Patronsuz Medya

Kaybolmayan kardeş

Milliyet

Künye - Kanat Güner'in Eroin Güncesi kitabı hakkında kardeşi Sonat ile yapılmış söyleşi. 15 Kasım 1998 tarihli Radikal gazetesinden alınmıştır. Söyleşiyi yapanın adı internet baskısında belirtilmemiş.  


Yedi ay önce eroine teslim olan Kanat Güner'in ölmeden önce yazdığı kitap yayımlandı: Ada 4910. Yani mezarının adresi. Bu adı koyan kız kardeşi Sonat, "Ablam bana kardeş aramayı öğretti" diyor.

* * *

Eroin Güncesi yazarı Kanat Güner yaşadı, yazdı ve öldü. Onun en yakınında duran insan, kız kardeşi Sonat, yani sen. Aradan bir yıl geçmeden Kanat'ın geride bıraktığı notlardan, yazılardan ikinci kitabını çıkardın. Belli ki ölümünden sonra ciddi bir çalışmaya girmişsin. Neden böyle bir çabanın peşine düştün?

Ablamı tanıyorsun, gideceğini biliyordu ve sürekli bir şeyleri miras bırakma isteğindeydi. Ben hiç bir şeyi sahiplenmeye, hiç bir şeyin kahramanı olmaya çalışmadım. Harika bir malzemem var, bundan bir şey çıkarayım ve üstüne de oturayım gibi bir düşüncem tabii ki yok.

Birincisi bu derlediğim ikinci kitabı çok seviyorum. Çok farklı bir kitap bu. Ablamda hep bir deha olduğunu biliyordum ama bu çalışma benim ondaki dehayı daha net görmemi sağladı.

İkincisi, çok emek sarf etmişti bu kitap için, yayımlanmasaydı çok yazık olurdu. Niye ben uğraştım diye soruyorsan, çünkü bana miras.

Kanat sosyal olarak, toplumun gözünde kötü bir kızdı. Sen iyi bir kızsın. Kötü bir kızın mirasçısı olmak nasıl?

Bana sorarsan Kanat iyi bir kızdı, ben kötü bir kızım.

Neden?

Çünkü ben eroin kullansaydım ölmezdim. Kanat benim ölmeme izin vermezdi. Çünkü ablam beni daha çok sahiplenirdi, ben ona yeterince yardım edemedim. O yüzden kötüyüm. Bencil biri değilim, ablam yaşasın istiyordum, ama bir yerden sonra ne halin varsa gör diyorsun… Engel olmak, o kadar erdemli olmak mümkün değil.

Uğraşmak mı yordu seni?

Evet. Ablam evde değilken "tanrım, nerede?" ablam eve gelince, "tanrım yine geldi!" paniği. Hiç bir yerde olmasını istemiyordum. Başka biri olsun istiyordum. Kanat'ı öyle kabullenemediğim için belki de, yardımcı olamadım.

Sen Kanat yüzünden aile içinde ve arkadaş çevresinde hep gerçekte olduğundan daha iyi, daha ideal bir çocuk olma durumuna itildin mi?

Evet, öyle oldu sanıyorum ama bu planlı ve düşünülmüş bir şey değil. Özellikle düzgün olmaya çalışmadım. Veya 'hey bu çok büyük çılgınlık, bunu yapmamalıyım ailem üzülür' gibi duygularla hareket etmedim. Ama karşında aileni üzen bir örnek varsa, onun yaptıklarına tepki duyuyor olabilirsin.

Kanat'la ilişkinizi hatırlıyorum, ailenden çok daha sert davranıyordun ona.

Çünkü ablamı kurtarmanın tek yolunun ona iki yüzlü davranmamak olduğuna inanıyordum. Yani iyi olduğu günler takdir edip ertesi gün kötü olduğunda kızmak çok yanlıştı. Ya hep kızarsın, ya hep takdir edersin. Çünkü hep aynı insan.

Seni herkesi kandırdığı gibi hiç kandıramadı değil mi?

Hiç kandıramadı. Ablam gelip benim amaçlarım var, ben okumak istemiyorum, tiyatrocu olmak istiyorum dediğinde, evet o zaman ne istiyorsan onu yap demek değildi çözüm. Çünkü isteklerinin üzerinde duramıyordu. Eroinin etkisiyle önüne en ufak bir engel çıksa, geri dönüyordu.

Kanat'la dertleşir miydiniz, sana sarılır mıydı?

Tabii. Çok severdi beni, kendisine yakın bulurdu. Ama ben hep duvar gibi durmaya kararlıydım. Bu ne kadar doğruydu bilmiyorum. Bir süre sonra abla Sonat doğdu onun için. Kontrollü, güçlü, mantıklı, plan kurabilen, yönetebilen…

Sevdi mi abla Sonat'ı?

Bazan sevdi, bazen nefret etti. Olaylar çığırından çıkıp da başını koyacak omuz arayınca sevdi, ama kendi başına bir şeyler yapmak isteyince bu karakterden nefret etti. Ama şimdi bütün bu davranışlarımın hatalı olduğunu düşünüyorum. Bir insan ne kadar zayıf olduğunu değil, ne kadar güçlü olabileceğini bilmeliymiş. Ablam ufak bir güç kıvılcımı bulabildiğinde bunu avantaja dönüştürebilirmiş. Buna ben de engel oldum. Onun abla olabilmesine engel oldum.

Belki engel olmadın… Belki Kanat'ın abla olmak gibi bir talebi yoktu.

Ben engel oldum. Gidip sorunlarımı ona anlatmayarak, onun omuzunda ağlamayarak engel oldum. Benim de buna sonsuz ihtiyacım vardı oysa. Belki ona yüklenirim, zarar veririm diye korktum. Ama aslında çok ihtiyacım vardı ona.

Ama kayboldu gitti.

Kayboldu gitti. Ben onu çok severdim.

Neden severdin?

Abla o, yaa. Örnek alırsın, taklit edersin. Bir de ablam çok zekiydi. Ona hep hayrandım.

Nasıl hayrandın? Sana küçükken hayat bilgisi öğretmenin ablan gibi olunmaması gerektiğini öğretmedi mi?

Bence ablam çok örnek alınması gereken birisiydi. Zeki, başarılı, merkezde… Ablam girdiği her toplumda merkezdeydi. Çok komikti, çok espriliydi, yaşam doluydu. Herkesi kendine hayran bırakırdı.

Niye eroini buldu?

Ablam eroinman olmazdı. Eroinle hiç alâkası olmazdı. Ama olacak başka bir şey bulamadı. Bir amaç, inanabileceği, insanlarla birlikte peşinden koşturabileceği bir şey bulamadı. Çok yalnızdı. Yanından giden, gidebilecek birisine, yalvarırım gitme de demedi.

Neden yalnızdı? Siz vardınız. Belki de zekâsı kadar ilgi istiyordu.

Zekâsı kadar ilgi bulması mümkün değildi. Beklentileri çok fazlaydı. Biz de yanında değildik ayrıca. Biz Malatya'daydık, o tek başına İstanbul'daydı. Telefonla yanında olunmaz ki. Sabah birlikte uyanırsan yanındasın. Akşam eve suratı bozuk geldiğinde yanındaysan yanındasın.

Kanat Malatya'dayken nasıldı?

Orada da merkezde bir kızdı. Ablamın rolü hep başroldür. Dedim ya, zeki, komik ve çok başarılıydı, çok sevilirdi. Hep de öyle gitti.

Uyumsuz değil miydi?

Değildi. Namaz kıldı meselâ ve asla gösteriş olsun diye ve dikkat çekmek için değil. Başkalarının görüşlerine de önem verirdi ama taşralı çocuklarda hep vardır o. Meselâ çok başarılı bir öğrenciysen gidip de konservatuvarda okumazsın. Ablam da Cerrahpaşa'ya öyle girdi.

Ablanın hep örnek bir çocuk olduğunu ve çok sevildiğini söylüyorsun. Onu kıskanır mıydın?

Altı yaş büyüktü ablam benden. Ben onu çok kıskanıyordum, evet. Onun beni kıskandığını hiç hissetmedim. Aramızda sevgi farkı, ilgi, statü farkı hep oldu. Hep farklıydık. Ablam lehine fark tabii. Ama benim de bir şansım vardı, sorunlar hep onun karşısına çıkıyordu, ben çözülmüş sorunlardan hazır devam ediyordum. Bana hep örnek oldu.

Kaybetmeye başladığı zaman da mı?

O zaman da farklı bir örnek tabii.

Kanat'ın kaybetmesi daha çok, ya kaybedersem korkusundan gibi geldi bana hep. Doğru mu?

Ablam her zaman kazanacağına inandı. Hiç bir zaman kaybetmek için oynamadı. Hiç bir zaman ölmek için eroin kullanmadı. Haklısın, kaybetmekten çok korktu ve her zaman kazanacağım şeyi bana versin diye, kaybetmenin üzerine gitti. Deli cesareti mi, kaçış mı? Geri adım gibi. Ama daha ileri yürümeyi öğrenmek için geri adım.

Kanat bana gelecek sene kimlerin eroinden öleceğini tek tek sayabilirim demişti. Kendisi yoktu içlerinde.

O eroinden öleceğini hiç düşünmezdi. Kimse de düşünmezdi onun öleceğini. Çünkü en iyi bilen oydu. En kontrollü, ne kadar, nasıl kullanılır.

Neden öldü o zaman?

O bizi ölümle tehdit etti. Biz dediğim onu seven insanlar. Bize karşı kullanacağı tek silâh kendisiydi, kullandığı silâh ters tepti ve onu öldürdü. Kanat öldü. Ve bence yalnızlıktan öldü. Yanında hiç kimse olmadığı için öldü.

Sonat, gördüğüm kadarıyla bütün hayatın Kanat'la geçmiş. Bu arada senin kendi hayatını nereye koyuyorsun?

Ben kendi hayatımı hiç bir yere koymaya çalışmadım ve sanırım yalnız öleceğim.
Kanat gibi.

Kanat gibi?

Kanat diyorum, yahu. Nefret ederdi kendisine Kanat dememden. Hep abla dememi isterdi. Ablamdan sonra hayat benim için çok zorlaştı, çünkü onun kadar zeki başka bir insan yok. Ben Kanat gibi ölmeyeceğim belki ama sonsuza kadar yalnız yaşayacağım.

Sen ablan öldükten sonraki Sonat'ı nasıl yaşadın? Arkadaşların kimler senin?

Kardeş kavramına tam alıştığım sırada kardeşim, ablam benden uzaklaşmaya başladı. Ve benim sonraki hayatım şöyle şekillendi: Sonat, sen kendine bir koca, bir anne veya baba bulmaya çalışma, kendine bir kardeş, kardeş gibi insanlar bul. Ama bulamadım.

Şu kardeş ilişkisini anlatsana biraz.

Şöyle bir ilişki: Kardeşin ne yaptığını, nerede olduğunu bilirsin. Sinirliyse bilirsin, üzgünse bilirsin. Ama yanında olmak zorunda, dibinde olmak zorunda değilsin. Mantık olarak bu. Duygusal olarak, kardeşine dokunmalısın, dokunursan daha iyi anlarsın. Ama dokunmak cinsel bir şey değildir. Onu anlamak için çaba sarf etmek zorunda değilsin. O da anlatmaya çalışmaz. Onun kardeşliği verilidir. O orada ve odur. Bunu talep de etmezsin ve talep de edilmez.

Keşke sevgili ilişkisi de böyle olsa diyorsun. Kardeş gibi. Ama bu kez kaybetmesen…

Keşke.

Yorumlar

Kaybolmayan Kardeş! Ağırbaşlılığın maskesi altına gizlenmek zorunda kalmış hayatlar… Üzgün küçük kardeş olarak tanınırlar bazı insanlar. Kimilerinin gözünde yıkık bir mirasın üstüne konanlar olarak tanınırlar. Olsun! Sonat Güner şimdi ne yapıyor merak ettim doğrusu.

Mısra - 29 Haziran 2007 (14:51)

Merhaba, hayatta sakladığımız ya da üstünü örtmek istediğimiz bazı kötü gerçekleri ya da bize kötü görülen bütün gerçekler vardır. Bazıları için mutluluk kaynağı kendine zarar vermekle olur bazılarına ise sağlıklı yaşayarak insanlığın yararına işler yaparak. Tabi bir de ne yapacağımızı bilmeyen insanlarımız da var. En kötü durum da bu ya zaten.

Hata yaparsın sonunda anlarsın hatanı bir daha yapmamaya çalışırsın hata yapmazsan iyidir ama hiç bir karar verememek işte en kötüsü burada. İnsanlar sadece mutlu olmak için hatta çıkarları için severler. Biz insanlar biraz nankörüz. Hiç bir şeyi karşılıksız yapmayız. Eğer karşılıksız bir sevgi varsa bu da bir annenin ve babanın evlât sevgisidir.

Bu ablamız da mutluluğu erroinle bulmuş ona kızamayız çünkü herkesin hatası vardır ilk önce kendimize bakalım ve düşünelim madem böyle olaylar oluyor o halde en azından kendi çevremizdeki insanları bu kötü alışkanlıklardan korumayı hedefleyerek başlamalıyız. O ablamız da içimizden çevremizden. O nasıl bir ortamdaysa ona ayak uydurdu sadece. Biraz duyarlı ve uyanık olursak en azından gelecek kusakları kurtarmış oluruz. Sevgilerle.

Özge Çiftçi - 28 Aralık 2007 (18:12)

Taksim'den tanırım kendisini. 4 nisan gününü hiç unutmayacağım, her gece dua ediorum Kanat için. Kendi derdi, "senin için dua ediyorum, bilirsin, benim dularım içten dualardır" diye. Mekanın cennet olsun Kanat.

Selda Yılmaz - 11 Ocak 2008 (01:56)

Henüz çok küçükken anneannem büyüyünce ne olacağımı sorduğunda pilot olacağım, dedim. Güldü. Erkekler pilot olur, dedi. O zaman hostes olurum, dedim. Güldü, güzeller hostes olur, dedi. Büyüyünce erkek olamayacağımı biliyordum. Ama belki güzel olurdum, anneannem öyle dedikten sonra onu da olamadım.

Kendisini bu yazısı ile çok anıyorum.

Eroin Güncesi'ni defalarca okudum. Kitaptaki çok şeyi de ezberlemiştim.

Onu özlüyorum. Mekanı cennet olsun.

Sonat'la da tanışmayı çok isterdim.

Ramazan Korkmaz - 21 Kasım 2008 (18:28)

diYorum

 

59
Derkenar'da     Google'da   ARA