Patronsuz Medya

Nooldu da güncelleyemedim şunca zaman?

Büdütör - 25 Aralık 2002  


Her şey bir türlü değiştirmediğim elektrik priziyle başladı sanırım. Bilgisayarın bağlı olduğu priz artık miadını doldurmuştu, bağlantı kopuyor, bilgisayar art arda kapanıp kapanıp açılıyordu.

Sanırım bu enayilik yüzünden bir gün iyice manyaklaştı ve açılamamaya başladı.

Hemen bu noktada devreye çok şeker bir arkadaşım girdi ve "dur, sen uğraşma o işlerle, ben araba gönderir aldırırım ve ne yapılması gerekirse yaptırırım" dedi.

Hep derim, doğru düzgün bir dostun olsun, 100 milyar da borcun olsun. Yani, enflasyona endekslenmiş haliyle… Heyecanlı ve cansiperane dostum Serdar, sahiden de bir minibüs gönderip aldırdı bilgisayarın hard diskini.

Ve yan basma süreci böylece başlamış oldu.

Serdar'ın şirketi tam da o sıralarda taşınma telâşındaydı ve şirketin bilgisayar gurusu Burhan burnu yetmediği için başka bir yerinden daha soluk almaya çalışıyordu telâştan. Yine de bilgisayarcılarda pek sık rastlanmayan bir sevimlilik ve yardımseverlikle, burada sıkıcı ayrıntılarını es geçeceğim pürüzleri çözerek cihazı Veezy servisine yolladı. Orada hard disk değiştirildi.

Bu arada onca işi arasında bana yardımcı olmaya çalışan bu güzel delikanlıya karşı duyduğum mahçubiyetten olsa gerek, bir ara "aceleye gerek yok" deme gafletinde bulundum. Aslında kastettiğim, "bugün olması şart değil, yarın da olabilir" gibi bir şeydi, ama bizim Burhan bunu sanırım "gelecek yıla kadar vaktin var" biçiminde algıladı ya da zaten işi başından aşkın olduğu için, öyle algılamak zorunda kaldı.

Velhasıl, artık sabrım adam akıllı taştığında, mahçubiyetimi bir yana itip "ne oldu Burhan, olmadı mı bizim bilgisayar?" diye sorduğumda "haa abi, ben ona daha bakamadım" dedi sevimli sevimli.

Tabii o arada 10 gün falan geçmişti.

Burhan, ana kartı yenilendiği için içi boşalmış olan hard diske Windows falan yükleyecek. Hay Allah, keşke "boşver, ben yüklerim" deseymişim. Ama ne yapalım, oldu bir kere, "merak etme abi, ben hemen yaparım o işi, yarın yollarım sana" dedi.

Peki dedik tabii, ne yapalım.

Ertesi gün Burhan aradı ve "abi, bilgisayarın ana kartı gene gümledi" dedi.

Oh, ne iyi, felâket dediğin zaten tek tek gelmez, silsileler halinde gelir. Yumurta pişinceye kadar bekledik, katılaşıncaya kadar da bekleriz.

Bir 10-15 gün daha geçti, yine dayanamadım, aradım Burhan'ı.

"Aaa abi, ben daha onu gönderemedim" dedi.

O aşamada devreye Serdar girdi ve en sevimli özürlerini dileyerek hemen halledeceğini söyledi vesaire.

Kısacası, bilgisayar acilen yaptırılmak üzere eve araba yollanıp aldırıldıktan bir buçuk ay sonra, garanti kapsamından çıkarılıp Serdar'ın garantisine girerek eskisinden daha iyi parçalar taktırılarak yapıldı ve acilen geldi.

Tabii bu dediğim yaklaşık iki hafta öce oldu.

Peki, iki hafta neden bekledim siteyi güncellemek için?

Bekledim, çünkü telefonum bağlanmamıştı az öncesine kadar.

Serdar bir ara sorunumu öğrendi ve "ben halledeyim mi?" diye sordu, "aman kalsın" dedim.

Başvuruyu yaparken "bir günde bağlanır" denen telefon nedense bu bedbaht kul söz konusu olunca üç buçuk haftada bağlandı.

Dahası, yeni taşındığım bu evin daha önceki sakinleri (acuzeleri) olan hasta ruhlu yaratıklar, husumetleri kime idiyse, kapı kolu, gözetleme deliği, televizyon kablosu, telefon hattı, hatta (yaav, var mı bööle bi şey?) tuvalet fıskiyesi ve sifon da dahil olmak üzere evde sökülebilir ne varsa söküp gitmişler. Muhtemelen daha evvel gelen Telekomcular da dışarıdan gelen hattı bulamayınca geri dönmüş olmalı.

Şu anda Derkenar'ı vakit yitirmeksizin güncelleyebilmek için, her işi yüzüstü bıraktım, bilgisayarın üstüne çullandım. Alelacele bağlattığım telefon kablosu duvardan geçirilemediği için (hattı duvara gömmüş de gitmiş manyaklar) sokak kapım açık vaziyette oturuyorum. Hele şu işi bitireyim, sıra ona (kablonun duvara döşenmesine) gelecek.

Lâklâkamızı özlediğinizi biliyorum. Hasret ve sitem dolu mektuplarınızdan…

Tıraşı keserken, size bir okur (dost) mektubunu sunuyor ve yorumunu yine size bırakıyorum.

* * *

Merhaba Necdet…

Senin sessizlerden biri siteyi guncellemedigin icin sana sinirlenmiyor, ama kendi aklinda beliren kucucuk bir soru isaretine sinirleniyor.

Bir yazında" Ama manzara o ki, internet siteleri, çoğu arkadaşımız için popüler medyayı eleştirir gibi görünüp, münhal bir genel yayın yönetmenliği için medya patronlarına göz kırpmak, kovulduğu holdingin yöneticileriyle ilgili televole tadında dedikodular yaymak, koltuğunu kapanları nişadırsız kalaylamak ya daen azından birkaç köşe yazarıyla sanal flörtler yaşayıp camiadan tümüyle kopmamak gibi hesapların pazarlanma yeri durumunda." diye yazmıştın.

"Şimdi senin siten bu duruma düştü mü?" sorusu kafamda yandi sondu. Medya'ya donmedin, ama bu site olmasaydı belki de bugün bu kadar yoğun olmayacaktın. Site senin icin bir reklâm alanı oldu ve birilerine de iş sağlamış bankanın birinde.

Aslinda benim hiç bir şey soylemeye hakkım yok, yani güncellenmeyen bir siteye günde bir defa girmekten başka ne yaptım ki? O yüzden güncellesen de güncellemesen de, şimdiye kadar hazırladığın sayfalar ve bedavaya sunduğun bütün emekler için teşekkürler.

Tuncer B.

* * *

İşte böyle. Aslında değerli okurum kibarlık etmiş ve sanırım sevgisini dile getirmiş, ama ben yine de oradaki "reklâm alanı" sözüne takılıverdim işte.

Durum şu ki, hepiniz avanaksınız, tufaya geldiniz; bir tek Tuncer işlek zekâsı ve derin sezgisiyle aslında ne gibi pis bir niyet içinde olduğumu kavradı.

Üzülsem mi sevinsem mi bilemiyorum.

Olsun, her neyse… İki aylık zorunlu bir suskunluktan sonra reklâm ve tanımadığım okurlara iş bulma dümenleri tekrar başladı. İnşallah bunca "yatırım" bir işe yarar ve (Tuncer'in güvenini adam akıllı yitirmek pahasına da olsa) ekmeğimi kazanabileceğim, namerde muhtaç olmadan yaşayabileceğim bir iş bulurum.

Ne güzel yaa cin gibi uyanık okurlara yazı-mazı yazmak.

Hoşbulduuuk…

diYorum

 

40
Derkenar'da     Google'da   ARA