Patronsuz Medya

Bana "baba" dedi!

Hakan Tayfun - 27 Ekim 2003  


Bir reklâmın düşündürdükleri

Orta sınıf bir ailenin mutfağı. Sabah kahvaltı zamanı. Baba işe gitmeye hazırlanıyor. Mama sandalyesinde, yedi sekiz aylık olduğunu tahmin ettiğimiz bir bebek var. Bu sırada baba, bebeğin ilk kez baba dediği heyecanı ile koşturuyor.

"Baba dedi, baba dedi!"

Anne gayet sakin, hatta fazlasıyla sakin ve kendinden emin. Reklâmın havasına hiç yakışmayan bir tonla, ama soğuk gülümsemesini de ihmal etmeden, "Hayır bebe dedi" .

Bu sırada anne içinden şöyle düşünüyor olmalı; "Hah hah! Benim bebeğimin ilk söyleyeceği söz asla baba olmaz! Ama aslanım benim, seni de böyle süründürür. Asansörlerde kendi kendine sayıklarsın."

Her ne kadar sıradan bir bisküvi reklâmı gibi görünse de, ifadeler, beden dili ve ayrıntılara dikkat edildiğinde, yaşamın temel çatışmalarından, iktidar savaşına keskin göndermeler olduğu kolayca farkediliyor. İnsanın yalnızlığının sona ermesiyle başlayan iktidar savaşı, her basamakta, her koşulda farklı kimliklerle sürüyor.

Doğum öncesi, anne karnında tam bir paraziter yaşam süren insan varlığının, burada tam bağımlılık nedeniyle iktidar savaşı yapmak için kartları güçlü görünmese de, farklı bir yolla, anne bedeninden ihtiyacı olan ne varsa alarak, aslında anne bedeni üzerindeki iktidarını gösteriyor.

Doğumdan sonra bu durum bir süre daha devam ediyor. Anne sütü aldığı sürece, anneye bağımlı gibi görünse de, her anne baba bilir ki, bebek canı istediği zaman, istediği kadar ve istediği şekilde emer, mama yer. Yani çocuk doğumdan sonra iktidarı ele almaya başlar.

Çocuk büyüdükçe, bu iktidar değişimi çocuk lehine artar. Bu durum biraz anne ve babanın isteğiyle gerçekleşiyor görünür. Çünkü toplumsal öğreti, anne ve babanın çocukları ile zaman geçirmekten, onların gelişimini görmekten ve bunu paylaşmaktan zevk aldığını söyler.

Bu arada durum giderek, çocuğun istediği gibi davranmakla, yani iktidarını ona vermeye razı olmakla yer değiştirmeye başlar. Kısacası "ben keyif aldığım gibi davranayım, karşılığında iktidarı paylaşalım" .

Tabii bu iktidar yönelişinin giderek çocuk lehine değişeceğine de şüphe yok. Bir süre sonra anne-baba için yapılan planlar (yemek saatleri, uyku vs. Gibi günlük eylemlerden, seyahat zamanlamasına kadar) tam anlamıyla çocuk eksenli yapılmaya başlayacaktır. Burada, hep tartışılan, ataerkil- anaerkil yapıdan çocuk-erkil bir yapıya gidişten söz edilebilir.

Tüm bunlar olurken, eğer tamamlanmadıysa, anne ve baba arasında da iktidar savaşı sürüyor olacaktır. Kimi beraberliklerde bir süre iktidar savaşı yaşandıktan sonra, taraflardan biri, beraberliğin tüm alanlarında kendi iktidarını kurar ve artık tartışılmadan bu iktidar eşliğinde yaşam sürer. Toplumumuzda yaygın olarak görülen genellikle erkeğin bazen de kadının mutlak söz sahibi olduğu beraberlikler bu gruptadır.

Bazı beraberliklerde ise savaş sonunda taraflar, hangi alanda kimin iktidarının geçerli olacağında anlaşırlar. Bu durum ise genellikle, ev içinde kadının, dışarıda erkeğin iktidarı biçiminde görülür.

Bu paylaşım genellikle hiç söze dökülmeden yapılır. Yine taraflara bağlı olarak değişen bir konu daha vardır; bu durum, yeni bir çatışma ya da yeni bir iktidar alanı oluşana/farkedilene kadar sürer.

Yazının girişinde sözü edilen reklâmdaki anne-baba, ya iktidar savaşını henüz tamamlamamış ya da beraberlik, iktidar paylaşımı gereken yeni bir alanla karşılaştığı için, savaş baltaları gömüldüğü yerden çıkartılmış.

Paylaşım kavgalarının, ülkeler arasında iktidar savaşlarının yapıldığı günümüzde, henüz iktidarını kurma çabası-telâşı yaşayan bir hükümetin (AKP hükümetinin) bulunduğu, hatta her türlü sosyal toplulukta iktidar kavgalarının görüldüğü ülkemizde, tıpkı izlediğimiz reklâmda olduğu gibi, henüz olgunlaşmamış insan varlığının, paylaşma-birlikte yaşama sanatının öğrenilememiş, demokratik yaşam kurallarının yeterince benimsenememiş olmasının da payı olsa gerek.

diYorum

 

Hakan Tayfun neler yazdı?

69
Derkenar'da     Google'da   ARA