Patronsuz Medya

Ekin Sapı Devrimi

Masanobu Fukuoka - 1975

Künye - Masanobu Fukuoka - Ekin Sapı Devrimi (Doğal Tarıma ve Doğal Hayata Giriş),
Bölüm: Ticari Tarım Başarısız Olacak, Sayfa 106-107-108,
Çeviren: Aykut İstanbullu, Kaos Yayınevi, Paylaşan: Co-Büdütör  


Ticari tarım kavramı ilk ortaya atıldığında ben karşı çıktım. Japonya'da ticarî tarım, çiftçi için karlı değildir. Tüccarlar arasındaki kural, belli bir ürünün ilk başta belli bir fiyatı varsa, onu çeşitli işlemden geçirip işlem bedelini de ürünün satış fiyatının üzerine koymaktır.

Ama Japon tarımında işler bu kadar doğrudan değil. Suni gübre, yem, donanım ve kimyasallar yurt dışında belirlenen fiyatlarla alınıyor ve bu ithal ürünler kullanıldığı zaman ürünün fiyatının ne olacağını kestirmenin bir yolu yok. Bu tamamen tüccarlara bağlı. Ve satış fiyatları da sabitlendiği için, çiftçinin geliri, kendi kontrolünün ötesindeki güçlerin merhametine kalıyor.

Ticari tarım genellikle garantisi olmayan bir iştir. Çiftçi, ihtiyacı olan yiyeceği yetiştirseydi ve para kazanmayı düşünmeseydi çok daha iyi ederdi. Eğer bir pirinç tanesi ekerseniz, binden fazla taneye dönüşür. Bir sıra şalgam, bütün bir kış yetecek kadar turşu yapmaya yeter. Eğer bu düşünce çizgisinde devam ederseniz, yeterince yiyeceğe, hatta daha fazlasına sahip olursunuz, üstelik uğraşmadan. Ama bunun yerine para kazanmaya karar verirseniz, kâr trenine binersiniz ve bu tren sizi de alarak yoluna devam eder.

Son günlerde beyaz legorn tavuklarını düşünüyorum. Beyaz legornların geliştirilmiş türleri, yılda 200 gün yumurtladıkları için, kâr amacıyla yetiştirilmeleri iyi bir iş olarak kabul ediliyor. Ticari olarak yetiştirildiklerinde, bu tavuklar hapishaneden farksız, uzun sıralar halinde dizilmiş küçük kafeslere tıkılırlar ve tüm yaşamları boyunca ayaklarının yere basmasına asla izin verilmez. Hastalık yaygındır ve bu kuşlara antibiyotik pompalanır; vitamin ve hormon içeren bir formül doğrultusunda beslenirler.

Söylendiğine göre, çok eski zamanlardan beri yetiştirilen yerel tavuk türleri olan kahverengi ve siyah şamo ve çabo, bunun ancak yarısı kadar yumurtlama kapasitesine sahiptir. Bu nedenle de, bu kuşlar Japonya'da tümüyle gözden kayboldular. Ben, iki tavuk ile bir horozu tepelerde yabani şekilde dolaşmaları için saldım ve bir yıl sonra 24 tane olmuşlardı. Az sayıda yumurta veriyormuş gibi görünen bu yerel kuşlar tavuk yetiştirmekle meşguldüler.

Legornun yumurtlama verimi, ilk yıl, yerel tavuklardan daha yüksektir, ama bir yıl sonra beyaz legorn yorulur ve bir kenara ayrılır, oysa bizim başlangıçtaki şamomuz meyve bahçesinde koşturan 10 sağlıklı kuş haline gelir. Dahası, beyaz legornlar iyi yumurtlarlar, çünkü yapay olarak zenginleştirilmiş yemle beslenirler ve bu yem de yabancı ülkelerden ithal edilir ve tüccarlardan satın alınmaktadır. Yerel kuşlar, çevreyi eşeleyip, bulduklaı tohumlar ve böceklerle özgürce beslenir ve leziz, doğal yumurtalar verirler.

Eğer ticarî sebzelerin doğadan geldiğini düşünüyorsanız, büyük bir sürprize hazır olmalısınız. Bu sebzeler, tohumdan küçük bir yardım almış olan, sulandırılmış birer nitrojen, fosfor ve potasyum karışımıdırlar. Ve tatları da aynen böyledir. Ticari tavuk yumurtaları da (isterseniz onlara yumurta diyebilirsiniz), yalnızca birer sentetik yem, kimyasal madde ve hormon karışımıdır. Bu, doğanın bir ürünü değil, yumurta şeklinde insan yapımı sentetik bir şeydir.

Ben, bu şekilde sebze ve yumurta üreten çiftçiye, imalâtçı diyorum.

Şimdi, eğer imalâtçılıktan bahsedeceksek, kâr sağlamak için iyi bir hesap yapmalısınız. Ticari çiftçi hiç para kazanamadığına göre, hesap-kitap bilmeyen bir tüccara benzer. Böyle biri, diğer insanlar tarafından bir aptal olarak görülür ve kazancı politikacılar ve pazarlamacılar tarafından sömürülür.

Eski zamanlarda savaşçılar, çiftçiler, zanaatkârlar ve tüccarlar vardı. Tarımın, her şeyin kaynağına, ticaret ya da imalâttan daha yakın olduğu söylenirdi ve çiftçinin "tanrıların sakisi" olduğu düşünülürdü. Her zaman, bir şekilde durumunu kurtarabilirdi ve yeterince yiyeceği olurdu.

Ama şimdi, para kazanma konusunda bir sürü yaygara koparıyor. Üzüm, domates, kavun gibi ultra-moda ürünler yetiştiriliyor. Çiçekler ve meyveler, mevsim dışında seralarda üretiliyor. Balık yetiştiriciliği yaygınlaşıyor ve kârı yüksek olduğu için hayvan besleniyor. (Japonya'nın dağlık arazi yapısının mera olarak kullanılmaya uygun olmaması nedeniyle modern hayvancılık gelişene kadar hayvancılık çok küçük ölçekte kalmıştır.)

Bu manzara, tarım ekonominin dönme dolabına bindiğinde neler olduğunu açıkça gösteriyor. Fiyat dalgalanmaları çok keskin. Kâr var, ama zarar da var.

Başarısızlık kaçınılmaz. Japon tarımı yönünü yitirdi ve değişken hale geldi. Tarımın temel ilkelerinden uzaklaştı ve bir iş halini aldı.

Yorumlar

Co-Büdütör'ün yaptığı yukarıdaki alıntıya ben de -yine aynı kitaptan- şu iki paragrafı eklemek isterim:

"Şimdiye kadar, modern ekonomistler arasındaki yaygın düşünce çizgisi, küçük ölçekli, kendine-yeterli tarımın yanlış olduğu -bunun tarımın ilkel bir türü olduğu- ve olabildiğince hızlı bir şekilde ortadan kaldırılması gerektiğiydi. Her tarlanın alanının büyük ölçekli, Amerikan tipi tarıma geçişi kaldıracak şekilde genişletilmesi gerektiği söyleniyor. Bu düşünce şekli yalnızca tarıma uyarlanmıyor; bütün alanlardaki gelişmeler bu yönde ilerliyor."

"Amaç, tarımla uğraşan yalnızca birkaç kişi bırakmak. Tarım otoriteleri, büyük, modern makineler kullanan daha az sayıda insanın aynı alandan daha yüksek mahsul alabileceğini söylüyorlar. Bu tarımsal ilerleme olarak kabul ediliyor. Savaştan sonra Japonya'daki insanların %70 ilâ %80'i çiftçiydi. Bu, hızla %50'ye ve daha sonra da %30'a ve %20'ye düştü, şimdiki rakam %14 cıvarında. Tarım Bakanlığı'nın niyeti Avrupa ve Amerika'daki seviyelere inmek, nüfusun %10'dan azını çiftçi olarak tutmak ve geri kalanını bundan soğutmak."

(Sayfa 119)

45 yıl öncesinin Japonya'sını anlatan bu satırlar 2020 Türkiyesinin hali pür melâlini de tıpatıp tanımlamıyor mu?

Büdütör - 25 Mayıs 2020 (20:38)

diYorum

 

70
Derkenar'da     Google'da   ARA