Patronsuz Medya

Ne diyor bu Necdet?

Ahmet Kekeç - 23 Ekim 2007  


Ben onu 'Çiçeği Burnunda Karikatürcüler'den tanıyorum. O beni nereden tanıyor?

Rahmetli İsmet Çelik'le yazışmalarımızdan mı? 'Haftanın Mizah Öyküsü' köşesinde yayımlanan 'acemi işi' öykülerimden mi?

Henüz müşerref olamadık ama, aynı 'okul'un müntesiplerindendik.

Bugün sorguladığımız ve sorgulanmasında hayır bulunan Gırgırdergisi okulunun ya daekolünün… Ben hayatıma farklı bir yön çizdim, uzun ve dolambaçlı bir 'edebiyat yolculuğu'ndan sonra bu köşeye düştüm.

Onlar dirsek çürütmeye devam ettiler.

Pek de muvaffak oldular.

Hasan Kaçan, Latif Demirci, Murat Kürüz ve elbette bu yazıya konu teşkil eden Necdet Şen

Necdet Şen'i, evet 'okul' günlerinden tanıyorum; 'Çiçeği Burnunda Karikatürcüler' sayfasından, 'içeri'ye transfer olmuş çizerlerin en yeteneklilerinden biriydi.

Farklıydı.

Daha stilize, daha 'insan' suretinde şeyler çiziyordu.

Belki de rahmetli Oğuz Aral'ın şart koştuğu 'patates burun', 'kepçe kulak' uygulamasından rahatsız olduğu için…

Necdet Şen'in aynı zamanda 'düşünen' bir çizer olduğunu 'Hızlı Gazeteci' de gördük.

Bu 'Hızlı Gazeteci' olayını ayrı bir başlık altında irdelemek lâzım aslında…

Farklı olmanın, 'Beyaz Türkler Korosu'na katılmamanın niçin bu ülkede tecziye nedeni sayıldığına en canlı, en tipik örnek…

Necdet Şen, çünkü, Cumhuriyet gazetesinde başlayıp Hürriyet'te noktaladığı 'Hızlı Gazeteci'de, hiç de alışık olmadığımız şeyler söyledi, pozitivizmin totemlerine saldırdı, bu ülkede sahiplik vehmeden zihniyetin kafa konforunu bozdu; örneğin, yükselmek isteyenlere her kapıyı açan 28 Şubat'ın sihirli 'linç korosu'na katılmadı ve niçin katılmadığını da zehir gibi bir ironiyle anlattı.

Sonuç?

Kovuldu.

Cumhuriyet gazetesinde ipini birtakım 'ilerici ağabeyler' çekmişti.

Bu görev Hürriyet gazetesinde değerli Ertuğrul Özkök'e düştü.

Belki kovmadı da, kovmaktan beter etti.

Neyse, bu kadar lâf, Necdet Şen'in, Cumartesi günü yayımlanan yazıma yapmış olduğu önemli katkıdan söz etmek içindi…

Ben, Türkiye'de mizahın/mizahçıların ahvalini sorguladığımı düşünüyordum.

Necdet Şen bu sorgulamayı çoktan yapıp tamamlamış bile.

İşte çizgi roman dergisi 'Serüven'de yayımlanan yazısından önemli paragraflar:

"Hiciv sanatı, hep iddia edildiği gibi sahiden de ezilenlerin ezenlere karşı bir silâhı mıdır, yoksa bu tanım, yetmişli yılların militan solcuları tarafından tahrif edilmiş (ve stratejiye eklemlenmiş) bir mizah tanımı mı? Çünkü eğer mizahın sadece ve daima güçlü olanı eleştirmesi yapısal bir zorunluluk ise, iktidar elitinin dışında kalanlara, değişimden yana ve sisteme karşı olanlara karşı takınılan bu (sol kisveli) 'tutucu muhalefet' neyin nesi? Emekli generallerle ve İttihatçı artıklarıyla aynı dili konuşan mizahçı hangi 'baskı'ya baş kaldırıyor olabilir?"

"Gerçek iktidarı elinde bulunduran silâhlı ve silâhsız bürokrasiye hemen hemen hiç değinmeden, sadece seçimle gelip (bazen darbeyle) giden sivil siyasetçileri 'hicvetmeyi' yeğleyen çizerler 'muhalif olmak' kavramının içini doldurabilmiş değiller ne yazık ki."

Böyle diyor Necdet Şen.

Böyle dediği için de açık mecralarda kendine yer bulamıyor.

Siz en iyisi 'derkenar.com'a girin, hem Necdet Şen'in yapıp ettiklerini öğrenin, hem de Serüven dergisinde yayımlanan yazının tamamını okuyun.

* * *

Kaynak: Star Gazetesi

diYorum

 

44
Derkenar'da     Google'da   ARA