Patronsuz Medya

Bu mesajı 100 kişiye gönder!

Enver Turan - 30 Kasım 2009  


Dünyanın başka ülkelerinde yaşayanları bilmiyorum ama anlatacaklarım Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde ikamet eden, internetle bir mail hesabı edinecek kadar meşgul olan birinin başına mutlaka gelmiştir.

İçimizden birinin mail kutusuna baktığında bir kaç kere "bu maile dikkat", "ciddiyim sonuç çok güzel" gibi başlıklarla başlayıp "bunu bilmem kaç kişiye göndermezsen maymuna-şebeğe dönersin" türünden devam eden absürt mesajlarla karşılaşmış olmaması mümkün değil. Mailde anlatıldığı şekliyle verilen talimatlara uyup istenilenleri harfiyen yerine getirirsek bilmem kaç vakte kadar bir yol görünecek ve bizler o gün geldiğinde kendimizi bir anda Alis harikalar diyarına bulacağız.

Nikâh masasında olmadığıma göre "hayır" deme hakkımı kullanıyorum. Beni hangi muhayyel ülkeye götürecekse götürsün bu beyaz tavşanı izlemek istemiyorum. Verilen talimatlara uyduğumda ütopya adasında Thomas More'a komşu olacağımı bilsem bile istemiyorum. Benim bildiğim tavşanların peşine tazıların düştüğüdür. Onların da etnik, ırksal (racial group) farkı dikkate alacağına, siyahına beyazına bakacağına hiç ihtimal vermiyorum.

Takip edilmekten fevkalâde haz duyduğu besbelli ve hemen her şizofrenin sesini duyduğu bu düş meleğini izlemek istemiyorum ben. Hayır, "4444 kere Ya Kayyum" çekmekten kaçtığımdan değil bu. Ben "mutad olan vech ile" günlük virdimi yerine getiriyorsam zaten bunu yapmak için senin anlamsız gerekçelerine ihtiyaç duymam. Duyuyorsam yaptığım şey ibadet olmaktan çıkmıştır. Yok, benim böyle şeylerle zaten alâkam yok diyenlerdensem cehennem alevlerinin yaptıramadığını "nesebi gayr-i sahih" bir mail (mesajın spam klasörüne geldiğini varsayıyoruz) yaptıracak değil ya.

Şimdi uçmayı şöyle böyle becerebilen serçeyi "ondan kaçıp kurtulabilirsen çok daha iyi uçacak, dağların arasından kirpiklerin karasından kınalı bir kuğu gibi süzüleceksin, yoksa kurda kuşa yem olursun" diye atmacanın önüne atmak ne tür bir iyi niyet tezahürü.

Ama bizimki kafaya koymuş bir kere, hayatın sırrını çözmüş, feleğin çemberinden bilmem kaç kere geçmiş, Nirvana'ya ulaşmış bereket ve saadet dağıtıyor. Öyle bir ruh hali ile yolluyor ki maili, zannedersin Tur dağında Musa Aleyhi selâma buyruk dağıtan kendisi.

Bu taifeye kulak verirsek bu melânetten kurtulmak için sadece bir kaç günümüz kalmıştır. Bu mühlet içerisinde mesajı adedi muhtelif kişilere gönderip işin içinden sıyrılabildiysek bizden şanslısı yok, gönderemediysek papazı bulduğumuzun resmîdir. Neden mi? Çünkü Melkor'un savaşçı hizmetkârı Sauron'un lânetine uğrayıp Mondor Dağı'nın dipsiz kuyularına atılıp alacakaranlık kuşağına mahkûm edileceğiz de ondan.

Bununla da kalsa iyi, sonra Oz büyücüsü bizi çarpacak, maymuna-şebeğe çevirecek, cin manyağı yapacaktır. Ortalıkta seri üretime geçilip piyasaya sürülmüş zombi sürüsü gibi "slow motion" dolanıp duracağız artık. Öyle ki Hippokrat bile bizi rehabilite edemeyecektir. (Tedavisi zaten imkânsız.)

İşin en enteresan tarafı da en akîl adamların bile içinden "hadi canım sende, ben böyle safsatalara inanmam" diye geçirdiği halde onca yıllık tıp eğitimine rağmen şu anda benliğin hangi mertebesinden geldiğini kestiremediğim paranoid düşüncelere karşı koyamayıp "yahu safsata ise yolladığımda kaybedeceğim bir klik miktarı efor ama ya doğruysa" ikilemi arasına sıkışması ve nihaî olarak kişi listesinden aktardığı "seçilmişlere" malûm maili, göndereni ihya eden bir maus darbesiyle postalamasıdır.

İnternetin keşfinden çok daha öncelere dayanan bir icattır bu. Henüz ortaokul çağlarında (şu anda ortaöğretim birinci kademe tabir edilen döneme denk geliyor bu) mail adresimdeki spam mesajlarla uğraşmak yerine Voltran, Clemantine, Transformers izleyip kılıcımı "gölgelerin gücü adına" diyerek göğe kaldırıp karanlık güçlere korku ve dehşet saldığım zamanlardan bahsediyorum. O zamanlar mausun bir klick hareketiyle onlarca insana ulaşmak gibi bir lükse sahip olmayan bu Noel ağabeyler/ablalar kapı kapı dolaşır, eşiğe, bacaya, pencereye bırakırdı bu mukaddes buyruklarını.

Zaman değişti, asırlar başkalaştı fakat mesaj aynı mesaj, işgüzar da aynı işgüzar. Bunu çoğaltıp üç kişiye beş kişiye dağıtmazsan "anan, ölür, baban hapse girer, cin çarpar, ağzın yamulur, şimşek çakar, kısa devre yapar, yağmur yağar ıslanırsın, güneş doğar kurumazsın" türünden zırvalar yer alırdı o zamanlar. Az işkillenip göndereyim dersin ama yazmak seni canından bezdirir, kurdeşen döktürür sana. Çünkü fermanı yazan el fotokopi çekmene de müsaade etmemektedir. Birinci elden yazacaksın, kendin yazacaksın, ev ev dolaşacak dağıtacaksın.

Bu aralar ise liste bir hayli uzadı:

Hastanede kan bekleyen hasta vatandaşlar, LC Waikiki'nin satılması, Microsoft'un servetini dağıtması, Aol gibi büyük firmalardan para yardımı, MSN paralı olacak yaygarası, sobeleyen virüsler, Coka Cola'yı tersten okuyup yorumlamalar, Nike logosundaki gizli yazı, dolar katlandığında yanmış pentagon resmînin elde edilmesi, sinemada oturacağın koltuğa HIV virüslü iğneler yerleştiren psikopatlar…

"Bu safsatalarla nedir alıp veremediğin, bunca lâf ebeliğini bir iki zırva için mi yaptın" diye düşünenler olmuş olabilir. Zırva tevil götürmez elbette ama arif olmayana tarif dayanmıyor ki.

İnsanın ağrına giden, müsamaha ile karşılamaya yanaşmadığı şey bu mesajları yollayan istismarcıların kendi adına başkalarını konuşturmasıdır. En son aldığım mailde içerik ve talimatlardan hemen sonra aynen şu ifade yazılıydı:

"Unutma, Allah hiç bir zaman yanıltmaz!"

Bu tastamam bir "hezeyan o raddeye varır ki, insan aptallaşır" durumudur. Burada "uydurduğu yalanı Allah'a isnat edenden daha zalim kim olabilir" ayeti geliyor aklıma fakat çok ağır kaçar diye geçiyorum.

Bir de mailin devamında yaptığı şeyin bir kabahat olduğunu kabullenmiş, özür dileyen bir eda ile mazeret bildiriyor:

"İçinde Allah geçtiği için yollamak zorundayım."

Şimdi sen bu maili gönderirken bunu ilahî bir buyruk olarak kabul ediyor ve bunu ifa etmenin hazzını mı yaşıyorsun, yoksa safsata olduğuna tastamam inanmış da buyruğa (!) uymamanın oluşturacağı ve belki de sonraları beyninin karanlık dehlizlerinde dolaşıp duracak, gri/beyaz hangi cevherini kullanıyorsan hepsini kemirecek bir şüpheden arınmak için yapmak zorunda hissettiğin bir kabahat olarak mı algılıyorsun?

Evet, ilk önce bunun kararını vermen gerekiyor.

Yorumlar

Bir de şöyle bir örneği bu mesajların:

Bu mesajı silersen benden hoşlanıyorsun,
Silmezsen beni istiyorsun,
Cevap verirsen beni seviyorsun,
Vermezsen bensiz yapamıyorsun…

Hadi bakalım ne yapacaksın?

Engin Morgıç - 30 Kasım 2009 (23:26)

Yazınızı beğeniyle okudum. Kaleminize sağlık. 'Uydurduğu yalanı Allah'a isnat edenden daha zalim kim olabilir.' Hiç de ağır kaçmaz bence…

Mina - 2 Aralık 2009 (14:26)

Hangi içerikte olursa olsun bu elektronik postalar vasıtasıyla binlerce kişinin e-posta adresi kayda alınarak reklam, promosyon vs işlerde kullanılmak üzere satılıyor.

Ahmet Sengü - 2 Aralık 2009 (16:46)

Bu safsatalara iyi bir cevap olmuş. Tebrik ederim.

Üslubu biraz sert bulsam da "Allah adına yalan uyduran" birine daha müsamahalı davranmak da doğru olmasa gerek.

İbrahim Şenocak - 2 Aralık 2009 (17:45)

Birkaç kere buna benzer bir maili almış ve paranoid düşüncelerime karşı koyamayıp adedi muhtelif kişilere yollamış biri olarak, safsatadan öte bir ciddiyet vermediğimi belirtmek isterim.

Derya Denizer - 2 Aralık 2009 (19:34)

Enver Abi! Derkenar'da yazdığını bilmiyordum. Burası çok güzel bir site gerçekten. Sen de ne güzel yazmışsın, kalemine, yüreğine sağlık. Tekrar tekrar okuyorum. Her defasında keyif veriyor. Devamını bekliyorum.

Melek Demiralp - 3 Aralık 2009 (01:05)

Çok harika bir yazı olmuş elinize ve gri cevherinize sağlık, bu aralar bu tür saçma sapan mesajları o kadar çok alıyorum ki artık hiperemezisim gelişti okumadan direk siliyorum. Umarım hep cerebral kortexi devrede olanlardan oluruz. Yazılarınızı ilgiyle takip ediyorum devamını bekliyorum.

Halef Aydın - 9 Aralık 2009 (20:28)

Bu tür postalardan bıkmış olduğum için sizin köşenizde yazdığınız gibi mail listemdeki arkadaşa, eşe, dosta biraz da ültimatom niteliğinde bir yazı yazdım bana bir daha böyle mailler göndermesinler diye. Maalesef o maillerin batıl olduğunu ele güne karşı kabul eden ama bilinçaltında halen hurafelerle yaşayan bir toplum olduğumuz için o tür mesajlardan başımı alamıyorum.

"Sil at" denebilir, "bundan kolay ne var" denebilir. Beni sinir eden ise öyle mesajların uyarıma rağmen gelmesi. Niçin basit bir işlem gibi görünse de silmek gibi bir eylem asli görevlerim arasında olsun?

En son bugün mail listemdeki arkadaşlara bana bu tür mailler gönderecek arkadaşları listemden sileceğimi yazmayı düşünüyordum ki bu yazıyla karşılaştım ve tüm duygularımı benim anlatamayacağım kadar güzel anlatmış. Sağolun.

Ayşin Boz - 18 Aralık 2009 (16:34)

Ne yazık ki bu tür postalar sadece bizim ülkemizde bu kadar yollanıyor. Bunun önüne geçmek de mümkün değil şu an için.

Göndermezsiniz olur biter diyenler olabilir ama ne gerek var. Çünkü insanda şüphe uyandırıyor. Ya doğruysa diye. Açıkçası bu yazıyı okuyana kadar bu tür yazıları istemeden de olsa yolluyordum. Ama buradaki kesin ifadeler beni de biraz rahatlattı. Artık yollamıyorum. İçim rahat olarak yollamıyorum.

Güzel yazınız ve çarpıcı üslubunuz için teşekkürler.

Gamze Karayaylalı - 21 Aralık 2009 (15:32)

İnternet ağına çok büyük ve bir o kadar gereksiz bir yük yüklemek gibi bir misyonu da var bu tip aklıevvellerin.

Selman - 22 Şubat 2010 (11:04)

diYorum

 

Enver Turan neler yazdı?

70
Derkenar'da     Google'da   ARA