Patronsuz Medya

Melâmet Hırkası

Ender Sucu - Aralık 2004  


Bir türkü vardır ya hani, "ben melânet hırkasını kendim geydim eynime" diye, meğer o kelime melânet değil "melâmet" imiş. Melamilik diye bir şey varmış.

Bu konuyu sorduğum arkadaşım daha fazlasını bilmediğini söyledi. Kendim biraz araştırdım ama pek tatmin edici bilgi bulamadım. Bilenler vardır diye buradan soruyorum: Melâmilik nedir ve bu konuda bilgi sahibi olmak için hangi kaynaklardan yararlanabilirim?

Yorumlar

Melâmilik; 'Ben hiçim Allah var' demektir. Melâmi nefsini yenendir. Eskiden Anadolu' da tarikat şeyhleri gurur ve kibire kapılınca onlara muhalif olarak kurulmuş bir tarikattir melâmilik. Melâmilik tüm dünya nimetlerinden vazgeçerek, kendini kınayıp kınatarak, her türlü şan şöhret itibardan ve mevkiden vazgeçerek yaşamayı seçmek ve bu yoldan geçerek olgunlaşmaya çalışmak yoludur.

Melâmilik varılacak nokta değil, o noktaya varmak için geçilen kapıdır. Melâmet hırkası ise; ibadet de gizli kabahat de inanç da formatında bir anlayışa meyil vermislerdi. Dışardan gözlemlendiğinde kimsenin, bu anlayışa bağlı insanların Allah yolunda bir yaşam sürdüklerini anlaması mümkün değildi. Zira, böylesi bir imaj için kendilerince hal ve hareketler geliştirmişlerdi. Misal, yasak emirleri yapar görünmek gibi. İşte melâmet hırkası da kendini gizlemek için giyildiği varsayılan imgesel bir hırkadır.

Dharma - Aralık 2004

Melâmilik biraz "köpeksilik" feslefesini de andırır. Benlik duygusunu alt etmek ve "hiçleşmek" yolunda bir adımdır. Yani gururdan, kendini önemsemekten azade olmayı… "Ar-ı hayâ şişesini taşa çaldım, kime ne?" diyen halk deyişi tipik bir Melâmî mottosudur.

Bir de Melâmet Neşesi vardır ki, onu ancak dünya heveslerinden kurtulabilmiş olanlar tadabilir.

Enel Hâk - Aralık 2004

Enel Hâk' ı görünce Hüseyin Mansur Hallâç geldi aklıma. Dilini kesmeye sıra geldiğinde bir saniye izin istemesi ve: "Allahım, bana senin için bu işkenceyi reva görenlerden rahmetini esirgeme. Senin aşkın uğrunda beni, elimden, ayağımdan, gözlerimden, dilimden, başımdan ve canımdan ayıran bu kullarını affet! Affet Allah' ım, onları affet; aşkın hürmetine affet" sözleri aklıma geldi.

Melâmiliğin anlamını da tastamam ifade eden sözler… Birden aklıma Mansur'un hırkası geldi. Mansur'un ölmeden önce bir dervişe, öldürüldükten sonra Fırat nehrine bırakılmasını vasiyet ettiği hırkası. "Cesedimi yaktıktan sonra küllerini Dicle' ye dökeceklerdir. Korkarım ki nehir taşıp Bağdat' ı basmasın! O zaman hırkamı nehrin kenarına götürüp at!" Gerçekten de nehir kabarmaya başlayınca derviş hırkayı Dicle' nin sularına bırakır ve Dicle sakinleşir, yatışır. Bağdat' da sular altında kalmaktan kurtulur.

Acaba diyorum, melâmet hırkası Mansur'un hırkası mı?

Dharma - Aralık 2004

Derler ki, "Sufî kelimesi dervişlerin giydikleri sûf adı verilen kaba örgülü kumaştan gelir". O zamana özgü bir "imaj meykır" icadı yani. Hani şu Gülün Adı filmindeki Fransiskan keşişlerin giydiklerine benzer, dünya malına çula çaputa değer vermediklerinin işareti olarak üzerlerine geçirdikleri dikişsiz ak (veya ne renkse artık, o renk) libas… Adını belki Hallac'ın hırkasından belki de hırka kelimesinin "kıyafet" anlamında da kullanılan genel bir terim olmasından almıştır, ama görünen o ki, melâmet hırkası, kürkten kaftandan vaz geçip çile ve yoksulluk hırkasını giymeyi, maddiyatın kölesi olmaktan kurtulmayı, en azından çabalamayı temsil ediyor olsa gerek. Yani ben öyle algılıyorum.

Enel Hâk - Aralık 2004

'Sûf' kelimesi arapçada 'yün' anlamına gelir. İbn Haldun, Mukaddime' de sufiliğin tanımını sizin yaptığınız şekilde yapar. Bu arada sufilikle melâmiliğin farklarını da atlamayalım. Melâmilikte sufilikte olduğu gibi ayin, tekke, zaviye vs gibi şekilsel özellikler yoktur. Melâmiler kendilerini 'kayıttan azade fikir ve zikir sahibi olarak tanımlar.

Dharma - Aralık 2004

Meydan Larousse'da Melamilikte tekkelerin, törenlerin olduğu yazılıyor…

Mustafa - Aralık 2004

Benim okuduğum bazı kaynaklarda da tekke ve tören benzeri şekilsel özellikler var. Bazı kaynaklarda ise tam tersini, yani üstteki yazıda yazdığım şeyi yazıyor. Böyle olması bana mantıklı geldi. Bir Melâmi, Melâmi olduğunun bilinmesini istemez. Melâmiliğin ruhuna aykırı. Melâmilik, Batı'da kinizm ya da sinizm diye bilinen felsefenin buralardaki benzeridir. Osmanlıcası "kelbiyye" (köpeksilik) demektir. Sinoplu Diogenes gibi, Yunus gibi, Jack Kerouac gibi, en önemlisi, Ergüder Yoldaş gibi, yani köpeklerin önüne atsan yemeyeceği yemeklere talim ederek, tüm dünya nimetlerinden vazgeçerek, kendini kınayıp kınatarak, her türlü şan şöhret itibardan ve mevkiden vazgeçerek yaşamayı seçmek ve bu yoldan geçerek olgunlaşmaya çalışmak yoludur.

" KİNİZM: Hedonizm karşıtı çileye dayalı bir öğreti. Yunanca "köpek" kelimesinden gelir, köpekizm gibi bişey yani. Bütün aile bağları toplumsal kuralları ve benzeri kuralları reddeder. Kinizme göre herkesin amacı mutluluktur ve buna sadece kendini kurallardan soyutlayıp doğanın bir parçası olarak serbest bırakarak ulaşılabilinir Sinistlere göre; insan tam anlamıyla bağımsız olmalıdır. Mutluluk için bu zorunludur. Yaşamın amacı elbette ki mutluluktur. Ve gerçek mutluluk insanı bağımlı kılan güzellik, lüks ve zenginlik gibi değerlerden uzak kalınarak sağlanır. Milli Eğitimin ders kitaplarında yazılan ve dayatılan bilgilerin tamamı doğru mu? Ansiklopedilerde yazılan herşeyin de doğru olduğuna inanmıyorum. Kısacası melâmiliğin felsefesi ortada. Mantığım da bir önceki mesajımda yazdıklarımın doğru olduğunu söylüyor.

Dharma - Aralık 2004

diYorum

 

52
Derkenar'da     Google'da   ARA