Patronsuz Medya

GPS'li hayatlarımız

Alper Uzun - 28 Şubat 2010  


Yine bilmediğim bir yere gidiyordum.

Eskiden olsa haritaya bakar, gözlerimi hafifçe kısar sonrasında da elbette adresi iyice aklıma kazırdım. Halbuki yazsana bir yere be adam! Şaka yahu! Tabii ki bir kâğıt parçasına yazardım.

Son zamanlarda ise Google abi sağolsun, onun sunduğu güzel haritalardan bakar oldum.

Adreslerimi hep oradan buldum. Yolculuk öncesi iyice haritaya bakardım ve haritam artık elektronikti. İnternetteydi. Hemen bir tık mesafesindeydi.

Siz bilmezsiniz, ben kâğıttan GPS'ler yapardım kendime. Kargacık burgacık bir kâğıt parçasına çizdiğim "şeyler" yol haritamdı benim. Ekrana baka baka özetleyerek çizer, sonra arabaya binince görebileceğim en uygun yere koyardım. Bu yer çok stratejikti. Bir küçücük göz oynatışıyla PIT diye "kâğıttan GPS'imi" görebiliyordum.

Siz yine bilmezsiniz, ben aslında çoğu zaman ekrandan baka baka çizdiğim o haritamı evde unuturdum. Fakat çizerken aklımda kaldığından olacak, kâğıdımı unutsam da bulurdum ki yine yolumu.

Ama artık eskisi gibi değil hiç bir şey. Ben ki teknolojiyi pek seven ve aynı zamanda da bir bilim adamı olduğumdan dolayı yakından izlemek durumunda kalan biri olmama rağmen, bu modern zamanların GPS şeysini sevemedim.

Bilmediğim adreslere ama sadece ilk ve son kez gidiyorken harika bir şey bu alet. Boşuna evde çalışmanıza ve haritaları ezberlemenize gerek yok. Beyniniz, böyle boş bir şey için yorulmak ve glukoz tüketmek zorunda değil.

Ama GPS pis bir alışkanlık yaratıyor. Artık en bildiğiniz adreslere dahi bu GPS illeti ile gidiyorsunuz. Hep lâzım olacak adreslere ilk kez giderken öğrenesiniz diye çalıştırdığınız GPS, sizin yakanızı bir daha bırakmıyor.

Sorgulamıyorsunuz bile "GPS bey evlâdım aynı yerden 5. kez geçiriyorsun bi dursak artık…Tamam bildiğin bir şey vardır elbet ama ben çok sıkıldım. Gideceğim yeri bak buradan görebiliyorum bırak dosdoğru gideyim işte."

Yok gidemezsiniz. Korkarsınız. GPS efendi size tek yön, çift yön, kapalı yol, tadilat çalışması olan yol, her şeyi ama her şeyi gösteriyor. Kapatırsınız kapatmasına da ama o kadar kölesi olmuşsunuzdur ki onun, öncesinde bakmanız gereken daha doğrusu bakıp da görmeniz gereken hiç bir şeyi görmediğinizden, çırılçıplak kalakalırsınız yolda. Zaten bir GPS efendinin ekranına bir de yan şerite geçmek için aynaya bakmaktan gözleriniz dönmeye, beyniniz karıncalanmaya da başlar.

Evet, tabii ki sesli filân da uyarıyor usul usul. Hatta sizin kaçırdığınız her sapağı hiç üşenmeden yeniden hesaplıyor ve hiç de kızgın olmayan bir ses tonuyla tüm sevecenliği ile… Aman pardon tüm robotluğu ile size söylüyor.

Bu tıpkı neye benziyor biliyor musunuz?

Bu tıpkı en yakın arkadaşlarınıza telefon ederken isimleri üzerlerine tıklayıp numaralarını hiç bilmemenize benziyor. Acil durumda haber verilecek kişilerin numaralarını soran formları dolduruken "ÇOTANK" diye telefonunuzu çıkarıp, yazıyorsunuz tüm gönül rahatlığıyla. Telefonunuzun pili biterse artık ne yaparsınız bilemem.

Ben meselâ bazen telefonumu da evde unuturum. İşte o günlerde yani bu unutkanlık zamanlarımda demek istiyorum, sanki çırılçıplak kalmışım gibi hissederim. Fakat aynı zamanda da özgür olduğumun farkına varırım.

Isaac Asimov bir hikâyesinde çok ileri bir zaman dilimindeki medeniyetten bahseder. O kadar ileri bir zamandır ki bu, insanlar artık çok ama çok uzun süreden beri hesap makinaları ve bilgisayarlar ile matematik işlemlerini yaptıklarından, alt alta toplama çıkarma nasıl yapıldığını çoktan unutmuş ve hatta hiç bilmiyorlardır bile.

Günün birinde adamın biri ortaya çıkar "bu makinalar olmadan da yapabilirsiniz basit şeyler için bile bu makinaları kullanmak zorunda değilsiniz ki. Bakın toplama işlemini aslında şöyle de yapabilirsiniz" diyerek kalem ve kâğıdı eline alıp da işin aslında nasıl olduğunu gösterdiğinde, herkes neredeyse küçük dilini yutacak olur.

Belki de Isaac Asimov'un hikâyesindeki günleri yaşamamıza az kaldı diye düşünüyorum. Bu telefonlar, GPSler ve hatta Google beynimizin bir köşesine bir çip içinde iliştirilse de kurtulsak tüm bu "bağımlılıklarımızdan". Hatırlayamadığımız anılarımızı Google ile arattırsak beynimizin derinliklerinde de hiç zorlanmasak ne olur sanki?

Yorumlar

Sevgili Alper Uzun, anlaşılması zor bilimsel konuları akıcı bir dille bize aktardığınız için size teşekkür etmek istiyorum. Daha sık yazmanız dileğiyle.

P. S. Blogunuzu da takip ediyorum bu arada. Sevgiler.

Bade - 11 Mart 2010 (03:03)

Ben uluslararası çalışan bir TIR şöförü olarak GPS aletini çok sık kullanmak zorundayım, hem zamandan tasarruf hem yakıttan, yani nakitten tasarruf. Ama haritadan adres aramak çok daha zevkli ve heyecanlı oluyor hem de insanın özgüveni artiyor.

Raif Yalçın - 12 Mart 2010 (01:06)

Öylesine güzel analiz etmişsiniz ki, yaşamlarımıza neredeyse tamamen hakim olan, olmaya çalışan teknoloji harikası araçlara olan bağlılığımızı ve o dayanılmaz hafifliğimizi:) yazınızı okurken, kendi yaşamımdan ve çevremdeki örneklerle, ne kadar haklı olduğunuzu düşündüm ve bir yandan da anımsadıklarımla! Gülümsedim kendi kendime kıs kıs…

En yakınımdaki kişilerle haftada en az 3-4 kez yapılan konuşmalarımızda hiç dikkat etmediğimiz bir olayı… Yine çok yakın bir tarihte yaşadığım ve nasıl bilemeyişimize çok şaşırarak birbirimize mobil tlf. Nolarımızı tekrarlarkenki hallerimiz geldi gözümün önüne:) Rahata öylesine alışadururken beynimizi ıvır zıvır dır diyerek tembelleştirdiğimizi düşündüm sonrasında… Ve bir de sizin; kâğıttan (GPS) yol haritalarınızın nasıl olacağını o harika çizimlerinizi (örneklerini gördüğüm: Hayattanmasallardanbiraz'dan) tahmin edebildiğim kadarı ile…..

Bilimsel konularda ve yaşamın içinde… Hayata dair pek çok şeyi içinde barındıran birbirinden önemli ve içten yazılarınızı okumak inanın çok güzel…

Derkenar sitesini bugün fark ettim… Burada yer alan bazı yazılarınızı okudum… Fırsat buldukça bakacağım diğerlerine de… Uzaklardan yakın hissettiğimiz güzel yüreklere selâm olsun… Sevgi ve esenlikler dilerim…

İzler Ve Yansımalar - 22 Ocak 2011 (18:47)

diYorum

 

84
Derkenar'da     Google'da   ARA