Patronsuz Medya

Vay be! Eve bilgisayar geleli bir yıl olmuş!

Büdütör - 1 Eylül 2001  


Tam 365 gün önce, yani geçen yıl bugün, üç aylık bunaltıcı bir bekleyişin sonunda bilgisayarım gelmişti (ucuz etin yahnisini üç ay beklersin öyle). Sevinçle bilgisayarı kurmuş, pencerenin önünde gürültü yapan veletleri kovalamış ve oturmuştum klavyenin başına.

O gün bu gündür -afedersiniz- inek gibi çalışıyorum.

Mutluyum.

Bu siteyi yapmaya ilk kez geçen yıl Haziran sonunda başlamıştım. Bilgisayarın peşinatını gerçi o ayın başında yatırmıştım, ama "bir ayda teslim" denen bilgisayarı üç ay, rüyalarımda internet görerek bekledim. Sonunda geldi ve ben bebekler gibi sevindim.

O güne değin internet hakkında hiç bir şey bilmezken, cehaletin verdiği cesaretle işin içine balıklama atladım. Bir site yapmaya başladığımda (geçen yıl bu zamanlarda) link nedir, sayfadan sayfaya nasıl geçilir, html neye denir, e posta nedir, virüs nasıl bir şeydir, hatta bilgisayar nasıl açılır, internete nasıl bağlanılır, onu bile bilmiyordum. Valla billa hiç birini duymamıştım, bilmiyordum; hepsini şu son bir yılda bu siteyi yaparken öğrendim.

Çünkü artık zamanıydı suskunluğumdan sıyrılmanın. Duvarların bakmakla eskiyeceği yoktu; ben eskiyor, ben ekşiyordum. Söyleyecek birikmiş sözlerim vardı ama matbuat kapısı bana kapalıydı artık.

Üzerinize afiyet, hicvediyordum da… Kıl oluyorlardı biraz…

Aman, iyi ki kapalıymış o kapılar; iyi ki kıl oluyorlarmış…

O sayede sizi buldum.

Yazıştık, söyleştik, hırlaştık, uzlaştık, karşılıklı lâf yarıştırdık…

Birbirimize alıştık, sanırım.

Ben pek sıkılmadım. Bayaa eğlenceliymiş bu web sitesi yapma etme işleri.

Sadece kitapları, hamağımı, deniz kıyısındaki günbatımlarımı özlüyorum ara sıra. Sabaha karşı gözlerim çizgi gibi oluyor.

Ama gene de ekranın karşısından kalkıp yatamıyorum; aşık aşık bakıyorum web sitemin renklerine. Okurdan gelen e postaları onuncu kez okuyorum.

Bazen kendimi bir halt sanıyorum o mektupları okuyunca, sonra kendime gülüyorum, "pis münzevî" diyorum, "geberip gitsen, kimin umurunda?"

İşte böyle geçiyor zamanım.

* * *

Hakikaten! Zaman ne de çabuk geçiyor yahu! Bir yıl olmuş eve bilgisayar geleli. Amanın da sevsinler gürültülü fan motorunu!

Arkadaşlar, oyalamayın beni! Çok işim var.

Daha yazacak çoook sözüm var benim. Hem de bedava! Yeter ki okuyun.

Daha çoook kıl olacak bana et kafalılar.

Bir yerlere kaybolmayın tamam mı, yoklama yapıcam.

Arada bir öksürün, orada olduğunuzu bileyim.

Yorumlar

Öhhö. Öhö… Öhhü!

İki kez ince hastalık atlattığımdan olsa gerek, öksürmek konusunda ihtisas sahibi oldum.;) Bu mübarek günü fırsat bilip, Derkenar'ı okumadığım bir kenarı kaldı mı diye kurcalıyordum, bu makaleye rast geldim. Öksürüklerim boşa gitsin istemedim. Necdet Abi, neredeyse 15 yıl geçmiş… Öhhö. öhö! Emeklerine, kalemine sağlık… Bu vesile ile tüm emekçilerin birlik, dayanışma ve haksızlıklarla mücadele gününü kutluyorum…

Bülent Karaköse - 1 Mayıs 2015 (12:22)

Muskaların gücü adına! Gel de Yiğit Bulut'a inanma. Telekinezi böyle bir şey olabilir mi?

Birkaç satır yazıyla 14 yıl uzaktaki bir insanı öksürtmek mümkünse, milyonlarca mağdurun aynı anda ve tüm kalbiyle "Allah zeval versin" demesi de azımsanmayacak bir kahretme gücü taşıyor olabilir.

Ben olsam çok korkardım insanların bedduasından.

"Amin" demeye de korkuyorum.

Alfred Tesla - 2 Mayıs 2015 (00:41)

"Önsezilere inanmam, ama uzun zamandır inançsızlıklarıma olan inancımı da yitirdim. "İnanmıyorum artık, " gibi kesinlemelerden daha aldatıcı bir şey yoktur."

(Romain Gary)

Bülent Karaköse - 2 Mayıs 2015 (15:39)

Bunca zaman geçmiş bu yazının üzerinden.

Bu süre içerisinde hem internet teknolojileri ve uygulamaları çok gelişti hem de Derkenar'da çokça doktor okur / yazar oluştu / birikti.

Öksürükleri tedavi ediyoruz.

Büdütörümüze buralarda olduğumuzu da öksürerek değil arada yazı, yorum göndererek belli ediyoruz.

Bülent bey, sırtınızı bana dönün lütfen! Derin nefesler alın verin efenim. Alın, verin.

Hmm, şimdilik ıhlamur, tarçın, biraz zencefil, bir kaç tane karabiber. İçin bol bol. Dinlenin. Dinlenirken de yazın.

Biz de keyifle okuyalım efendim.

Melih Özel - 3 Mayıs 2015 (20:57)

Ihlamur, tarçın ve zencefil bu ihtiyarın da sevdiği ve bolca tükettiği nebatattandır. Özellikle de tarçın. Ne gibi faydasını gördüğümü burada zikretmeyeyim en iyisi. Ele güne "doksanından sonra teneşir paklar amca" dedirtmeyelim.

Dr. Hıfzı Sıhha - 5 Mayıs 2015 (13:30)

Vay be! Eve bilgisayar geleli 20 yıl olmuş!

Büdütör - 1 Eylül 2020 (10:23)

diYorum

 

52
Derkenar'da     Google'da   ARA