Patronsuz Medya

Taksi Kullanıcısının El Kitabı

Enver Turan - 17 Şubat 2010  


Taksiler diğer toplu taşıma vasıtalarına benzemediği gibi, taksi şoförlerinin de diğer şoförlerden farklı pek çok yanı vardır. Taksiler, taksimetre veya tarife üzerinden yolcu taşıyan otomobillerdir.

Tamamı sarının değişik tonlarına bürünmüş olsa da, bir taksinin alâmet-i fârikası onun plakasıdır. Sıradan bir otomobili taksi yapan işte bu sıra dışı plakadır. Taksiler ontolojik açıdan yüksek standartlarda hizmet vermek üzere tasarlanmış araçlardır ve taksiciler de benzer şekilde hizmet standardı yüksek şoförlerdir.

Bir taksinin ayırt edici unsurlarından bir tanesi de taksimetredir. Etimolojik açıdan taksimetre taksi kelimesinden türetilmiş gibi gözükse de gerçekte taksi, taksimetreden türetilmiştir. Taksimetre, taksicinin en az taksi kadar kullandığı önemli bir ekipmandır. Değişik cihazlar tarafından ölçülen sayısız parametre vardır ancak taksimetre, müşterinin cebinden çıkacak parayı birimine kadar ölçen benzersiz bir "parametre" dir. Taksimetresiz bir taksi düşünülemeyeceği gibi taksimetre kullanmasını bilmeyen bir taksici de düşünülemez.

Ayrıntılar fark yaratır

Bir taksi şoförü diğer toplu taşıma araçları şoförlerinin aksine bulunduğu şehri mahalle düzeyinde tanımakla, sokak seviyesinde bilmekle mükelleftir. Otobüs ve dolmuş şoförleri ana arterlerle yetinirken o, mesleğini icra ettiği şehri kılcal damarlarına kadar bilmek durumundadır.

Bir taksi şoförünün beyninde mesleğini icra ettiği şehre ait oldukça büyük ölçekli bir harita saklıdır. Bu harita diğer sürücülerin hafızasındaki haritaların en az üç katı büyüklükte bir ölçek değerine sahiptir ve taksi şoförünün beyin haritası neredeyse bulunduğu şehrin haritasıdır.

Enlem ve boylam değerlerini bilmiyor olabilir ancak şehrin enini ve boyunu çok iyi bilmektedir. Bu nedenledir ki adres, yol, güzergâh sorularının birinci muhatabı taksi şoförleridir. İyi bir taksi şoförü sadece sorulan adresi tarif etmekle kalmaz aynı zamanda kaç farklı güzergâh kullanılarak gidilebileceğini de söyler.

Taksi şoförü ile hasbıhâl

Taksici, konuşan insan modeline iyi bir örnektir ve aynı zamanda iyi bir konuşmacıdır. Bir toplu taşıma aracında şoförle konuşmaktan men eden yasak kipinde ifadeler aracın iç dekorasyonunun esasını teşkil ederken bir takside buna rastlama olanağınız yoktur. Otobüslerin olmazsa olmaz aksesuarları olan bu levhalar diyalog adına yapacağınız tüm iyi niyetli girişimleri daha başlamadan bitirmektedir.

Hal bu ki, bir taksi şoförü sizinle İstanbul trafiğine çözüm getirecek yolları tartışabilir, Avrupa Birliği'ne girmenin faydalarını konuşabilir, güncel spor müsabakalarının kritiğini yapabilir ya da hükumetin dış ilişkilerde nasıl bir politika izlemesi gerektiğine dair tespitlerini aktarabilir. Bir yolcu olarak bırakın konuşma yasağını, kendinizi bir tartışma platformunda gibi hissedersiniz.

İyi bir taksi şoförü profesyonel bir haberci gibi halkın nabzını da bu koltuktan okuyabilir. Öyle ki seçim öncesi dönemde arabasına aldığı yolcuyu seçim anketine tabi tutup istatistikî rakamlar veren taksi şoförlerine bile rastlamak mümkündür. Bilindiği gibi anket sonuçlarının gerçeği yansıtması örneklem stratejisinin tarafsızlığı ölçüsünde mümkündür. Taksici bunu çok iyi bilmektedir ve ankete dahil ettiği örneklem gurubu en profesyonel anketörlerin bile sağlayamadığı ölçüde tesadüfîdir. Bu nedenle de sonuçlar gerçeğe çok yakındır. Zannediyorum bu gerçeğin farkına varan şirketler elde edilen başarısız sonuçlardan sonra bir kere daha düşünecek ve soluğu taksicilerin kapısında alacaklardır.

Bir taksici hoş sohbet olduğu kadar açık sözlüdür ve tüm sorularınıza içtenlikle cevap verir. Sahil yolunda Samatya'dan havalimanına doğru seyir halinde taksi şoförüyle mesleğin inceliklerini konuşurken "bir taksicinin prensipleri neler olmalı, mesleğinin hakkını nasıl vermeli" sorusunu yönelttiğimde aldığım cevabı elifi elifine aktarıyorum

- "Her şeyden evvel taksicilik bir kamu hizmetidir. Bir taksici üstüne başına dikkat etmeli, insan taşıdığının bilincinde olmalı ve ona göre hareket etmeli. Kültürlü olmalı ve kiminle nasıl konuşacağını çok iyi bilmeli. Müşteriyi en kısa zamanda ve en kestirme yoldan gideceği yere götürmeli."

Kısa mesafe üzerine sorduğum soruya da açık ve net cevap vermişti.

- "Her mesafeden müşterisini almalı. Aza kanaat etmeyen çoğu bulamaz."

Taksici kendi prensiplerini ifade etmişti ancak birkaç cümleyle âdeta taksici camiasının manifestosunu ortaya koyuyordu.

Konukseverliği

Bir taksi şoförü diğer şoförlerin aksine her müşterisiyle özel olarak ilgilenir. Dolmuş ve minibüs şoförleri ilgili kurumun, otobüs şoförleri belediyenin, taksici ise sizin şoförünüzdür. Yolcu koltuğuna oturduğunuz andan ineceğiniz ana kadar taksiyi dilediğiniz şekilde kullanma hakkını elde edersiniz. O koltuğa oturmakla sadece taksiyi mülkîyetinize almış olmaz aynı zamanda özel şoförünüzü de tutmuş olursunuz. Daha çok yolcu almak için saatte 10 kilometre hızla ilerleyen dolmuşların aksine gideceğiniz hızı belirlemek de size aittir. Belki ayaklarınızın altında pedallar yoktur fakat pedalların üzerinde sizin ayaklarınız vardır.

Hiçbir şoför bir taksi şoförü kadar misafirperver olamaz. Bir taksici ön koltuğu hasta, sakat ve yaşlılara değil size ayırmıştır, rahatlıkla kullanabilirsiniz. Siz onun biricik konuğusunuz ve izzet ikramda asla kusur etmez. Bu konuda öylesine hassas davranır ki radyosunun frekansını ayarlayacağı zaman sizin psikolojik durumunuzu dikkate alır. Şen şakrak olduğunuz bir anda depresif parçalar çalan bir şoför, bir taksi şoförü olamaz.

Taksi Şoförüne Eleştirel Bir Bakış

Taksi şoförlerinin, bunca erdemi bir araya getirmelerine rağmen kusurlu oldukları noktalar da yok değildir. Bunlardan bir tanesi "para üstü" meselesidir. Minibüs şoförünün muhatap olduğu yolcu sayısı taksiciye kıyasla bir hayli fazla olduğu halde bir minibüste para üstünün mesele haline geldiği bir enstantane yakalamak zordur. Bir minibüste saniyeler içerisinde sayısız para uzatma - para üstü verme sahnesi yaşandığı halde "para üstü" almadan inen yolcu olmaz. Halbuki taksi şoförü az sayıda yolcusuna rağmen bu para üstü meselesinin üstesinden gelemez.

Taksiden ineceğiniz sırada uzattığınız banknota "bozuk yok" cevabıyla karşılaşma olasılığınız oldukça yüksektir. Dahası; size göz ucuyla öyle bir bakış fırlatır ki neye uğradığınızı şaşırırsınız. Taksiciler bozuk severler, bozuğunuz yoksa bozulur ve size bozuk atarlar. Üstelik "bozuk yok" cevabı için çoğu zaman büyük bir banknot uzatmak da gerekmez. Bunun anlamı şudur; Taksici, köşe bucak yolcu aramaktadır ancak herhangi bir banknot uzatılması halinde müşterisine para üstünü nasıl vereceği konusunda en ufak bir fikre sahip değildir.

Hizmet satın alma ya da alışverişte "para üstü" meselesinin halli hemen her zaman satıcının mükellefiyetinde iken taksilerde kolektif bir problem olarak karşımıza çıkar. Paranız bozulmazsa da ezberiniz bozulur.

Taksici bu para üstü meselesini müştereken halledilmesi gereken bir mesele gibi yansıtıp bunu müşteriye dayatmaya kalksa da müşterinin bu durumu kabullenmeye hiç mi hiç niyeti yoktur. Zannediyorum yetkili kişilerce bir kriz masası oluşturulup meselenin çözüme kavuşturulacağı ana kadar bu dayatmalar-direnmeler devam edecektir.

Taksicilerin bir diğer vasfı da serî olmalarıdır. Bu yeteneğin onlara ticarî anlamda çok şey kazandıracağı muhakkak ancak bu özellik, niteliksiz bir taksicide farklı mecralarda hayat bulabilir. Arabasına aldığı bir müşterinin şehrin yabancısı olduğunu ya da gideceği güzergâhı bilmediğini tespit etme bir taksi şoförü için bir kaç saniyelik bir iştir. Müşterinin bu durumundan faydalanma pespayeliğine düşen taksi şoförleri az da olsa vardır ve hemen tamamı aynı algoritmayı kullanır.

Yolcuya aynı adrese giden iki farklı güzergâh sunulur. Bu yaklaşımın müşteriye daha nezih bir yolculuk yaşatma isteğinden kaynaklanmadığı çok açıktır. Zira taksinin tercih edilme nedeni toplu taşıma araçlarının hizmet vermediği bir yolun kullanılacak olması, zaman kısıtlılığı ya da konfordur. Ne var ki yolcunun yol itibariyle estetik bir kaygısı söz konusu değildir. Bunu çok iyi bilen taksici aldığı "fark etmez" ya da "hangisi daha kısa sürüyorsa" cevabından sonra artık yolcunun güzergâhı bilmediğinden emindir. Bu, taksicinin beynindeki haritayı rafa kaldırdığı andır. Artık taksici vicdanının sesini dinleyecek ve "yüreğinin götürdüğü yer" e gidecektir. Bu yol bilmez yolcu, kötü niyetli bir taksici için "iyi" bir yolcudur.

Şunu da hemen ifade edelim ki; Böylesi bir yaklaşım meslek anlayışı adına ne denli yüz karası ise farklı güzergâh seçenekleri sunan her taksi şoförünü "dolandırıcı" diye yaftalamak da bir o kadar mahzurlu bir yaklaşımdır.

Mesafe tanımayan taksi şoförleri

Mesafe konusunda taksicileri memnun etmek bazen güç olabilir. Onlar daha ziyade "uzun yolların insanını" severler. Gerçekte kısa mesafede alınan paradaki kâr oranı daha fazladır. Mesafe kısaldıkça "marjinal kâr" yükselmektedir. Taksicilerin maliyet muhasebesinden bîhaber olduğunu dolayısıyla bu prensibi gözden kaçırdıklarını düşünenler büyük bir yanılgı içindedirler. Çünkü bir taksicinin meseleye bakış açısı oldukça farklıdır. Bir taksici için gidilecek her kısa mesafe aslında kaçırılmış bir uzun mesafedir.

Taksiciler genellikle durak taksileri olduklarında ve taksi sayısına göre yolcu sayısının fazla olduğu bölgelerde mesafe ayırımı gözetirler. Çünkü ortalık o taksiye binmek üzere akın etmiş uzun mesafe yolcularından geçilmemektedir. Bir önceki taksiye binen yolcu, "arzın merkezine seyahat" edeceği gibi bir sonraki müşteri de "seksen günde devr-i âlem" yapacaktır.

Kısa mesafe için taksinin tercih edilmesinin müsamaha ile karşılanır bir tarafı yoktur. Nasıl müsamaha gösterilir ki, taksici iki saati aşkın süredir müşteri bekleyip durmaktadır. O mukadder an gelip çatmış, hayallerini kurup durduğu müşteri kapısını çalmıştır. Tüm inceliği ve olanca nezaketiyle "affedersiniz boş mu" diye sormayı da ihmal etmemiştir. Ancak affedilecek gibi değildir çünkü tarif edilen yer "iki adım" ötededir. Bir uzun mesafe rüyasıyla geçirdiği iki saatlik bekleme uykusundan kısa mesafe kâbusuyla uyanmıştır. Şehrin dört bir tarafına gidecek dünya kadar müşteri köşe bucak taksi ararken iki adımlık yolcu gelip onu bulmuştur. Bir sonraki sıranın gelmesi ise en az iki saat sürecektir.

Böyle bir yaklaşım taksiciyi mazur gösterse de madalyonun diğer yüzünde hadiseler farklı cereyan etmektedir. Taksicinin kâbusu bu kısa mesafe problemi müşterinin de uykularını kaçırmaktadır. Öyle ki evi işyerine yakın ancak taksi kullanmak zorunda olanlar için işyerine gitmek zaman zaman bir işkence halini alır. Bütün gün, akşam eve nasıl dönüleceğin hesabı yapılmaktadır. Taksi durakta boş halde beklemektedir. Boş olduğu bilindiği halde yine de sormadan edilmez. Bu bir yönüyle söze başlama ve şoförle diyaloga geçme, bir yönüyle de cesareti toplama hamlesidir. Kolay olmayacağı baştan beri bilinmektedir ancak korkunun ecele faydası yoktur.

Yapılması gereken yapılmış, taksicinin hayallerini yıkan o korkunç kelimeler bir çırpıda dudaklardan dökülüvermiştir. "Mesafe" söylenmiş araya soğuk bir mesafe girmiştir. Bundan sonraki konuşmalar da hep mesafeli olacaktır. Artık hiç bir şey eskisi gibi değildir. Yıkılan hayallerin tamiri ise saatler alacaktır.

Gerek yolcu gerekse de taksici açısından "kısa mesafe" büyük bir problem olarak varlığını sürdürürken "mesafe tanımayan taksiciler" de yok değildir. Her mesafeden yolcusunu alıp gönül rahatlığıyla gideceği yere bırakan bu taksiciler tam bir görev insanı ve bu camianın da en güzide üyeleridirler.

Olumsuz hava şartlarında taksi şoförü

Yağmurlu havalarda hızlı ve pratik olması bakımından taksilere talep bir hayli artmaktadır. Belki maliyet muhasebesini iyi tetkik edememişlerdir ancak piyasa ekonomisi ve arz-talep dengesinden de bîhaber değillerdir. Hava yağmurlu ise taksici havasındadır. Rahmet, sağanak sağanak belki de en çok onların üzerine yağar. Yağmurzede gözler yağmurlu havalarda bu hareket halindeki sarı renkli cisimlere odaklanmış gibidir. Arzın talebi karşılayamadığı durumlarda yağmurdan kaçarken doluya tutulma şansınız bir hayli fazladır.

Normal şartlarda devriye gezen taksiciler kötü hava koşullarında Hızır gibi devreye girerler. Bununla birlikte olumsuz hava koşullarında az da olsa fırsatı ganimet bilip kısa mesafe almayanlarına hatta gün ortasında gece tarifesi uygulamasına geçenlerine şahit olmak mümkündür.

Yolların Efendisi

Bir minibüs şoförü güzergâhını iyi tanıyabilir, hatta bildiği bir kaç güzergâh daha olabilir ancak bir şoför hemen tüm güzergâhları biliyorsa o bir taksi şoförüdür. Bir taksi şoförü trafik sıkışıklığı durumunda devreye sokacağı planlar konusunda bir minibüs şoförüyle kıyaslanamayacak derecede sayısız alternatife sahiptir. Aradaki fark devreye sokulacak planı belirleme inisiyatifinin müşteride olmasıdır. Toplu taşıma araçlarının hiç birinde müşterinin böyle bir inisiyatifi yoktur.

Taksi, yüksek standartlarda hizmet vermek üzere tasarlanmış, müşteri bakımından imtiyazın zirve yaptığı toplu taşıma aracıdır. Her ayrıcalığın bir bedeli olduğu gibi bunun da müşteriye bir maliyeti vardır. Bu nedenle de taksi her kesimden insanın tercih edebileceği bir vasıta değildir. Toplu taşımacılıkta taksiyi zaman zaman tercih edenlerin her zaman zengin kimseler olması gerekmez, ancak çoğu zaman tercih edenler hemen her zaman varlıklı kimselerdir. Asgari ücrete yakın maaş alanlar taksilerden azami derecede uzak durmalıdırlar.

Taksi bağımsız bir vasıta, taksici ise nispeten özgür bir şofördür. Bir otobüs, güzergâh ve duraklara bağımlı, bir minibüs ise sadece güzergâhına bağımlıdır. Halbuki bir taksiyi bağlayan bir güzergâh olmadığı gibi, taksi belli bir bölgeye bağımlı da değildir. Zaman zaman taksicilerin kullandığı "ben karşı tarafın taksisiyim" ifadesi gerçeği yansıtmamaktadır. Bu, genellikle kısa mesafe yolcularını savuşturmaya yönelik bir cümledir.

Taksici, aynı ifadeyi güzergâhı bilemediği durumda bir mazeret olarak da öne sürebilir. Aksi halde iki yaka taksicileri arasında her an bir nöbet değişimini kabul etmek gerekir ki bunun ekonomik ve ergonomik prensiplerle telif edilir bir tarafı yoktur. (1) Gerçekte onların gidemeyeceği bir bölge, adımlarını atamayacakları bir saha yoktur ve denilebilir ki onlar "yolların efendisi" dir. Adres tarifi üzerine "ben o tarafa gitmiyorum" diyen bir şoför, ancak bir minibüs şoförü olabilir.

Taksi kullanmak sıradan bir vasıta kullanmaya benzemediği gibi taksicilik, şoför olmaktan çok daha fazla sorumluluk ve profesyonellik gerektirir. Bir taksi şoförü bir taraftan trafik akışını kontrol ederken, diğer taraftan ışıkları da dikkatle takip eder. Bir taraftan yol kenarında taksi bekleyen yolcu adaylarına odaklanmışken diğer taraftan öndeki araçla takip mesafesini ayarlamayı da ihmal etmez.

Dahası; bazı taksicilerin, seyir halindeyken güzergâhları üzerindeki sıkışık noktaları bulunduğu mevkiden anında tespit edip alternatif yol arayışlarına girmelerine şahit olunur ki bilim ve teknoloji dünyasının açıklamakta aciz kaldığı, zihinleri allak-bullak eden bir hadisedir.

Taksici bir anda yolu değiştirip farklı bir güzergâh kullanmaya başlarsa endişelenecek bir şey yoktur. Çünkü taksicinin feraseti bir araç takip sistemi gibi devreye girmiş ve trafiğin sıkışık olduğu noktalar, kilometreler kala beyne acil durum sinyalleri vermeye başlamıştır. Bu gibi durumlarda bir yolcu olarak yapılacak en büyük hata taksiciye daha kestirme bir yol olduğu iddiasında bulunmaktır. Çünkü aynı feraset adrese ulaşacak en açık, en kestirme yolu da tespit etmiştir.

Taksici feraset ve dehasının ortaya çıkardığı bir diğer kavram da taksi-dolmuşlardır (2). Taksi-dolmuşlar aslında dolmuş taksilerdir. Yapı itibariyle birer taksi, fonksiyonel anlamda ise birer dolmuşturlar. Onları salt taksi kabul etmek işlevselliğine, bir dolmuş olarak değerlendirmek de hüviyetine hakaret olur. Aynı mahallede oturup aynı işyerine benzer saatlerde gidecek yolcuların farklı taksileri tek başına kullanması trafik probleminin göz ardı edilemez bir nedenidir. Taksici zekâsının dâhiyane icadı bu taksi-dolmuşlar, bu problemin üstesinden gelebilecek yegâne vasıtalardır. Taksi-dolmuşlar aynı zamanda geç saatlerde toplu taşımanın son bulduğu kalabalık yerlerde bir taksi kadar hızlı, bir dolmuş kadar ekonomik olmalarıyla da benzersizdirler.

Hulâsa

Taksiler nispeten yüksek maliyetlerine rağmen pratik ve konforlu olmaları nedeniyle hedef kitle tarafından hemen her zaman tercih edilecek vasıtalardır. Hızlı ve sonuca endeksli olmaları dolayısıyla acil durumların da vazgeçilmez cankurtaranlarıdır. Toplu taşımacılıkta taksilerin rolleri tartışılamayacak kadar açıktır ve iş dünyası bu sıra dışı vasıtanın sıra dışı şoförlerine çok şey borçludur.

* * *

Dipnotlar:

1- Taksiciliğe dair ele alınan mevzularda İstanbul trafiği esas alınmış "iki yaka" tabirinden de Anadolu ve Avrupa yakası kastedilmiştir.

2 "Taksi-dolmuş" lardan kastedilen; taksi olarak imal edilip sonradan dolmuş gibi çalıştırılanlardır ki çoğu böyledir. Daha sonraları taksi dolmuş olarak kullanıma sunulan vasıtalar da imal edilmiştir ki onlar bu bahisten hariçtir.

Yorumlar

Bir taksicinin bu kadar çok şey yaptığını ve bildiğini bilmiyordum. Sayenizde öğrendim teşekkürler hocam.

Yusuf - 21 Şubat 2010 (23:07)

İlk arabamı taksi şoförleriyle gırtlak gırtlağa gelmekten bıktığım için almıştım. Hâlâ taksiye bindiğimde elimde olmadan gerilirim. Özellikle de İstanbul'da iseniz, en ufak gafletinizde taksi şoförü tarafından enayi yerine konulmanız gündelik olaylardandır.

Enver Başol - 23 Şubat 2010 (23:37)

Fazlasıyla iyi niyet göstergesi bir yazı. Samimi hislerle kaleme alınmış ancak ben taksi şoförlerinin hele de İstanbul'da mesleğini icra edenlerin bu kadar iyi niyetli insanlar olduklarını düşünmüyorum.

Eleştirel kısmına ise kesinlikle katılıyorum. Kısa mesafe problemi gerçekten de bazen bir kâbusa dönüşebiliyor. Öyle uyduruk cevaplar alırsınız ki, şaşar kalırsınız.

Sanki trafik kuralları, kırmızı ışık ve levhalar kendileri için geçerli değilmiş gibi hareket ederler. Kural tanımama konusunda üzerlerine yoktur.

Şeref Vural - 24 Şubat 2010 (10:21)

Valla taksicilerin bildikleri konusunda size katılırım. Gerçekten konuşmaları, şehri tanımaları acısından çok iyidirler. Ama 20 liralık mesafe için 30 lira istemekte de çok iyi oldukları söylenebilir. Bu sorun için de epey tartışma yaşandığını söylebiliriz. Bu sorunu çözmek için taksilerde (bence) taksimetre zorunlu olmalı.

Falankes - 21 Ekim 2010 (20:37)

diYorum

 

Enver Turan neler yazdı?

52
Derkenar'da     Google'da   ARA