa yoktum.

- Yemin etmenize gerek yok efendim, size inanıyoruz. Var mıydınız, yok muydunuz?

- Vardım efendim…

- Peki Şerafettin siz demin yoktum diyordunuz, şimdi de vardım diyorsunuz? Bu nasıl iş kardeşim?

- Yoktum dedim inanmadınız, ne yapayım?

- Ne yapacağınızı ben bilemem efendim. Orasını sen düşün. Var mıydınız, yok muydunuz?

- Hatırlamıyorum.

- Hatırlayınız efendim. Bak bir filmimiz var sizinle ilgili. Onu birlikte izleyelim, sonra sana soracağım.

* * *

Film izlenir. Muhabir çekim yapmak için izin ister ama Şerafettin Bey izin vermez. Kameraman yine de çekimini yapar…

Reha Bey tekrar görünür

- Filmimizi izlediniz Şerafettin Bey. Şimdi ne diyorsunuz?

- Galiba varmışım.

- Galiba ile olmaz efendim, emin misiniz?

- Eminim.

- Öyleyse eminsiniz yani.

- Evet efendim, eminim.

- Şerafettin Bey eminim diyorsunuz ama pek emin görünmüyorsunuz…

* * *

İzleyiciler bir kez daha Reha Bey'e hayran kalır… Bu kez Hamdi Bey Reha Bey'in konuğu olmuştur

- Sayın Hamdi Bey iyi akşamlar efenim. Sizin adınız Hamdi midir efenim?

- Evet Hamdi'dir, Reha Bey…

- Hamdi diyorsun.

- Hamdi diyorum çünkü nüfus kâğıdımda öyle yazıyor.

- Ben sizin nüfus kâğıdınızı sormuyorum efenim. Size soruyorum. Sizin sahte olmayan isminiz nedir?

- Hamdi.

- Nasıl yazılıyor?

- He, a, me, de, i şeklinde…

- Yani sahte olmayan isminiz Hamdi diyorsunuz. Peki sahte olan isminiz hangisi?

- Benim sahte olan bir ismim yok!

- Ama demin sahte olmayan ismim Hamdi dediniz. Demek ki bir de sahte isminiz var.

(İşte Reha Bey yakaladı!)

- Size Yeşil diyorlar efendim. Siz Yeşil misiniz?

- Hayır Yeşil değilim.

- Öyleyse size niye Yeşil diyorlar?

- Bana Yeşil demiyorlar. Hamdi diyorlar.

- Yani inkâr ediyorsunuz. Sükût ikrardan gelir Hamdi.

- Ben sükût etmiyorum, konuşuyorum ve "Yeşil değilim" diyorum.

- Yeşil değilim dediniz ama mosmor oldunuz. Bak şimdi de kızarıyorsun. Niye sarardın Hamdi?

- Sarardım çünkü ben Tanrı'nın'nın oğluyum. Her renge girerim.

- Ne oldu Hamdi Bey? Bir tuhaf konuşuyorsunuz.

- Galiba delirdim. Bana bir doktor lütfen!

- Geçmiş olsun Hamdi Bey. Size acil şifalar diliyorum. İyi akşamlar efenim.

* * *

Bir yüzücü 350 tonluk bir gemiyi çekmiştir. Reha Bey sorar

- Nasıl çekiyorsunuz gemiyi?

- İnanç meselesi. İçinizde bunu hissetmeniz gerekir.

- Neyi hissetmem gerekir? Gemiyi mi?

diYorum

 

72
Derkenar'da     Google'da   ARA